Ufak Tefek Sırlar - Kitap kapağı

Ufak Tefek Sırlar

Charlotte Moore

Uzak Dur Benden

Tuli

O geceden sonra geçirdiğim upuzun üç ay olaysızdı. Bütün bir hafta boyunca Jayce'in evine gitmek ve o piçe akıl vermek istedim.

Ama zihnimin derinliklerindeki senaryolardan dolayı bunu yapmayı reddettim.

Birinci senaryo: Oraya gittiğimde başka bir kızı beceriyor olduğunu görmek.

İkinci senaryo: Kendimi onun baştan çıkarıcı cazibesine bırakıp sonunda tekrar siktiği kız olmak.

Ne yazık ki artık dayanamıyordum. Oraya gitmem gerekiyordu. Ona beni incittiğini söylemek ve dizlerinin üzerine çöküp benden af dilediğini duymak istedim.

Ve sonra onu terk edecektim, ilk sevişmemizden sonraki ayrılışımızdan daha tatmin olmuş hissederek.

En azından, masum zihnimin olacağını düşündüğü şey buydu.

Tabii ki, onun dokunuşunu dayanılmaz bir şekilde arzulayan bir yanım da vardı. Vücudunun bana verdiği hissi... Ne yaparsam yapayım her gece onun özlemini çekiyordum.

Onun hakkında çok fazla düşünüyor değildim. O sırada üniversiteye hazırlanmaya çalışmakla meşguldüm. CSU'ya kaydolmuştum. Asıl planım Metropolitan Devlet Üniversitesi’ne gitmekti. Ama işler değişmişti, bu yüzden CSU'ya gidecektim.

Ayrıca bir işte çalışıyor ve çokça mesai yapıyordum.

Okul kredileriyle borca girmek istemedim, bu yüzden gerekli okul malzemeleri ve ders kitapları için ekstra paraya sahip olmak işime gelecekti.

Bu sebeple, arada bir aklıma gelse bile boş olduğum kısıtla zaman diliminde geliyordu..

Ama ayrıldığımız o berbat sabahtan sonraki her gece onu rüyamda görmeye devam ettim. Ve ne yazık ki gördüğüm rüyalar sıradan rüyalar değillerdi.

Her gece senaryo değişirdi; kahvaltı masasının üzerinde, yatağında ya da duşunun zemininde uzanmış halde olurdum, o da benim üzerimde, kalçalarını benimkine iterek orgazm olana kadar inlememe ve sızlanmama sebep olurdu.

Ve her gece uyandığımda iç çamaşırımı ıslanmış halde bulurdum.

Rüyalar sonunda artık dayanamayacağım bir noktaya gelmişti. Artık o pislikle yüzleşmenin rüyalarımın durmasını sağlayacağını düşündüm.

Bu yüzden yaklaşık bir buçuk hafta boyunca onu görmeye gitme ihtiyacımı görmezden gelmeye çalıştıktan sonra sonunda evine gittim.

Gittiğimde evin dışındaki “Satılık” tabelasını görünce şaşırdım. İçeriye bakmak için pencerelerden birinden içeri baktığımda evin boş olduğunu gördüm.

İçerisi kapkaranlık ve biraz tozluydu, bu da orada bir süredir kimsenin yaşamadığının göstergesiydi. Artık gitmişti, ve beni evime bıraktığında hissettiğim o duygu hiç olmadığı kadar gerçek hale gelmişti.

En azından şu ana kadar. O gün girecek olduğum ilk derse kadar. İngilizce Kompozisyon 101.

Dersi neredeyse yarılamıştık, Bay Connor bize dersin işleyişini ve gerekliliklerini anlatıyordu.

Gayet sıradan, sıkıcı bir ilk gündü. Sınıf kapısının açıldığını duyduğumda defterime bir şeyler karalıyordum.

Ve işte oradaydı, tam karşımda.

Görünüşünde birkaç küçük değişiklik vardı. Saçları daha koyu kahverengi ve daha kısa görünüyordu, önüne düşen birkaç tatlı saç teli dışında.

Cildi sanki birkaç gün güneşte kalmış gibi hafif bronzlaşmıştı.

Çikolata rengi gözlerini dikdörtgen çerçeveli bir gözlük takıyordu ve tıraş olmuştu.

Vücudu onunla tanıştığım zamandan biraz daha irileşmişti. Aradan sadece iki ay geçmiş olmasına rağmen genel olarak biraz daha yaşlı görünüyordu.

Sanki gittikçe daha da çekici bir insan haline gelmişti.

Karşımdaki kişinin Jayce olduğunu fark ettiğimde sandalyemden fırladım, dizimi masanın alt tarafına vurdum ve acı içinde bağırdım.

“Siktir!”

Ve bütün gözler benim üzerime çevrildi. O da tıpkı benim gibi şok olmuştu.

Ve sonra Bay Connor konuştu. “Bayan D'Amore, söylemek istediğiniz bir şey mi var?”

Utançla mırıldandım, “Hayır, Bay Connor. Özür dilerim.”

Yerime geri otururken duyduğum kıkırdamalara aldırmadan acıyan dizimi ovmaya başladım.

Jayce, ya da Bay Mitchell ve Bay Connor kendi aralarında konuşmaya başlayınca sessizce oturup yaptığım taşkınlık karşısında utanç duydum. Bay Mitchell sınıftan ayrılırken arkasından onu izledim.

Bakışları benimkilerle buluştu. Utançtan kıpkırmızı oldum.

Lanet olası piç!

Jayce sınıftan ayrıldıktan sonra ders kaldığı yerden devam etti ama dersin bitmesine çok az kaldığı için şanslı hissettim. Etrafımı saran gülüşmelerden ve kıkırdamalardan bıkmıştım.

Bütün kızlar yeni yardımcı profesörün ne kadar sevimli olduğu konusunda konuşuyorlardı. Çenelerini kendileri kapatmazsa bizzat kapatmalarını sağlayacak noktaya geldim.

Yanımda oturan iki kız Jayce’in penis büyüklüğü hakkında tahminde bulunmaya başladılar.

“Bay Mitchell'in penis boyunun bir yarış atınınki kadar olduğunu ve penisinin ucunda o seksi piercinglerden olduğunu duydum,” diye fısıldadı bir kız.

“Bahse girerim Michael'ınkinden bile daha büyüktür! Ki Michael’ınki oldukça büyük!” dedi diğer kız.

Araya girip onlara tehditkar bir bakış attım. “Tahminlerinizi ders sonrasına saklayabilir misin? Bu okula sizin dedikodularınızı dinlemek için para ödemedim.”

Bana bir bakış attıktan sonra sustular. İç çektim. Nihayet.

Çok geçmeden ders sona erdi. Elimden geldiğince çabuk eşyalarımı toparladım ve ‘Bay Mitchell’i bulmayı umarak dışarı koştum.

Neyse ki koridorun aşağısında duruyor ve ona, “Becer beni” bakışları atan bir kızla konuşuyordu.

Ona yaklaştığımdan habersiz bir şekilde kızın kıkırdamasını sağlayan bir şey söyledi ve onunla birlikte kıkırdadı. Kız yanından uzaklaşırken ona doğru yürüdüm.

Onu bileğinden tutup ofisine sürüklerken şaşkınlığını gizleyemedi.

Kapıyı arkamızdan kapatıp kilitlerken bana şaşkınlıkla baktı.

“Bayan D'Amore, bir profesörü bu şekilde kolundan tutmak son derece uygunsuz bir hareket.” Sonra sırıttı. “Ama domine etmek isteyen bir kadına hayır diyemem.”

Öfkeyle suratına bir tokat attım. “Asistan profesör. Ve lanet olası bir piç!”

Elini kırmızı yanağının üzerine götürerek gözlerimin içine baktı, suratını bir gülümseme kapladı. “Bunu hak ettim,” diye mırıldandı.

Şu halde bile inanılmaz sevimli görünüyor diye düşünmeden edemedim. Bu düşünceyi kafamdan atmaya çalışarak onu azarlamaya başladım. “İki ay önce beni bir çöp parçası gibi terk ettin ve ortadan kayboluyorsun. Sonra okuduğum okulda tekrar karşıma çıkıyorsun. Burada ne işin var?”

Yanağını ovuşturdu ve bana göz devirdi. “Açıkçası mesleğimi yapmak için buradayım. Ve güven bana,” dedi gözlerime bakarak, “ ben de seni burada görmeyi beklemiyordum.”

Gözlerimi yuvarladım ve kendi kendime mırıldanarak arkamı döndüm. “Buna inanamıyorum. Tek bildiğim şey bu olay beni delirtecek.”

“Ne?”

“Üç ay önce yatmış olduğum adamın— bir öğretmenle seviştiğinize inanamıyorum!”

Onunla göz göze gelmem için yüzümü kendine çevirip bana kocaman gülümsedi. Gözlüklerini çıkarıp masasına fırlattı. Çikolata rengi gözleri tarafından ele geçirildiğimi hissettim.

Beni kapıya dayadı, ellerini suratımın iki yanına yerleştirip karşımda dikildi.

Nefes alışverişim hızlanmaya başladı ve gergin ama aynı zamanda heyecanlı hissettim.

“Evet, sen öğretmenini siktin. Ben de öğrencimi siktim. Ve ikimiz de biliyoruz ki her saniyesinden zevk aldık,” diye fısıldadı kulağıma doğru.

Boğazımda oluşan yutkunma ihtiyacıyla sessizleştim. Kalp atışlarım hızlandı, içimdeki heyecan karnımda toplandı. Kulağımdan uzaklaşıp bana doğru eğildi ve alt dudağımı dişlerinin arasına alıp hafifçe ısırdı.

İnledim ve gözlerimi sıkıca kapattım, beni öpmesini bekledim. Ama o bunu yapmak yerine dudağımı bıraktı ve sıcak nefesini tekrar kulağıma doğrulttu.

“Kuralları çiğneyecek biri değilim, ama eğer bu tekrar bacaklarını etrafıma sarmış halde adımı haykıracağın anlamına geliyorsa bir istisna yapabilirim.”

Ona aptalca bir karşılık vermeden mantıklı düşünmeye çalıştım. Gözlerimi açtım.

“Ah, Bay Mitchell,” dedim tatlı tatlı, “buraya sadece benden uzak durmanızı söylemek için geldim ben.”

Bunu söyledikten hemen sonra kapının kilidini açtım ve ofisinden başım dik bir şekilde ayrıldım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok