Requiem Şehri: Final - Kitap kapağı

Requiem Şehri: Final

C. Swallow

Ring Kenarı

HAZEL

Rex adamın suratına öyle bir yumruk indirdi ki adam geriye savruldu. Gece resmen yumrukların ete ve kemiğe değerken çıkardığı iğrenç seslerden ibaretti.

Ben burada ne yapıyorum?

Ön sıradaki koltuklar tıklım tıklımdı. Bazıları bunlara en iyi koltuklar diyebilirdi ama aksiyona o kadar yakındık ki Rex'in teri üstümüze sıçrıyordu.

Üstelik bu, beni daha da azdırıyordu.

Tanrım, bu, çok saçmaydı!

Burada olmamalıydım.

İsyan etmeliydim.

Parmaklarımı bacaklarımın arasında gezdirmeye direnmek zorunda kalmamalıydım.

Rex'i en kısa zamanda tekrar içimde hissetmek istiyorum.

Arenada, Rex başka bir iri yarı adamı ensesinden kavrayıp kaslı karnına diziyle defalarca vurdu.

Rex'in arkasında duran adam, eline bir çelik boru alıp saldırıya geçti.

Artık silahları var!

"Dikkat et!" diye haykırarak geri çekilirken neredeyse votka sodamı döküyordum.

Benimle göz göze gelen Rex, arkasına bile bakmadan boruyu havada yakaladı.

Etrafımdaki kalabalık çılgınca tepinerek tezahürat yapmaya başladı.

Ama benim içimi bir ateş sardı.

Alnımdan terler akmaya başladı.

Orada, Rex'in yanında olmak istiyordum.

Erkeğime meydan okuyacak kadar aptal adamın canına okumak istiyordum.

Erkeğim mi?

Gözlerimi ovuşturdum.

Rex Nick'i öldürmüştü.

Ejderha avcısı Nick'~i...~

Böyle bir şeye inanabilir miydim? Nick'in şeyin peşinde olduğuna...

Güçlerimin?

Rex, hepsi borular, sopalar ve keskin olmayan diğer silahlarla donanmış başka bir grup düşmanla dövüşmeye devam ediyordu.

Bu vahşeti izlemeye dayanamıyordum.

Bunun bir parçası olmayacaksam olmaz.

Neyim vardı benim?

Belki de Rex'in daha önce söylediği şeyle bir ilgisi vardı.

Kılıç Dansçısı?

Aklım Nick ile ilgili anılarıma gitti.

Muhteşem geçmişimizin sunduğu tüm güzellikleri kucaklayan mükemmel bir hayatımız vardı.

Değil mi?

Ring, Rex'in bir adamın kolunu kırma sesiyle yankılandı. Tüylerim diken diken olurken Nick'in kendimi savunmak için dövüş dersi almama izin vermediği zamanı hatırladım.

"Küçük, güzel çiçeğimin kafasına aldığı yumruklar yüzünden solmasını istemiyorum," demişti.

Sanki kafes dövüşçüsü falan olacakmışım gibi konuşmuştu.

Sanki şiddet bağımlısı olacakmışım gibi...

Rex gibi…

Düşününce Nick bıçağa yaklaşmama asla izin vermezdi. Yemek yapmak istediğimde doğrama, dilimleme gibi işleri ya o ya da bir hizmetçi yapardı.

Yabani otları temizlemek için bahçe küreğine bile dokunmama izin vermezdi.

Nick resmen beni kapalı bir kutuda tutmuştu.

Aklımdan, onunla ilgili yargılarımı paramparça eden onlarca düşünce geçti.

Sabahlara kadar "çalıştığı" o geceler...

Gün doğarken gizlice yatağa girdiği zamanlar...

Akşam yemeğinin ortasında yaptığı özel telefon görüşmeleri, özür dileyip başka bir odaya giderek konuşması...

İçkimin kalanını yudumladım.

O zamanlar hepsi çok normal geliyordu.

Rex'in bir dövüşçüyü tokatlamasını, sonra bir diğerinin kolunu bükmesini ve inleyen, terli, kaslı adamı tezahürat yapan kalabalığa doğru çevirmesini izledim.

Onu hareket ederken izlemek... Çok tanıdık geliyordu.

Zihnimde bir görüntü belirdi ve bu, Nick'e ait bir anı değildi.

Rex'i görüyordum ama giysileri Orta Çağ'dan fırlamış gibiydi. Üstüne oturan, sıkı, siyah bir deri zırhla zarifçe dövüşüyordu.

Bir düzine adam kılıç ve baltalarla ona saldırıyordu. Çoğunu ellerinden başka bir şey kullanmadan alt ediyor olsa da adamlardan biri kafasına bir balta indirmek üzereydi.

Sonra, bir kılıç çıkarıp baltayı yere düşürüp savaşçının kafasını kestim.

Zihnimdeki görüntü o kadar gerçekti ki kılıcın çelik sapını elimde hissedebiliyordum.

Ama gözlerim hâlâ kapalıydı.

Rex ile tam bir uyum içinde hareket ettiğimizi, bir orduya karşı savaştığımızı görüyordum.

Biri kolumun ön tarafına dokununca gözlerimi açtım.

"Selam," dedi Adara Dobrzycka. "Bir içkiye ihtiyacın varmış gibi görünüyor."

Adara, bu gösterinin sahipleri Loch ile Hael'ın kardeşiydi. Benden ne istiyordu?

Alkol kokan, neon mavisi bir içecek uzattı.

Tereddütle kabul ettim.

"Ev spesiyali," dedi, sinsi bir gülümsemeyle. "Votka, cin ve mavi portakal kabuğu şurubundan yapılıyor. Adına ejderha buzu diyoruz."

"Güzel, teşekkürler."

Adara, "Son anda Rex tarafından VIP listesine alındığını gördüm," derken mor saçlarını savurdu.

Kusursuz bir güzelliği vardı ve benimkiyle kıyaslanamayacak bir öz güvene sahipti.

Ta ki Rex ile aynı yatağa girene kadar...

Şimdi her şeyi yapabilecekmiş gibi hissediyordum.

"Evet," dedim, bu sürpriz sorgulamadan tedirginlik duyarak. "Çok nazik bir hareketti."

Adara içkisini yudumlayarak, "Kesinlikle öyleydi," dedi.

Ben de içkimi yudumlayıp inanılmaz tadı karşısında sırıttım.

Gevşemiş bir şekilde, "Doğrusu," diye gülümsedim. "Tadı bir harikaymış."

Göz kırparak, "Söylemiştim!" dedi.

Bir saniyeliğine gösteriye döndük. Rex kafese tırmanıp kalabalığa el salladıktan sonra, havada bir takla atarak yerde duran rakibinin üstüne düştü.

Adara etraftan çok ses geldiği için biraz daha sokularak, "Peki," dedi. "Hançer ne iş?"

Hançer mi?

Nasıl bildi ki?

Yüzümden şaşkınlığımı okumuş olmalı ki, "Buraya böyle şeylerin sokulmamasını sağlamak benim görevim. Neden getirdin, peki? Avcı mısın?" diye ekledi.

"Ben mi? Hayır!" diye itiraz ettim.

Doğruydu. Rex beni yalnız bıraktıktan sonra valizinden bir hançer çıkarmıştım. Beni çağırıyor gibiydi.

Şöyle diyor gibiydi:

Kılıç Dansçısı...

"Bu, eski bir avcı silahı," dedi Adara, kaşlarını çatarak. "Halkımdan pek çok kişiyi öldürdü."

Başımı sallayarak, "Özür dilerim," dedim. "Onu buraya sokmak aptalcaydı. Nedenini açıklayamam ama yanımda getirmek zorunda hissettim."

Hançeri uzun, deri çizmemin kılıfından çıkarıp Adara'ya uzattım.

Adara hançeri almadan önce beti benzi attı.

Benim de içim bir tuhaf oldu.

Hançerin keskin kısmı yoğun, mavi bir ışıkla parlıyordu.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok