Alfa'nın Cezası - Kitap kapağı

Alfa'nın Cezası

B. Luna

Bölüm 6

RAINIER

Nihayet Northridge sürüsünün sınırlarına ulaşıyoruz. Girişte iki kurt nöbet tutuyor. Arabayı durdurup camı indiriyorum.

Genç kurt, "Siz Alfa Stone olmalısınız,” diyor hafifçe titreyerek. Benimle göz teması kuruyor ama konuşmasına devam etmeden önce tekrar gözlerini kaçırıyor.

"Alfa Greg sizi bekliyor. Geldiğinizi haber vereyim."

Bir dakika sonra orta büyüklükteki gri bir binaya götürülüyoruz.

Araçtan inip Toby, Damon ve Jay'e inmelerini işaret ediyorum.

Genç kurdu takip ederek binanın içinde yürüyoruz. Bir yandan da etraftaki eğitim malzemelerini inceliyorum.

Burası eğitim tesisleri olmalı. Etrafa bakınırken birkaç kurdun Alfa Greg Roberson olduğunu düşündüğüm heybetli bir kurdun etrafında toplandığını görüyorum.

Genç bir kurtla dalaşıyorlar. Genç kurt alfaya doğru bir hamle yapıyor ama alfa atak davranıp onu boynundan kavrıyor. Bunu yapması beş saniyesini bile almıyor.

Genç kurt ayağa kalkıp gülümsüyor.

"Neredeyse seni alt ediyordum,” deyip gülüyor.

"İşte bu imkânsız,” diyerek gülüyor Alfa ve etrafındakilere sesleniyor.

"Bu akşam altıda sürü yemeği var. Konuklarımızı ağırlamak için herkesin orada olmasını bekliyorum,” deyip yanıma gelip elini uzatıyor.

"Alfa Stone, sürüme hoş geldin."

"Alfa Roberson, sizi ziyaret etme fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim." Ve lafı fazla dolandırmadan, "Sizinle bölgemizi genişletme hususunda görüşmek istiyorum,” diyorum.

"Anlıyorum. Bunu görüşeceğiz tabii ama madem buradasınız sizi bu akşamki sürü yemeğimize davet etmek istiyorum. Misafirlerimizin en iyi şekilde karşıladığından emin olmak istiyoruz. Yarın her şeyi konuşup netleştiririz."

Bir şeyler için zaman kazanmaya çalışıyor gibi görünüyor ama şimdilik uyumlu davranıyorum. Belli ki buraya ne için geldiğimi biliyor.

Aptalca bir şey yapmayacağına eminim. Yoksa, onu ve tüm sürüsünü mahvetmem bir dakika bile sürmez.

Elini sıkıp başımı sallıyorum.

"Pekâlâ. Nezaketiniz için teşekkür ederim."

Tam kurtlarımı tanıtırken başka bir adamın daha binaya girdiğini görüyorum. Greg ona seslenip yanımıza çağırıyor.

"Alfa Stone, bu benim betam, Adam. Adam, bu da Alfa Stone."

Ona şöyle bir bakınca eşime çok benzediğini fark ediyorum. Akraba olmalılar çünkü benzerlikleri inanılmaz.

Hiçbir şey söylemiyor. Sadece hırlayıp göz temasını korumaya çalışıyor. Eşim ona benden bahsetmiş olmalı.

Bu saygısızca davranışı karşısında alçak bir sesle hırlıyorum. Boğazını koparıp atmamamın tek sebebi eşimle akraba olması.

Eşim mi? Onu ne zaman bu kadar sahiplenmeye başladım? Bu sefer daha yüksek sesle hırlıyorum.

Yüzünü çeviriyor ve teslimiyetini göstermek için boynunu gösteriyor.

"Özür dilerim, Alfa Stone. Sürümüze hoş geldiniz."

Başımı sallıyorum. Yüzündeki ifadeden alfasıyla telepati yaptıkları anlaşılıyor. Bir saniye sonra Greg söze giriyor.

"Adam ziyaretiniz süresince nerede kalacağınız gösterecek. Akşam masamızı şereflendirmenizi dört gözle bekliyorum."

Betayı takip ederek sürü evleri olduğuna kanaat getirdiğim iki katlı bir kulübeye gidiyoruz.

İçeri girdiğimizde direk mutfağı görüyoruz. Duraklayıp havada hala asılı duran böğürtlen ve orkide kokularını içime çekince eşimin az önce buralarda olduğunu anlıyorum.

Koku kurdumu çıldırtıyor, kontrolü ele geçirmemesi için onunla savaşmak zorunda kalıyorum.

Eğer kontrolü ele geçirirse, onu bulup sahiplenmesini engelleyemem.

Ona yaklaştıkça eş bağımız daha da güçleniyor. Kurdumu daha ne kadar kontrol altında tutabilirim bilmiyorum.

Onu sadece bir kez görmeme rağmen yıllardır onu arzuluyormuş gibi hissediyorum.

Mutfaktan ayrılıp bir koridorun sonuna ulaşana dek betayı takip ediyoruz.

"İşte geldik. Yemek vakti geldiğinde gelip sizi alırım. Alfa, kendinizi evinizde gibi hissetmenizi ve ziyaretinizin tadını çıkarmanızı söyledi,” diyor.

Adamlarıma dönüp başımı sallıyorum. Her biri bir odaya geçip kapılarını kapatıyor. Tam odamın kapısına doğru yöneldiğimde beta kısık bir sesle konuşmaya başlıyor.

"Neden burada olduğunuzu bilmiyorum ama lütfen kız kardeşimi rahat bırakın. Ona zarar vermenize izin veremem."

Tehditkâr bir şekilde hırlıyorum. Kurdum eşinden uzak durmasının söylenmesinden hoşlanmıyor.

"Peki uzak durmazsam ne yaparsın, kurt? Benimle kavga mı edersin?" diye soruyorum. Kurdumun kontrolü biraz ele almasına izin verince betanın gözleri korkuyla açılıyor.

"Önceki saygısızlığını görmezden geldim çünkü eşimle akraba olduğunu anladım ve bu normalde pek yapmadığım bir şeydir. Ama şansını fazla zorluyorsun, kurt. Sürü yasalarına göre istersem onu da yanımda götürebilirim. Bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok,” dediğimde kalbinin yerinden çıkacak gibi attığını duyabiliyorum.

Beta tamamen gözden kaybolunca odama girip kapıyı kapatıyorum.

Öfkeli kurdumu dizginleyip büyük, sade odayı inceliyorum. Bu sürü son derece misafirperver ve bu alışık olduğum bir şey değil.

Yatakta oturup az önce yaptığım konuşmayı düşünüyorum. Kardeşine gerçeği söyledim. Sürü yasasına göre bir erkek eşini bulduğunda onu kendi sürüsüne götürebilir.

Ben doğmadan çok önce bile kanun böyleydi.

Yatağa uzanıyorum, dişime bu kadar yakın olmak beni rahatlatıyor. Belki de bir eşe sahip olmak o kadar da kötü bir fikir değildir. Sürüm de bir lunaya sahip olmanın faydalarını görebilir.

Neler düşünüyorum böyle? Yapmam gereken bir iş var ve onun bana engel olmasına izin vermeyeceğime dair kendime söz verdim.

Eğer yakında daha fazla toprak bulamazsam kurtlarım evsiz kalacak ve belki de ölecekler.

İnsanlar güzel topraklarımızı ele geçirip kurtların yaşamasına uygun olmayan şehirlere çeviriyor. Sürümü korumam lazım.

Missouri’yi ve Illinois'un büyük bir kısmını kapsayan geniş topraklarımız var.

Ama ormanlar bu hızla tahrip edilmeye devam edilirse kurtlarım için başka bir yer bulmak zorunda kalacağım.

Tam düşüncelerimde kaybolduğum sırada kapı çalıyor.

"Evet?" diye cevap veriyorum.

"Alfa, benim. Seninle konuşmam lazım,” diyor Toby kapının arkasından.

Ne istediğini öğrenmek için ayağa kalkıp kapıyı açıyorum.

"Ne var?" diyorum konuşmaya hevessiz bir şekilde. Zaten hiçbir zaman konuşkan biri olmadım.

"Kurdum biraz huzursuz ve bu pek sık olan bir şey değil. Eşimin buralarda olabileceğini düşündüren bir koku alıyorum. Sanırım kendisi bu sürüde. Eğer öyleyse izini sürmem için bana izin verir misin?"

Ona bakıp başımı sallıyorum.

"Takip edebilirsin."

Ağzı kulaklarına vurarak gülünce içim acıyor.

"Teşekkür ederim, Alfa."

Gitmek için arkasını dönünce kapıyı kapatıyorum. On dakika sonra tekrar kapı çalıyor. Açınca eşimin kardeşini görüyorum karşımda.

"Alfa Stone, sizi akşam yemeğine götürmek için geldim."

Kurtlarımla hızlıca telepati yapıp sürü yemeğinin başladığını haber veriyorum.

Hepsi odalarından çıkıyor ve betayı takip ederek komşu binaya gidiyoruz. Küçük bir komünyon binasına benziyor.

"Burası sürümüzün yemekhanesi,” diyor beta içeri girerken.

Binaya girer girmez onu görüyorum.

O da beni görüyor. Güzel zümrüt yeşili gözleri aynı onu süzdüğüm gibi süzüyor beni.

Güzel demek hafif kalır, şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadın.

Onu, uzun siyah saçlarının döküldüğü belinden kavrayıp buradaki tüm kurtların göreceği şekilde sahiplenmemek için kendimi zor tutuyorum.

Vücudunun o muhteşem kıvrımları benimkilerle mükemmel bir uyum sağlardı.

Kurdum onu almaya hazır, tetikte bekliyor. Bir anda ona doğru yürümeye başlıyorum. Kendimi ne kadar durdurmaya çalışsam da vücudum benden bağımsız hareket ediyor.

Aramızdaki bu güçlü bağa daha fazla karşı koyamıyorum.

Yanına vardığımda gözlerini benden ayırmıyor, titrediğini görebiliyorum. Kurdum herkesin duyabileceği bir şekilde gürleyerek onu sahipleniyor.

"Benim."

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok