Eşimin Tutsağıyım: Kayıp Kraliçe - Kitap kapağı

Eşimin Tutsağıyım: Kayıp Kraliçe

Annie Whipple

Bölüm 3

GRAYSON

Sürü evine sadece beş dakikalık yürüme mesafesindeki devasa bir arazide bulunan eğitim alanı kurt adamlarla doluydu.

Çoğu çoktan kurt formuna bürünmüştü. Bazıları uzakta savaşsa da çoğu büyük bir grup hâlinde Casimir’in konuşmasını dinliyordu.

Hiç şaşırmadım. Casimir, Zagan’ın ikinci çocuğuydu, bir vampir prensiydi.

Küçükken babamla oturup Mortarlar ve kazandıkları özel yetenekler hakkında anlattıklarını dinlediğimi hatırlıyordum.

Son derece yetenekli bir aileydiler ve bu, yüzyıllardır böyleydi. Kardeşlerine göre ne zaman doğduklarına bağlı olarak her çocuğun benzersiz bir rolü vardı.

Beklendiği üzere, ilk doğan tahtın varisi olurdu ve doğal olarak liderlik becerileriyle doğardı.

İlk doğan Mortar reşit olduğunda kral ya da kraliçe olurdu. Azazel, ailesinin ilk çocuğu olduğu için kaderinde kral olmak vardı.

Mortar ailesinde doğan ikinci çocuk savaşçı ruhlu, güçlü ve çevik olurdu. Reşit olduğunda kraliyet ordusunun başına geçer, gerektiğinde onları savaşa götürürdü.

Casimir ailenin savaşçısıydı. Bu yüzden sürüme eğitimde liderlik etme görevini üstlendiğini görünce hiç şaşırmadım. Bu, onun için doğal bir roldü.

Üçüncü doğan en zekileriydi. İnanılmaz bir beyin ve problem çözme becerileriyle doğmuştu.

Üçüncü doğan Mortarlar dünyadaki en zeki insanlardan bazıları olurdu ve her fırsatta kitap okumalarıyla tanınırlardı.

Son olarak, Mortar ailesinde doğan dördüncü çocuk klanın şifacısı olurdu. Tüketildiklerinde herhangi bir yarayı iyileştirebilecek büyülü özelliklere sahip bir kanla doğarlardı.

Ayrıca nazik, şefkatli, konuşması kolay kişiler olurlardı. Minnie, Zagan’ın dördüncü çocuğuydu ve kanıyla hayatımı kurtarmıştı.

Azazel, Zagan’dan önce tahta geçmişti. O ve eşi Kraliçe Cordelia, soylarını devam ettirmek için sonraki dört Mortar’ı birlikte dünyaya getireceklerdi.

Varis, savaşçı, bilgin ve şifacı... Ancak Cordelia tahtın varisi olacak ilk çocuğun doğumu sırasında ölünce bu plan hızla değişti.

Cordelia öldükten sonra Azazel’i büyük bir keder sardı. Pek çok kişiye göre, kaderin tahtı ailenin ikinci çocuğu ve savaşçısı olan Zagan’a devretmeye karar vermesi bu kederden kaynaklanmaktadır.

Zagan asla kral olmak için yaratılmamıştı. Bu, doğasında yoktu. Yine de halkını nazik ama sıkı bir şekilde yöneten adil, dürüst bir hükümdardı.

Önümdeki sahneyi incelemeye devam ederken Minnie’nin de Casimir’den talimat alan kurt adam grubunun içinde olduğunu fark ettim.

Gerçi pek dinliyor gibi görünmüyordu. Daha çok, etrafındaki büyük kurtları bariz bir hayranlıkla incelemekle meşguldü.

Sanki onu izlediğimi fark etmiş gibi başını çevirip Zagan’a ve bana bakarak parlak bir şekilde gülümsedi.

Geniş tarlayı uçarcasına geçip babasının yanına geldi. Selamlamak için kolunu omzuna koyduğunda babası gülümsedi.

Etrafına bakındıktan sonra şaşkın bir ifadeyle babasına dönüp, “İnanılmaz değiller mi?” dedi.

Zagan önümüzde duran yüzlerce kurt adamı süzerek başını salladı. O sırada, Minnie’nin bakışları bana kaydı. “Gerçek hayatta hiç kurt adam görmedim, sadece kitaplarda okudum.”

“Ama kanlı canlı hâlinizle çok daha havalısınız! Ve çok güçlü! Sizlerden birinin dönüşümünü izlerken gözlerime inanamadım. Büyüleyiciydi!”

Cevap olarak bir kez başımı salladım. Aşırı heyecanlı vampir prensesi eğlendirecek havada değildim.

Tüm eğitim alanını ve tüm sürü üyelerimi görene kadar yürümeye devam ettik. Onları izlerken gerilip beklenmedik bir öfke duydum.

Minnie, “Kurdun ne renk?” diyerek gevezeliğe devam etti.

“Siyah,” diye homurdandım.

Aramıza garip bir sessizlik çökünce bir an için konuşmasının bitmiş olabileceğini düşünürken babasına fısıldadığını duydum. “Pek mutlu bir adam değil, değil mi? Kral olmasını istediğimizden emin miyiz?” diye sordu.

Boğazımdan yeri inletecek kadar yüksek bir hırıltı koptu. Tüm kafalar şaşkınlık içinde bize dönerken kurt adamlar dizlerinin üstüne çöküp saygı ve teslimiyet işareti olarak boyunlarını eğdiler.

Minnie’nin dehşete kapılmış yüzünü sadece bir saniye görebildim çünkü Zagan kızına siper oldu. Akıllıca...

Genelde bu kadar gergin değildim ama son yirmi dört saat içinde olanlardan sonra kurdum ve ben birinin kafasını koparmaya hazır hissediyorduk. Minnie’nin o kişi olmasına ramak kalmıştı.

Zagan, “Minnie, neden gidip kurtların eğitimine yardım etmiyoruz?” diye önerdi.

Minnie’nin cevabını duymadım. Ancak bir saniye sonra, Zagan’ın arkasından uçar gibi giden bulanık bir görüntü gördüm ve Minnie’nin küçük bedeni alanın diğer tarafında belirdi.

Zagan onu takip etmeden önce bana bakıp bir kez başını salladı.

Arkama dönüp bir sonraki adımda ne yapacağımı görmek için beni şaşkın gözlerle izleyen sürü üyelerime baktım.

Benden bir şeyler söylememi, belki de savaşa hazırlanmaları için ilham verici bir konuşma yapmamı beklediklerini biliyordum. Ama bu, yapmak istediğim son şeydi.

Ağzımı açarsam kör bir öfkeyle dönüşüm geçirmekten korkuyordum. Bu yüzden konuşmak yerine, ciddi bir yüz ifadesi takınarak eğitimlerine devam etmelerini işaret ettim.

Öfkeden kendimi kaybettiğim için Kyle’ın yaklaştığını fark etmedim bile. Duyma mesafesine geldiğinde temkinli bir şekilde küçük adımlar atarak, “Selam, Alfa,” dedi.

“Nasılsın?” Belli ki hassas ruh hâlimi sezmişti.

Cevap olarak homurdandım.

Kyle yavaşça başını sallayıp yanıma geçti. Beni zorlamaması gerektiğini biliyordu.

Casimir’in kurtları yönlendirmeye devam etmesini sessizce izledik. Onları ikili gruplara ayırıp az önce gösterdiği yöntemlerle dövüşmeye çalışmalarını söyledi.

Kyle, Casimir’e küçümseyici bir bakış atarak, “Bu, hiç adil değil. Adam işimi elimden alıyor,” dedi.

Kyle genellikle sürü savaşçılarına liderlik eden kişiydi, yıllardır ordumuzun başındaydı. Bu işte iyiydi ve bu savaştan sonra da ordularımın başında olmaya devam edecekti.

Kyle’ın bunu anladığını biliyordum. Aslında Casimir’in yerini alacağından endişelenmiyordu. Sadece moralimi düzeltmeye çalışıyordu.

Ne yazık ki şu an espri havasında olmadığımı anlamıyordu.

“Vampirler hakkında senden daha çok şey biliyor, Kyle. Bırak artık,” diye tersledim.

Kyle şaşkınlıkla kaşlarını kaldırarak, “Ah!” dedi.

Cevap vermedim. Bir an için suçluluk duysam da duygularım yerini bir kez daha öfkeye bıraktı.

Sürü üyelerime ters ters bakmaya devam ettiğim birkaç dakikalık sessizlikten sonra, Kyle tekrar konuştu: “Cidden, seni bu kadar heyecanlandıran şey nedir?”

Nerede durması gerektiğini bilmiyordu, değil mi? Dönüp dişlerimi tehditkâr bir şekilde göstererek hırladım. “Ciddiyim, Kyle. Bırak artık onu!”

Teslim olur gibi ellerini kaldırıp bir adım geri çekildi ki bu, oldukça akıllıca bir hareketti ancak çok geçmeden konuşmak için tekrar ağzını açarak sınırlarımı zorlamaya devam etti.

“Bak, bunu söylediğim için beni öldürebilirsin ama umurumda değil. Sana neler olduğunu bilmiyorum ve inan sorun değil.”

“Bunu yaşıyorsun. Anlıyorum. Ama bu her neyse…” deyip inip kalkan göğsümü işaret etti. “Artık durması gerekiyor.”

“Bunun zamanı değil. Sürü üyelerin korkuyor. Hiçbir uyarı yapılmadan bir savaşın içine sürükleniyorlar. Alfalarına ihtiyaçları var; bu somurtkan, korkutucu, kırmızı gözlü, dev gibi şeye değil.”

İç çekip mağlup bir edayla, “Haklısın,” dedim. Duygularıma teslim oluyordum.

Kyle şaşkınlıkla, “Gerçekten mi?” diye sorsa da şaşkınlığı uzun sürmedi. Yüzünü kocaman bir gülümseme kapladı. Kendinden çok memnun görünüyordu. “Yani... Tabii ki öyleyim. Ben her zaman haklıyımdır.”

Cevap olarak göz devirdikten sonra bakışlarımı tekrar birkaç kurt çiftine çevirerek becerilerini değerlendirdim.

Özellikle iki kurt birbirlerine şiddet uygulayıp dişlerini göstererek diğerini yere itmeye çalışıyordu.

İki kurttan daha büyük olanı Micah, en iyi sürü savaşçılarımdan biriydi. Onun gibi dövüşen birini daha önce hiç görmemiştim.

“Yine kaşlarını çatıyorsun,” diyen Kyle’a bakınca yine beni incelediğini fark ettim. “Birini öldürmek üzereymiş gibi görünüyorsun,” dedi.

Kaşlarımı mı çatıyordum? Farkında bile değildim.

“Bana neler olduğunu ya da neden Micah’ya köpeğini öldürmüş gibi baktığını anlatmak ister misin?” diye sordu.

İç çektim. Bu konuda konuşmak istemiyordum ama Kyle başka bir seçenek bırakmıyordu. Bir süre sonra, “Azazel…” dedim. “Tüm sürü üyelerine Belle’den uzak durmalarını emretti.”

“Ne?” dedi. “Bana öyle bir şey emretmedi.”

“Çünkü onu zaten tanıyordun. Azazel onunla savaşmaya çalışacağını biliyordu. Mortarlar sadece hareketleri kontrol edebilirler, duyguları değil,” diyerek kollarımı bağladım. Kurduma dönüşmemek için öfkemi kontrol etmeye çalışıyordum.

Bu konu hakkında konuşmak giderek daha kolay oluyordu. “Sürü üyeleri onunla konuşmayı reddediyor ve ne zaman iletişim kurmaya çalışsa tersliyorlardı.”

“Onlardan çok korktuğunu hissediyordum. Birilerini görmekten çok korktuğu için donduğu ve yalnız olduğu o lanet odadan bile çıkmıyordu. Açlıktan ölmesine rağmen yemek almak için bile çıkmıyordu.”

Kyle hızlı hızlı soluyarak, “Kahretsin,” diye mırıldandı. “Kahretsin, demek bu yüzden onu görmedim.”

“Saklanıyordu,” dedim.

Kyle yüzünü sıvazladı. “Neden bana gelmedi? Neden yardım istemedi? Ona yardım etmek için her şeyi yapacağımı bilmiyor muydu?”

“Azazel onu tehdit etti. Sen ona yiyecek bulması için yardım etmeye çalıştıktan sonra seninle ya da Elijah ile konuşmamasını söyledi. Bunu hatırlıyor musun? Onu ofisime getirdiğin günü?”

Kyle başını salladı.

“Hemen ardından ona vurup hem senden hem Elijah’dan uzak durmasını söyledi. Belle çok korkmuştu. Ne yapacağını bilemedi.”

Çok uzakta olmasına rağmen artık duygularını hissedebiliyordum. Acı çekiyordu, korkmuştu, yıkılmıştı. Ayrıca beni düşünmemeye kararlıydı bu yüzden nerede olduğunu anlayamıyordum.

Normalde varlığını hissedip bunu genel konumunu belirlemek için kullanabilirdim. Ama artık kendini bana kapatmıştı.

Bilincinde duvarlar örmüştü ve o duvarları yıkmak için ne kadar uğraşırsam uğraşayım teslim olmadı.

Kyle solgun görünüyordu. “Sürü üyelerine bu yüzden mi ters ters bakıyorsun? Lunaya kötü davrandıkları için mi?” diye sordu.

“Evet,” diye homurdandım. “Sanırım öyle.”

Kyle bir süre hiçbir şey söylemeyip söylediklerimi düşündü.

Birkaç dakikalık sessizlikten sonra nihayet şöyle dedi: “Lunaya olanlar için sürü üyelerini suçlayamazsın. Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlardı. Tıpkı senin de yaptıklarını kontrol edemediğin gibi.”

Ona baktım. Bu şapşal her nasılsa her zaman mantığın sesi olmayı başarıyordu.

Gözlerini kısarak ufuktaki güneşe baktı. “Eşine zarar verdiği için birine kızacaksan Azazel’e kız.”

“Bunun sorumlusu o ve şu an buraya geliyor. Nasıl öleceğine sen karar vereceksin.”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok