KristiferAnn Thorne
“Logan, onu koru,” diye bağırdı. “Merhamet yok.”
Fiona manevra yaparken, “Abby, en uzak köşeye git,” diye hırladı. “Carson kapıdan içeri girerse şekil değiştir. Ne olursa olsun, önce kendini koru.”
Koridordan Hazel’ın çığlıkları duyuldu. Havada yoğun bir kan kokusu vardı ve kapının hemen dışında hırıltılar ve çatırtılar yükseliyordu.
Roman etrafa savrulan cesetlerin gümbürtüsünü duydu. Testosteron kokusu etrafa sinmişti.
Michael eşinin ve Roman’ın önünde pozisyon aldı. Savaşçı içgüdüsü onları korumak için tetikteydi. Pençeleri ve dişleri sivrilmişti; tamamen şekil değiştirmesi an meselesiydi.
Carson uludu. Bu ses Abigail’in ruhunu parçaladığında tüyleri ürperdi. Bir zamanlar onun eşiydi ama Carson’ın onu reddetmesi artık birbirleri için bir hiç oldukları anlamına geliyordu. Carson çaresizlik içinde ona sesleniyordu.
Abby bir zamanlar onu sevmişti ama artık ona karşı ne hissettiğini bilmiyordu.
Roman öyle vahşi bir şekilde kükredi ki savaşçılar bile omuzlarını kamburlaştırdı. Onların üzerinden fırlayarak kapıyı devirip açtı. Kontrolden çıkmış genç alfayı ensesinden yakalayıp aşağıya sürükleyerek dışarıya fırlattı.
Roman, genç kurdu yere fırlattığı sırada şekil değiştirdi.
Onun kurdu devasa boyutlardaydı ve kalın, kömür karası bir kürkle kaplıydı. Hırlarken devasa göğsü kabarıyor ve gözleri altın renginde parlıyordu.
Carson’ın kurdu küçük sayılmazdı ama karşısındaki devasa alfayla baş edebilmesi mümkün değildi. Yine de kendi topraklarında ona meydan okunamazdı. Geri adım atmayacaktı, özellikle de şimdi. Karşısındaki kurt ne kadar büyük olursa olsun.
”Carson, hemen şekil~ değiştir. ~Yoksa öleceksin~.”~
”Yapamam baba, onu hâlâ hissediyorum.”
”Dönüş~. ~Hemen ş~imdi!” ~
Carson, babasının alfa gücü karşısında uludu. Tam bir kaos patlak vermişti ve babasının herkesi dizginlemeye çalıştığını biliyordu.
“Alfa Roman!” diye haykırdı Edward. Alfa gücünü denedi ama onun dengi değildi. “Cezalandırılacak.”
Roman’ın dev kurdu çömelip şimdi insan formuna dönmüş olan Carson’a hırladı. Hırlayarak yavaşça ona doğru ilerlemeye başladı.
Abigail’in yeşil, ışıltılı gözleri gözünün önüne geldikçe kurdunun öfkesi körükleniyordu. Roman kontrolü ele almak için onunla savaşmak zorundaydı. Kurdunu sakinleştirir sakinleştirmez hareketsiz kaldı. Bu sırada Logan ona bağlandı.
”Sürü savaşçılarımızın yanında güvende.” ~
Roman birkaç saniye içinde insan formuna geri döndü; çıplak vücudu öfkeyle kabarıp iniyordu. Carson’ın sürüklenerek götürülüşünü izlerken savaşçılarından biri ona bir şort getirdi.
“Genç kurdunu hemen kontrol altına almalısın. Bir dahaki sefere ona dersini vereceğim,” diye hırladı Roman.
“Onu hâlâ hissedebiliyor,” diye mırıldandı Edward.
“O zaman lanet bir sorunu var demek çünkü onu reddetti. Kutsanmış bir lunayı reddedemezsin! Senin derdin ne ha?” diye bağırdı Roman ileri atılarak.
“Yüz on iki ay döngüsü boyunca kutsanmış bir luna görülmedi!”
“Bu var olmadıkları anlamına gelmiyor! Hem de burnunun dibinde, kendi lanet olası süründeydi!”
“Herkes için gergin bir durum. Yeni sürü üyeni korumaya çalışmanı anlıyorum ama oğlumun peşinden gitmene izin veremem.”
“Oğlun artık hak talep edemez. Eğer bir daha kızın peşinden gelirse merhamet göstermeyeceğim. Sen ve sürün, neden acımasız diye ün kazandığımı tam anlamıyla öğrenirsiniz. Sürümü her ne pahasına olursa olsun korurum.”
Roman karşısında duran alfaya bakarak tükürdü.
“Alfa Luko, sürülerimiz arasında böyle anlaşmazlık istemiyorum. Bana yardım ettiğin için sana minnet borçluyum.”
“Bunu onun için yaptım, senin için değil. Ne yaptığının farkında değilsin. Eşini kaybetmenin nasıl bir şey olduğuna dair bir fikrin yok! Sana biraz eğitim almanı öneririm. Anlaştığımız gibi, her ay döngüsünde bir sana ve kızın ailesine bilgi vereceğim. Şimdi buradan derhal ayrılıyoruz.”
Uzaklaşmak zorundaydı, yoksa önündeki rezil alfayı öldürebilirdi. Yıkımı arkasında bıraktığında Abigail’in ailesini cipinin önünde volta atarken buldu.
“Savaşçılar Michael, Fiona,” diye seslendi.
Yanlarına vardığında her ikisi de başını öne eğdi.
“Affedersiniz,” dedi Roman, savaşçılarından birinin ona verdiği gömleği giyerek.
“Onu koruduğun için teşekkür ederim, Alfa Luko.”
“Bana Alfa Roman de. Konuşacak çok şeyimiz var. Alfa Edward’a onu ayda bir bilgilendireceğimi söyledim. Bölgeme vardığımızda seni ararım. Carson onu hâlâ hissediyor. Bu mesele biraz zor olacak.”
“On iki ay içinde transfer olmamızı bekleyebilirsiniz.”
Michael ve Fiona bunu çoktan konuşmuşlardı. Sürü dağılmak üzereydi ve onlar bunun bir parçası olmak istemiyorlardı. Kızlarıyla birlikte olmak istiyorlardı.
İki adam birbirlerini kollarından sıkıca kavradılar. Aralarında sessiz bir anlaşma vardı.
Roman ikisine bakıp ciddi bir ifadeyle başını salladı. “Ben de bunu söylemenizi umuyordum. Genç alfa bir sorun teşkil ediyor. Eğitimini tamamlamadı ve gücünün farkında değil. Kurdu kontrolü ele geçiriyor.”
“Beni onun kurdunu kontrol altına almakla görevlendirdiler,” dedi Michael yere tükürerek.
Roman, Oru Sürüsü’nün reddedilen Luna’sını yanına almayı kabul etmişti; haksız yere dışlanan pek çok kişiyi kabul ettiği gibi.
Ailesinin onu yetiştirme tarzı ne olursa olsun kabul ederdi ama anne babasının iyi birer savaşçı olduğunu görmek onu memnun etmişti. Güçlü, adalet duygusuna sahip bir aileydi. Hazır olduklarında sürüsüne katılmalarından gurur duyacaktı.
“Bunu istemesen de ona yardım edeceksin. Şöyle düşün; kontrolü ne kadar elinde tutabilirse o kadar mantıklı davranacak ve kızının peşini bırakacaktır.”
Roman durup Michael’ın gözlerinin içine baktı. “Artık onun kutsanmış olduğunu bildiklerine göre, onu gönderme konusundaki fikirlerini değiştirmiş olabilirler.”
“Onu ellerinde tutmaya çalışacaklarını mı düşünüyorsun? Ama birbirlerini reddettiler! Kendi işaretlerini oydular!” diye haykırdı Michael.
“Güç insanı yozlaştırır,” dedi Roman alçak bir sesle.
Daha sonra Roman derin bir nefes aldığında, Logan’ın herkese toparlanmalarını söylediğini gördü.
”Genç kurt ~vahşi. Onu zapt etmekte zorlanıyorlar~,~”~ dedi Logan onunla bağlantı kurarak.
“Gitmemiz gerek. Tekrar serbest kalacak, hazırlıklı olun. Şimdi lütfen vedalaşın.”
“Kızımın yanına yaklaşmasına izin vermeyeceğim,” diye yemin etti Michael.
Herkes odadan çıktığında Abigail geride kalmıştı. Kısmen Alfa Luko’nun Carson’ı alt edeceğini umuyordu ama yok ederse de durup bunu izlemek istemiyordu.
Anne babası yanına gelip ona gitme vaktinin geldiğini söyledi.
“Seni seviyoruz Abby. Güvende olacaksın. Alfa Roman’a niyetimizi çoktan söyledik. On iki ay içinde yanında olacağız.”
“Seni seviyorum baba,” dedi Abby. Gözyaşları dökülürken babasına sarıldı.
“Seni seviyorum benim vahşi kızım ve seninle gurur duyuyorum. Bundan sonra iyileşmene bak.”
Abby annesine de sarılıp onu öptü.
Öfke dolu ulumalar tüm araziyi sardığında Abigail ürperdi. Roman onu tutup cipin içine çektiğinde anne babası kapıyı kapattı. İkisi de dövüş pozisyonunu almışlardı.
Carson uzakta onlara doğru koşuyordu. Abigail cipin camından ilk savaşçı grubun onu geri itişini izledi. Carson onlarla çılgınca dövüştü.
Tek başına sahip olduğu güçle birden fazla savaşçıyla boy ölçüşemezdi ama yine de onu alt edemediler.
Bir zamanlar sevdiği adamın ona ulaşmak için verdiği mücadeleyi izlerken kalbi küt küt atıyordu. Birbirlerini reddettikten sonra aralarındaki bağ kopmuş olmalıydı ama bir şeyler ters gidiyordu.
Carson etrafını saran savaşçıları yarıp geçerken sürü doktoru onu sakinleştirici iğneyle vurdu.
Abby, Carson’ın çırpınışını, ardından yere düşüşünü izledi. Onu hastaneye götürüp iyi olduğundan emin olacaklardı. Artık Abby’yi ilgilendirmiyordu.
“Gidelim,” diye emretti Roman ve cip hareket etti.
Roman da kurdu da diken üstündeydi. Gözleri ağaçların bitiminde, reddettiği eşini almaya gelen kontrolden çıkmış yavruya dair herhangi bir işaret arıyordu.
Arabada giderlerken Abigail’i seyretti. Abigail hiç konuşmadan pencereden dışarı bakıyordu. Derken sonunda gözlerini kapatıp başını koluna yasladı.
Ona yanında uyuyacak kadar güveniyordu. Bu iyiye işaretti. Sürüyle bütünleşebilecekti. Luko Sürüsü’ne katılmaya karşı çıkabileceğinden biraz endişelenmişti.
Roman, tüm hayatın boyunca hayalini kurduğun her şeyi kaybetmenin ne kadar zor olduğunu biliyordu.
Nihayet biraz rahatlayıp betasıyla bağlantı kurabilmesi saatlerini aldı.
”Kız~ uyuyor~,~ Logan.”~
”Durmak ister misiniz yoksa devam edelim ~mi?”~
”Yemek yemek için durmalıyız.”
”Önümüzde tarafsız bir bölge var. Orada durabiliriz.”
”Teşekkür ederim, Logan.”
”Rica ederim~, Alfa.” ~
Roman bu sırada yanındaki genç kadına bakma fırsatı buldu.
Büyüleyici güzelliği sürünün geri kalanının dikkatini çekeceği anlamına geliyordu ama onu asıl etkileyen şey bu kadar güçlü oluşuydu.
Roman onu izlerken Abby kıpırdandı. Gözlerini kısa bir an açıp ona parlak zümrüt yeşilini gösterdikten sonra tekrar kapandı. Artık parıldayan bir ışıltı yoktu.
Gözyaşları, en azından şimdilik, gitmişti. Roman onların geri gelmemesi için elinden ne gerekiyorsa yapacaktı. Abby artık Luko Sürüsü’ne aitti.
Onaaitti.