
Kemora Dosyası
Zavyar ile Serena'nın tek ortak noktası, evlenmeleri için babalarının onları zorlamış olmasıdır. Zavyar özgürlüğüne yeniden kavuşmak için Serena'nın ondan boşanması uğruna her türlü ucuz numarayı yapmaya hazırdır. Ancak Serena'nın buz gibi tavrının ardında sıcak bir kalbi olduğunu anladığında iş işten geçmiş olabilir. Verdiği tüm zararı geri alabilecek ve Serena'nın asla bulamayacağını düşündüğü gerçek aşkı olabilecek midir?
1. Bölüm
Birinci Kitap: Evlilik Kumarı
ZAVYAR
Oturduğum dandik plastik sandalye her tarafıma batıyordu ve havadaki nem yüzünden sağanak yağmurun altında oturuyormuş gibi yapış yapış olmuştum.
O kadar para kazanmasına rağmen ofisini doğru düzgün döşememişti.
Bağırmamaya özen göstererek, “Ee?” diye üsteledim.
“Kız hamile, Zavyar. Ama…”
“Ama?”
“Senden değil.”
İçim o kadar rahatladı ki rahatsız sandalyeye yumuşacık bir koltuğa gömülüyormuş gibi kendimi bıraktım. Neyse ki korktuğum başıma gelmemişti.
Aldığım cevap farklı olsaydı beş yıldızlı lüks bir süit bile beni rahatlatamazdı. Bu yüzden bir daha asla Oliver’ın ofisinden şikâyet etmeyecektim.
”Şu anda dünyanın en mutlu insanı benim,” dedim gülerek.
Adam kollarını göğsünde kavuşturup kaşlarını çatarak, “Öyle mi?” diye sordu. “Ne zamana kadar? Gelecek aptallığına kadar mı?”
“Sırf bu mesele basına sızmasın diye ne kadar para ve vakit harcadığımız hakkında bir fikrin var mı? Haber doğru olsaydı daha ne kadarından feragat etmemiz gerekeceğinden bahsetmiyorum bile.”
”Sonuçta asılsızmış,” diye karşılık verdim. Pişmiş kelle gibi sırıtıyordum.
Velshi Finans’taki büyük ofisimin kapısından içeri girip bebeğinin babası olduğumu iddia etme cüretini gösteren o lanet kadın geldiğinden beri son dört ayım burnumdan gelmişti.
Ayrıntıları pek hatırlamasam da onun kararlı duruşu ve gösterdiği korkunç fotoğraflar boşlukları doldurduğu için geçirdiğimiz geceyle ilgili kendi aklımdan şüphe etmiştim.
Söz konusu güzel kadınlar olduğunda, itibarınız da pek iyi değilse insan kendinden çok daha kolay şüphe ediyordu.
Ama hepsi geçip gitmişti. Elbette bu güzel haberi kendime özgü yöntemlerle kutlayacaktım.
Oliver babamı aramak için telefonunu çıkarırken, “Eminim Bay Velshi de rahatlayacaktır,” dedi.
“Kiraladığımız özel dedektifin ekibe kalıcı olarak katılmaya karar verdiğini duymaktan memnun olacaktır.”
Adam bana ters ters bakarak, “Evet, gerçi birileri uçkuruna sahip çıkabilseydi bu ek masrafı yapmamıza gerek kalmayacaktı,” dedi.
“Dedektif onun pislik erkek arkadaşının ve beni kandırdıklarının foyasını ortaya çıkardı. Kadın her şey ortaya çıktıktan sonra odada durmadı bile.”
Adam’ı daha da rahatlatmak için bir açıklama yapacaktım ki onun detaylara benden daha hâkim olma ihtimali aklıma geldi. Onu bildim bileli meraklı biriydi. “O gece boyunca kendimde değildim. Her şey tezgâhlanmıştı.”
“Kimse seni zorla sarhoş etmedi. Sen kendi kendine sarhoş oldun.”
Benimle azarlarcasına konuşması sinirimi bozsa da buna aldırış etmeyip derin bir nefes aldım. “Neyse, sonuçta özel dedektif her türlü işimize yarar. Böyle bir adamla çalışmak bizim yararımıza olur.”
Oliver, yılanın başını küçükken ezmeyi başardığımız skandalın akıbetini babama bildirmek için arkasını dönerken artık neşelenmesi için kardeşime gülümsedim. Adam benden bir yaş küçük olmasına rağmen benden on yaş büyükmüş gibi davranıyordu.
”Çocuğun babasının ben çıkmamı tercih edermişsin gibi davranıyorsun,” diye takıldım.
Adam odadaki diğer dandik plastik sandalyeye otururken, “Gayrimeşru bir şekilde baba olman konusunda endişelenmemizi gerektirmeyecek bir yaşam tarzına sahip olmanı tercih ederdim,” dedi. “Buna bir son vermelisin, Zav.”
Tabii bunun üzerine Oliver Blunt ile itibar yönetimi ekibi bu kargaşayı çözmek için derhâl harekete geçmişti.
Oliver, Velshi Finans’ta çalışmaya başladığından beri işleri her geçen gün büyümüştü. Sayemde çalışma hayatında sıkıcı tek bir gün geçirmiyordu.
Suyumdan bir yudum alıp, “Beyninde bir çeşit ahlak pusulası olduğunu biliyorum ama herkes senin gibi değil, Adam,” dedim. “Bazılarımız daha normal.”
“Yattığın kadınlarla ün salmak ve her ay bir magazin dergisine manşet olmak normal değil.”
Babamdan farkı yoktu. “Bu ahlaksızlık. Velshi ailesi böyle tanınmaz,” diye devam etti.
İngiltere’de, Kemora’dan uzaktayken, Hint Okyanusu’ndaki küçük ama varlıklı bir ada ülkesinin kurucu ailelerinden birinin oğlu olduğumu gizlemek çok daha kolay oluyordu.
Yine de popülerdim. Kızları kolayca tavlayabiliyordum. İngiltere’deyken sınıf birinciliğimi koruduğum ve kriket oynadığım sürece ailem ne yaptığımı umursamıyordu.
Ama Kemora’ya döndüğümden beri önemli olan tek şey itibarım ve onun korunmasıydı.
”Bunların çoğunun yalan olabileceği hiç aklına gelmedi mi?” Herkesin okuduğu her şeye kolayca inanması sinir bozucuydu. Ayrıca, ben iş zekâmla da tanınan biriydim.
“Dışarıda birileriyle yakınlaşıyor olabilirim ama çoğu akşam erkenden eve dönüyorum. Hem de tek başıma.”
“Ama barista seninle yattığı konusunda yalan söylememiş.”
“Onu odana götürmüşsün. En azından o kadarını hatırladın. Zaten asıl mesele, tıpkı milyonlarca diğer kız gibi onun geceyi seninle geçirebileceği ihtimali.”
İç geçirdim. “Ben aziz falan değilim, Adi.”
“Ah, deme yahu?”
Derdi her neyse onu dökülmesi için teşvik ederek, “Benden ne istiyorsun?” diye sordum. “Kadınlardan uzak durmaya yemin etmemi mi? Evlenmemi falan mı?”
“Yemini yazılı olarak alabilir miyiz?”
“Şaka yapıyorsun herhâlde.”
Başını iki yana sallarken yüzünde son derece ciddi bir ifade olduğunu fark ettim.
“Şaka yapmıyorsun, değil mi?”
“Babam, eğer bu işten paçanı kurtarırsan sana bir sözleşme imzalatacağını söyledi.”
Adam bu soruma cevap veremeden Oliver yanıma yaklaşıp telefonunu uzattı. “Seninle konuşmak istiyor.” Bahane uydurmama fırsat vermeden telefonu elime tutuşturdu.
İçimden dua ederken boğazımı temizleyip telefonu kulağıma götürdüm. “Baba?”
“Boğazın mı ağrıyor?”
Dilim damağım kurumasına rağmen, “Hayır,” diye cevap verdim. “Şey… Nasılsın?”
“Çok üzgünüm baba.” Üzgün değildim ama sonuçta yüzümü göremiyordu. “Beni daha fazla utandırma lütfen.”
Kalbim tekledi. “Siz ciddi misiniz?”
“Gayet ciddiyiz.”
Destek almak için Adam’a döndüm ama o omuz silkmekle yetindi. “Kız yalan söyledi. Söylediklerinin hepsi palavraydı!” dedim.
“Bir gün bir kadının gelip gayrimeşru çocuğunu önümüze atmasını bekleyemem evlat. Adam yanında mı? Hoparlörü aç.”
Kardeşime dik dik bakarak hoparlörü açtım. “Buyur. Ben yokmuşum gibi hakkımda atıp tutabilirsin.”
Adam, “Selam baba,” dedi. Bana göz kırparak, “Sanırım sözleşme konusunda sorun yok.”
“Hayatta ol…”
Babam hoparlörden yankılanan sert sesiyle araya girerek, “Belgeleri hazırladım,” dedi. “Yarın öğle yemeği için ofise gelin, detayları konuşalım.”
Adam başını onaylarcasına sallayıp, “Elbette,” dedi. “Detaylar konusunda yardımcı olabilirim. Tanıdığım harika avukatlar var.”
Babam hayranlıkla, “Seninle gurur duyuyorum oğlum,” dedi. “Senden daha iyi bir evlat hayal edemezdim.”
“Pardon?” diye araya girdim. “Ben de senin çocuğunum, unutuyorsun sanırım.”
“Evet ama aynı zamanda o malum gecede neden korunmadığımı düşünüp durmama sebep olarak uykularımı kaçıran bir baş belasısın.”
Adam kıkırdadı. Oliver da içmekte olduğu suyun bir kısmını masaya püskürttü. İkisi de çok geçmeden bana ayıp olacağını düşünmeden katıla katıla gülmeye başladı.
Kaşlarımı çatıp telefona bakarken, “Güzel cevap,” dedim. “Annemi de o ağızla mı öpüyorsun?”
Babam sesini yükselterek, “Not al, Adam,” dedi. “Sözleşmeye bir de çokbilmişlik maddesi ekleyeceğiz.”
Başımı arkaya yatırıp homurdansam da kendimi tuttum.
Adam, “Yarın görüşürüz baba,” dedikten sonra babam telefonu kapattı. Adam bana dönerek, “Yarına kadar kendine çekidüzen verip babamla uzlaşmaya çalışsan iyi edersin,” dedi.
Tüm bunlar şaka da olabilirdi ama mevzubahis kişi babamdı. Onu biraz tanıyorsam beni bir tuzağa çekmeye çalışıyor olabilirdi. İşin aslını astarını görmeden neler olup bittiğini tam olarak anlamam mümkün değildi.
Tek umudum oyunu ondan daha iyi oynayacağımdı.






































