Constance Marounta
Asher
Eşyalarını topluyordu.
Noah’nın ona övünerek bildirdiği gibi, şirketin yakınlarındaki yeni dairesi çoktan hazırlanmıştı. Tek yapması gereken gidip yerleşmekti.
Dolayısıyla ne taşınmak için acelesi ne de doğup büyüdüğü şehrin tadını çıkarmaması için herhangi bir sebebi vardı.
Hafta başında yeni çalışanlarıyla tanışacaktı. Kalabalık kitlelerle uğraşmaktan nefret ettiği için, Noah’yı büyük bir şey organize etmemesi konusunda önceden uyarmıştı.
Ayrıca herkesin davet edilmesine gerek de yoktu. Sadece departman müdürleri yeterli olacaktı.
Sonrasında, tüm çalışanlara yeni patronlarını tanıtmak için toplu bir e-posta göndermeyi planlıyordu. Böylesi daha iyi ve daha rahat olacaktı.
Ayrıca, şirketteki dengeleri kavrayana kadar çalışanlara karşı ihtiyaç duyduğu mesafeyi korumuş olacaktı.
Fotoğraf ekipmanlarını en sona bırakarak neredeyse tüm eşyalarını kolilemişti. Yarından sonraki gün taşınacağından, o zamana kadar onlara ihtiyacı olabilirdi.
Aslında bu şehrin fotoğraflamadığı pek noktası yoktu ama çekmeye değer bir şeyle karşılaşma ihtimali her zaman vardı. Hiç belli olmaz.
Son haftalarda Maggie'yi aramamıştı.
Aramak istemişti. Hem de çok istemişti ama operatörleri her saat meşgul eden arıza hakkında bilgilendirildiğinde, işi başından aşkınken onu rahatsız etmemeye karar vermişti.
Yine de onu kışkırtmanın ve etkilediğini bilmenin verdiği keyfi özlüyordu. Ayrıca onu hiç tanımamasına rağmen Maggie’den etkilenmişti.
Tam olarak bu nedenle, pazartesiden sonra onu bir daha aramamaya karar vermişti. Hem onun patronu olacağı için bu oyunu sürdürmesi aptalca olurdu hem de iş etiğine kesinlikle uygun değildi.
Yine de bu noktada, Maggie’nin tahmin ettiğinden daha yaşlı ya da son derece çirkin olmasını falan umuyordu.
Son zamanlarda bir sürü çekici kadını reddettiği düşünülürse, çekici kadınlara karşı kendini dizginlemekte gayet iyiydi.
Garip ya da anlaşılabilir bir şekilde, muhtemelen bulunduğu pozisyon nedeniyle birçok kadın onun üzerine atlama eğilimindeydi. Ama Ash uzun zamandır havasında değildi.
Bunca aradan sonra onu havaya sokan ilk kadın Maggie olmuştu ve bundan elbette bihaberdi.
Yatağına oturan Ash, oyununu son bir kez daha oynamaya karar verdi. Aslında yapmaması gerekiyordu ama bunun kimseye zararı olmadığını düşünerek kendini ikna etti. Bu yüzden aradı.
Ama Maggie işte değildi.
Hayal kırıklığı içinde iç çekti. Belki de en iyisi böyleydi. Yine de hayal kırıklığını bastıramıyordu.
***
Ertesi gün arabayla yola çıktı. Yolculuk uzun sürse de onun için sorun değildi.
Şoförlerden biriyle de gidebilirdi ama o bir yerlere yalnız başına ya da yol boyunca başını pencereden dışarı çıkarıp mutlulukla havlayan köpeğiyle gitmeyi seviyordu.
Köpeğinin mutluluğu onu da keyiflendiriyordu.
Akşamın erken saatlerinde şehre vardı.
Yeni dairesi modern ve dayalı döşeli olmasına rağmen ruhsuzdu. Buna müdahale etmesi gerekecekti ama şimdilik dinlenmeye karar verdi.
Ne yazık ki burayı istediği gibi döşemek için bolca vakti olacaktı.
Bir ara babası eve sağ salim vardığından emin olmak ve onu akşam yemeğine davet etmek için arasa da Ash yol yorgunu olduğu bahanesiyle babasını kibarca reddetti.
Yine de yarından sonraki gün onunla kahvaltı yapacağına söz verdi.
Pazartesiye kadar günleri sakin geçti. Çoğunlukla şehri gezip keşif yaptı. Bir sürü güzel fotoğraf çekti ve şimdiden birkaç favori nokta buldu.
Köpeği Şıllık’ın mekân değişikliğini yadırgamaması onu mutlu etti. Onun uyum sağlamakta zorlanacağından korkmuştu.
Pazartesi günü her şey değişeceği için onu bu kadar şımartmaması gerektiğini bilmesine rağmen köpeğini her gün yürüyüşe çıkarıyordu. Son özgür günlerinin mümkün olduğunca tadını çıkarma niyetindeydi.
Pazar günü, sabahın erken saatlerinde Şıllık’la rutin yürüyüşlerine çıkarken telefonu çaldı. Kimin aradığını görünce fırça yiyeceğini anladı.
“Seni bok herif!” Telefonun öteki ucundaki James bağırdı. “Döneli günler olmuş ama o koca kıçını kaldırıp da bizi aramaya tenezzül etmemişsin!”
“Biraz huzur istedim, seni sik kafalı!” Asher da aynı tonda karşılık verdi. “Şehre ayak basar basmaz size haber verseydim, beni partiden partiye sürüklerdiniz.”
James, “Yani paçayı kurtardığını mı sanıyorsun?” diye homurdandı. “Bu akşam Adam’ın evindeyiz. Seni sarhoş edeceğiz.”
İşte o anda kaçışının olmadığını anladı.