Ateş ve Şifa - Kitap kapağı

Ateş ve Şifa

Silver Taurus

Beşinci Bölüm

VALKYRİE

“Daha sert vur!” diye bağırdı Damian kenardan.

İyileşeli bir hafta oldu. Dimitri tüm zamanımı dinlenerek geçirmem için yanımdan ayrılmamıştı. Takıntılı davranışları yüzünden kendimi stresli hissediyordum.

Bir ejderhanın ininde olduğumu bilmek beni hâlâ korkutuyordu. Ama onları tanıdıkça o kadar da kötü olmadıklarını fark etmiştim.

Elbette hâlâ korktuğum zamanlar oluyordu ve köle olmanın da duruma pek bir faydası olmuyordu. Bazıları benden hoşlanmıyordu ama bazıları insan olmama rağmen beni seviyordu, özellikle de dövüşçüler.

“Daha sert!” diye bağırdı Damian tekrar.

Bugün eğitime başlamıştım. Dimitri, Damian'ın bana daha güçlü olmayı öğretmesini kabul etmişti. Güçlü olmak pek benlik değildi ama hayatta kalma şansım olacaksa, her şeyi yapacaktım.

Hayatım hep sefaletle geçmişti, işkence gördüm, bana bir böcek gibi davranıldı, güneş görmeden dört duvar arasında esir edildim…

Dimitri bana istediğimi yapmakta özgür olduğumu söylese de, yine de bu beni korkutuyordu. Hayatımda bildiğim tek şey nasıl köle olunacağıydı. Tek hayalim, bir gün birinin beni kurtaracağı umuduydu.

Beni kurtardığı için Dimitri'ye hâlâ teşekkür edememiştim ama bunun için bana bir şans vermemişti. Her zaman sinirliydi, ona yaklaşmaya çalıştığımda bile hemen sinirleniyordu.

“VALKYRİE, DİKKAT!” diye bağırıyordu Damian ben nakavt olurken. Geriye doğru düşerken gözlerimin önünde siyah noktalar belirdi.

“ LANET OLSUN, DOSTUM! Valkyrie, iyi misin?”

Acı içinde inleyerek yüzümü tuttum, bu acıtmıştı işte. Çok kez cezalandırıldım ama yüzüme hiç darbe almamıştım.

Ağzımdaki metalik tadı hissedince tükürdüm.

“Büyücüyü çağırın!” diye hırladı Damian.

“H-hayır... Ben iyiyim,” diye kekeledim.

“Olmaz, burnun kanıyor. Eğer Dimitri seni böyle görürse, delirir,” dedi Damian endişeli bir şekilde. “Lütfen.”

“İyi tamam,” dedim iç çekerek.

Kalkmama yardım eden Damian, beni küçük bir banka oturttu. Yüzüm acıyordu ve Damian haklıydı; Dimitri yüzümü böyle görse, çıldırırdı. Ama dövüşmeyi öğrenmek istiyorsam, bunları göze almam gerekiyordu.

Bir süre sonra Michael geldi.

“Çok kötü değil. Sadece bir yumruk. Burnun iyi olacak,” dedi Michael gülümseyerek.

Ona hızlıca teşekkür ederek ayağa kalktım.

“Nereye gidiyorsun?” diye sordu Damian, beni durdurarak.

“Ah, eğitim,” dedim, antrenman sahasını göstererek.

“Mümkün değil. Bugünlük bu kadar,” diye karşılık verdi Damian.

“Ama...” diye kekeledim.

“Aması yok. Dinlenmeye gidiyorsun. Bu bir emirdir.”

Başını sallayarak oradan ayrıldım.

Şu ana kadar devasa saraydaki önemli yerleri ezberlemiştim; kütüphane, yemekhane, odalar ve mutfak.

Banyo yapmaya karar verdikten sonra Dimitri'nin odasına geri döndüm. Kapıyı açtığımda içeriye girmiştim ki Dimitri'nin banyodan çırılçıplak çıktığını görünce olduğum yerde kaldım.

“Aman Tanrım!” dedim ellerimle yüzümü kapatarak.

“Valkyrie?”

“Üzerine bir şeyi giyin hemen!” diye kekeledim gergin bir şekilde.

Dimitri cevap vermeyince yutkunarak parmaklarımın arasından ona baktım.

“Kahretsin!” Tam önümde durduğunu görünce küfretmiştim. “Uzaklaş benden!”

“Neden utanıyorsun?” diye sordu Dimitri sırıtarak.

Başımı çevirerek hızlıca ona baktıktan sonra tekrar arkamı döndüm. Bütün vücudundan su damlıyordu ve ortamdaki hafif koku bacaklarımı titretiyordu.

“Valkyrie, bana dön,” diye fısıldadı Dimitri.

Çok yakınımda durduğunu hissedebiliyordum. Vücut ısısı ve kıçıma yakın olan aleti beni geriyordu.

Elinin belime uzandığını hissederek geri çekilmeye çalıştım ama Dimitri sırtım göğsüne değene kadar beni kendine çekti.

“Sorun nedir?” diye sordu Dimitri kulağıma doğru eğilirken. “Tahrik olduğunu anlayabiliyordum.”

Bacaklarımın titrediğini hissederken kolunu tuttum. Haklıydı; tahrik olmuştum.

“Söylesene, Valkyrie, istediğin bir şey var mı?” diye sordu baştan çıkarıcı bir şekilde. Dudakları kulak mememe değiyordu.

Yavaşça kulak mememi ısırıp yalamaya başladı. Boynuma erişmesine izin verdiğimde dudaklarımdan yumuşak bir inilti kaçmıştı. Nefes nefese, kolunu daha sıkı tuttum. Bu adam bana ne yapıyor?

Birden beni kendine çevirdi. Şaşırarak gözlerimi açtım ve ona baktım. Altın rengi gözlerinde beni hipnotize eden bir parıltı vardı.

“Ne yaptığına dair bir fikrin var mı?” diye fısıldadı yüzüme doğru.

Yavaşça göğsüne uzanarak ellerimi hareket ettirdim. Dokunuşum altında kasları geriliyordu.

“Ben... Bilmiyorum,” diye mırıldandım.

Yaklaştıkça sıcak nefesini hissedebiliyordum. Beni kendine çekerken mideme hafif bir karıncalanma hissi yayılıyordu.

“Bana kendimi nasıl hissettirdiğini biliyor musun?”

Elimi tutup dudaklarına götürdü ve öpmeye başladı. Parmaklarımı öpmesini ve sonra bileğimden aşağıya koluma doğru ilerlemesini izliyordum. Nazik öpücükleri tenimi gıdıklıyordu.

Çok geçmeden gözlerimi kapatarak dokunuşuna teslim etmiştim.

Boynuma uzanarak boynumu öpüp emmeye başladı.

“Kendimi kontrol edemeyeceğimi mi düşünüyorsun?” dedikten sonra Dimitri kulağımın altına yumuşak bir öpücük kondurdu. Bir inilti çıkardım. Bacaklarım pes etmek üzereydi, bu yüzden kendimi onun kaslı kollarına yaslamıştım.

Hırlayarak uzanıp sağ bacağımı belime kaldırdığında hıçkırarak gözlerimi açtım. Islak girişimde sert aletini hissedebiliyordum. Sıcak ve zonkluyordu.

Yüzümün yandığını hissederek arkamı döndüm. “L-lütfen bırakır mısın?” diye mırıldandım, utanmıştım.

Yavaşça hırladıktan sonra nazikçe çenemi ısırdı. Bu his nefesimi kesiyordu. Onu içimde hissetmek için can atıyordum.

Aniden beni kucağına aldığında ciyaklayarak bacaklarımı etrafına doladım.

“Ne yapıyorsun?”

Gözleri şehvet doluydu.

“Ben...” dedikten sonra sustu. Yüzüme bakıyordu.

Kahretsin. Yüzümdeki yarayı unutmuştum, üzerimde hâlâ kan kokusu vardı.

“Yüzüne ne oldu?” diye sordu hafifçe hırlayarak.

“Hiçbir şey,” diye yalan söyledim. “Antrenmanda düşüp yaralandım ama Michael yarayı tedavi etti.”

“Bana yalan mı söylüyorsun?”

Kalbim gergin bir şekilde atmaya başlamıştı. Kucağından inip ondan uzaklaşmam gerekiyordu.

“Söylesene, ne oldu?” derken sesinde bir uyarı vardı.

“Hiçbir şey. Damian'a sorabilirsin,” dedim panikleyerek.

Beni yere bıraktıktan sonra Dimitri, beni yatağa doğru çekip üstüme çıkmıştı.

“Lanet olsun, yalan söylüyorsun!” diye hırladı yüksek sesle.

Aşağıdaki herkes onu duymuş olmalıydı. Bana çok yakındı, yüzünü buruşturmuştu. Korkarak geri çekildim. Bir canavara benziyordu.

“Ben… Yalan söylemiyorum!” dedim korkuyla. Gözlerinde öfkeyle bana bakıyordu.

“DAMİAN!!!” Dimitri yüksek sesle bağırdığında bütün oda sallanmıştı sanki.

Gözlerim yaşlarla dolmaya başladı.

“Ağlamaya cüret bile etme?” dedi kolumu tutarak. “Bebek gibi davranmayı bırak.”

Kapılardan içeriye girince Dimitri'nin beni öfkeyle tuttuğunu gören Damian’ın kafası karışmıştı, endişeli bir şekilde orada duruyordu.

“Majesteleri, her şey yolunda mı?” Gözleri ikimiz arasında gidip geliyordu.

“Valkyrie'ye ne oldu?” diye sordu Dimitri kolumu tutarak.

“Canımı yakıyorsun!” dedim kolumu elinden kurtarmaya çalışırken.

“Yüzüne ne olduğunu soruyorum sana!” diye bağırdığında acıyla çığlık atmıştım.

“Canını yakıyorsun, Dimitri!” dedi Damian, kardeşine bakarak.

“Bana cevap ver, Damian!”

Damian'a baktım. Bir yalan uydurması için gözlerimle ona yalvarıyordum. Ona düştüğümü söyle, herhangi bir şey söyle. Dimitri çok öfkeliydi.

“Düştü,” dedi Damian kaşlarını çatarak. “Bırak gitsin.”

Dimitri hırlayarak kolumu bıraktı. Sıkıca tuttuğu yer hafif morarmaya başlamıştı. Geri çekildim ve yataktan kalktıktan sonra odadan çıktım.

Bana nasıl böyle davranabiliyor? Bana her zaman böyle öfkelenecek mi? Yakınında olduğumda canımın yanacağını hissetmeye başlıyorum artık.

Büyük merdivenlerden aşağıya doğru koşarken birine çarpıp kıçımın üstüne düştüm.

“Ah,” dedim, sırtımı tutarak.

Bir kadının, “Önüne baksana!” dediğini duydum. Gözlerimi açıp önümde duran kadına baktığımda gümüş rengi gözleri bana öfkeyle bakıyordu.

“Lanet olası haşere, benden özür dile!”

Homurdanarak ayağa kalkarken yanından geçmeye çalıştım.

“Nereye gittiğini sanıyorsun?” dedi kadın, kolumdan çekerek. Tırnakları tenimi kazıyordu.

“Lütfen bırak,” dedim sakince.

“Ha, sen özür dileyene kadar olmaz, kaltak. Şimdi diz çök ve benden özür dile.”

Tam o sırada, “Yeter, Lilly!” diye bir ses geldi arkadan.

Kadının arkasına bakınca sesin sahibini görmüştüm. Leo kaşlarını çatarak kadına bakıyordu.

“Onun kim olduğunu unutma. Bırak gitsin.”

Kadın alaycı bir tavırla beni kendine çekip hırladıktan sonra döndürdü ve bir hançer çıkarıp boynuma bastırdı.

“Kimden bahsediyorsun? Bu köleden mi?” dedi Lilly adındaki kadın öfkeyle. “O sadece bir köle!”

“Lilly!” dedi Leo hırlayarak. “Sana onu bırakmanı söyledim!”

“Bırakmazsam ne olur? Ne yapacaksın?” Hançerin tenimi deldiğini hissedebiliyordum.

“Eğer onu bırakmazsan, seni öldürürüm!” dedi ölümcül bir ses.

Dimitri ve Damian merdivenlerde belirmişti. Gördükleri karşısında sinirlenen Dimitri’nin alnında atan küçük damarı görebiliyordum.

“O sadece lanet olası bir köle, Dimitri,” dedi Lilly gülümseyerek. “Neden onu öldürmüyoruz? Yoksa onu evcil hayvanın olarak mı tutuyorsun?”

Öfkeyle patlayan Dimitri bize doğru ilerleyip kadının yüzüne yumruk atmıştı. Geriye düşerken Damian bana doğru koşup beni tutmuştu ancak Dimitri’nin hamlesi hançerin derine girmesine neden olmuştu. Boğazımdan kan damlıyordu.

“Siktir,” diye küfretti Leo. “Michael'ı çağıracağım.”

Yaramı tutarken hırlamalar duyuyordum. Salon âdeta sallanıyordu. Damian beni kollarına alarak ters yöne doğru koşmaya başladı.

“Arkana bakma.”

Orada neler olup bittiği umurumda değildi. Beni endişelendiren şey, boynumdan aşağıya bir nehir gibi akan kandı.

Damian merdivenlerden aşağıya indikten sonra sola döndü, Michael orada Leo'nun yanında duruyordu.

“Tanrı aşkına, ne oldu?” diye sordu Michael bana bakarak.

“Lilly,” diye çıkıştı Damian.

Beni yatağa yatıran Michael boynuma bastırdığım elimi kaldırdı.

Öksürmeye başlamıştım. Boynumdaki yanma hissini hissedebiliyordum. Michael'ın ellerinin hareket etmesini izlerken avuçlarının içinde hafif mavi bir rengin parıldadığını gördüm.

“İyi olacaksın. Endişelenme.”

***

10 dakika sonra, boynumda küçük bir bezle yatakta uzanıyordum.

“İyi olacak mı?” diye sordu Leo.

Gözlerim kapalıydı ve sarayda kopan kıyamet birkaç dakika önce durmuştu.

“Evet, yüzeysel bir yaraydı ama önemli damarlara temas etmiş,” diye açıkladı Michael.

“Damian geri dönmedi,” diye fısıldadı Leo kapıya bakarken.

“Dimitri'yi kontrol etmesi gerekiyor,” dedi Michael.

Boynumu tutarak dikkatlice doğruldum.

“Dikkat et, Valkyrie,” dedi Michael bana yardım ederken. “Sadece biraz uzanman gerekiyor.”

“Hayır...” diye soludum.

“İnatçı olmayı bırak ve Michael'ı dinle,” diye çıkıştı Leo aniden.

“Sadece bir kesik ve beni iyileştirdin değil mi?”

“Evet, şanslıydın,” dedi Michael iç çekerek. “Orada ne oldu?”

“Hiçbir şey,” dedim gözlerimi kaçırarak.

“Hiçbir şey mi?” diye araya girdi Leo. “Lilly sana saygısızlık etti!”

Sözleri karşısında irkilerek uzağa baktım.

“Hayır, etmedi,” diye itiraz ettim. “Bu benim hatamdı.”

“Öyle miydi gerçekten?” diye sordu Michael yatakta yanıma otururken. “Bak, görünüşe göre hâlâ buradaki konumunun farkında değilsin.”

“Evet, Michael haklı,” dedi Leo kollarını kavuşturup duvara yaslanırken.

“Ben sadece bir köleyim,” diye mırıldandım. “Bana her zaman öyle davrandılar.”

Leo'nun homurdandığını duydum. Michael ise sadece beni izliyor, hiçbir şey söylemiyordu.

Bir köleden daha fazlası olduğum fikrine nereden kapıldılar anlamıyorum. Doğru ya, Dimitri bana onun eşi, kadını olduğumu söylemişti.

Bana söylediklerini hatırlayarak küfrettim.

“Görünüşe göre hatırlıyorsun,” dedi Leo sırıtarak.

“Ne, hayır!” dedim kekeleyerek. “Ben sadece bir köleyim,” diye tekrarladım.

“Hayır, sen sadece bir köle değilsin,” dedi öfkeli bir ses.

Başımı kaldırdığımda, Dimitri'nin odanın girişinden bana dik dik baktığını gördüm. Göğsünde bir kesik vardı ve küçük pullar yarayı örtmeye başlamıştı.

“Görünüşe göre yerini unutmuşsun,” dedi Dimitri bana doğru yürürken. Gözleri boynuma doğru kaydığında durup kaşlarını çatarak Michael'a baktı.

“Hançer çok derine inmemiş. Ama iyi olacak, Majesteleri,” dedi Michael başını eğerek.

Bakışlarımı yere indirerek ellerimle oynamaya başladım. Ortamdaki gerilimi hissedebiliyordum. Ellerim titremeye başlamıştı.

Dimitri alçak bir sesle, “Odaya git Valkyrie,” dediğinde hafif bir ürperti içimi kaplamıştı.

“Yapma!” diye müdahale etti Leo, ben ayağa kalkarken.

“Sen karışma, Leo,” diye hırladı Dimitri.

“Hayır, dinle. Valkyrie yanlış bir şey yapmadı,” dedi Leo beni savunarak. “O bizim kraliçemiz, bu yüzden cezalandırılmasına gerek yok,” diye çıkışınca Dimitri'nin öfkeyle hırıldamasına neden olmuştu.

“Gerçekten, sorun değil,” dedi, kaldırdığı kolunu tutup titreyen parmaklarımla aşağıya indirirken.

Başımı eğerek odadan çıktım ve merdivenleri koşarak çıkarak Dimitri'nin odasına geri döndüm. Dimitri sinirli görünüyordu. Hırlamaya seslerini duyduğumda sessizce ağlamaya başladım. Bu sefer beni bırakmayacağını biliyordum.

Odaya geldiğimde kapıyı kapatıp tahta bir sandalyeye oturdum. Birkaç dakika sonra kapı bir gürültüyle açılıp kapanmıştı ama ben kıpırdamaya bile cesaret edemiyordum.

Sonra birden kafa derimde bir acı hissettim.

“Görünüşe göre sana bir ders vermem gerekiyor!” diye bağırdı Dimitri beni saçımdan çekerken, acı içinde çığlık atıyordum.

“Üzgünüm...” dedim ağlarken.

“Ağlamayı kes!” diye tısladı. “Seni ağlarken görmekten nefret ediyorum. Yapabileceğin tek şey bu mu?”

Saçımdaki elini gevşetmeye çalışıyordum ama daha çok çekiyordu.

“Özür dilerim,” diye kekeledim gözyaşlarımı tutmaya çalışırken.

“Beni dikkatle dinle Valkyrie. Bu, birinin sana bir şey yapmasına izin verdiğin son sefer olacak. Vasat bir kraliçe istemiyorum. Yerini bilen birine ihtiyacım var, sen benim kraliçemsin.”

“Bu, bu mağaranın gelecekteki kraliçesi olduğun anlamına geliyor! Biz ejderhalar zayıf insanlardan nefret ederiz,” diye öfkeyle bağırdı Dimitri. “Bu yüzden işe yaramaz olmayı bırak.”

Ardından Dimitri beni yere fırlattı.

Bacaklarımı göğsüme çekerek sessiz kaldım, onu izliyordum. Öfkeliydi. Yüzünde canavar ve insan karışımı bir ifade vardı. Aldığı her derin nefeste göğsü kabarıyordu.

“İşe yaramaz bir kadın isteseydim, seni köle gibi bağlardım,” dedikten sonra Dimitri odadan çıkıp beni tam bir karmaşa içinde yapayalnız bırakmıştı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok