Üçlü Haz

Madison

Günü elbette iyisiyle kötüsüyle beklediği gibi başlamamıştı, ama havuzdan çıkarken hormonları hala vücudunda partiye devam ettiği için Madison’ın içeri dönmekten başka çaresi yoktu.

Zihni hala derinliklerdeki yaramaz düşüncelerinin ve ikizlerin havuzda oluşunun onu etkileyişinin yansımasıyla boğuşurken içeride kalmak en yapabileceği en iyi şeydi.

Elindeki kitabıyla yatağında uzanmış tam olarak ne zaman uyuyakaldığını söylemek zordu, ama vücudunu saran iki güçlü kolun hissiyle uyanınca uyuyakaldığını fark etti.

Ya da belki de bir kez daha rüya görüyordu?

“Mm?” diye mırıldandı ellerini iki yanında indirirken.

Yatakta gerçekten biri vardı çünkü ellerini beline indirince iki el hissetti.

“Uyu, Flake.” Ethan’ın sesini duyar duymaz gözlerini açtığında başını onun göğsüne yaslamış halde uyuduğunu fark etti.

“Ne… Burada ne işiniz var?” diye sordu Madison.

Levi’ın göğsündeyken boğuk, alçak ve uykulu sesi uzaktan kulağa bir mırıltı gibi geliyordu.

Yine de ikisi de soruyu görmezden gelince, Madison biraz daha yer kazanıp sırtüstü yatmaya çalışırken ikisinin de ona daha da sararak yaklaştıklarını fark etti.

Levi tekrar, “Uyu,” dedi ama Madison’ın uykusu çoktan kaçmıştı.

Ethan'ın onun boynuna vuran nefesi ve Levi’ın kokusunun burnuna doluşu onu uyanık tutuyordu.

Elbette, onun yanında olmaları ve neredeyse onu sıkıştırmaları bu sabah yaşadığı hormonsal savaşından sonra hiç yardımcı olmuyordu.

“Neden buradasınız?” diye tekrar sordu ama ikisi de sorusuna cevap vermedi.

Kaşlarını çatarak sadece Levi’ın değil Ethan’ın da kokusunu alırken derin bir nefes aldı.

Onları birbirinden ayırt etmede ona her zaman yardımcı olan şeylerden bir diğeri de kokularıydı. Kokuları hem benzersiz hem de büyüleyiciydi.

Levi’ın parmakları yumuşak saçlarının arasından geçerken Madison gergin bir şekilde dudağını ısırdı ve sonunda onun gözlerine baktığında kehribar rengi gözlerinin onu beklediğini gördü.

Darmadağınık saçları ve uykulu gözleri onu bir şekilde sevimli, neredeyse büyük bir oyuncak ayı gibi gösteriyordu, ayrıca alnına düşmüş siyah saçlarından bahsetmeye gerek bile yoktu, çünkü bu onu daha da sevimli kılıyordu.

“Arkadaşınıza ne oldu?” Sorular Madison’ın işiydi ve genellikle alabileceği cevapları çok fazla düşünmeden sorularını sorardı.

Madison elini onun yumuşak saçlarından geçirerek meraklı ve aynı zamanda biraz sinir gözlerini ondan ayırmadı.

Sadece birkaç saat önce başka biriyle yataktaydılar ve şimdi de ikisi onun yatağında ona yakın, hem de çok yakınlardı.

Levi onun yumuşak dokunuşuyla gözlerini hafifçe kapatarak, “Neden soruyorsun?” diye mırıldanıp sordu. Madison onu çok iyi tanıyor olmasaydı muhtemelen cevaplamaktan kaçtığını düşünürdü.

“Çünkü şimdi benim yatağımdasınız ve drama istemiyorum.”

“Biz her zaman yatağına geliriz bunu biliyorsun,” diye tenine doğru fısıldadı Ethan onu kendine çekerek.

Sıcak teninin ona değmesi onu ürpertiyordu ki bu yeni bir şey olmamasına rağmen kesinlikle tuhaftı.

“Ama artık çocuk değiliz,” diye yanıt verdi Madison.

Gerçekten, beş yaşından beni ikizler onunla oldukça sık uyurlardı.

Ailesi ilk kez uzun süreliğine onlara veda bile etmeden gittiklerinde bu onu mahvetti.

Onlar evden ayrıldıktan birkaç gün sonra kabuslar görmeye başladı ve bir ay sonra geri gelmeyince kâbusları daha da kötüleşti.

Liam’la Ezra elbette ellerinden gelenin en iyisini yaptı, onunla uyuyup gün içinde onu hiç yalnız bırakmadılar, bu da ikizlerin de onunla birçok geceyi beraber geçirmesine yol açtı.

“Öyle mi? En son birlikte uyuduğumuzda üniversiteye gitmene çok yoktu.”

Bir süre sonra onlarla uyumak normalleşmişti. Bu hepsinin sevdiği güzel bir alışkanlıktı.

Ergenlik çağında, Ezra’yla Liam yurt dışına gittiklerinde, ikizler Mad’in yanında kalıp arada sırada odasına gizlice girip ona sarılırlardı.

Bu nedenle şimdiye kadar kendini ikizlerin arasında sıkışıp kalmış bulmasına şaşmamalıydı. Ama o andaki sorun, vücudunun onlara nasıl tepki verdiğiydi.

“Yine de soruma cevap vermediniz.”

İkisi de aynı anda, “Diyelim ki saklanıyoruz,” diye cevapladı ve ikisi de konuşurken Ethan onun çıplak omzunu yumuşakça öpüp sert parmaklarıyla yavaşça kolunun yan tarafında görünmez çizgiler çizmeye başladı.

Madison’ın vücudu onun teninin sıcaklığıyla eriyene kadar kendine çekerken, Madison sadece onun güçlü vücudunun sırtına baskısını değil, aynı zamanda poposunun hemen üzerindeki penisini de hissedebiliyordu ve bu da birkaç kez nefesinin kesilmesine neden oldu.

Geri döndüğünden beri aralarında tuhaf bir gerginlik vardı ama beyninin mantıklı yanı bunu kabul etmeye henüz hazır değil gibiydi.

Hiçbir şey söyleyemedikleri için üçü de bir süre sessiz kaldı ve Ethan onun tenini okşamaya devam ederken Levi şakağını öpüp bir saniyeliğine burnunu onunkine sürttü.

Levi parmak ucuyla bu esnada omzuna küçük daireler çizmeye başladı, bu da Madison’ın vücudunu daha da hassas ve açık bir hale getirince birden ısındığını fark etti.

Madison sırtüstü dönerken çok yoğun hissetmemeye veya çok fazla onlara dokunmamaya dikkat ederek sırtını yavaşça çarşafa bıraktı, bunu yaparken çocuklar onu izliyordu.

Madison ellerini düz karnına koymuş, ikizlerin kolları beline dolanmış vaziyette uzun ve sessiz nefesler alarak tavana bakıyordu.

“Ah... İyi misin Flake?” Bu yalnızca teninde hissettiği bir fısıltıydı ama alt karnında harekete geçmeye çalışan kıvılcımı öldürmeye çalışmak için bacaklarını sıkmasına yetiyordu.

İkizler hareket ederken ikisi de bacaklarını onun bacaklarının etrafına kilitlediğinde, Madison ikisinin de penisinin bacağına sürtüğünü hissedebiliyordu.

Neden bu hareketten böylesine tahrik oluyordu?

Çünkü yıllardır cinsel dürtülerini bastırıyordu.

“Hım, ben? Evet, elbette,” deyip nefes aldı. Halihazırda huzursuz bir durumun içindeyken, Levi’ın köprücük kemiğinde gezinen parmağı bunu kolaylaştırmıyordu.

“Söylesene, o güzel kafandan neler geçiyor?” Levi, Madison’ın teninde görünmez çizgiler çizmeye devam ederken sordu.

Madison’ın nefesi ağırlaştıkça göğüslerinin inip kalkması kesinlikle erkeklerin hoşuna giden bir manzaraydı.

Onu belki de kışkırtmaya çalışan Ethan, elini yavaşça baldırının üst kısmına doğru hareket ettirerek masum bir şekilde şortunun kenarıyla oynamaya başladı.

Eğer parmaklarını biraz daha yukarı kaldırsaydı inanılmaz şaşırabilirdi.

“Aslında hiçbir şey… Benim… Gitmem gerek, birazdan Sam’le buluşacağım…”

Kendini yavaşça onların arasından kurtarırken ikna edici görünmek için elinden geleni yapıyordu. Soğuk bir duş yakında onun en iyi arkadaşı olacaktı.

“İsterseniz burada kalabilirsiniz ama eminim Liam şimdiye kadar herkesi kapı dışarı etmiştir.”

Önce bir yana sonra diğer yana yuvarlanıp ikisinin de yanaklarından öptü ve Levi’ın vücudunun üzerinden yuvarlanarak kolayca yataktan fırladı.

“Meh. Sen yoksan burada olmanın ne anlamı var?” Levi yavaşça yana dönerken esnemeleri arasında mırıldandı. “Buraya gelmemin esas sebebi buydu.”

Onu kızdırmaktan keyif almaları yeni bir şey değildi. Esas yeni olan, şakalarının Madison üzerindeki etkisiydi.

“Evet, tabii. Sonra görüşürüz o halde?” dedi kapının girişinde durup onlara doğru gülümseyerek.

Onların gözlerindeki bir şey henüz işlerinin bitmediğini söylüyordu.

“Şenlik ateşinde?” diye sordu Ethan kollarını başının üzerine uzatarak.

O düpedüz, şüphesiz bir sanat eseriydi.

“Evet. Orada görüşürüz.”

İkisi onun yanından geçerken şortlarının yukarı toplanması üst bölgeleri görebilmesini sağlıyordu ve bu görüntü onun için neredeyse utanç verici olmasına rağmen tahrik ediciydi.

“Sonra görüşürüz, Flake. Birkaç yıl önce sana aldığımız harika bikiniyi giydiğinden emin ol. Şimdi üzerine tam olacağından eminim.”

Odasından çıkarken, ikisi de Madison’a son bir kez sırıttı ve tamamen uzaklaşmadan önce ikisi de şakayla karışık kıçını okşadı.

“Ne zaman büyüyeceksiniz?” Cümlesini söylerken çocuklar koridorun sonuna varmıştı bile.

Hormonları ona şu ana kadar oynadığı en tuhaf oyunu oynarken nasıl normal davranabilirdi? Onlar etrafındayken hissettiklerini hissetmesi normal miydi? Her şey bir yana, bu akşam eğlenceli bir akşam olacaktı.