Marcello Mafyası Serüvenleri - Kitap kapağı

Marcello Mafyası Serüvenleri

Belle Dowson

Şahin Gözler ve Kötü Adamlar

HAYLEY

Hayley zorla duvara yapıştığını, adamın çikolata rengi gözlerini ve tehditkâr ses tonunu bir türlü aklından çıkaramıyordu. Üzerinden yirmi dört saatten fazla süre geçmesine rağmen bunları unutabilmiş değildi.

Ava’nın onun için seçtiği dekolteli elbise boyundan bağlamalı siyah bir elbiseydi. Dökümlü elbise dizlerinin birkaç santim üzerine geliyordu.

Ava yüzünden normalde olduğundan daha ağır bir makyaj yapmış ve saçlarını kabarık bukleler halinde açık bırakmıştı.

Hayley her zaman geçmişinden birinin onu bulmasından korktuğundan uzun zamandır dışarıda içmediği için, geceyle ilgili gergin olması kaçınılmazdı.

Küçük çantasının zincirli sapını omzuna atarak kendini geceye hazırladı.

Ava parlak kırmızı, dar ve straplez elbisenin içinde muhteşem görünüyor, giydiği topuklu ayakkabılar onu çoğu erkekten daha uzun gösteriyordu. Ben ise beyaz bir gömlek ve takım pantolonu ile müthiş duruyordu.

Üçlü hazır olunca, Ava giriş kuyruğunda beklemeyeceğini bildiği yerin yolunu arkadaşlarına gösterdi.

Işıltı Kulübü, kıyafet kurallarının sıkı ve kapısında kuyrukların olduğu bir kulüptü. Ava rahat bir tavırla korumalara doğru yürüyünce hepsinin geçişlerine izin verildi.

Burası Venedik Lokali’ni andırıyordu; locaları, sahnesi ve dans pisti vardı ama kırmızı ve altın renklerin ağırlıkta olduğu Venedik Lokali’ne kıyasla burası mor ve siyah renkteydi. Ben bara doğru yönelip bir tepsi dolusu shot aldı.

Üçü de uzun yuvarlak bir masaya doğru yürüyüp onun etrafında dururken, “Hanımlar,” dedi. Ben shot tepsisini masaya bıraktığında, her biri bir bardak alıp sert alkolü kafaya dikti.

İç yakan şeffaf sıvı boğazlarından geçerken hepsi yüzünü buruşturup öğürürcesine sesler çıkarınca, birbirlerinin tepkilerine güldüler.

FRANKIE

“Nic.” Frankie koyu mor renkte kadife locada oturan arkadaşına seslendi. Nic, ayakta durmuş tüm kulübü gören siyah metal tırabzanlara bakan Frankie’ye döndü.

Nic ayağa kalkıp Luca ile işe yaramaz kardeşi Marco arasında geçen konuşmadan koptu.

Nic, Frankie’nin yanında durdu. Nic, sarışın Ava’nın Ben Lusiak ve o yeni kızla güldüğü masaya bakarken Frankie, “O Ava mı?” diye sordu.

Nic üçlünün ikinci turu fondip yapışını izlerken kısaca, “Evet,” dedi. Nic diğer tarafında birini hissedince dönüp Luca’nın yanında olduğunu gördü.

“Bu dün gece senin canına okuyan kız değil mi?” Frankie güzel esmere bakarken Nic kıkırdadı.

Luca Hayley’i çoktan bakışlarının kıskacına almıştı. Üçüncü içkisini de dikip Ava’nın dans etmek için onun koluna girmesini izlerken hafifçe güldü.

“Canıma falan okumadı. Onu elde edebilirim.” Frankie erkekliğini korumaya çalışarak karşılık verdi.

“Ama sana bunu yapamayacağını söyledim, o tüy takan kızlardan değil.” Luca, bangır bangır çalan Pink şarkısı eşliğinde Ava’yla dans eden Hayley’i izlerken arkadaşına sertçe cevap verdi.

Luca gözlerini ondan ve onun dans edişinden alamıyordu. Luca’nın kendi gülümsemesinde taşıdığının aksine, Hayley hem aydınlık hem de parlak gülümsemesinde zerre karanlık barındırmıyordu.

Frankie, “Evet, biliyorum. Ama sonuçta şu an Venedik Lokali’nde değil,” dedi. Luca arkadaşına bakınca Frankie yalnızca güldü. Luca kızın Ben ile Ava’nın yanından ayrılarak zar zor bara doğru ilerleyişini izledi.

HAYLEY

Barmene, “Bir votka ve kola daha alabilir miyim?” diye bağırınca, barmen içkisini hazırlamak için ona doğru döndü.

Barmen içkisini tezgâha bırakınca o parasını öderken, göz ucuyla bir grup adam görmesiyle içlerinden birinin ona yaklaştığını fark etti.

Adam onun yanında dururken, “Selam güzellik,” dedi.

Adam fazla yakın olduğu için Hayley rahatsız olarak geriye doğru bir adım attı ama bar oldukça kalabalık ve işlekti.

Soğuk bir tonda, “Selam,” dedi. Bakışları, yüzlerindeki sırıtışlarla adamın arkasından onu seyreden erkek grubuna kaydı. Burada neler döndüğünü gayet iyi biliyordu.

Adam, “O halde, ne…” diye lafa girse de Hayley sözünü kesti.

“Dinle.” Doğrudan adamın ela gözlerinin içine baktı. “İlgilenmiyorum, o yüzden çüklü arkadaşlarınla her neyin bahsine girdiysen, kendine gidip kandırabileceğin başka bir kız bul.”

Sert sözleri ilgilenmediğini bariz bir şekilde gösteriyordu.

Hayley onu reddederken adamın arkadaşlarının güldüğünü duydu. Adamın sertleşen yüz ifadesinden utandığı ve sinirlendiği belliydi. Hayley dans pistine doğru yürümek için dönse de adam onu kolundan yakaladı. Hayley önce adamın eline sonra da yüzüne baktı.

Adam, “Lanet olası ~sürtük,” diye küfrederken Hayley kolunu adamın elinden kurtardı. “Bunu yaptığına pişman olacaksın, seni ~fahişe~.” Adam kısık, karanlık ve tehditkâr bir tonda konuşsa da Hayley gülüp geçti.

“Korktuğumu mu zannediyorsun?” Elini emektar çakısını koyduğu küçük siyah çantasına götürdü. “Daha büyük ve daha ürkütücü adamlar tarafından tehdit edilmediğimi mi sanıyorsun?”

Kaçtığı adamları ve dün onu tehdit eden adamın karanlık gözlerini düşündükçe kalp atışı daha da hızlandı. Sonra kendinden emin bir havayla adamdan uzaklaşıp arkadaşlarının yanına döndü.

LUCA

“Hatun ateş gibi.” Frankie Luca’yla, aynı esmer kızın ona asılmaya çalışan bir adama haddini bildirmesini seyrederken güldü.

Luca, Hayley’nin kalabalığa geri dönmesini izledi. Hayley arkadaşlarını bulmaya çalışırken, yoğun kulüp kalabalığının içinde kendine yol açtı.

“Nic nerede?” Frankie, Nic’in muhtemelen patronları Luca adına bir işi halletmeye gittiğini bilmesine rağmen konuyu değiştirmeye çalıştı.

Luca artık Frankie’yi dinlemiyor, Hayley’nin kalabalığın içinde masum gözlerle arkadaşlarını arayarak ilerlemesini izliyordu.

Ama Luca, Hayley’nin biraz önce reddettiği adamın karanlık bakışlarına bakınca bu ifadeyi tanıdı. O anda Luca’nın koruma duygusu muhakeme yetisinin önüne geçti. Adam Hayley’i izlerken Luca da dikkatle malum adamı seyretti.

HAYLEY

“Ben?” Hayley esmer bir kızla dans eden Ben’e müziğin gürültüsünün içinden seslendi. “Ava nerede?”

Ben omuzlarını silkince Hayley tıka basa dolu kulübün etrafına bakındı. Onun nerede olabileceğine dair hiçbir fikri yoktu ama tuvalet aramaya başlamak için iyi bir yer olabilirdi.

Alkolün etkisiyle çakırkeyif olmuş halde dans eden kalabalığın arasından kendine yol açtı. Hayley kontrollü içmeye çalışsa da Ben ile Ava gibi eşlikçileri varken bu pek mümkün değildi.

Farklı lavabo kapıları ve insanların sanki tüm kulüpte yalnızca onlar varmış gibi öpüştükleri, bazılarının işin dozunu biraz fazla abarttığı koltuklardan oluşan bir koridora girdi.

“Selam, güzellik.~”

Sesi duyduğu anda arkasını dönünce bardaki pislik herifle karşılaştı. Alkol duyularını köreltse de bunun iyi bitmeyeceğini hissettiğinden ayakları kontrolsüz şekilde titremeye başladı.

Adam ona doğru yaklaştı. Enteresan bir şekilde Hayley’nin ayakları yere adeta çivilenmişti. Adam ona yaklaşıp onun saçlarını kavradığında Hayley öylece kalakaldı.

O anda her şey çok hızlı gelişti. Adam yakındaki bir temizlik odasının kapısını açmayı başarıp onu içeriye attıktan sonra kapıyı ardından çarparak kapattı.

Hayley ahşap raflara doğru savrulduğu sırada dengesini kaybederek yere düşünce iki raf da onunla birlikte aşağı indi.

Sert düşüşü yüzünden sırtı sızlayınca acı içinde tısladı. Adam gözlerindeki şeytani ifadeyle ona doğru yaklaştı.

Adamın kemerini çıkarmak için hamle yaptığını görse de bunun olmasına izin vermeyecekti. Ayağını kaldırıp penisine bir tekme geçirince adam acıyla bacak arasını tutarak çömeldi.

Hayley bu anı yerden kalkıp kapıya doğru koşmak için kullanmasına rağmen adamın onu o kadar kolay bırakmaya niyeti yoktu.

Adam tekrar saçlarından yakalamayı başarınca onu duvara ittiğinde bir gümbürtü duyuldu. Hayley’nin sırtını duvara yaslayacak şekilde çevirip yüzüne sert bir tokat indirdi.

“Lanet olası fahişe.” Ona bir tokat daha attığında vücudu öfkeyle sarsıldı. Hayley bunun olmasına izin vermeyeceği ve onun kurbanı olmayacağı için ona karşılık verdi.

Tırnaklarını adamın yüzündeki deriye geçirerek yüzeyi kanattı. Adam bu hareketin üzerine küfrederek onu yakalayıp şiddetle yere fırlattı.

Hayley düşerken kafasına dikkat ederek onu korumayı başarsa da bu adamın onun üzerine çıkmasına engel olmadı.

“Hayır!” Hayley sert dış görünüşünün eriyip gittiğini ve gözlerinin dolduğunu hissetti. Adam elbisesinin kumaşını beline kadar çektikten sonra fermuarının sesini duydu.

“Karşı koymayı bırak, bu olacak, sürtük!” Kelimeleri sıktığı dişlerinin arasından kaba ve sert bir şekilde tınladı. Hayley durmaksızın debelenirken adam onu yerde tutuyordu.

Ama Hayley’nin tüm çabaları nafile olunca çok geçmeden elbisesinin yırtıldığını duydu.

Üstündeki adamla boğuşurken ellerini küçük çantasına götürdü. Küçük çakısını çıkarmaya çalışırken bundan kurtulabileceğini düşündü.

Penisini çıkarmaya çalışırken adamın dikkati o kadar dağılmıştı ki Hayley’nin hamlelerini fark etmemişti bile. Hayley’nin bıçağı ona saplamasıyla adamın acı içinde çığlık atarak onun üzerinden yere devrilmesi bir oldu. Bu fırsatı hareket edip tehlikeden kurtulmak için değerlendirdi.

Hayley nereye gittiğine bakmaksızın, iki omzunda da birer el hissedip durana kadar koşmaya devam etti. Başını kaldırdığında adamın karanlık gözlerle ona baktığını gördü.

Luca o şerefsizin onu koridora kadar takip ettiğini görüp güvenlik odasını aramıştı; onlar da bir adamın bir kızı temizlik odasına ittiğini ve yola çıktıklarını söylemişti ama Luca onlardan önce oraya varmıştı.

Hayley adamın bıçağı onun elinden almasını, onu özel dikim takım elbisesinin ceketinin cebinden çıkardığı bir mendille hızlıca temizlemesini ve ardından bıçağı onunla kapatarak pantolonunun cebine koymasını izledi. Neler olup bittiğinden emin değildi.

Sonra iki tanıdık yüz ortaya çıktı. Küstah Frankie ile ukala Nic. Ayrıca korumaya benzeyen adamların da geldiğini fark etti. Az önce bir adamı bıçakladığını düşününce midesinin tepetaklak olduğunu hissetti.

“Az önce…” Temizlik odasının görüntülerini izlememiş olsa bile neler olup bittiğini biliyormuş gibi görünen Luca tarafından sözü kesildi.

“Temizlik odasında bir adam var. Ricardo ve Dominic, onunla ilgilenir misiniz? Frankie sen de lütfen kamera sistemlerini kontrol eder misin?”

Neler olup bittiğinden habersiz Hayley’nin kafası karışmış haldeydi. İnsanlar gruba bakıyordu. Hayley tutuklanacak mıydı?

“Benimle geliyorsun.” Ceketini yavaşça çıkarıp onu dikkatli bir şekilde Hayley’nin omuzlarına yerleştirirken ses tonunda belirgin bir sakinlik vardı.

Onu kulübün yalnızca çalışanlara açık bölümüne yönlendirdi. Çalışanlar Luca’nın Hayley’i merdivenlerden erkek kardeşinin dağınık ofisine götürmesini izledi. Nic de sessizce arkalarından gidiyordu.

Hayley, düz yüzeyi belge ve dosyalarla kaplı, karmakarışık, büyük bir cam ofis masası da dahil odanın içindekilere göz gezdirdi.

Kapının arkasındaki büyük siyah deri bir ofis sandalyesi ve iki deri koltuk masaya bakıyordu.

İki siyah deri koltuk karşılıklı konumlandırılmıştı; ikisinin arasında üzerine boş kadehler, bir sürahi ve boşaltılması gereken bir kül tablası konulmuş cam bir sehpa vardı.

Hayley, Luca’nın hızlıca sehpayı temizlemesini, etrafa dağılmış eşyaları ve dolu kül tablasını ana ofis masasının üzerine koymasını seyretti.

Luca, küçük erkek kardeşinin ailede içindeki tek işinin yasal kulüplerle ilgilenmek olmasına rağmen ofisin bu denli darmadağın olmasına çok sinirlenmişti.

Hayley üzerinde onun ceketiyle, “Polisi arayacak mısın?” diye sordu. Koltuklardan birine oturmuş, onun polis ~kelimesini söylediğini duyunca derinden kıkırdayan Luca’ya baktı.

“Bunu neden yapayım?” Karşıdaki koltuğa başıyla işaret ederken sesi sakindi. “Otursana, bella.”

Kuşkulu gözlerle baktıktan sonra başını sallayıp kendini koltuğa bıraktı. Luca, onun yüzündeki ve yırtılmış eteğinin örttüğü bacaklarındaki izlere baktı.

Luca tek kaşını kaldırarak, “Polisi arayabiliriz, eğer polise şikâyette bulunmak istiyorsan,” dedi.

Polisin etrafı didik didik etmesini hiç istememesine rağmen o daha iyi hissedecekse bunu yapmaktan da geri durmayacaktı. Hayley’nin başını şiddetle iki yana salladığını gördü.

Telaşla, “Arayamam, yani hayır, aramak istemiyorum,” diye cevap verdi. Polise nasıl şikâyette bulunabilirdi? ABD sınırları içinde bulunmaması gerekiyordu!

Luca ona bakarken, Hayley gözlerini dizlerinin üzerine yerleştirdiği ellerinden ayırmıyordu. Luca daha sonra Nic’e bakınca onun da bu cevap karşısında şaşkın olduğunu gördü. Polisi arayamaz mıydı?

Adamı bıçakladığı için mi korkmuştu? Hiçbir dedektif onu tutuklamazdı, kaldı ki tutuklasalar bile Luca’nın onu nefsi müdafaa ile kurtaracak avukatları vardı.

Luca ona yardım etmek için elinden geleni yapacağını biliyordu; nihayetinde onun kulübünde saldırıya uğramıştı ve burası kızın güvende olması ~gereken~ bir yerdi ama iş böyle gelişmemişti. Bir şekilde aksiyon alacaktı çünkü onun koruması altındaki kimse zarar görmemiş ve bu da bunu yapan kişinin yanına kâr kalmamıştı.

“Nic, bize içecek bir şeyler getirebilir misin?” diye kuzenine talimat verince o da başını onaylarcasına salladıktan sonra odadan çıktı.

Hayley omzunun üzerinden Nic adındaki adamın odadan çıkmasını izlerken odada onunla ~baş başa kaldı. Rahat bir tavırla koltukta oturan adama bakıp onu inceledi.

Beyaz bir gömlek ve koyu renk bir kravatla şık bir şekilde giyinmişti. Pantolon ceketiyle uyumluydu, ayakkabıları tarzdı ve üzerindeki her şey tasarımdı.

Gözleri koyu renk olsa da ışık vurunca sıcak bir kahverengi tonuna dönüşüyordu, yüz hatları keskin ve çok yakışıklıydı. Bu adamın kendine iyi baktığı her halinden belliydi.

Az önce ne yaptığını düşünmeye çalışırken hâlâ dehşet içinde bir halde, “Bir adamı bıçakladım,” dedi.

Evet, yanında bir bıçak taşıyordu ama onu kullanmak zorunda olacağını hiç düşünmemişti. Onu bir nevi rahat hissetmek için taşıyordu.

Luca rahat bir şekilde, “Önce sana zarar vermeye çalışan oydu, bella,” dedi. Onun dünyasında ölüm ve şiddet, en az nefes almak kadar doğaldı. Hayley’nin sıkıntılı bir şekilde ellerini yüzüne götürdüğünü gördü.

Onun ellerinin arasından duyulan hafifçe mırıldanmalarıyla, “Bir daha kurban olmayacağım, bir daha incinmeyeceğim,” sözlerini tekrarladığını fark etti.

Luca onun neden bahsettiğini sormak için dudaklarını tam aralamıştı ki kapı hafifçe tıklatılınca bundan vazgeçti.

“Affedersin, bella.~” Onu bekleyen kuzeninin yanına gitmek üzere odadan çıktı.

“Luca, Dom ile Ric adamı temizlik odasına kilitledi.”

Nic daha sonra arkasındaki ellerini öne getirince Luca onun elinde tuttuğu, ikisi de Hayley’e ait iki eşyaya sertçe baktı. Biri siyah el çantası, diğeri de dantelli iç çamaşırıydı.

Luca çantayı alırken, “Şerefsiz! ~Sence ona zarar vermeyi başarmış mıdır?” diye sorup Siobhan’ın onu asla yapmaması konusunda uyardığı şeyi yaparak çantanın içine baktı.

İçinde biraz nakit para, telefon ve bir İngiliz pasaportu vardı. Çantayı açıp onun kimliğini inceledi. Yirmi üç yaşındaki kızın adı Hayley Tate idi.

Kimliği çantasına geri koydu. Nic onun iç çamaşırını tutarken rahatsız hissetti.

Luca, Hayley’nin iç çamaşırını Nic’den alırken, Nic cebinden bir şey çıkarıp Luca’ya göstererek, “Bilmiyorum, yapmadığını iddia ediyor. Frankie hâlâ görüntülere bakıyor,” diye açıkladı. “Herif zaten bela aramaya gelmiş.”

Luca küçük hap paketine bakınca bunların tecavüzcü ilacı olduğunu kolayca anladı. Bu Luca’nın tepesinin tasını attırmaya yetti.

Herif bu gece bir kıza zarar vermeyi planlıyordu; ne yazık ki yanlış kulübü, yanlış kızı ve yalnız sahibi seçmişti.

Luca soğuk bir sesle, “Onu hücreye götürün,” diye emretti.

Nic ciddiyetle başını salladı. Luca iç çamaşırına baktıktan sonra Nic tekrar konuştu.

“Doktor Luciano’yu çağırdım, yolda geliyor. Kızın arkadaşları onun tuvaletin önünde düştüğünü sanıyor. Ava’yı taksiye bindirdim ama Ben Lusiak onun yanında kalma konusunda ısrar ediyor.”

Luca, Ben Lusiak’ın kahraman rolü keseceğini tahmin ederek sadece başını sallamakla yetindi.

“Patron?”

Biri seslenince Luca konuşan adama döndü. Luca’nın yanında çalışan herkes gibi o da en iyi kıyafetlerini giymişti. Luca için çalıştığı kısa yıllar içinde çok fazla olaya şahit olmuş bu adam aile doktoruydu.

Doktor Luca’yla sıkıca tokalaşırken diğer elindeki kahverengi deri çantayla, “Ne oldu? Beni hastaya götürün,” dedi. Patronunun elinde bir kadın iç çamaşırıyla el çantası olduğunu gözünden kaçırmadı.

Luca, “Kendisi ofiste,” diye açıkladı.

Luciano şaşırmış görünüyordu. Normalde sadece biri bıçaklandığında, vurulduğunda ya da öldüresiyle dövüldüğünde aranırdı.

Luca onun iç çamaşırını uzatırken kısık bir sesle, “Kulüpte saldırıya uğradı. Adamın biri bunu ondan çıkarmayı başarmış,” diye açıkladı. İçinde bir şeyler kıpırdanınca midesinin bulandığını hissetti.

Nic, “Belki de kadın bir doktor çağırmalıyız?” diye öneride bulundu.

Luciano çok şey bilse de başını iki yana sallayarak patronuna döndü.

Luciano, “Başka bir doktor bunu rapor etmesi için ısrarcı olacaktır,” diye açıkladı. Doktor, Luca Marcello’nun polislerin etrafta dolanmasından hoşlanmayacağını bilecek kadar akıllıydı.

Luca kararlı bir şekilde, “Bu bir sorun teşkil etmiyor. Bunu yapan şerefsizin izini bile bulamayacaklar,” dediğinde Nic bunu Ricardo ile Dom’a gidip o iti hücreye tıkmalarını söylemek için bir işaret olarak algıladı.

“Patron, içeri yalnız gireceğim. Oldukça donanımlıyım. Maalesef bu tarz saldırılarla çok sık karşılaşıyoruz. Ne olduğunu öğrenmek için hastayla konuşup kontrol etmem gereken her şeyi muayene edeceğim.”

Luca iç çekerek başını salladığında, doktor patronundan çantayla iç çamaşırını usulca aldı.

Luca ona bunu yapanın ölümünün şiddetli ve acı verici olacağından ne olursa olsun emin olacaktı. Ama şimdilik tek yapabileceği beklemekti.

HAYLEY

Genç bir doktor bir yandan onu sorgularken diğer yandan da saldırganın tokat attığı yüzünü incelerken Hayley oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı.

Luciano iç çekerek, “Hayley,” dedikten sonra siyah dantelli iç çamaşırını ona uzatınca Hayley midesinin bulandığını hissetti. Yumuşak bir tonda, “Başka bir yerini incitti mi?” diye sordu.

Hayley başını reddedercesine salladı. Hayley cesaretle, “Ona fırsat vermedim,” dediğinde Luciano gülümsedi. Bu küçük İngiliz kızında bir ışıltı vardı, parlak mavi gözleri baş döndürücü ve cesareti oldukça çekiciydi.

“Artık gerçekten gitmem gerekiyor. Arkadaşlarım meraklanacak.” Hayley gülümseyince doktor çantasını kapattı.

“Peki, iyi olduğundan eminsen.” Luciano onun başını onaylarcasına sallayıp iç çamaşırını çantasına koyarak ayağa kalktığını görünce o da Hayley’e eşlik etti.

Hayley odadan çıktığında Ben ile Luca’yı tartışırken buldu. Ben Hayley’nin nerede olduğunu bilmek isterken, Luca sakin ama kararlı bir şekilde ona eve gitmesini ve Hayley’le ilgilenildiğini söylüyordu.

Hayley ofisten çıkarken ikisi de gözlerini ona çevirdi.

Ben’i rahatlatmaya çalışarak, “Artık iyiyim,” dedikten sonra Luca’ya döndü. “Doktoru çağırdığınız için teşekkür ederim Bay Marcello.”

Luca karşılık olarak yalnızca başını salladı. Hayley içinden onun soğuk bir adam olduğunu düşündü.

Ben kolunu onun omuzlarına dolayarak merdivenlerden indirince ikili eve doğru yola koyuldu. Hayley’nin Ben’le uzaklaşmasını seyrederken Luca dişlerini sıktı.

Neden böyle hissediyordu? Hayley ağzı bozuk ve saygısız bir kız olsa da onu bir şekilde istediğini hissediyordu.

Luciano arkasından, “Bay Marcello?” diye seslendi. “Ona elini sürmemiş. Daha doğrusu endişelendiğimiz şekilde olmamış çünkü belli ki kız ona hiç fırsat vermemiş.” Gülümsedi. “İyi geceler.”

Luciano da oradan ayrılınca Luca yalnız kaldı.

İç çekerek ellerini pantolonunun ceplerine atınca Hayley’nin bıçağını hissetti. Onun bir ateş olduğunu ve onunla oynamak istediğini bildiğinden yüzünde bir sırıtış belirdi.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok