Alfa Jasper - Kitap kapağı

Alfa Jasper

Midika Crane

Bölüm 4

Thea

Lokanta benim için hep çok özel bir yer olmuştur.

June ile her okul çıkışında buraya gelip milkshake içerdik. Ta o zamanlarda bile kasadaki kadınlara büyüdüğümde burada çalışacağımı söylerdim. On yıl sonra hayalimi yaşıyorum.

Ama hayalim beklediğim gibi çıkmadı. Hatta bazen bir kâbustan farksız geliyor.

“Dört saat gecikmek mi?” diyor patronum Janet Dupree, kollarını kavuşturarak. “Dört saattir senin işlerini yapıyorum.”

Süklüm püklüm karşısına geçiyorum. Utanmaya alışık olsam da içeri girdiğimi gören diğer iki garsonun attığı bakışlarla yerin dibine geçiyorum.

Janet'in ofisi lokantanın en arkasında yer alan, küçük bir oda. Genelde mağara olarak adlandırıyoruz çünkü patronumuz ara sıra kış uykusuna yatabiliyor.

Olur da aptalca bir şey yapar ya da Janet’ın kurallarından birini çiğnersek yarı çıplak itfaiyeci posterlerinin altında oturmak zorunda kalıyoruz.

Janet'ın çektiği nutku da eklersek tam bir işkence diyebiliriz.

“Bu resmî bir uyarı. Lütfen, bir daha olmasın.”

Üniformamı silkeleyerek ayağa kalkıyorum. Bu beyaz önlüklü, soluk mavi elbiseyi eskiden sevimli bulurdum.

Şimdi çok acı verici olduğunu düşünüyorum. Yetmezmiş gibi, liseli çocuklar her fırsatta eteğimin altına bakmaya çalışıyorlar.

Yarım ağızla özür dileyip mutfağa dönüyorum. Diğer garsonlar da etrafta; biri masada beklerken, diğeri büyük tezgâhı siliyor.

Gün içinde çalışan bir aşçımız var ancak hiç düzelmeyen karamsar ruh hâli yüzünden pek konuşmuyoruz.

Tezgâhı silen garson elindeki bezi bırakarak “Kızım, ne oldu?” diye soruyor. Adı Kera, en iyi arkadaşlarımdan biri.

Büyük göğüslü, aşırı dost canlısı, sürekli bembeyaz dişlerini göstererek sırıtan biri. Uzun yıllardır birlikte çalışıyoruz.

Daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzemeyen su mavisi gözlerini hep kıskanmışımdır. Bilgelik Sürüsü’nden geldiği için çok zeki ve güzel olması normal.

“Geç kaldım,” diyerek bana ait raftan yaka kartımı alıp yerine paltomu koyuyorum. Kera yanıma gelmeden önce elindeki bezi omzuna atıp gözlerini deviriyor.

“Bunu görebiliyorum, tatlım,” deyip aşçının tezgâhına yaslanıyor. Adama sadece aşçı diyoruz çünkü gerçek adını söylemeyi reddediyor. “Nedenini söylemek ister misin?”

Yanından geçip yemek salonuna giriyorum. Tezgâhın arkasına geçip bir isteği olan var mı diye masalara bakıyorum.

Sadece bir masa dolu. Onu da diğer garsonumuz Britney kapmış gibi görünüyor.

Derin bir iç çekip, “Birisi Hayalet Orman’daki eve taşınmış,” diyorum. Kera bunu duyunca şaşkın bir yüzle yanıma geliyor.

Konağı hiç görmesem de duymuştum. Babam asla o bölgede ~dolaşmamamı söylerdi. Hayalet Kurtlar'a inanmadığımı söylediğimde ise oranın özel mülk olduğunu söylemişti.

Kera dönüp gözlerimin içine bakıyor. “Kimmiş?” Ağzımdan laf alabilmek için bakışlarını kullandığını biliyorum. Gözleri tıpkı Casper'ın gözleri gibi büyüleyici... ~

“Bir adam,” diyorum kelimeleri uzatarak. Ağzı bir karış açılıyor. Kera ne bir eş ne de ateşini söndürmeye hevesli bir adam bulabildi.

Çok kontrolsüz biri. Kendine öylesine bakan bir adamdan bile etkilenip hemen bir sonrakine geçiyor.

Sakinliğimi korumaya çalışsam da içim içimi yiyor. Luca onu ektiğim için çıldıracak…

Suçluluk hissedeceğim yerde kalkmış başka bir adamdan bahsediyorum.

Kera omzumu dürtüp “Yakışıklı mı?” diye soruyor. Dürüst olmaktan ne zarar gelir ki?

“Çok! Uzun boylu, yakışıklı, seksi, uğruna ölünecek gözleri olan…”

Birden bir boğaz temizleme sesi duyup irkiliyorum. Arkamı dönünce az önce iltifat ettiğim gözlerin sahibiyle karşı karşıya geliyorum.

Garip yabancı, Casper'ın yakışıklı yüzünü görünce yine beynimden vurulmuşa dönüyorum. Üstünü değiştirip rahat bir şeyler giymiş.

Sade, siyah bir gömlek; koyu renk bir pantolon. Elleri ceplerinde; alnına düşen ipeksi, siyah saçlarının altından muzip bir gülümsemeyle yüzüme bakıyor.

Söylediklerimi duydu mu? Yanaklarımı pespembe yapan utanç hissiyle yüzleşince ürperiyorum.

O değişik aksanıyla, baştan çıkarıcı bir şekilde, “Thea,” dediğini duyunca ellerimi arkama götürüyorum. Nefes almaya bile gücüm yok. Öte yandan Kera…

“Etrafta pek yabancı görmeye alışık değiliz. Özellikle de böyle yakışıklı olanları,” diyor, inanılmaz bir öz güvenle.

Beni kenara itip dekoltesini gösterebileceği şekilde tezgâha uzanıyor.

Casper iki buz parçasına benzeyen, menekşe gözlerini benden alamıyor. Kera'nın farkında bile değil.

Başka bir erkek olsa böyle güzel bir kadının gösterdiği ilgi karşısında şaşkına dönerdi.

“Kasabayı geziyordum. İkinci el mağazasındaki bayan lokantada güzel bir kızın çalıştığını söyleyerek buraya yönlendirdi,” diyor bir çırpıda.

Göğüs dekoltesinin işe yaramadığını fark eden Kera'ya bakıp ayağa kalkıyorum. Casper’ı buraya yönlendiren kişi muhtemelen Bayan Slater ya da Bayan Morris.

İlişkisi olan tek kişi ben olduğum için de muhtemelen Britney ya da Kera’ya yönlendirdiler.

“Fazla uzağa gitmene gerek yok,” diyor Kera, göz kırparak. Sanırım sonunda Casper’ın bakışlarını yakalamayı başarıyor.

“Yemeklerimiz de harikadır,” deyip tezgâhın altında sakladığımız menülerden birini uzatıyorum. Sade bir teşekkürle alıyor.

Sonra bir masa bulmak için uzaklaşıyor.

Müşterilerle sohbet etmeyi bitiren Britney, Casper gider gitmez yanımıza geliyor. Baştan çıkarıcı tavrı sayesinde cömert bir bahşiş kapmış.

Defterinden dolu bir sayfayı yırtarak “Vay canına... Bu da kim?” diye soruyor.

Britney tatlı bir kız. O da benim gibi bu sürüden kurtulmanın bir yolunu arıyor. Gerçi bahşiş konusunda zaman zaman rekabetçi biri olabiliyor.

Her zaman gördüğümüz kızların saç renginden birkaç ton daha açık saçları var. Bugünkü gibi bağlandığında altın rengi ışıltıları olduğu görülebiliyor.

“Evet, Thea. Kim bu adam?” diye soruyor Kera. İki kız da merakla yüzüme bakıyor.

Britney'in elindeki sipariş fişini alıp aşçıya uzatıyorum. “Bilmiyorum. Sanırım adı Casper.”

Adını duyunca bile heyecanlanıyorlar. Gözlerinin parladığını, ağızlarının sulandığını görünce işe bu kadar geç kalmış olma sebebimin o olduğunu söylememeye karar veriyorum.

Kapının tepesindeki zil yeni bir müşterinin geldiğini haber veriyor. Tek sorun gelen kişi müşteri değil; Luca…

Hışımla içeri giriyor. Koyu renk polis üniformasıyla tehlikeli bir şekilde resmî, daha da ötesi korkutucu görünüyor.

Sebebi ne olursa olsun kafa tutulamayacak birisi.

Göz göze geliyoruz. Bakışları gök gürültülü bir fırtına gibi karanlık ve öfkeli.

Herkesin duyabileceği kadar yüksek bir sesle “Neredeydin?” diye sorunca dizlerimin bağı çözülüyor.

İnsanların sorgulayıcı bakışlarından kaçmak, ilişkimizi meraklı gözlerden saklamaktan başka bir şey istemiyorum.

Hızlı adımlarla yaklaştığını görünce “İşe geç kaldım,” diyorum ezik bir şekilde.

Yüzüme sanki yasa dışı bir şey yapmışım gibi bakıyor.

“Her yerde seni aradım... Evine, June'un evine, tüm kasabaya baktım,” diyor.

İşte buna alışkınım. Öfkelenmekle kalmayıp, suçu bana atarak mağdur rolü oynuyor.

Çevreme bakınca herkesin bana baktığını görüyorum. Asıl baktığım kişi ise yüzüme garip bir ifadeyle bakan Casper. Sonra bakışlarını Luca'ya çeviriyor. Az önceki garip ifadesinin yerinde öfke var.

Saklamaya bile zahmet etmediği katışıksız, yoğun bir öfke… Bunu fark eden Luca hışımla yerinden kalkıyor.

Birkaç dakika sonra kıyamet kopacak...

“Bence artık durmalısın,” diyor Casper, Luca’ya göre daha sakin bir tavırla.

Luca farklı bir öfkeyle hareket ediyor. Her an saldırmaya hazır. Böyle anlarda kendini tutamıyor.

Casper daha kontrollü görünüyor. Duygularına en ufak şekilde bile yenilmiyor.

“Bunun seni ilgilendirdiğini bilmiyordum,” diyor Luca, kelimelerin üstüne basa basa.

Casper'ın beni savunduğuna inanamıyorum. Ellerini cebinden çıkarmadan Luca'nın önüne geçiyor.

Her şeye varım diyen rahat tavrı açık bir davet gibi. Luca’nın başına gelebilecekleri düşünmek bile istemiyorum…

“Peki, memur...” Casper eğilip Luca'nın gömleğine tutturduğu yaka kartına bakıyor. “Luca. Bir kadına herkesin önünde sesinizi yükseltmenizin çok profesyonel bir tavır olmadığını düşünüyorum.”

Bu, Luca'nın hoşuna gitmiyor. İşi onun hayatı. “Geri çekil, dostum. Bana seni tutuklamak için sebep verme.”

Casper nazik ama alaycı bir gülümsemeyle gülümsüyor. Tam anlamıyla sakin bir gülümseme. Ne yaptığının, Luca'yı ne kadar zorladığının farkında.

“Sizinle merkeze gitmek benim için bir zevk olur.”

“Eminim baban, kız arkadaşını bir kez bile orgazm edemediğini duyduğuna sevinecektir,” diyor Casper, gözlerini bir an bile Luca’dan ayırmadan.

Tekrar şok oluyorum. Lokantadaki herkesin bizi dinlediğini biliyorum. Arkamdaki garsonların bunları duymaktan büyük bir zevk aldıklarına eminim. Yanaklarım utançtan kıpkırmızı oluyor.

Çünkü söylediği şey doğru.

Luca beni bir yıldır orgazm edemiyor, bu yüzden orgazm taklidi yapmakta ustalaştım. Neden bilmiyorum ama aramızdaki kıvılcım söndü.

Birden yok oluverdi. Bazen sadece birbirimize katlandığımızı düşünüyorum.

Sonuçta eşim değil. Babam da bunu söyleyip duruyor. Eşi belki de çok yakınlarında olan biriyle oyalanmak yerine kendi eşimi beklemem gerektiğini düşünüyor. Ama Luca’yı sevmek kolayıma geliyor.

Onu sevgilim olarak görmek, yanımda olduğunu bilmek kolay geliyor.

Luca'nın yüzü de benimki kadar kırmızı. “Bir polis memuruna hakaret etmek suçtur.”

Casper’ın geri çekildiğini görünce rahat bir nefes alıyorum. Sanırım pes edip Luca’yı rahat bırakacak. Çok geçmeden yanıldığımı anlıyorum. Vazgeçmek yerine Luca’nın etrafında dönmeye başlıyor.

Erkek arkadaşıma küçük avına saldırmaya hazırlanan bir canavar gibi yavaş, temkinli adımlarla yaklaşıyor.

“Cesaretin varsa kelepçe tak,” diyor, tehditkâr bir ses tonuyla. Casper ufak tefek bir adam değil. Uzun, heybetli vücudu Luca için tehlike oluşturuyor.

Daha küçük olan Luca da bunun farkında. Casper ile başa çıkabilmesi oldukça zor. Düşüncesi bile ürpertici.

Birden öfkeli bir ses duyuluyor: “Durun!”

Casper da Luca da donakalıyor.

“İkinizin de restoranımı hemen terk etmenizi istiyorum,” diyor patronum Janet.

İki adam da dükkânın sahibine karşı çıkamayacaklarının farkındalar. Luca hiç görmediğim kadar itaatkâr bir şekilde çıkıp gidiyor. Gururunun bir miktar zedelendiğini görebiliyorum.

Casper Janet'tan özür dileyip, yanıma gelip menüyü veriyor. Sonra hemen ayrılıyor.

Kafam allak bullak. Az önce ne oldu?

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok