Mafyanın Kancasında - Kitap kapağı

Mafyanın Kancasında

Sofia

Bölüm 6

HOPE

Aradan birkaç gün geçti. Ödevlerimle işlerimi halletmemin yanı sıra her gün ahıra gidip Enrique’yi görmek zorunda kalıyordum.

Takım elbisesiyle gerçekten seksi görünüyordu. İşini bitirdikten sonra Vlada'yı eve götürüyordu. Fazla konuşmuyor olsa da onu giderek daha çok arzuluyor olmam kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu.

Onu istediğim gerçeğinden nefret ediyordum.

Çok uzun zaman önce söylediği şey aklımda dönüp duruyordu. “Çok yakında sana dokunmam için yalvaracaksın,” derken haklı çıkmıştı. Onu gerçekten tenimde hissetmek istiyordum.

Şu anda Willow'u binişe hazırlıyordum ama okuldan sonra çok yorgun hissettiğim için sadece boynuna bir yular geçirdim. Koşum takımı olmadan binmek onunla daha iyi bağ kurmamı sağlıyordu.

Willow ile işim bittiğinde Enrique'nin beni izlediğini fark ettim. Normalde bu saate kadar gelmiş olması gereken Vlada ortada yoktu.

Enrique'nin bana doğru geldiğini görünce, “Vlada nerede?” diye sordum. Hâlâ yularından tuttuğum Willow neyse ki sakin görünüyordu.

Enrique her zamanki baştan çıkarıcı sesiyle, “Gelmedi,” deyip dudaklarıma yapıştı.

Bu hissi çok özlediğim için ağzımdan ufak, boğuk bir inilti çıktı.

Enrique biraz daha ileri gidip belime dokunmaya başladı. Hafifçe inlediğimde dilini ağzıma soktu.

Bu sefer onu uzaklaştırmaya çalışmadım. Bu duyguyla savaşmak anlamsızdı; nasıl olsa kazanamayacaktım.

Kolunu tutarak, “Kahretsin!” deyip geri çekildi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken kolunun kanadığını gördüm.

Hemen arkama dönüp hiçbir şey yapmamış gibi masum görünmeye çalışan Willow'a baktım. Tıpkı benim gibi sevdiklerini paylaşmayı sevmiyordu.

Tekrar Enrique’ye dönüp, “İyi misin?” diye sordum.

Yüzüme, “Sence iyi miyim?” der gibi bakıyordu.

Garip bir şekilde, bunu oldukça komik bulup gülmeye başladım.

“Canımın yanmasını komik bulmana sevindim,” diye tısladı.

Canının yandığını biliyor olsam da kahkahalarımı tutamıyordum.

“Bunu yapacağını tahmin etmezdim,” diye mırıldandım. Willow beni hiç ısırmaya çalışmadığı için gerçekten bilmiyordum. Ama Enrique'nin yarasına bakınca ne kadar keskin dişli bir at olduğu anlaşılıyordu.

Willow'u ahırına geri koyup, iyi bir kız olduğu için yem verdikten sonra Enrique'nin yanına döndüm.

Hâlâ kolunu tutuyordu. Kanamanın hâlâ durmadığına bakılırsa Willow onu çok sert ısırmıştı.

“Gel benimle. Eve girip koluna pansuman yapalım,” dedim. Babam bu akşam eve gelmeyeceği için sorun olmayacağını biliyordum. Enrique başını sallayıp beni takip etti.

“Yatağa otur. Yalnız kan bulaştırma,” deyip banyoya gittim. Bir çekmeceyi açıp pansuman yapmak için gereken her şeyi çıkardım.

Bitirdiğimde, “Teşekkür ederim,” dedi. Sargı bezini sıkı bir şekilde sardığımdan emin oldum. Kan durmuş görünüyor olsa da işi garantiye almak daha iyiydi.

Sadece kibarlık olsun diye, “Yiyecek bir şeyler ister misin?” diye sordum. Ne kadar sinirimi bozsa da arkadaşlığını seviyordum. Ben dâhil hiçbir kızın inkâr edemeyeceği bir cazibesi vardı.

“Evet, isterim. Bir süredir çok açım,” deyip bana doğru yürümeye başladı.

Yüzüne şaşkın şaşkın baktım.

Hiçbir şey söylemeden dudaklarıma yapıştı. Ona karşılık verirken bu yaptığımızın hem doğru hem de yanlış olduğunu düşündüm. Ona hayır diyecek gücüm yoktu.

Kalçalarımdan tutup kucağına aldıktan sonra öpüşmeyi bir saniye bile bırakmadan geri geri gidip beni yatağa yatırdı.

Dudaklarını çektiğinde birkaç saniye boyunca bakıştık. Ardından boynuma sokulup kazağımı çıkardı. Şimdi üstümde sadece spor sütyenim vardı.

Sütyenimi açıp göğüslerimi ortaya çıkardığında kendinden geçti. Onu durdurmam gerektiğini bilmeme rağmen hiçbir şey yapamadım.

Enrique hiç zaman kaybetmeyip, çoktan sertleşmiş meme uçlarımdan birini ağzına alıp ısırmaya başladığında kendimi kaybettim.

Giyinik olmasına daha fazla dayanamayıp tişörtünü çıkarmaya çalıştım. Dudaklarımı hunharca öpmeyi bırakıp tişörtünü tek hamlede çıkardı.

Tekrar dudaklarımı öpmeye başladığında karşılık vermemi beklemeden geri çekilip boynumu ısırmaya başladı. Kahretsin ki bu gerçekten iyi hissettiriyordu. Üstümde pantolon olmasa yatak şimdiye sırılsıklam olmuştu.

Ellerimi saçlarının arasından geçirip yavaşça kaya gibi sert karnına indirdim.

İçimden karın kaslarını yalamak geçse de muhtemelen garip görüneceği için kendimi tuttum.

Gerdanımdan göğüslerime indirdiği dudakları karnımın üzerinde durdu. Bir yandan karnıma küçük öpücükler kondururken bir yandan pantolonumun düğmelerini açmaya başladı.

Kısa bir mücadeleden sonra dar pantolonumu indirip fazla bir şey örtmeyen dantel tangamı ortaya çıkardı.

Islak tangama dokunarak, “Seni tatmak için sabırsızlanıyorum, tigre,” diye inledi.

Parmaklarını dantel kumaşın üzerinde yavaşça gezdirirken, “Benim için ıslanmışsın,” diye fısıldadı.

Daha fazlasını istediğim için kalçalarımı kaldırıp parmaklarının ucuna yaklaştırdım. Yalvarmamı istediğini biliyordum.

Tangamı yavaşça çıkarıp beni tamamen çıplak bıraktığında hiçbir hamle yapmadan dudaklarını yaladı.

Bir parmağını ansızın içime soktuğunda inleyip kalçalarımı biraz daha kaldırdım. Parmaklarını acı verici yavaşlıktaki bir tempoda hareket ettirmeye başladığında daha fazla dayanamayacağımı biliyordum.

“Lütfen…” diye inledim. Bir an önce orgazm olmak istiyordum... Hayır, hayır, buna gerçekten ihtiyacım vardı.

Beni çıldırttığını bilmiyormuş gibi masum bir şekilde, “Ne istiyorsun, Hope?” diye sordu.

“Ben... Ben...” diye başlasam da devam edemedim. İçime başka bir parmağını daha sokmasına rağmen hâlâ harekete geçmediğini görünce daha çok sinirlendim.

Parmaklarını çıkarıp tekrar sokarak, “Bana cevap ver, tigre!” dedi.

“Be… Beni boşaltmanı,” dedim. Bu işkenceye daha fazla dayanamıyor, bir an önce rahatlamak istiyordum.

Memnun bir bakış atıp bacaklarımın arasına eğildi.

Klitorisimi emmeye başladığını hissedince “Aman Tanrım!” diye bağırdım. Parmaklarını tekrar hareket ettirmeye başladığında titremeye başladım. Bu şekilde daha fazla dayanamayacağımı biliyordum.

Parmaklarını yeterince iyi kullanıyor olsa da diliyle yaptıkları bambaşka bir seviyedeydi.

Şimdi, sadece boşalmak değil onu içimde hissetmek istiyordum. Lanet olsun, beni becermesini istiyordum.

İnleyerek, “Lütfen. Seni içimde istiyorum,” dedim.

“Sabret. Önce seni tatmak istiyorum,” dedi, iç gıcıklayıcı bir sesle. Neredeyse sona yaklaştığımı o da biliyordu.

Kısa bir süre sonra parmaklarıyla dili yer değiştirip, beni diliyle becermeye başladığında kalçalarımı yüzüne doğru itmeye başladım.

Sessiz kalmak istesem de yapamadım. Yaşadığım haz çok yoğundu.

Parmağını popo deliğime bastırıp karşı koymama bile fırsat vermeden klitorisimi ısırdığında doruğa ulaştım.

Orgazm olurken adını haykırdım. Ben kasılmaya devam ederken o da klitorisimi yalamaya devam etti.

Yavaş yavaş kendime gelirken soyunup prezervatif taktığını gördüm. En azından isteklerime saygı duyuyordu.

Onu sadece izlemek bile tekrar ıslanmama sebep oldu. Sertleşmiş penisini görmek gerçekten tahrik ediciydi.

“Lütfen, beni artık becer,” diye yalvardım.

Vay canına, bir bakireden azgın bir sürtüğe dönüşmeyi bu kadar kısa sürede nasıl başardım?

“Sen nasıl istersen, tigre,” deyip yavaş yavaş içime girmeye başladı.

Canımı yakmamak için ağırdan alıp büyük penisine alışabilmem için zaman tanıdı.

“Hazırım,” dediğimde hareket etmeye başladı. Pelvisinin hassas klitorisime değmesi içime girdiğinde yaşadığım acının hafiflemesine sebep oldu. Yaşadığım yoğun hazdan doruğa yaklaşmaya başladığımda yüksek sesle inledim.

Sesim onu daha da hızlandırdı. Pelvisi hassas noktama daha da sert çarpmaya başlayınca titreyerek orgazm oldum.

Sessizce küfredip bana çığlıklar attıracak kadar hızlandı. Adını tekrar tekrar haykırmamın ne kadar hoşuna gittiğinin farkındaydım.

Yaşadığım hislerin yoğunluğundan tekrar hareketlenmeye başladım.

Hareketleri daha da hızlanırken, “Bir daha boşalmanı istiyorum,” diye fısıldadı.

“Yapamam…” diye inledim. Tüm bunlar çok fazlaydı.

“Yapabilirsin ve yapacaksın, tigre,” deyip klitorisimi okşamaya başladı. Vücudum o kadar hassaslaşmıştı ki bu küçücük hareket bile zevkten çığlık atmama sebep oldu.

Kaslarının gerilmesinden onun da benim gibi sona yaklaştığını hissedebiliyordum. Kalçalarını eşit ama hızlı hareketlerle ileri geri hareket ettirip her seferinde doğru noktayı buluyordu.

Kalçaları gibi hızlanan elleri vücuduma yoğun bir zevk yaşatmaya devam ediyordu.

“Benim için gel, Hope,” diye emrettiğinde bedenim seve seve itaat etti.

Penisinin üstüne bir kez daha geldiğimde kasıldığımı hissettim. Enrique de birkaç saniye boşaldı.

Kendimi ipek çarşaflarımın üstüne bıraktım. Uyuma fikri kulağıma hiç bu kadar hoş gelmemişti.

Enrique banyoya girerken, “Sakın uyuma,” diye mırıldansa da gözlerimi açık tutamıyordum.

Beni bir anda kucağına aldığında gözlerimi bile açamadım. Tek istediğim uyumaktı.

Beni ılık su dolu küvete bırakırken “Hadi Hope. Yıkanman lazım,” dediğini duydum. Ben sıcak suyun verdiği mutluluktan kendimden geçerken o da kendi kendine söyleniyordu.

Beni küvete oturtup bacaklarının arasına çekti.

“Uyumadığını biliyorum. Suyun altına girip saçlarını ıslat,” dediğinde itaat etmekten başka çarem yoktu. Suyun altında olmak çok iyi hissettirince bir süre o şekilde kalmaya karar verdim.

Birkaç saniyelik bir huzurdan gerçek hayata dönünce Enrique'nin endişeli ve öfkeli bakışlarıyla karşılaştım.

“Lanet olsun, Hope? Kendini öldürmeye mi çalışıyorsun?” diye bağırdı.

Onu daha fazla kızdırmamak için cenin pozisyonu aldım. Şu an ona karşı koyabileceğimi sanmıyordum. Tek istediğim uyumaktı.

“Özür dilerim, Hope ama beni çok korkuttun. Şimdi saçlarını yıkayalım, tamam mı?” dedi, daha sakin, yumuşak bir sesle.

Başımı salladığımı görünce beni tekrar kendine çekip saçlarıma masaj yapmaya başladı. Kendimden geçip inlediğimde kasıldığını hissettim.

“Lütfen inlemeyi bırak, tigre.”

İnlemem onu tekrar sertleştirmişti.

Buna sebep olduğum için mahcup hissederek, “Affedersin,” dedim.

Özel bölgelerim dâhil her yerimi yıkadıktan sonra küvetten çıkarıp bir havluya sardı.

Ardından yatağıma götürüp yatırdı. Birkaç dakika sonra sadece baksırını giymiş bir şekilde geri dönüp üstüme bir tişört geçirdi.

Yanıma uzandığında sıcak, rahatlatıcı göğsüne sokuldum. Bu gece köpeklerim olmadığı olmadığı için onunla idare edecektim. Kısa bir süre sonra yanıma sokulup üstümüzü örttü.

“Artık uyuyabilirsin, tigre,” dediğinde gözlerimi kapattım...

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok