Eşimin Tutsağıyım: Alfa'nın Dişisi 2. Bölüm - Kitap kapağı

Eşimin Tutsağıyım: Alfa'nın Dişisi 2. Bölüm

Annie Whipple

5. Bölüm

ACE

“Hepsi benim suçum,” dedim. “Sana yardım etmeye çalışıyordum.”

Doe, “Bana yardım etmeye mi çalışıyordun?” diye sordu. “Ne için?”

“Kilidini açmak için. Seni Mitchell’ın yaptıklarından kurtarmak için,” diye açıkladım. Mitchell onun öz babası olmasına rağmen onun adını ağzıma almak bile istemiyordum.

“Sana yalan söylemekten bıkmıştım, Doe. Anıların kayboluyordu, bir kurt gördüğün veya birinin hırladığını duyduğun için korkuyordun ama nedenini hatırlayamıyordun.”

“Bazen benden bile uzaklaşıyordun. Senden böyle büyük bir sırrı saklamak doğru değildi. Bilmeye hakkın vardı, hâlâ da var.”

“Bu yüzden on beş yaşına girmene birkaç gün kala bir şeyler yapmaya karar verdim. Kilidi kaldırıp sana anılarını vermek istedim.”

Doe’nun ağzı açık kaldı. “Kilidi kaldırmanın bir yolu mu var?” Hayal kırıklığını eş bağından hissettim. “Neden on beş yaşıma kadar bekledin? Hatta en başında neden bekledin?”

Joe, “Çünkü tehlikeli,” dedi. “Karanlık büyü kullanılmış. Seni nasıl etkileyeceğini ya da seni öldürecek mi veya sana zarar verecek mi bilmiyorduk. Ve bunu yapmamız yasaktı.”

Susan, “Kilidi kaldırmak istedik, Dorothy,” dedi. “Hepimiz istedik. Joe’yla sana anılarını geri vermenin sana zarar verme riskine değip değmeyeceğini çok tartıştık.”

“Ama sonra OKS işin içine girdi,” dedim sinirle. Onlardan bahsetmek bile öfkelenmem için yeterliydi.

Doe derin düşüncelere dalmış gibi kendi kendine, “OKS,” diye mırıldandı. “Omega… Omega Koruma Servisi.” Tekrar bana baktı. “Doğru mu?”

Aniden umutlanarak tek kaşımı kaldırdım. “Hatırlıyor musun?”

Doe başını iki yana salladı. “Hayır. Araba kazasından sonra hastanede beni ziyarete gelen bir adamla ilgili bir rüya gördüm. OKS’den olduğunu söyleyip bana kazayla ilgili bir sürü soru sordu.”

İlginçti. Doe’nun gördüğü bu rüyalar fazlasıyla bilgilendiriciydi.

Bu yüzden anılarının sonsuza dek kaybolmadığına dair umudum yeşerdi. Tüm anılarını ona geri vermenin ve yeni anılar oluşturmasına yardım etmenin bir yolunu bulabilirdim.

Susan şaşkınlıkla, “Greg’le ilgili bir rüya mı gördün?” diye sordu.

Doe kaşlarını çattı. “Greg de kim?”

Joe, “Mitchell anılarını aldıktan sonra senin vaka görevlin olan, Gregory Mintz,” diye açıkladı.

“OKS, Omega istismarı ve ihmal vakalarını araştırır. Omegalar, özellikle Alfalarla ve daha güçlü kurtlarla eşleşenler kolayca suistimal edilebilir.”

“OKS kilidi öğrendikten sonra Greg seni sık sık kontrol etti. Onlar için istismar vakası oldun.”

Susan ellerini gerginlikle kaşıyarak, “Neredeyse seni bizden alacaklardı,” dedi. Hepimiz için kötü bir anıydı. “Bizimle tehlikede olduğunu düşündüler.”

Doe, “Ama bunun sizin suçunuz olmadığını biliyorlardı, değil mi?” diye sordu.

Babası, “Kimin suçu olduğunu bilmiyorlardı,” dedi. “Mitchell inkâr etti ve biz de onun suçunu kanıtlayamadık. Aynı şekilde suçsuz ~olduğumuzu da ispat edemedik.”

İç geçirdi. “Nihayetinde, anılarının bir daha değiştirilmemesi koşuluyla bizimle kalabileceğine karar verdiler.”

“OKS, kilidi kaldırmamamızın bir başka nedeniydi,” dedim. “Hem sürecin seni öldürme ihtimali vardı hem de OKS’nin öğrendiği senaryoda seni kaybetme ihtimalimiz.”

Doe boş gözlerle önüne bakıyordu. Yüzü ifadesiz olsa da duyguları karmakarışıktı. Oturduğum yerden kalbinin hızla attığını ve korktuğunu hissedebiliyordum.

Sonunda bana baktı. “Peki ne değişti? On beş yaşımdayken neden kilidi kırmak istedin?”

Gözlerindeki acı nefesimi kesti. Aslında ne sormak istediğini biliyordum. Ne oldu da sonunda benim için harekete geçmeye karar verdin?

O an ona sarılabilmeyi çok isterdim. Ona dokunabilseydim bunu açıklamak çok daha kolay olurdu. Dokunuşum onu her zaman rahatlatırdı. Tıpkı beni rahatlattığı gibi.

Açıklamanın yolunu düşünürken bunu ebeveynlerinin önünde konuşmamamız gerektiğini fark ettim.

Susan’la Joe’ya döndüm. “Bu kısmı Doe’yla baş başa konuşsak daha iyi olabilir.”

Susan bu fikri beğenmeyerek, “Sizi yalnız bırakmamızı mı istiyorsun?” diye sordu.

Doe gerginlikle kıpırdanırken yüzünü acıyla buruşturdu. Küçük bir sızlanmayla elini vurulduğu bacağına koydu. Gözleri doldu.

Ona yardım etmek için ayağa fırladığım anda Susan bileğimi tutarak beni durdurdu.

Susan, “Buna gerçekten gerek var mı?” diye ciddi bir ifadeyle sordu.

Susan’ın nazik tutuşu, iyileşme sürecindeki Doe’nun üzerine gitmemem gerektiğini hatırlattı. Kurdumu dizginlemem gerektiğini de.

Susan’ın kızını koruma dürtüsü neredeyse benim eşimi koruma güdüm kadar güçlüydü.

Dişlerimi sıkıp sandalyeye geri oturdum. “Sadece bu kısmı açıklarken Doe’yla baş başa olmamızın herkes için daha iyi olacağını düşünüyorum,” dedim.

Joe zihin bağlantısıyla, “Neyin peşindesin?” diye sordu.

Zihin bağlantısı kurmayı daha önce akıl edemediğim için kendime kızdım. İnsan eşimin yanında o kadar vakit geçiriyordum ki çoğunlukla bu yeteneği unutuyordum.

Doe’yla ilk defa birkaç gün önce, kaçırıldığı zaman zihin bağlantısı kurabilmiştim ama bölük pörçük olmuştu. Yine de zihin bağlantısı kurabilmemiz bile inanılmazdı.

Bu da bağımızın ne kadar güçlü olduğunun başka bir kanıtıydı.

Joe’ya zihin bağlantısından, “Bazı özel konuları konuşacağız,” diye cevap verdim. ~“Bundan sonrası için Doe’nun mahremiyet hakkı var.”~

Joe gözlerini kıstı. “Ona tam olarak ne anlatmayı planlıyorsun?”~

“On beş yaşındayken romantik ilişkimizi. Eş bezini. Şehvet pusunu. Onun kızışmasını. Bunları konuşurken gerçekten burada olmak ister misiniz?”~

~ Şehvet pusu meselesi acildi. Kaçırılmadan önce Doe’nun güçlü kokusunu almaya başlamıştım. Şimdi ise kokusu çok daha güçlüydü.

Daha tatlıydı.

Gerçekten güzel kokuyordu.

Yakında tekrar etkisine gireceğinden emindim. Şehvet pusuna daha aylar var sanmıştım ama işler çığırından çıkmadan önce muhtemelen sadece birkaç günümüz vardı.

Çoğu Omega ilk şehvet pusunu yirmi bir ya da yirmi iki yaşında yaşardı.

Ama bir şey Doe’nun sürecini hızlandırıyordu. Bir şey bizi çiftleşmeyi tamamlamaya ve bağımızı güçlendirmeye itiyordu.

Neyse ki eşi olduğum için değişen kokusunu fark eden tek kişi bendim.

Ondaki tüm değişikliklerin farkındaydım. Göğsünün her nefes alışverişinde yükselip alçaldığının, kalbinin normalden hızlı atışının ve yanaklarındaki pembeliğin.

İşler kızışmadan onu Colorado’daki evimize götürmem gerekiyordu. Onu güvenli bir yere, yaşanacaklara hazırlanabileceği bir yere götürmem gerekiyordu.

Ama her şeyden önce ona tüm bunları etraflıca açıklamam lazımdı.

Joe kaşlarını çattı. “Peki, tamam. Ne kadar yakın olduğunu bilmiyorum.” Tekrar yüzünü buruşturdu. “Ama lazım olursa Susan’ın çantasında baskılayıcı var.”

“Teşekkürler.” Kurdum ona zararlı bir şeyi önerdiği için saldırmak istese de geçiştirircesine başımı salladım.

Susan da Doe gibi Omega idi. Doe’nun kaçırıldığı gün birden şehvet pusuna girmişti. Joe ile Susan’ın, Doe’yu en çok ihtiyaç duyduğunda koruyamamasının sebebi buydu.

Susan’ın şehvet pusu birkaç gün önce bitmişti ama baskılayıcılarını hâlâ yanında bulundurması içimi biraz olsun rahatlatmıştı.

Yine de baskılayıcı kullanmak hiçbir Omega için uzun vadede iyi bir çözüm değildi. Baskılayıcının kusma, kilo kaybı, aşırı yorgunluk ve öfke gibi kötü yan etkileri vardı.

Doe’nun ilk şehvet pusunda bunu kullanmak zorunda kalmasını hiç istemezdim. Bu yan etkileri muhtemelen çok daha ağır deneyimlerdi.

Yine de bu bana bağlı değildi. Doe’nun bedeni, Doe’nun kararıydı. Ve yaşadığı onca şeyden sonra bedeniyle ilgili kararları almaya sonuna kadar hakkı vardı.

Joe, Doe’ya baktı. “Onunla odada baş başa kalmak istiyor musun? İstersen kalabiliriz.”

Kurdumu sakinleştirmeye çalıştım. Hayvanıma, “Şu anda senden korkmaya yerden göğe kadar hakkı var. Onun önünde birini öldürdün seni aptal,” ~diye hatırlattım.

Doe bana baktı. “Kurda dönüşmeyeceğine söz veriyor musun?”

Kurdum sızlanarak geri çekildi.

“Evet. Söz veriyorum,” dedim. “Ama dönüşsem bile kurdum sana asla zarar vermez. Benden korkmana gerek yok.”

Tekrara düşüyor gibiydim ama bunları ne kadar duymak isterse tekrar etmeye hazırdım.

Doe birkaç saniyeliğine düşündükten sonra, “Tamam,” diye kabul etti.

Battaniyesinin kenarıyla oynarken Joe’ya baktı. “Sorun yok. Sanırım. Çok uzaklaşmayın, olur mu? Hatta kapıyı biraz aralık bırakın.”

Bu bana tamamen güvendiği anlamına gelmese de benimle odada yalnız kalmayı kabul etmesi nerden baksam iyi bir adımdı.

Bunun ona asla zarar vermeyeceğime inanmasından kaynaklı olduğunu düşünmek istesem de aklıselim yanım bunun eş bağından kaynaklandığını biliyordu.

Üzgünken bana yakın olma ihtiyacı, bana olan korkusuna ağır basmaya başlıyordu.

Bana o korkmuş gözlerle bakmasına ne kadar dayanabileceğimden emin olmadığım için buna minnettardım.

Joe ayağa kalkıp eşine elini uzattı. “Bir şey olursa kapıdayız,” dedi Doe’ya. “Seslen yeter.”

Doe başını salladıktan sonra onların odadan çıkıp kapıyı biraz aralık bırakışını izledi.

“Sandalyemi biraz yaklaştırabilir miyim?” diye sordum.

Benden çok korktuğu için sandalyemi başta yataktan birkaç metre uzağa koymuştum. Ama bunu kabul etmeye henüz hazır olmasa da bana yaklaşmak istediğini hissedebiliyordum.

Çenesini kaldırıp başını salladı. “Olur.”

Onu korkutmamak için yavaş hareket etmeye özen göstererek sandalyemi dizlerim yatağa değecek kadar yaklaştırdıktan sonra tekrar oturdum.

Öne eğilip dirseklerimi dizlerime koydum. “Daha fazlasını duymaya hazır mısın?”

Sorunun yarattığı hisler canını fiziksel olarak yakmış gibiydi. Ürpermemek için alt dudağını ısırdı.

Ve ardından başını onaylarcasına salladı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok