Jess uzun siyah saçlarımı iki yandan örüp başımın arkasında bağladı.
“Keşke benim de seninki gibi saçlarım olsaydı. Çok güzel,” dedi.
Eline bir fırça alıp saçlarımı taramaya başladı.
Boynumdaki bir çürüğe dokunduğunu hissettiğimde irkildim.
“Bu, nasıl oldu?” diye sordu.
Cevap veremeyip dudağımı ısırdım. Jess açıklamakta tereddüt ettiğimi görünce başını salladı.
“Anlıyorum. Endişelenme. Tamam, bitti işte, harika görünüyorsun!” dedi.
Yatağımdan kalkıp popomu saran kot şortuma, beyaz, kolsuz bluzuma baktım.
Ayağımda beyaz sandaletler vardı ve bluzun üstüne kalçalarıma kadar inen, önü açık, beyaz bir gömlek giymiştim.
“Çocukluğumdan beri plaj partisine gitmedim,” dedim.
“Çok bir farkı yok ama alkol ve iyi müzik var. Umarım dans etmeyi seviyorsundur?” dedi Jess.
“Yıllardır dans etmedim,” diye cevapladım.
“Logan ile ikimiz seninle ilgileniriz. Gel hadi! Oraya gitmek için sahile yürümemiz gerekiyor.”
Resmen kolumdan çekerek odamdan çıkarıp merdivenlerden indirdi.
Evden çıkarken kapıyı kilitledi. Üstüne, dizlerine gelen bir kot şort ve dar, beyaz bir tişört giymiş Logan, dışarıda bizi bekliyordu.
Beni tepeden tırnağa süzerken kaşlarını çattı.
Sert bir dille, “Böyle mi geliyorsun?” dedi.
Jess koluma girip, “Nesin sen, babası mı?” diye çıkıştı.
Evin yan tarafına ilerlediğimizde Logan kilitli bir kapıyı açıp bizi arka bahçeye giden bir kapıdan geçirdi. Bahçenin ucuna vardığımızda bir paneli kaldırdı ve Jess beni panelin altından geçirdi.
Tepeye çıktığımızda Logan paneli indirip bize katıldı.
Yüzüme çarpan deniz havasını içime çektim.
Çok arındırıcı ve huzur vericiydi.
Jess’in ayakkabılarını çıkardığını görünce ben de aynısını yaptım.
Ayakkabılarımı elime alıp onu takip ederek yeşilliklerden sıcak kumlara indim.
Yumuşak kumlara basarken keyifle inledim.
Kendi etrafımda dönerek, “Cennet gibi!” dedim.
Kıyıya yaklaştığımızda ayak bileğime gelen suya girerek Jess ile Logan’ı sahile kadar takip ettim.
Jess’in daha önce bahsettiği eve doğru yürüyen küçük grupları görünce içimde tuhaf bir heyecan oluştu.
Biraz gevşeyip eğlenmeyeli çok uzun zaman olmuştu.
Yanımda yürüyen Jess, “Kaç yaşındaydın, Tayla?” diye sordu.
“Yirmi üç. Sen?”
“Yirmi beş yaşındayım ve Koç burcuyum.”
“Ben Terazi,” dedim.
Ellerini çırptı.
“Koç ve Terazi ruh eşidir.”
“Kim demiş?” diye güldüm.
Logan, “Jess. O, erkeklerden hoşlanıyor, kızlardan değil,” dedi.
Jess kızlardan mı hoşlanıyordu?
Yanaklarımın kızardığını hissedip başımı eğdim.
“Hişt, utanmana gerek yok. Ben seni sadece uzaktan beğeneceğim,” diye güldü.
Logan ile dalga geçmek için, “Sen hâlâ erkeklerden mi hoşlanıyorsun?” diye sordum.
Yüzünde şok olmuş gibi bir ifadeyle eğilip denizden bir avuç su alarak üstüme attı.
“Pislik!” diye bağırıp ben de ona su attım.
Logan ile ikimiz etrafa sıçrayan sulardan kaçarken Jess kıkırdayarak bizi izliyordu.
“Bittin sen!”
Logan aniden belime sarılıp ellerimi başımın iki yanına bastırarak beni kumlara yatırdı.
Nefesim kesildi, neredeyse bir inilti gibi çıkan bir çığlık attım.
Logan’ın üstümde dururken, atletimden görünen göğüslerime baktığını fark ettim.
Sanırım beni son sıkıştırdığında böyle göğüslerim yoktu.
Kekeleyip ellerimden tutarak ayağa kaldırdı.
“Affedersin... Sanırım eskisi gibi oyunlar oynayamayacak kadar büyüdük,” derken yüzünde apaçık bir mahcubiyet vardı.
Ellerimi havaya kaldırarak başımı salladım.
“Sorun yok.”
Logan arkamızda yürürken Jess’in yanında yürümeye devam ettim.
“Biraz tuhaf oldu,” dedim.
“Kötü bir niyeti yoktu. Sanırım artık kuzeni olmanın yanı sıra bir kadın olduğunu fark etti,” diye cevap verdi Jess.
Yüzümü buruşturup sessizce yürümeye devam ettim.
Sonunda, önünde içki masalarının ve barbekülerin bulunduğu eve vardık. Sahile büyük hoparlörlü bir DJ düzeneğinin bulunduğu bir dans pisti de yerleştirilmişti.
Dans eden, yemek yiyen, sohbet eden insanlara bakarken birden gergin hissettim.
Jess elimi tutarak, “Merak etme, güzellik, ben yanındayım,” dedi.
İkimize de birer çizburger aldı ve çizburgerlerimizi yedikten sonra birkaç votka shot getirip beni de hızlıca içmeye teşvik etti.
Bir tabak dip sos ve patates kızartmasını paylaştıktan sonra biraz daha içtik.
Yaklaşık iki saat sonra çakırkeyif olmuş, gevşemeye başlamıştım.
Jess beni, tanıdığı ve çiftlerden oluşan bir grup arkadaşıyla tanıştırdı. Hep beraber, DJ alanının arkasındaki kumlara oturup hava kararana kadar içki içip sohbet ettik.
Peri ışıkları yanıp evden epey uzakta bir şenlik ateşi yakıldığında ortam biraz ısındı.
Birkaç kadeh daha votka içtikten sonra biraz sarhoş hissetmeye başlamıştım ama henüz midem bulanmıyordu.
“Hadi, dans edelim!” Jess, beni ayağa kaldırıp dans pistine götürdü.
Beni doğruca dans pistinin ortasına çekerek kalçalarını sallamaya, kendinden emin bir şekilde müziğe ayak uydurmaya başladı.
“Hadi, kızım, salla o seksi poponu!” diye haykırdı.
Omuz silkip onunla birlikte hareket etmeye başladım, kendi figürlerimi ortaya koyacak kadar cesur hissedene kadar onu taklit ettim.
Jess coşkuyla haykırarak benimle dans etmeye devam etti. Birden popomu sallayarak yere kadar eğildiğimde heyecanla çığlık attı.
Güldüm, kendimi hem özgür hem harika hissederek müziğin ritmine ayak uydurarak kendi etrafımda döndüm.
Ellerimi havaya kaldırıp tempo tutarak sallamaya başladığımda birkaç kişinin daha aynı şeyi yaptığını fark ettim.
Jess, “Yürü be, Tayla!” diye gaz verdi.
Genç bir adam tam bana doğru geliyordu ki Jess geri çekilmesini söyler gibi parmağını salladı.
Etrafıma baktığımda sırıtarak dans eden erkeklerle çevrili olduğumuzu fark ettim.
Uzun zamandır kendimi bu kadar iyi hissetmemiştim.
Başımı hafifçe iki yana sallarken bir grup erkeğin dans pistine geldiğini ve upuzun bir adamın kalabalığı yararak bana doğru ilerlediğini gördüm.
Siyah saçlıydı ve yanında aynı onun gibi siyah saçlı başka bir adam vardı.
Uzun boylu adamın gözleri yeşim taşı gibi yeşildi, diğerinin gözleri de gök mavisiydi.
Bana bakarak yaklaşıyorlardı.
Ben müzik eşliğinde dans etmeye devam ederken Jess tekrar kalabalığın arasına karıştı.
Uzun boylu adam siyah kot pantolonla siyah atlet giymişti, çıplak kollarından biri dövmeyle kaplıydı.
Uzun bir keçi sakalı vardı ve sol elinin parmakları gümüş yüzüklerle doluydu.
Uzun kaslı kollarıyla bana doğru gelirken bir vampir gibi yürüyordu.
Aramızdaki mesafeyi kapattığında dans etmeyi bırakıp ona baktım.
“Durma,” dedi, nazikçe.
Önünde dans etmeye devam ettim ve daha kısa olan adam etrafımızdan dolaşıp arkama geçti.
Uzun boylu adam kalçamı kavrayıp beni kendine doğru çektikten sonra, bana sürtünerek dans etmeye başladı.
Arkamdaki adam da diğer bacağımı kavrayıp arkama sürtünmeye başladı.
Önümdeki adam bana doğru eğilerek dans ederken popom arkamdaki adamın kasıklarına değiyordu.
Çok ateşliydi!
İki seksi adamın arasına sıkışmıştım ve parfümlerinin birbirlerine karışan kokuları başımı döndürüyordu.
Onlar bana sürtünerek çarparak dans ederken daha önce hiç bu kadar canlı hissetmediğimi düşündüm.
Önümdeki adam elini sırtımdan yukarı kaydırıp beni geriye doğru itip sonra yavaşça geri çekti.
O, bunu müziğin ritmine göre tekrar tekrar yaparken gözlerimizi birbirimizden hiç ayırmadık.
Arkamdaki adam boynumun kenarını hafifçe öperken kasıklarını sertçe bana doğru itti.
Aralarında kıvırmaya, kalçalarımı sallamaya devam ettim. Tam şarkı biterken önümdeki adam parmağının ucuyla alt dudağımı okşadı.
Bir şey söylemek için ağzını açtığında bir gürültü koptu ve diğer adam sesin geldiği tarafa koşmaya başladı.
Birden, biri elimden tutup beni dans pistinden uzaklaştırdı.
