Çarpık Zihinler - Kitap kapağı

Çarpık Zihinler

Cassandra Rock

Bölüm 6

Elaina

Bir haftadır Valentino'nun evinde yaşıyordum ve günlerimin çoğu bahçede kitap okuyarak geçiyordu.

Her gece benimle seks yapmaya devam etti. Onu öpmemi söylediğinde dediğini yapıyordum. Ne zaman beni öpse ona karşılık veriyordum.

Bu bir emirdi ve ona itaat etmezsem sonuçların ne olacağını bilmek istemiyordum.

Şu ana kadar bana oldukça iyi davranmıştı. Rızam olmadan bekaretimi aldığı geceden başka kötü bir yanını görmemiştim.

Gündüzleri işe gidiyor hatta evde bile zaman zaman ofisine kapanıyordu. En önemlisi de odada kilitli değildim. Evin içinde dolaşabiliyor ve hatta arka bahçeye bile çıkabiliyordum.

Gianna bugün ortalıkta görünmüyordu. Nerede olduğundan emin değildim ama her zamanki rutinime devam ettim.

Şu anda okumakta olduğum Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabını aldım ve güzel havanın tadını çıkarmak için arka kapıya doğru ilerlemeye başladım.

Valentino'nun ofisinin önünden geçerken içeriden bir inilti duymuştum. Sesler kulağa acı verici geliyordu ve sanki biri korkunç bir şeye katlanıyor gibiydi. Öylece kapının önünden geçip gidemedim. Aniden durdum.

İnleme devam ediyordu. Tam kapıyı açacakken kendimi durdurdum. Buna iznim yoktu. Özellikle buraya girmemem söylenmişti.

Hızla etrafa bakındım ama kimse yoktu. Anita'nın orada olup olmadığına bakmak için mutfağa koştum ama hiçbir yerde görünmüyordu.

"Herkes nerede?" diye mırıldandım kendi kendime.

Paniklemiştim. Daha önce hiç böyle bir ses duymamıştım. Kulağa çok acı geliyordu, tamamen korkunçtu.

Ofis kapısının olduğu yere geri döndüm ve hafifçe kapıya vurdum ama cevap yoktu. Bugün benim için hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Hiçbir şey. ~

Acı içindeki inlemeleri duyduktan sonra oradan öylece ayrılabilecek türden bir insan değildim.

"Aahh..." Acı inlemeleri tekrar duyduğunda hiç düşünmeden kapıyı açtım ve bıçağının ucuyla genç bir adamın gövdesini derinden kesen Valentino'nun koyu gözleriyle göz göze geldim.

"Ne yapıyorsun!" Karşımdaki manzara karşısında dehşet içinde nefesim kesilmişti. O kadar çok kan vardı ki dizlerimin bağı çözüldü ve sırtım duvara çarptı.

"Ben de sana aynı şeyi sorabilirim tesoro." Tatlı İtalyanca kelimeler ağzından öyle kolay döküldü ki.

Çeviri: Sevgilim. ~

Elleri arkadan bağlı ve ağzında koli bandıyla dizlerinin üzerine çökmüş olan adamın gözleri Valentino'nun masasının üstünden silahı kapmasını izlerken kocaman açıldı.

Tek kelime etmeden hatta hiçbir duygu belirtisi bile göstermeden, silahı hızla adamın kafasına dayadı ve tetiği çekti.

Adamın cansız bedeni yere yığılırken dudaklarımdan acı bir çığlık çıktı. Daha tepki bile veremeden Valentino sertçe yüzüme bir tokat atmıştı.

"Buraya gelmemen konusunda kendimi açıkça ifade etmedim mi?" diye sordu dişlerinin arasından oldukça kızgın bir şekilde.

Tokadın acısıyla tenim yanmaya başladığında yanağımı tuttum.. "Özür dilerim..."

"İşimi yarıda kestin. Buna karşı sıfır toleransım olduğunun farkında mısın? SIFIR!" Sesi daha da yükseldi, sesini bu kadar yükseltebileceğini bilmiyordum.

Kendi kanından oluşan birikintinin içinde yatan adama baktım, gözlerim yaşlarla dolmuştu ve birden Valentino'nun kıkırdaması kulaklarımda çınladı.

"Buna alış, aşkım. Bu artık senin hayatın."

Karşımdaki manzara karşısında tiksinerek başımı salladım. İşlediği cinayetten ve bunu bir gram bile umursamadan yapmasından hiç hoşlanmamıştım.

Bu insanlar bunu hak etmek için ne yapmış olurlarsa olsun, yine de bir candı. Öldürmek günahtı.

"Bu senin hayatın, benim değil," dedim titreyen sesimle cesedin bulunduğu odanın çıkmaya çalışırken. “Bu asla benim hayatım olmayacak.”

Valentino uzun süre sessiz kaldı. Çenesini kenetleyip sanki korkunç bir şey yapmışım gibi bana bakarken koyu gözleri tenimi delip geçiyordu.

Bu yaşam tarzını kabul edeceğimi düşünecek kadar delirmişti. Bu kesinlikle delilikti.

Birkaç dakika hiçbir şey söylemeden sessizce durduktan sonra sadece sırıttı. "Git kitabını oku tesoro. Çıkarken kusmamaya çalış."

Ondan nefret ediyordum. Hiç kimseden aynı soyadını paylaştığım bu adamdan nefret ettiğim kadar nefret etmedim. Akıl oyunlarıyla dolu biriydi ve bu beni korkutuyordu. ~

Bundan sonraki hamlesini bilmiyordum ama umarım tekrar böyle bir şey olmaz. ~

Kimi kandırıyorum? ~

***

Mutfaktaki masada otururken bir el yüzümün önünde sallandı. Gianna'yı görmek için başımı kaldırdığımda sonunda dikkatimi çekebildiği için hafifçe gülümsemişti.

"Başka bir dünyadaydın," diye şaka yaptı. "İyi misin?"

Açıkçası nasıl olduğumu bilmiyordum. Valentino'nun o adamı vurduğu ve vücudunun sendeleyerek yere yığıldığı an gözümün önünden gitmiyordu. Oldukça yaralayıcı bir andı. Bırakın uyumayı, bunu düşünmeden yemek bile yiyemiyordum.

"Ah... Evet. İyiyim." Zoraki bir şekilde gülümsedim.

Gianna aniden yüzümü yana çevirdi. İç çekmeden önce kaşını kaldırdı. "Sana vurdu, ha?"

Valentino'nun daha önce bana tokat attığı şişmiş bölgeyi anında hissederek yanağıma dokundum. "Benim hatamdı... Birini öldürmesini engellemek için ofisine girdim."

Gianna uzandı ve nazikçe elime dokundu. Beni teselli etmeye çalışıyordu ve buna şu anda dünyadaki her şeyden daha çok ihtiyacım vardı.

"İlk seferin miydi? Yani, birinin öldüğünü ilk defa mı gördün?"

Bunu daha önce yaşamış gibi görünüyordu. Bir an acaba aşırı bir tepki mi verdim diye düşündüm ama birinin saniyeler içinde hayatını kaybettiğini görmek benim için son derece zor bir olaydı.

"Bunu tekrar gördüğümü hayal bile edemiyorum," dedim. "Korkunçtu. Orada durup ona yardım edememek…"

Gianna, "Elaina, kimseye yardım edemezsin. Sakın bunu deneme bile. Bu işleri daha da kötüleştirir," diye beni uyardı. Dirseklerini masaya dayayıp bana baktı.

"Val, işine karışan insanlardan hoşlanmaz. Bu yüzden beni sevmiyor. Kendimi savunuyorum ve bu konuda hiçbir şey yapamıyor çünkü kardeşiyle birlikteyim."

"Ama sen onun karısısın. Dediğini yaptırmak için sana ne isterse yapabilir."

İnsanların işine karışmasını sevmediğini zaten biliyordum. Bana elini sürmesine kimse engel olamazdı, bu yüzden işine karışmamak benim yararıma olacaktı sanırım.

Ama ofisinin önünden geçip içeride ne yaptığını bilmek ve hiçbir şey yapamamak çok zordu.

"Stefano, Valentino'nun neredeyse İrlandalı bir kadınla evlenmek zorunda kalacağından bahsetmişti, sanırım birlik olmak için ya da her ne içinse," dedim aniden. "Ne olduğunu biliyor musun?"

Gianna bir an duraksadı, boş mutfağa göz gezdirdikten sonra masanın etrafından dolaşıp yanıma oturdu ve konuşmaya başladı.

"Val’in İrlanda Mafya babasının kızı Coilin ile evlenmesi gerekiyordu. Adı Keela. Anlaşma yıllar önce kararlaştırılmıştı."

"Marco, Coilin'in düğün töreninde onlara vurgun yapmayı planladığını öğrenene kadar her şey planlandığı şekilde gidiyordu."

Gianna'nın bana söylediği şeyler karşısında gözlerim kocaman açılmıştı. Valentino ve ailesine karşı çıkmak aptalca bir hareket gibi görünüyordu ama İrlandalılar görünüşe göre bunu gerçekten de planlamıştı.

"Aman Tanrım... Sonra ne oldu?" Valentino'nun onları öldürdüğünü tahmin ediyordum. Onları öldürmüş olmalıydı, buna müsamaha göstermezdi ve kesinlikle babası da onunla aynı bakış açısına sahipti.

Gianna derin bir nefes aldı ve sakin bir ses tonuyla konuşmaya devam etti. "Marco bunu düğünden yaklaşık iki ay önce öğrendi ve tabii ki önce onlar İrlandalıları vurgun yapmak için plan yaptı."

"Ama İrlandalılar zeki çıktı. Ne olacağını anladılar. Ne zaman olacağını bilmiyoruz ama eninde sonunda İrlandalılar ve İtalyanlar arasında gerçek bir savaş olacak."

"İtalyanlar ile Ruslar arasında oluşturduğumuz birlik de buna yardımcı olacak…" diye ekledim.

Gianna yavaşça başını salladı. "Aynen öyle."

Tüm bu olan şeyleri anlamaya çalışıyordum ama her şey parçası olmak istemediğim bir aksiyon filmi gibi çılgınca görünüyordu. Silahlı çatışmalara veya toplu katliamlara karışmak istemiyordum.

Kan görmenin üstesinden gelebilirdim. Ama acı ve ıstırap içinde çığlık atan insanların sesine dayanamıyordum.

Bu bir kabustu, doğum günümde bana verilen bir lanet.

Bir bakıma, Disney filminden bir sahne gibiydi. Uyuyan Güzel gibi. Ama Uyuyan Güzel’in aksine uyanıktım ve etrafımdaki dehşeti izliyordum.

Koridordan ayak sesleri gelince kapıya doğru baktım. Valentino mutfağa girmişti. Her zaman nerede olduğumu biliyordu ve bu beni çok korkutuyordu. Ondan asla kaçamayacaktım.

"Bakıyorum da keyfiniz yerinde," dedi Gianna ve beni işaret ederek.

Başımı yavaşça salladım. "Bir arkadaşa sahip olmak güzel."

Gözümün ucuyla Gianna'nın gülümsediğini fark ettim. "Bir ara Yeraltı’na gitmeliyiz, Elaina. Bu eğlenceli olurdu."

"Yeraltı…"

"Kesinlikle hayır," Valentino ben cevap veremeden benim yerime cevap vermişti. Gianna'nın bakışları tüylerimi diken diken etti. Valentino’nun yıldırma taktiğinden en ufak bir şekilde bile etkilenmişe benzemiyordu.

"Onu daha ne kadar burada tutacaksın Val?" Gianna kaşlarını çatarak ona karşılık verdi.

Gerginliğin anında yükseldiğini hissedebiliyordum. Valentino elini masaya vururken sesi yükseldi. "Devi rimanere il cazzo fuori della mia attività!"

Çeviri: Benim işime karışma! ~

"Calma, Val. Forse se non fossi così ombroso, non mi sentiresti minacciato da me parlando a Elaina!" Gianna, neredeyse Valentino kadar güçlü bir ses tonuyla ona karşı geldi.

Ama kimse Valentino kadar korkutucu olamazdı.

Çeviri: Sakin ol Val. Bu kadar şüpheci olmayı bırakırsan belki Elaina ile konuşmamı bir tehdit olarak algılamazsın! ~

Adımı duydum ama İtalyanca konuştuklarını bilecek kadar akıllıydım, bu yüzden ne dediklerini anlayamamıştım.

İkisinin de birbirine olan nefreti gün gibi ortadaydı ama çoğu şeyde olduğu gibi aralarında neler olduğunu bilmiyordum.

Valentino aniden kolumu sıkıca kavradı. "Benimle gel."

Ağzım hafifçe aralandı ama sandalyeden kayarken başımla onayladım ve mutfaktan çıkarken onu takip ettim. Biz çıkarken Gianna'nın sinirli yüzünü görmüştüm.

"Se non fosse con mio fratello, avrei tagliato la gola," Beni evin merdivenlerine yukarıya doğru sürüklerken ağzının içinden mırıldandı.

Çeviri: Eğer kardeşimle olmasaydı, boğazını keserdim. ~

İtalyanca kulağa çok güzel bir dil gibi geliyordu ama ne kadar çekici olursa olsun Valentino’nun ağzından hiçbir güzel sözün çıkmadığından oldukça emindim.

Gianna hakkında söylediği kin dolu sözleri hayal edebiliyordum.

Valentino bana, "Sen ondan çok daha iyisin," dedi. Sadece İngilizce konuşmakla kalmamış bir de beni övmüştü. Mutlaka bunun bir bedeli olacaktı.

Sadece ona baktım. Neden böyle bir şey söylemişti ki? Hiçbir şey yapmamıştım.

Valentino, yatak odamızın kapısını iterek açtı ve arkamdan gelmeden önce içeri girmemi bekledi. Arkamızdan kapanan kapının sesini ve ardından kilidin tıkırtısını duydum.

"Adımı söyle," dedi bana aniden.

Kaşlarımı çatmış bir şekilde ona bakmak için arkamı döndüm. "Efendim? Ben..."

"Adımı söylediğini hiç duymadım," dedi. "Söyle."

Basit bir istekti. "Valentino."

"Mmm..." Elini yanağıma götürdüğünde dudaklarında bir gülümseme belirdi. "Bu işte kullandığım adım, tesoro. Evimizde bana Val diyeceksin, ~va bene?~"

Çeviri: Tamam mı? ~

Başımı yavaşça salladım. "Ah... Tamam."

Birden elimi tuttu. Val elimi tuttu ve bana bakarken elimi göğsüne koydu. "Gömleğimin düğmelerini açmanı istiyorum..."

"Valen… Yani, Val... Ben… Ben..."

"Ah." Beni anında durdurdu. "Bu tek yönlü bir ilişki değil, aşkım. Eşimin bana şefkat göstermesini istiyorum ve uzun bir günün ardından, samimi anlarımız için kızımın çaba göstermesine ihtiyacım var."

Kalbimin çarptığını hissedebiliyordum. Bu, geçmiş anlarımızdan farklıydı. Benimle seks yaptığında, basit bir şekilde açıklamak gerekirse, tüm işi o yapıyor bense sadece bedenimi ona veriyordum.

Her ne kadar tatmin olmuş görünse de ellerimi hiç onun üzerinde gezdirmemiş ya da onu memnun etmek için hiçbir çaba sarf etmemiştim.

"Gömleğin düğmelerini çöz, Elaina," dedi.

Gömleğinin üst düğmesine uzanırken ellerim titriyordu ve yüzümün kızardığını hissediyordum. İlk düğmeyi açtım.

Sadece gömleğin düğmelerini açmaya odaklanmaya çalıştım ama Val'in dudakları benimkilere yapıştığında vücudum uyuşmuştu. Kıçımdaki elleriyle beni sabit tutuyordu.

Dizlerimin bağı hislerden değil sinirden çözülmüştü. Bana yapabileceklerinden korkuyordum.

"Devam et," diye mırıldandı dudaklarını çenemin üzerinde hareket ettirmeden önce.

Bir bakıma, şimdi ona benimle seks yapmasına izin veriyormuşum gibi hissettim. Sanki ona istediğimi söylüyormuşum gibi. Ama istemiyordum.

Ya onu dinlemeyecektim, bu da tokat yememe neden olacaktı ve yine de benimle sevişecekti ya da ona itaat edecektim. Daha iyi olacağını bildiğim için ikincisini yapmaya karar verdim.

Sonsuza kadar onunla savaşamazdım.

Gömleğinin düğmelerini açtım. Val beni hafifçe kaldırdı ve çabucak döndürerek yatağa fırlattı. Ani çarpmadan dolayı hafifçe inleyerek karnımın üzerine düştüm.

İçgüdüsel olarak dirseklerime yaslanmaya çalıştım ama Val başımı yastığa doğru dayadı.

Yan tarafa baktığımda cebinden bir şey çıkardığını gördüm. Cebinden çıkardığı şey bir bıçaktı.

"Aman Tanrım. Hayır! Lütfen yapma…"

"Şşş..." Bıçağı elbisemin altına soktu ve ben farkına bile varamadan kumaşı tamamen kesti.

O bıçakla vücudumdan kan akıtacak bir şey yapmasını bekliyordum ama öyle bir şey olmadı. Bıçağı sadece kıyafetlerimi hızlı ve agresif bir şekilde üzerimden çıkarmak için kullandı.

Beni sırt üstü çevirdi ve üzerime çıktı. Gözleri göğüslerimde geziniyordu. "Kurallara uymaman çok yazık. Kurallara uysaydın seni cezalandırmak zorunda kalmazdım."

"Ceza… Cezalandırmak mı?" diye kekeledim, bakışları altında daha da rahatsız olmuştum.

Sakince bana bakmaya devam etti. "Bugün böyle davrandıktan sonra seni cezasız bırakmamı bekleyemezsin, değil mi?"

Bıçağı var. ~Tek düşünebildiğim o bıçaktı ve bu beni çok korkutuyordu. "Üzgünüm... Gerçekten. Yapmamalıydım..."

Konuşmamı engellemek için eliyle ağzımı kapattı ve eğilip kulağıma fısıldadı, "Merak etme, şimdi değil... Ama eninde sonunda ~cezanı çekeceksin."

Bu bir işkenceydi. Hiç beklemediğim bir anda bana bir şey yapacaktı. Bir şeylerin olacağını söylemekten başka hiçbir uyarıda bulunmamıştı. Eninde sonunda herhangi bir zamanda olabilirdi.

Bana ne yapacağını bilmiyordum. Ya bana vurursa ya da beni bağlarsa. Anlaşılması imkansız biriydi ve bu hoşuna gidiyordu.

Bana bunu söylemek için neden bu kadar bekledi, hiçbir fikrim yoktu. Şimdi, ceza vaktimin geldiğine karar verdiği o korkunç anı beklemek zorundaydım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok