Vixen'in İnsanı - Kitap kapağı

Vixen'in İnsanı

Ns. Nauti

Üçüncü Bölüm

MEGAN

Megan âdeta olduğu yere çivilenmişti.

Onun nesi vardı böyle? ~Dostunun yanına koşmalıydı. Onu kurtarmak için var gücüyle çabalamalıydı.

Tam ona doğru ilk adımını atarken iki doktor odaya daldı. Onların kurt olduğunu biliyordu. Hiçbir insan doktor bu denli hızlı hareket edemezdi.

Telaşla Myra’nın yatağının yanına gelip çalışmaya başladılar.

Megan onların kabloları çıkarmalarını ve düğmeleri çevirmelerini izledi. İkisinden biri Myra’yı yatağa bağlamak zorunda kaldı.

Megan’a saatler gibi gelen bir zaman zarfından sonra Myra’nın çırpınması nihayet durdu. Ekrandaki çizgi tekrar sabit bir bip ~sesiyle ötmeye başladı.

Doktorlar bir adım geri çekilip alınlarındaki teri sildi.

Kalbi teklemeye devam eden Megan, “Şimdi ne olacak?” diye sordu.

Doktorlardan biri, “İyileşecek,” dedi. Bunun üzerine Myra’nın yatağının üzerindeki ekranlardan birinde birkaç rakamı daha kontrol ettikten sonra ikisi de odadan çıktı.

Rahatlayan Megan, Declan’a döndü. Dostunun iyi olmasına o kadar sevinmişti ki o anda neredeyse Declan’dan nefret edemeyecekti.

Ama Declan rahatlamış görünmekten çok muzip bir ifadeyle sırıtıyordu.

Megan savunmacı bir tavırla, “Ne var?” diye sordu.

Declan, “Canımı yakmaya başladı,” diye kıkırdadı.

Declan bakışlarını aşağı kaydırınca Megan da başını eğerek ikisinin ellerine baktı.

Megan onun elini sıkıca tuttuğu için Declan’ın eli bembeyaz olmuştu. Myra’nın öleceğini düşündüğünde refleks olarak Declan’ın elini tutmuş olmalıydı.

Öğh! İğrenç. Elini çekerek Declan’a iğrenmiş bir bakış attı.

Ardından hışımla odadan çıktı. Sakinleşmek için soğuk bir duşa ihtiyacı vardı. Böylelikle zihnini bu sinir bozucu heriften sonsuza dek uzaklaştırabilirdi.

***

BİR HAFTA SONRA

DECLAN

Declan, onu sırtüstü yatağa attığında Megan kıkırdadı.

Declan homurdanarak elini onun pürüzsüz ve pembe bacak arasına doğru kaydırdı.

Baldırlarını iki yana ayırdığında onun ıslaklıktan parlayan vajinasıyla karşılaştı.

Sadece bu manzara bile boşalması için yeterliydi. Hayatı boyunca bu kadar güzel bir şey görmemişti.

Acı çekiyormuş gibi homurdanarak pantolonunun fermuarını indirdi.

İçine girmesi gerekiyordu. Hem de hemen.

~Declan son dört hamlesiyle nihayet boşaldı.

Spermleri karın kaslarına fışkırırken kendini nefes nefese yatağa attı.

Kahretsin. Tanışmalarının üzerinden geçen bir haftalık süreçte onu hayal ederek beşinci kez mastürbasyon yapmıştı.

Daha da kötüsü bu süreçte başka bir kadınla yatmamıştı.

Bu hiç onluk bir durum değildi. Kızların peşinden ergen gibi koşan tiplerden ya da yalakalardan değildi. Kelimenin tam anlamıyla bir aygırdı ve bir haftada iki ya da üç dişi kurdu yatağa atıyor, bazen hepsiyle aynı anda birlikte oluyordu.

Ama o sinir bozucu insanı ilk gördüğünden beri, ayısı başka kadınları hayal etmesine bile müsaade etmiyordu.

Başka bir kadının vajinasına bakma fikri, küçük ölü bir şeye bakmaktan farksız hâle gelmişti.

Oysa Megan’ın vajinası… Bu düşünceyle tekrar sertleştiğini hissetti.

Kes şunu! ~Bunu yapamazdı. Anladığı kadarıyla bu insanın eşi olma ihtimali söz konusuydu ama bunu kabullenmeyecekti. Yıllar önce babasının başına gelenlerden sonra kendine yemin etmişti.

Zihninin derinliklerinden bir ses, Bunu düşünme,~ deyince bu düşünceyi aklından uzaklaştırdı.

Hayır, Megan onun eşi olsun ya da olmasın bu kapıyı kapalı tutması en iyisiydi.

Hoş, Megan ondan nefret ediyormuş gibi görünse de ondan nefret ettiğini pek hissettiremiyordu.

Ayısı bu düşünce üzerine sızlandı.

Tam o esnada telefonun çalması onu keyfinden uzaklaştırdı.

SloanBugün Myra’yla kalmanı istiyorum.

Declan homurdandı. Ama bu Myra’yı sevmemesinden kaynaklanmıyordu.

Myra hem tatlı hem de kibardı, ayrıca Declan, o haydut saldırısından kurtulduktan sonra Sloan’ın onun eşi olduğunu açıklamasına çok sevinmişti.

Ama ikisinin çiftleşme seremonisi bu hafta sonu olduğu için bu da Declan’ın Megan’dan uzak durmasının imkânsız olduğu anlamına geliyordu.

Megan Tanrı’nın her günü sürü evinin içindeydi.

Declan yerden kirli bir tişört kapıp karın kaslarındaki spermlerini sildi.

Sonra Sloan’ın mesajına cevap verdi.

DeclanAnlaşıldı, Alfa.

***

Myra’yı arabayla gezdirmek Declan için oldukça keyifli bir deneyim olmuştu.

Hem çok tatlı bir kızdı hem de Declan’ın hoşuna gidecek bir müzik zevkine sahipti.

Birkaç duraktan sonra Myra ondan cipini kontrol etmek için bir araba galerisine girmesini istedi. Declan bayiye girip motoru kapattı.

Sonrasında kuşkuyla Myra’ya baktı.

Declan, “Neden eski cipin için endişeleniyorsun ki?” diye sordu. “Artık Omega sensin. Hiçbir yere arabayla gitmene gerek kalmayacak.”

Myra tek kaşını kaldırarak, “Kendi arabama ihtiyacım olacak. Her şey için sadece Sloan’a bağımlı olacak değilim,” diye cevap verdi.

Declan onun söylediğini etraflıca düşündü. Aklından geçenleri dile getirmesi hoşuna gitmişti.

Sürü için sahiden de iyi bir Luna olabilirdi.

“Bağımsız kadınları gerçekten severim, Luna. Ama neden bizatihi ben, senin bağımlı betan, senin için gidip araba hakkında bilgi almıyorum?”

Myra kapısını açarak, “Hayır,” dedi. “Haftalar oldu ve parça hâlâ ellerinde değil. Tamirci Baron’un beni ayakta uyuttuğunu düşünsem de tam olarak emin olamıyorum.”

“Ayrıca Megan’la arada takılıyorlar, bu yüzden nazik olmalıyım.”

Declan’ın bunu duyunca gözü döndü. Kalbi delicesine atmaya başladı.

Diğer kadınlara olan ilgisizliğinin üzerine düşünmekle öylesine meşguldü ki, Megan’ın da aynı sorunu yaşayıp yaşamadığı aklına bile gelmemişti.

Declan hiç düşünmeden hışımla kapıyı açıp otoparka doğru öfkeyle yürüdü.

Myra’nın işaret ettiği adamın üzerine yürüyüp onu boğazından yakaladı.

Adam, “Hayırdır birader?” diye bağırdı.

O anda kontrolü ele geçirip adamın kafasını koparmak isteyen ayısını dizginlemeye çalışan Declan, “Sen Baron’sun, değil mi?” diye hırladı.

Baron başka biri olmayı diliyormuş gibi bir edayla başını onaylarcasına salladı.

Declan biraz daha sakinleşerek ayısını derinlere bastırdı.

Kısa ve öz şekilde, “Arkadaşımın arabasının tamir edilmesi gerekiyor. Bir saatin var. Oyalanmayı kesip işine bak,” dedi.

Baron hâlâ arabada oturan Myra’ya dönüp baktı.

Baron gözleri fal taşı gibi açılırken onu başıyla onayladı.

Baron yanından geçen bir tamirciye bağırdı.

“Önce şuradaki ciple ilgileneceğiz.” Tamirci başını sallayıp koşarak işe koyuldu.

Öfkesi iyiden iyiye köpüren Declan, Baron’u tekrar yere indirdi.

Declan telefonunu çıkarırken, “Cipi güzelce yıkayıp cilalayın,” diye ekledi. Ekrana bakarak hızlıca mesaj attıktan sonra telefonu cebine geri koydu.

Ama ayısı herhangi bir gözdağı vermeden gitmeye niyetli değildi. Bu yüzden tekrar adamın gırtlağına yapışıp onu öne doğru çekerek kulağına yaklaştı.

Tehditkâr bir tonda, “Son bir şey daha. Bir daha Megan’ın yanına yaklaşayım deme. Beni duydun mu?” diye fısıldadı.

Yaprak gibi titreyen Baron sertçe yutkundu.

Declan arabaya doğru yürürken, Megan bu pısırıkta ne buluyor acaba? ~diye düşündü.

Myra’ya, “Bir saate işi biter,” dedikten sonra tamirciler arkasından bakakalırken, kontak anahtarını çevirip park yerinden çıktı.

Myra eve dönüş yolunun büyük bölümünde sessiz olsa da Declan onun yüzündeki hafif tebessümleri görebiliyordu.

Onun zeki bir kadın olduğunu gözlemlemişti. Bu yüzden Declan’ın tamircideki davranışlarından belli çıkarımlara ulaşacağını biliyordu. Myra nihayet sessizliği bozdu.

“Şey… İyi misin?”

“İyiyim,” diye çıkışıp gaza iyice abandı.

“Ben de yedim. Birdenbire arkadan kazık yemiş gibi görünmeye başladın.”

“Henüz Luna olmadın, laflarına dikkat et.”

“Isırıklar öyle olduğumu gösteriyor. Sırf bil diye söylüyorum, Megan çok özgür bir ruh ve gerçek bir insan.”

“Bizim yöntemlerimize aklı tam olarak yatmıyor. Ona karşı sahiplenici ve mağara adamı gibi davranman, şekil değiştirenlerdeki gibi işlemez.”

Declan yanağının iç kısmını kemirirken arka koltuktaki Myra’ya baktı.

Declan, Onun yanında kelimenin tam anlamıyla bir mağara adamı gibi hissediyorum, diye düşündü.

Ve bu mağara adamı Megan’a ağzının payını verecekti.

~***

MEGAN

“İşte bu be!” Megan kek tepsisini mutfak masasının üzerine bıraktı.

Kekler şu ana kadar yaptıkları arasında en iyilere oynayabilirdi.

Çok sık yemek yapmazdı ama yaptığında da döktürürdü. Tıpkı bu keklerdeki gibi.

Bu akşam Sloan ile Myra’nın çiftleşme seremonisinden önceki son gecelerdendi ve tüm kadınlar bekârlığa veda için Myra’nın evinde toplanıyordu. Partide erkeklere yer yoktu.

Megan kutlamanın şerefine, hindistancevizi kreması ile vanilyalı lezzetli küçük keklerin üzerine “Tebrikler Myra + Sloan” yazılı minik bayraklar takmıştı.

Sloan’ın annesi Sian gülümseyerek, “Çok güzel görünüyorlar,” dedi.

Megan bu sabah Sloan’ın ailesindeki kadınlarla tanışmış ve kanı onlara şimdiden ısınmıştı.

Öğleden sonra Sloan’ın kız kardeşi Brin’le öyle koyu bir sohbete dalmıştı ki neredeyse fırındaki kekleri yakacaktı.

Brin, arkasından Myra’yı çekiştirerek mutfağa girerken, “Geldiler,” diye bağırdı. Megan havaya aniden yayılan nane çikolatasının kokusunu aldı.

Gözleri bir mıknatıs tarafından o noktaya çekilmiş gibi mutfak kapısına kaydı. Ciğerlerindeki tüm nefesin bir anda tükendiğini hissetti.

İşte orada, geçen hafta her karşılaşmalarında takındığı aynı buz gibi yüz ifadesiyle ellerini cebine sokmuş, kapının aralığında duruyordu.

Megan, geçen hafta yanlışlıkla onun elini tuttuğundan beri ondan köşe bucak kaçıyordu. Ama ne zaman aynı odada bulunsalar, gözleri sanki manyetik bir çekimin etkisiyle ona doğru çekiliyordu.

Megan bu durumdan nefret ediyordu.

Alçak bir sesle, “Buraya giremezsiniz,” dedi. “Kutlamanızı erkekler olarak sürü evinde yapacaksınız. Haydi naş.”

Declan ona sadece dik dik bakmaya devam etti.

Sonra Megan onun Myra’yla göz teması kurduğunu fark etti. Declan’ın yüz ifadesi hafifçe yumuşadı.

Kibar olmaya çalışan birinin havasıyla, “Benimle gelir misin lütfen?” diye sordu.

Ondan ne istiyor olabilirdi? ~Kalbinin hızla atmaya başladığını hisseden Megan, başını onaylarcasına salladıktan sonra onu araba yolunun yanındaki ormanlık alana kadar takip etti.

Yalnız kaldıkları anda Declan gözlerindeki öfke dolu ifadeyle ona döndü.

“Tamirciyle mi yatıyorsun?” diye sordu.

Ne? ~Megan ilk anda onun ne dediğini anlayamadı. Sonra içinde öfkesinin kabardığını hissetti~. Bunu sormaya nasıl cüret edebilirdi?~

“Yatıyorsam n’olmuş?”

Declan âdeta çökmüş gibiydi.

“O bir işe yaramaz bir pisliğin teki,” diye homurdandı.

“Yani? Seninle sevgili falan değiliz. O yüzden bu seni hiç alakadar etmez.”

Megan kısa bir anlığına Declan’ın dönüşeceğinden korktu.

Ama Declan aniden ileri atılıp onu bir ağaçla arasına sıkıştırdı.

Declan şaşırtıcı derecede nazik bu hamlesinde, güçlü elleriyle onu sabit tutuyordu. Megan onun dokunuşuyla kollarındaki tüylerin diken diken olduğunu hissetti.

“Dışarısı tehlikeli. Myra daha geçen hafta saldırıya uğradı. Haydutlar dışarıda bize saldırıyor ve sen de tutmuş önüne gelenle yatıp kalıyorsun.”

Megan gülünce Declan derinden hırladı. “Unuttuysan hatırlatayım, ben de bir insanım. Ben haydut savaşlarının tamamen dışındayım.”

Declan, “Ama sen sürünün bir parçasısın,” diye çıkıştı. “Bize saldırıyorlarsa, sana da saldırmakta bir sakınca görmezler.”

Ama Megan sabrının sınırına gelmişti. Betanın aklından asıl geçenleri adı gibi biliyordu.

Bu tavrı işyerindeki müşterilerinde yeterince gözlemlemişti.

Gözlerindeki ifadeyi. Seslerindeki tizliği. Kavrayışlarındaki gücü.

Megan şehvetli bir gülümsemeyle, “Bence konu bu değil,” dedi.

Megan aralarında birkaç santim mesafe bırakarak onun dudaklarına doğru eğildi.

“Beni becermek istiyorsan, işte buradayım. Becer beni.”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok