Heather Teston
DANA
Nikah dairesindeyken Dana kendine çok şaşırmıştı. Jake’e olan aşkı hakkında yalan söylemek düşündüğünden daha kolay olmuştu.
Dana şaşkındı. Her şey o kadar saçmaydı ki, birilerinin buna bir noktada dur diyeceğini düşünüyordu.
Yine de bir şekilde, en ufak bir zorlukla karşılaşmadan görevi başarıyla tamamlamışlardı. Dana artık, en azından önümüzdeki yıl için, Bayan Rayburn’dü.
Ama Jake’in çatı katına adımını atar atmaz yanıldığını anlamıştı. Tanrım, Hilton buranın yanında hiçbir şeydi.
Çatı katı sanki bir dergiden fırlamış gibiydi. Krem rengindeki kalın halıya basarken Dana kendini bir bulutun üzerinde yürüyormuş gibi hissediyordu. Şöminenin önünde deri bir kanepe, hemen yan tarafta şehre bakan bir balkon vardı. Balkonun manzarası nefes kesiciydi.
Mutfağa girdiğinde Dana kendini resmen rüyada gibi hissediyordu. Şık dolaplar, çift lavabo, tonlarca tezgâh alanı ve mutfak aletleri sanki hiç kullanılmamış gibi görünüyordu.
Dana, onu hayrete düşüren banyoya geçti. Lüks ve modern küvet çok davetkâr görünüyordu. Dana içine girmek için sabırsızlanıyordu.
Her şey çok... Temiz, yerli yerindeydi. Bekâr bir adamdan böyle bir daire beklemiyordum. Ama zaten Jake de sıradan bir bekâr değildi.
Düşüncelere dalarken başını salladı. Hayır, adam sadece zengin. Muhtemelen yardımcısı var.
“Boş yatak odasını kullanabilirsin.”
Hızla yana dönerken Dana’nın kalbi ağzına gelmişti. “Ah, beni korkuttun. Özür dilerim, kapıyı çalmıştım.”
Jake ona bakıp sinsi bir şekilde sırıttı. “Bebek yapma konusunda fikrini değiştirmediysen tabii? Bu durumda benim odamda kalabilirsin.”
Jake ona doğru yaklaşırken Dana geri çekiliyordu. Sonunda sırtı duvara çarpınca Jake ile duvar arasında sıkıştı.
Jake onu öpmek için eğildiğinde Dana hızla elini Jake’in göğsüne koydu. Gömleğinin altındaki sert kasları hissettiğinde parmakları karıncalanmıştı.
Dana onu sert bir şekilde itince Jake tökezlemiş, Dana da bu fırsatı değerlendirip aradan sıvışmıştı.
Omzunun üzerinden Jake’e bakarken kaşlarını çattı. “Hayır. Bunun gerekli olmadığını sana daha kaç kez söylemem gerekiyor?”
Jake’in gözleri yavaşça Dana’nın ince vücudunda gezindi. “Ben bir erkeğim Dana. Giderilmesi gereken ihtiyaçlarım var. Sen de her şeyden önce benim karımsın. Bunu unutma.”
Jake’in sözlerinin altında yatan anlam Dana’yı endişelendirmeye yetmişti. Gerçekten seks yapacaklarını mı düşünüyordu? Öyleyse Dana’nın ona kötü bir haberi vardı. Asla böyle bir şey olmayacaktı. “Bunu aklından bile geçirme. Yoksa…”
Ama Jake çoktan banyodan çıkmış, mutfağa doğru ilerliyordu. “Açlıktan ölüyorum. Sen yerleşirken Çin yemeği sipariş etmeme ne dersin? Benden. Sana taşınma hediyem olur.”
JAKE
Dana kanepeye oturmuş, yemeğinden küçük ısırıklar alıyor, lokmalar arasında dudaklarını yalıyordu. Jake’in gözleri sürekli onun pürüzsüz tenine, dolgun dudaklarına, ıslak diline takılıyordu...
Çok güzel. Onunla sevişmek nasıl bir duygu acaba?
“Daha önce hiç yemek yiyen bir kadın görmedin mi?”
Jake gözlerini onunkilere dikmişti. Dana ona yine ölümcül bakışlar atıyordu.
Keşke çenesini kapalı tutsaydı.~ Dana Jake’in damarına basmaktan ve kavga çıkarmaktan zevk alıyor gibiydi. ~Önümüzdeki yıl çok zor geçecek.~
“Keşke bakmayı kessen,” dedi Dana ağzını silerken.
“Elimde değil. Ne kadar güzel olduğunu, seninle seks yapmanın ne kadar harika olacağını düşünüyordum. Bu kadar öfkeli ve acımasız olman çok yazık. Bir erkeği elinde tutmak senin için zor olmalı.”
Dana yemek çubuklarını pilavın içine fırlattı. “Siktir git Jake, benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun.”
“Haklısın, seni tanımıyorum,” derken Jake öfkesini bastırıp kendini arkasındaki minderlere geri attı.
Doğru, dedi Jake kendi kendine. ~Bütün bu olanlar onun için de garip.~
“Özür dilerim Dana, gerçekten. Haklısın. Senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum. O yüzden bana kendinden bahset.”
“Ne bilmek istiyorsun?”
“Birincisi, umarım yemek yapabiliyorsundur. Yapabiliyor musun?”
Dana’nın gözlerinde şeytani bir parıltı belirirken ona hınzırca gülümsedi. “Hayır, berbat bir aşçıyımdır. Aslında her şeyi yakarım. Bu yüzden senin için yemek pişirmek bir zevk olacak.”
Jake sandalyenin kolunu kavradı, çene kasları seğiriyordu. “Sözlerine dikkat et Dana. Beni fazla zorlama.”
“Yoksa ne olur?” dedi Dana tek kaşını kaldırarak. “Bana şaplak mı atarsın?”
Jake ayağa kalkıp Dana’nın yanına oturdu. “Gerekirse atarım. Hoşlandığın şey bu mu? Sana şaplak mı atayım?”
Dana ona buz gibi bir bakış atarak başını salladı. “Sakın bana dokunayım deme.”
Dana daha ne olduğunu anlayamadan, Jake jet hızıyla onun üstüne çıkmıştı. Ağırlığıyla onu aşağıya bastırıyordu. Dana kapana kısılmıştı.
Dana onu itip kurtulmaya çalıştı ama Jake onun için fazla güçlüydü. “Bırak beni, seni pislik, yoksa gözlerini oyarım.”
Jake Dana’ya sırıtarak bir kahkaha attı. “Peki ellerin başının üzerindeyken bunu nasıl yapacaksın?”
Dana’nın kıvranışları Jake’i tahrik ediyordu. Dudaklarını onun boynuna götürdü. Jake onun yumuşak, pürüzsüz tenini öperken Dana’nın nabzının deli gibi attığını hissedebiliyordu. Çok güzel kokuyordu, tadı hayal ettiğinden çok daha da güzeldi.
“Bırak beni, yoksa çığlık atarım.”
Jake güldü. “Devam et. Alt kattaki komşularım bu dairede kadınların çığlık atmasına alışkındır.”
“Sen gerçekten de pislik bir adamsın,” dedi Dana onu sertçe iterken.
Jake onu bıraktığında Dana hızla ayağa kalktı ve yatak odasına koştu. Kapıyı kapattıktan sonra Jake kilidin tık sesini duymuştu.
“Ah, hadi ama,” diye seslendi arkasından. “Sadece dalga geçiyordum.” Yemek çubuklarıyla biraz erişte alıp ağzına attı. “Hoşuna gitmemiş gibi davranma.”
Hoşuna gitmişti, bunu biliyordu. Ne kadar sinirlenmiş gibi davranırsa davransın, tahrik olduğunu görmüştü. Boynunun nasıl kızardığını, altındayken vücudunun nasıl ısındığını görmüştü.
Pantolonundaki sertliği fark ettiğinde Jake’in yüzündeki gülümseme kayboldu.
Dikkatli ol Jake. Bu kadın tehlikeli.
Ufak tefek bir kadına göre çok ateşli bir vücudu vardı. Onun altındayken Jake Dana’nın ne kadar dolgun bir vücudu olduğunu hissetmişti.
Aynı zamanda ateşliydi de.
Bu düşünceler üzerine Jake’in aleti seğirdi.
Kahretsin.
DANA
Dana taze kahve, pastırma ve yumurta kokusuyla uyandı. Üzerine bir sabahlık geçirip mutfağa girdiğinde Jake’i yemek pişirirken bulmuştu.
Elinde olmadan alt dudağını ısırdı.
Spatulayla yumurtayı karıştırırken adam düpedüz seksi görünüyordu. Saçları dağınık, gömleğinin düğmeleri açıktı.
Ama Jake ona gülümsediğinde, Dana bir gece önce onu nasıl sıkıştırdığını hatırladı ve ona ölümcül bir bakış fırlattı.
“Hadi ama, dün gece için bana hâlâ kızgın değilsin, değil mi? Sadece şaka yapıyordum,” dedi Jake sırıtarak.
“Bunu yapmaya hakkın yoktu. Bana bir daha asla dokunma.”
“Eğer sana dokunmazsam, seni nasıl hamile bırakabilirim?”
Dana sinirlenerek ellerini havaya kaldırdı. “Aman Tanrım, hiç mi dinlemiyorsun? Ben duş alacağım.”
Jake gömleğini çıkartarak gömleği onun arkasından yere fırlattı. “Sana katılmamı ister misin?”
Dana’nın gözleri Jake’in kaslı göğsüne ve inanılmaz karın kaslarına takılınca yüzü kızarmış, kalbi hızla çarpmaya başlamıştı.
Jake’in duşta onunla birlikte olduğunu, ıslak ve çıplak vücudunun onunkine değdiğini düşünürken içine sıcak bir şehvet dalgası yayılıyordu.
Yüzünün kızardığını fark etmemiş olmasını umarak arkasını döndü ve oradan uzaklaştı. “Benden uzak dur,” diye bağırdı.
Jake’in gülme sesi onu daha da öfkelendiriyordu. Banyonun kapısını çarparak kapattı ve o pisliğin sesini bastırmak için suyu sonuna kadar açtı.
Duş almayı bitirip giyindikten sonra Dana tekrar mutfağa girdi. Jake üzerini giyinmişti. Dana’yı görünce ellerini bir şey yapmayacağım der gibi havaya kaldırdı.
Dana sonunda kahvaltı etmek için masaya oturdu.
“Bugün için ne planlıyorsun?” diye sordu Jake.
“Millie’yi görmeye gideceğim. Ona neler olduğunu anlatmalıyım, sonra da ev sahibimle konuşacağım. Peki ya sen?”
“Günün büyük bölümünde ofisimde olacağım. Alaska’ya gideceğim için birkaç düzenleme yapmam gerek. Sonra da spor salonuna gideceğim. Yolda seni gideceğin yere bırakırım, işim bittiğinde de seni alırım.”
Dana Jake’i bacaklarına bakarken yakalamıştı. Dana aşağıya bakınca, mutfak adasındaki tabureye otururken elbisesinin yukarıya kaydığını fark etti.
Elbisesini aşağıya çekerken ısınan yüzünü ellerinin arkasına saklamaya çalıştı.
“Gördün mü, sen de benimle uğraşıyorsun. Çok güzel bir elbise giymişsin. İnanılmaz bacaklarını gösteriyor,” derken Jake elini Dana’nın dizine doğru götürdü.
Dana hiç gecikmeden Jake’in parmaklarını tokatlayarak uzaklaştırdı ve kaşlarını çattı.
“İşlerimi halletmem gerek. Gidelim,” dedi Jake sırıtarak. Ama bu sırıtışının ardında bir hayal kırıklığı vardı.
Dana hazırlanmak için tabureden kalkmıştı ki Jake elini tutarak onu durdurdu.
“Güne başlamadan önce kocana bir öpücük vermeye ne dersin?”
Dana elini çekti ve küçümsercesine ona baktı. “Ölü bir fareyi öpmeyi tercih ederim.”
Jake gülerek kapıya doğru yöneldi. Dana’nın dudaklarında küçük bir gülümseme belirdiğinde, Dana Jake’in başka tarafa bakıyor olmasına sevinmişti.