Colt - Kitap kapağı

Colt

Simone Elise

Şeytanın Dönüşü

Pick

"Lanet olsun", mırıldandım ve kürdanımı ağzımın diğer tarafına kaydırdım. Pislik gerçekten de dışarı çıkmayı başarmıştı.

Colt'un hapisten çıkmasıyla ilgili haberi bitirirken göğsüme hafif bir ağrı saplandı. Patron çılgına dönecekti.

Telefonumdan kişiler kısmını açtım ve bana verilen en son iletişim numarasını hatırlamaya çalıştım:

PickHaberi gördün mü?
PickPislik dışarı çıktı
UnknownGördüm. Her şeyi temiz bir şekilde halledeceğine inanıyorum.
PickAdamın şeytan olarak adlandırılmasının bir nedeni var
UnknownGöreve hazır olmadığını mı söylüyorsunuz?
UnknownBunun işi etkilemesini göze alamam.
PickHayır
PickBen hallederim
PickAma işler gerçekten kanlı bir hal alacak
UnknownUmurumda değil.
Unknownİş bittiğinde beni ara.

Colt

13 yıl boyunca ölüm hücresinde beklemek bana bir şey öğrettiyse, o da şuydu: Eğer hayatını yaşamıyorsan ölümden korkmanın bir anlamı yok.

Genç yaşta öğrendim ki, hiç kimse başka bir adamın hayatını botunun altındaki sigarayı söndürür gibi söndüren bir adamdan daha korkutucu olamaz. Ben de ciğerlerimi dolduran ilk sigara dumanının verdiği his gibi, aldığım ilk kan tadına kendimi kaptırmıştım.

Hiçbir şey bir adamı başka bir adamın hayatını elinde tutuyor olmaktan daha yükseğe çıkarmaz. Tek sorun şu ki, ne kadar yükseğe çıkarsan, o kadar sert düşersin.

Öldürmek beni suç dünyasında olabildiği kadar yükseğe çıkarmıştı. Tüm kaybolmuş ve işkence görmüş şerefsizler ya benden korkuyordu ya da bana rapor veriyordu. Kulübüme kendinizi adadığınızda, ruhunuzu, varlığınızı ve sahip olduğunuz her şeyi bana adamış olurdunuz.

Bütün üyelerim ölümlerinin benim ellerimde olacağını biliyordu. Yine de, akıllarında bu varken bile, kendilerini bana adamakla ilgili hiçbir sorun yaşamadılar. Hepsi de en az benim kadar hayata bağlıydılar ve sadık kaldıkları sürece korkacak bir şey olmadığını biliyorlardı.

Sadakate her şeyden çok değer verirdim.

Sadakatim adamların tarafından yavaş yavaş ve zar zor kazanılıyordu, ancak on üç yıl önce bir hata yaptım ve çok erken verdim. Sadakatimi yanlış ellere verdim ve bu yüzden idam cezasına çarptırıldım.

Bir mucize oldu ve geri döndüm. Serbestim. Bir saniyemi daha boşa harcamak yerine cehennemimi büyütmeye ve daha fazla can almaya hazırım.

Kaldırımda durup kulüp binasının kapısına bakarken her şeyin bıraktığım gibi kalmadığı anlaşıldı. Ben bıraktığımda, işler böyle düzenlenmiş değildi. Yeni boyanmış binalarda ve kesilmiş çalıların arasından geçerken, hala aynı kalan en azından bir şey olduğu için rahatladım: Vipers MC amblemi.

Amblem bisikletlere, duvarlara ve bayraklara, kısacası her yere yapıştırılmıştı. Amblemin savunduğu onuru ve gücü koruma beklentisi içinde büyümüştüm. 13 yıl parmaklıklar ardında kaldıktan sonra nihayet hayatımın amacına geri dönebiliyorum.

Kulüp binasına garajdan girdim. Burası terkedilmiş gibiydi, bu da tek bir anlama gelebilirdi.

Kilise toplantısı vardı.

Boş barı geçerken gözlerim kilisenin olduğu toplantı odasına giden kapılara indi. İçeriden gelen seslere bakılırsa ciddi bir şey tartışıyorlardı.

Kapılardan içeri girdim. Benim olanı geri almanın zamanı gelmişti.

"Ben içerdeyken zengin oldunuz mu çocuklar?" Partiye ilk adım attığım andan itibaren kulübün kazandığı belli oluyordu ve görünüşe göre ciddi bir paraydı.

Bir kulübün parası olduğuna dair net işaretlerden biri kulübün büyüklüğüdür ve Vipers MC'nin masasında on üç yıl öncesine göre en az iki kat daha fazla üye vardı.

"Şeytan geri döndü ve bu yüzden ölüm bizi çağırıyor." Hâlâ yaşadığına inanamadığım ve kendimi bildim bileli bu kulübün üyesi olan Dive alçak sesle konuştu.

Babam uyuşturucunun Dive’ı genç yaşlarında yakaladığını, büyükbabam ise onun Şeytan’ın Bekçisi olduğunu söylerdi.

Dive'ın kulüpteki rolü tam olarak buydu- Şeytan'ın kayıtlarını güncel tutmak ve benim, babamın, büyük babamın, ve ondan da öncekilerin başarılarını birbirleriyle kıyaslamaktı.

Şeytan olduğu sürece, bekçi de vardı. Günahkarlara dua eden bir rahip gibi, işler kötüye gittiğinde başvurulacak kişi oydu.

Sözde 'kulüp kardeşlerime' baktığımda, yarısında bir parça bile sadakat hissedemedim. Bu adamların sırtlarında benim ailemin mirası, Viper'ın MC amblemi vardı ama çoğu gözlerimin içine bile bakamıyordu.

Kaşlarımı kaldırdım. "N’oldu, benim için hoş geldin partisi yok mu?"

Pick sandalyesinden kalktı. benim sandalyem —masanın başında.

Pick hakkında herkesin bilmesi gereken iki şey vardı. İlki, adamın yediği her şeyden sonra kürdanla dişlerini temizlemesiydi ve eğer buna yorum yaparsan, lanet kürdanı gözüne sokardı. O zamanlar yarım düzine çocuğa bunu yaptığını görmüştüm. İkincisi, sahada gerçek bir yılan olmasıydı. O zaman da bunu biliyordum, ama babama karşı dürüst oldu, ben de onu yanımda tuttum.

"Karşımdaki Şeytanın ta kendisi değil mi? Bir daha gün ışığını görebileceğini sanmıyordum." Pick, sanki kelimeleri tükürüyormuş gibi bir tonla konuşuyordu. "Çıksan bile buraya geri dönmeye cesaretin olacağını düşünmemiştim."

Az önce ne dedi o?~

"Kimin yetkili olduğu konusunda bir derse mi ihtiyacın var, Pick?"

Doğru, gittiğimden beri itibarıma yeni bir şey eklenmemişti, ama itibarımı şimdi tekrar inşa etmeyi planladığım kesindi. Gerekirse buna onu öldürerek başlardım.

Pick homurdandı ama tek kelime etmedi. Gözleri sağında oturan adamın üzerindeydi. Benim Başkan Yardımcımı görünce onun da~ kendi Başkan Yardımcısını ~ atamış olabileceğini düşündüm.

Bu kulübün kendisinin mi olduğunu düşünüyordu? Yetkilinin o olduğunu mu? Ne içiyordu bu pislik?~ Çünkü içtiği şey kesinlikle sanrılara neden olmuş olmalıydı.

Bana tekrar baktığında onu neyin bu kadar yüksekte olduğunu düşündürttüğünü gördüm. Güç.

"Sen yokken aklıma bir şey geldi. Colt." pislik ayağa kalktı ve konuşma şekline bakılırsa bu son kez yaptığı şey olabilirdi .

"Hiçbir günahkar ondan korkmuyorsa şeytan hala şeytan mıdır?"

Pick diğer adamlara baktı. Hepsi sessiz kaldı. Bunun, bu lanet olası adamın yanında durmayı ciddi olarak düşünüyor olamazlardı...Bu lanet olası adamın bahanesini dinliyorlardı!

Pick biraz kendini beğenmiş bir şekilde bana doğru baktı. "Zaman değişti evlat, ve korkarım ki geçmişte kaldın."

Evlat. Ağzından çıkan o sözle, kotumun beline sıkıştırılmış silah sırtımın derisini kaşındırmaya başladı.

"Bu kulübün geleceği, öldürmekten heyecan duyan bir adamdan daha fazlasına bağlı. Kulübün beyinlere ihtiyacı var, biz de seninkini sorguluyoruz Colt. Güpegündüz bir katliama öncülük ettin. Hepimizi katliam yerlerine götürdün."

Bana bakarken gözlerini kıstı. "Bu kulübün günümüz dünyasında hayatta kalabilmesi için gerekenlere sahipmişsin gibi görünmüyor. Sen gittiğinden beri çok şey değişti. Ayrıca, aynı anda hem ödeşmiş olup hem de derde bulaşmamak varken neden elimizi kana bulayalım ki?"

*Ne zamandan beri kulübüm elini kana bulamıyor?~

"Senin beynin yanmış, Pick. Aklı başında hiçbir adam sana inanmaz." Kelimeleri resmen tükürdüm.

Duyduklarıma inanamadım. "Bu kulübün geleceğinde senin olmana imkan yok. Viperların tarihi ailemin kanında var."

Durumun tatsızlığı vücudumu alevlendirdi. Çocukların bu adamı takip etmenin bir savaşa yol açacağını görebildiklerine emindim. Kahretsin, bu kulüp için 13 yıl yattım ben.

Pick ne yapmıştı? Oturup kulübümün itibarıyla zengin olmuştu.

Benim ailemin yarattığı itibarla.

"Hadi oylama yapalım." Pick bana sanki sonucun ne olacağını biliyormuş gibi baktı. "Colt'un Viper'larla olan zamanının bittiğini düşünen herkes ellerini kaldırsın."

Bu kulübün adına onur ve sadakati bağlı tutmak için parmaklıklar ardında geçirdiğim 13 kahrolası yıl.

13 yıl boyunca dışarı çıktığımda ne yapacağımı planlamıştım. Görünüşe bakılırsa ben bir sonraki adımımı planlarken Pick de kendi planını yapıyordu.

Bunca yıl burada oturup oltaya düşmem için dua etti. Şeytan’a karşı asla bahse girmemesi gerektiğini bilmeliydi.

"Oy verin!" Pick bağırdı, birkaç eski üyemin sıçrayarak ellerini havaya kaldırmasına sebep oldu.

Sanki Pick'in onlara bağlı ipleri vardı ve tek yapması gereken onları tek bir komutla yukarı çekmekti.

Sadece beş el yukarı çıkmadı.

Pick, iki kolu da göğsünü sıkıca çaprazlayarak bağlamış olan en yakın adama baktı. Scorp. Ayakta kalan son adamlarımdan. Scorp artık daha yaşlı görünüyordu, ama 13 yıl herkesi yaşlandırırdı.

Zaman kesinlikle bana karşı nazik değildi, ama kurşunlar doğrudan üzerimize uçarken yanımda duran adamı hiç unutmadım. Hapiste unutulmaya yüz tuttuğum sırada arkamda duran adam. Şimdi bile, bana olan sadakati tekrar sınanırken, Scorp yanımda duruyordu.

Masadaki konumuna göre, Scorp rütbesini yükseltmiş olmalıydı.

İnfazcıların önünde ve şu anda sanki beklediği an buymuş gibi suratında hafif bir gülümseme beliren Başkan Yardımcısı'nın yanına oturuyordu

Ellerini indiren diğer dört adamı zar zor hatırladım. Ben kulübün başındayken onlar üyelik için adaylardı.

Pick'in yanında duruyor olmaları daha mantıklı olurdu.

Onlar yerine, sadakatli üyeler olarak gördüğüm adamların elleri havadaydı.

"Bu adam," Pick beş adama şöyle yalvardı: "Hayaletten başka bir şey değil. Masanıza yemek koyan o değil. Neden ona tekrar güvenesiniz ki? Bu adamın günleri sayılı. Dedektifler çok geçmeden peşine düşecekler. Bir adam ölüm hücresinden öyle kolayca kurtulmaz."

Bana söylediği her kelime lanet olası benzin kaplı odun yığınındaki başka bir kütüktü ve Pick şu an o yığına kibriti sallanıyordu.

Odaya tekrar bir sessizlik çöktü ama benim adamlarımla Pick'in adamları arasındaki anlaşmazlık havayı inanılmaz gergin bir hale getirdi.

"Hepimiz senin şaibeli bir işin peşinde olduğunu biliyoruz, Pick." Scorp sessizliği bozdu.

"Orada oturup olmadığını vaaz etme. Senin ve mürettebatının arkamızdan toplantılar yaptığınızı biliyorum. Satranç tahtasında hakkında hiçbir şey bilmediğimiz hamleler yapıyorsun. Bu benim ilgilendiğim bir gelecek değil."

"Eğer bu masadan yürüyüp gidersen evlat, geri dönüş yok" diyen Pick, Scorp'u tehdit etti ama diğer kulüp kardeşlerinin aksine Scorp tereddüt etmedi.

Scorp, elleri havada olmayan diğer üyelere de baktı. "Ne düşünüyorsunuz çocuklar?"

Pick'in çağrısı üzerine ellerini kaldırmayan üyeler ayağa kalktılar ve etrafımı sarmak için odayı geçtiler.

Her biri silahlarını çekip Pick'e doğrulttu.

Pick'in adamları- yani lanet olası odanın geri kalanı - ayağa fırladılar ve silahlarını çektiler.

O çarpık sırıtış Scorp'un suratına geri dönmüştü. "İsyan zayıf bir adamın bahanesidir ve sen o kocaman botları doldurmaya çalışıyorsun."

"Aramızdaki tüm köprüleri ve bunca yıllık hizmetini yakıyorsun, Scorp. Neden onun yanında duruyorsun?" Pick'in sözleri tükendi.

"Çünkü o Şeytan. Gerçekten bu kulübün kanının kim olduğunu hatırlamayacağımızı mı sandın? Colt bizim başkanımız, ve her zaman da öyleydi.”

Pick başını sallayarak adamlarını geri çekene kadar tüm silahlar hala havadaydı. Pick, her kurala uyan bir enayiydi ve motorcu kurallarına göre, kulüpten ayrılmak isteyen her adama mülkü terk etme şansı vermen gerekirdi. Ancak mülkten çıktıktan sonra tüm bahisler iptal olurdu.

Bu yüzden şimdilik Pick küçük grubumun serbest bırakılmasına izin vermek zorunda kaldı.

"Tarih senin kafanı kesmemi engelliyor" diye seslendim Pick'e, silahım hala ona doğrultulmuştu.

"Son baktığımda sayıca üstündün." dedi Başkan Yardımcısı.

Eğer hayatını sona erdirecek bir gücüm olmadığına inanıyorsa yanılıyordu.

Adamlarıma odayı boşaltmaları için işaret verirken, Pick’in gözlerinin içine bakarak ona "Tüm bu ölümler senin üzerinde" derken pis pis sırıtmamı engelleyemedim.

Bileğimin tek hareketiyle, tavandan geçen gaz hattına ateş ettim...

... ve Vipers MC'nin yönetim kurulu alevler içinde kaldı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok