Çarpık Zihinler - Kitap kapağı

Çarpık Zihinler

Cassandra Rock

Bölüm 7

Elaina

Sabah ilk uyandığınızda gününüzün nasıl geçeceğini asla bilemezsiniz. Yani, en iyisini umabilirsiniz ama hayatınızın en kötü günü ya da son günü de olabilir.

Gözlerinizi açtığınız an, günün sizin için ne gibi sürprizleri olduğunu bilemezsiniz.

Bu sabah uyandığımda beni neyin beklediğini ya da günümün nasıl geçeceğini bilmiyordum.

Geçen birkaç sorunsuz günün ardından hayallerim beni ele geçirmişti. Bu hapishanede geçen hayatın o kadar da kötü olmadığına dair umutlara kapıldım.

Bunların hepsi yanlıştı. Bu hayat korkunçtu ve her zaman da öyle olacaktı. Bugün bunu anladım.

Gianna günübirlik evden ayrılmıştı. Benim gibi evden çıkması yasak değildi. Stefano, tıpkı Val gibi iğrenç şeyler yapmasına rağmen Gianna’ya değer veriyor ve ona saygı duyuyordu.

Hayatındaki kadını önemsiyordu. Val'in benimle evlenmeye zorlanması gibi onunla evlenmeye zorlanmamıştı.

O gidene kadar Gianna'nın arkadaşlığının benim için ne kadar önemli olduğunu fark etmemiştim. Anita çok nazikti ama aynı zamanda çalışmaya da son derece odaklanmıştı. Yaşına bakılırsa, bildiği tek şey de bu gibi görünüyordu.

"Yani, Val'in ailesi için de mi çalıştın?" diye sordum Anita'ya, o elmalı turta yapmaya çalışırken.

Anılarını hatırlayınca gülümseyerek başını salladı. "Ah evet. Ben ailesi için çalışmaya başladığımda Valentino daha doğmamıştı bile. Benim ellerimde büyüdü."

Onun bu hale geldiğini görmek onu hayal kırıklığına uğratmış olmalıydı.

Anita evdeki diğer insanlardan daha yaşlıydı. Altmış civarlarında olabilirdi ama daha fazla değil. Arkadaş canlısı biriydi ve neden bu insanların arasına girdiğini merak ediyordum.

"Peki ya ailen? Neredeler?" diye sordum, bana yaptığı sandviçten bir ısırık alırken..

Sadece başını salladı. "Benim bir ailem yok, tatlım. Bir çocuğa bakacak gücüm yoktu bu yüzden çocuk yapmayı hiç düşünmüyordum."

"Ama genç yaşta hamile kaldım. Bebek iyi bir hayata sahip olabileceği bir yere yetiştirilmek üzere gönderildi."

Anneliği yaşayamamış olması çok üzücüydü. Onun için üzülmüştüm ama böyle bir şey yapmasının sebebi mantıklıydı. Yaptığı her işte çok tatlı ve nazikti.

Gözlerim mutfakta gezindi. Buraya giren herkes buranın normal bir ev olduğunu düşünürdü. "Bay Acerbi için çalışmaya zorlandınız mı? Ah... Yani Marco?"

Anita başını kaldırdı ve hafifçe kaşlarını çatarak bana baktı. Şimdi farklı görünüyordu. "Elaina, çok fazla soru sormak iyi bir şey değildir."

Başımı yavaşça salladım. Anita bile soru sormamı istemiyordu ama hala çözemediğim o kadar çok şey vardı ki.

Koridordan ayak sesleri geldiğinde Rafe dediğimiz Raffaele ortaya çıktı. "Elaina, böldüğüm için kusura bakma ama Valentino seni arıyor."

"Tamam," diye cevap verdim ve Anita'ya gülümseyerek ayağa kalktım. "Seninle konuşmak güzeldi Anita."

Rafe ile mutfaktan çıkarken, bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünmeye başlamıştım.

Val, Valentino adını sadece işteyken kullandığını söylemişti. İş yapmadıkları sürece herkes ona Val diyordu.

Onlar gibi işbirlikçi ve sinsi biri değildim ama adamlarının ondan bahsederken her zaman ona Val dediklerini duymuştum.

"Peki, neye ihtiyacı olduğunu biliyor musun?" Rafe'ye gergin bir şekilde ama rahat görünmeye çalışarak sordum.

Başını hayır anlamında salladı ve gözlerini yoldan ayırmadı. "Hayır. Valentino az önce bodruma kadar sana eşlik etmemi istedi."

Olduğum yerde durdum. "Bodrum mu? Mümkün değil. Aşağıya inmeme izin yok."

Rafe anında bana döndü ve itirazım karşısında derin bir iç çekti. "Elaina, seni oraya götürmemi emretti. Bu onun talimatı bu yüzden bunu zor yoldan yapmayalım istersen."

"Şimdi değil... Ama eninde sonunda ~seni cezalandıracağım."

Val'in bu sözleri kafamın içinde dönüyordu. İşine karıştığım için beni cezalandırmakla tehdit edeli günler olmuştu. Ben de bundan vazgeçtiğini düşünmüştüm ama istediği de tam olarak buydu.

Gardımı düşürmemi istemişti böylece kolayca beni alt edebilecekti.

"Kahretsin!" Arkamı dönmeden ve olabildiğince hızlı bir şekilde merdivenlere doğru koşmadan önce bağırdım.

Bodrum gitmek istemediğim bir yerdi. Aşağıda neler olup bittiğini sadece Tanrı bilirdi. Kesinlikle bunun bedelini daha sonra ödeyecektim ama o anda yapabileceğim tek şey kaçmaktı.

Merdivenleri koşarak çıkarken Rafe'nin İtalyanca bir şeyler söylendiğini duydum ama sonuçları düşünmeden de edememiştim.

Tek düşünebildiğim kendimi Val'in o anda planladığı şeyden korumaktı.

Evin üst katındaki koridora ulaştığımda içeride ne olduğundan emin olmadığım en sondaki odanın kapısına doğru koştum. Açıktı, bu yüzden içeri girip orada saklanabilirdim.

Beni bulurdu ama belki biraz şansım varsa pencereden kaçıp buradan kurtulabilirdim.

Herkes dış kapılara odaklanırdı, kimsenin ön bahçeye odaklanması mümkün değildi.

Val'in evinin pencerelerinde Vadim'inki gibi parmaklıklar yoktu, bu yüzden tek yapmam gereken camı kırmaktı.

Kapıyı arkamdan kilitlerken, misafir yatak odası gibi görünen odaya bir göz attım. Büyüktü ama bizim yatak odamız kadar değildi.

Pencereye doğru yürüyünce öndeki çimenliği gördüm. Umutsuzca buradan kaçmak istiyordum.

Bunu yapabilirim. Şimdi denemezsem bir daha asla deneyemem. ~

Pencereyi açmayı çalıştım ama yerinden bile kıpırdamadı. "Kahretsin!"

Gözüm odanın köşesindeki çalışma masasına takıldı. Önündeki sandalye nispeten küçüktü, onu kolayca kaldırabilirdim ve ben de öyle yaptım.

Sandalyeyi alıp pencereye doğru fırlattım. Çok iyi bir atış değildi ama camı kırmaya yetmeliydi. Ancak cam çatlamadı bile.

Göğüs kafesim hızla inip kalkıyordu. Koridordaki ayak seslerini duydum. Benim için geldiklerini biliyordum. Camın kırılmasını umarak yumruklarımı cama indirdim ama hiçbir şey olmadı.

"Çok aptalım...” diye fısıldadım kendi kendime.

İki seçeneğim vardı. Aşağıya inip hayal edemeyeceğim bir şekilde bana zarar vermesine izin verebilirdim ya da kaçıp kendimi savunmaya çalışabilirdim. İkincisini yapmıştım ve şimdi durumu daha da kötüleştirmiştim.

Kapıyı açan anahtarın sesini duyduğunda midem bulanmaya başladı. Kapı açıldığında Val elinde silahıyla kapının orada tek başına duruyordu.

Sessizce odaya girip kapıyı arkasından kapattı ve tek kelime etmeden kapıya yaslandı.

Sessiz kalması beni daha çok korkutuyordu. Midemi bulandıran sakin dış görünüşü asla alışamayacağım bir şeydi.

"Planın neydi, Elaina?" diye sordu.

Sessizce ona baktım. Bir planım olmadığı için bir cevabım da yoktu.

"Bir bakayım... Pencereyi kırıp özgürlüğüne atlayabileceğini mi sandın?"

Ayaklarıma bakıyordum. Boğazımda bir yumru yükselirken gözlerimin yandığını hissettim. "Neden umurunda olsun ki?"

Val bana güldü. "Umurumda değil. Sadece bunu eğlenceli buluyorum, aşkım."

Silahını kaldırdı ve ben tepki vermeye ya da ateş etmemesi için yalvarmaya fırsat bulamadan tetiği çekti.

Kulaklarım çınlıyordu.

Bu hayatım boyunca duyduğum en yüksek sesti. Kulaklarımı tutarak vücudumun hissettiği acizlikle yere çöktüm.

Pencereye ateş etmişti. Cam kırılmadı. Ses odada yankılandı ama cam yerinden bile kıpırdamadı.

"Kurşun geçirmez, aşkım," dedi. "Gerçekten bu kadar aptal olacağımı mı düşündün?"

Hayır, aptal olan bendim. ~

Val yanıma diz çöktü ve ona bakmam için çenemi kaldırdı. "Sana bir soru soracağım ve bu sefer senden bir cevap bekliyorum."

"Sabırlı davrandım ve sorulardan kaçmana izin verdim ama bu soruyu cevaplayacaksın."

Başımı isteksizce salladım. Sonrasında ağzından ne gibi bir soru çıkacağından emin değildim.

Bana doğru yaklaştı, sözleri bir fısıltıdan başka bir şey değildi. "Seninle evlenmeyi istediğimi mi düşünüyorsun?"

Bu soru beni hazırlıksız yakalamıştı. Bunca zaman, bu birlikteliğe ve bize o kadar odaklanmış görünüyordu ki, şu ana kadar bu düşünce aklımdan bile geçmemişti.

Bir cevap bekliyordu ama ne cevap vereceğimden emin değildim.

Konuşmak için ağzımı açtım ve ona hissettiğim şeyi söyledim. "Hayır..."

Val kaşlarını kaldırdı ve bana sırıttı. "Doğru bildin. Ama işte buradayız, bu yüzden sana gururunu bir kenara bırakıp karım olarak bana doğru şekilde hizmet etmeni öneririm."

"Beni sürekli utandırmanı ve çirkin davranışların için seni cezalandırmaya zorlamanı tercih etmem."

"Kendi yaptıklarından sen sorumlusun. Eğer yapmak istemiyorsan beni cezalandırmak zorunda değilsin…" diye cevap verdim.

"Tam orada dur." Sesi keskindi. Anında sustum.

"Az önce yaptığın şeyden ve buraya kaçıp kendini kapıyı kilitleyerek pencereye sandalye fırlattıktan sonra seni çoktan ait olduğun yere göndermiş olmalıydım."

"Tahammül edemeyeceğim tek şey bana karşı koyman."

Ona cevap vermeden nasıl sohbet edebileceğimizden tam olarak emin değildim, ki bunu "karşı koymak" olarak değerlendiriyordu. Val ile başa çıkmak imkansızdı.

"Ailem birazdan burada olacak. Daha annemle tanışmadın o yüzden güzel giyin." Ayağa kalkıp ceketini düzeltirken çenesi kasılmıştı.

Odadan çıktığında arkasından şaşkın bir şekilde bakakaldım. Bana dokunmamıştı. Dayak, tokat ya da saç çekme yoktu.

Sesini yükseltmişti ama otoriter sözler ve sözlü taciz dışında zarar görmemiştim.

O bodrumda beni ne bekliyordu? O zaman bundan emin değildim ama her anın bir çığ etkisi yarattığını öğrenmiştim.

Kartopu büyüyene kadar yuvarlanmaya devam ediyordu ve bunun son olmayacağını biliyordum.

Belki şimdilik onun gazabından kurtulmuştum ama er ya da geç bununla yüzleşecektim ve bugünkü yaptığım şeyden sonra her şey daha da kötü olacaktı.

***

Val'in annesiyle düğünde tanışmamıştım. Nedense düğüne katılmamıştı. Oğlunun evlendiğini düşünürsek bu oldukça tuhaftı ama Val o sırada annesinin iyi olmadığını söylemişti.

Bu bir yalan olabilirdi ama bunu sorgulayacak durumda değildim.

Babası zaten tanıdığım ve tekrar görmekten pek de heyecan duymadığım biriydi. Adam beni çok korkutuyordu. Val'le aynı oldukları çok açıktı.

Acerbilerin beni görmek istemeyeceğini umarak arka bahçedeki çeşmenin kenarına oturdum ve orada oyalanmaya başladım.

Ama oğullarının karısı olduğum için böyle bir şey olmayacağını biliyordum. Yeni evlilerin çoğu küçük şeylerden zevk alırken ben her an, hatta her sabah uyanmaya bile korkuyordum.

Arka kapı açılırken Val'in "Elaina," diye seslendiği duydum ve babasıyla birlikte bahçeye çıktığını görmek için eve doğru baktım.

Arkalarından güzel bir kadın onları takip etti. Bu kadının annesi olduğunu biliyordum. Siyah saçları vardı ve kocasından veya oğlundan daha samimi görünüyordu.

Çeşmeye ulaştıklarında ayağa kalktım ve Val hemen beni annesiyle tanıştırdı.

"Elaina, bu annem Paloma Acerbi. Anne, bu karım Elaina."

"Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum Bayan Acerbi. Keşke düğüne katılabilseydiniz." Elimi öne doğru uzatarak ona gülümsedim.

Paloma elimi nazikçe sıktı ve gülümsememe karşılık verdi. "Elaina, canım. Çok güzelsin."

İfadesi birden değişmişti. Val ona kaşlarını çatarak baktı.

"Mama, stai bene?"

Çeviri: Anne, iyi misin? ~

Paloma, Val'e baktı ve başını salladı. Sıkıntılı görünüyordu. Onu üzecek bir şey yaptığımdan endişelenmiştim. "Perché c'è un livido sul viso?"

Çeviri: Neden yüzünde bir çürük var? ~

Val bana baktığında endişelerimin doğru olmasından korktum. İşlerin çok iyi gittiğini sanıyordum ama bir şekilde onunla ve ailesiyle aramı bozmuş gibiydim.

"Anne..."

"Paloma, hayatım. "Ciò avvenne mentre dönemi con i Vadim," Marco, ellerini Paloma'nın omuzlarına koyarak görevi devraldı.

Çeviri: Bu, Vadim'le birlikteyken oldu. ~

Marco'nun başka bir insana karşı nazik ve şefkatli olduğunu ve Val'in de tamamen aciz olduğunu görmek garipti.

Aralarında geçen konuşma hakkında hiçbir fikrim olmasa da Vadim'den söz edildiğini biliyordum.

Marco sabırlıydı ve Paloma ne derse desin aklından geçenleri söylediği için kızgın değildi.

Val boğazını temizledi. Kolunu belime dolaması hafifçe irkilmeme neden olmuştu. "O burada güvende anne. Seni temin ederim."

Yalan söyleyen Val'e baktım. Burada güvende değilim, güvende olmaktan çok uzaktayım. ~Annesinin ona bunu söyletecek kadar daha öncesinde ne söylediğini merak ettim.

Paloma bana baktı ve elini yanağıma koydu. "Kaç yaşındasın tatlım?"

"On sekiz," diye cevapladım.

Yıkılmış görünüyordu ama nedenini bilmiyordum. Eli yana düşerken Marco'ya baktı ve zorla gülümsedi. "Yemek yiyelim mi? Yeni gelinimi daha iyi tanımak isterim."

"Tabii ki, tatlım." Marco, Paloma ile eve girdi. Ben de onları takip etmek üzereyken Val beni durdurdu. Dudaklarını kulağıma doğru götürürken eliyle belimi kavradı ve beni kendine doğru çekti.

"En iyi şekilde davran."

"Biliyorum," dedim başımı sallayarak. "Annen gergin görünüyor."

"O iyi," diye tersledi beni. "Haddini bil, Elaina. Annem benim için çok önemli. Onun bu pisliğe karışmasını istemiyorum."

Kaşlarımı çattım. Bu evlilik zaten oldukça berbattı ve başka birini de bu işe sürüklemek istemezdim.

Marco bunu Vadim ile birlikte ayarlamıştı. Belki de Paloma bunu kabul etmemişti ya da ne olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Kafamdan birçok düşünce geçiyordu ama hangisinin tam olarak doğru olduğundan asla emin olamazdım.

Şimdi Val'in ailesiyle akşam yemeğine yiyip yanlış bir şey söylememeyi umarak ağzımdan çıkacak her kelimeye dikkat etmem gerekecekti.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok