Walker, Tayla'yı eve geri götürmek için ne gerekiyorsa yapmalıydı. Onu bulacaktı!
Öylece kalkıp onları terk edemezdi!
Kötü çocuklardan kaçıp onların seni kovalamasını bekleyemezsin.
Tayla kargaşa içindeydi. İşlerin bu kadar kötüye gitmesine nasıl izin vermişti? Yapmak zorunda kaldığı şey için affedilmeyeceğini biliyordu.
Bir adamın hayatı tehlikedeydi, güçlü duygular beslediği bir adamın.
Başka seçeneği yoktu.
Kaçtı.
İkinci Kitap: Serserilerden Kaçış
WALKER
Beş gün geçmesine rağmen onu hiçbir yerde bulamamıştık. Tüm kasabayı arayıp tarasak da nafileydi.
Tayla nerede olabilirdi?
Hayden mutfağa girip bana ölümcül bir bakış atarak buzdolabından birasını aldıktan sonra odasına çekildi. Öfkesi gözden kaçırılacak gibi değildi.
Hem Dominic’i öldürmesine engel olduğum hem de Tayla’yı özlediği için hırçınlaşıyordu.
Dominic olanları anlattığında Hayden’ın ilk tepkisi Dominic’in yüzüne bir yumruk indirmek olmuştu. Ben de pişman olacağı bir şey yapmaması için müdahale etmek zorunda kalmıştım.
Bizi asıl delirten Dominic’in, Tayla’yı vurulmaktan kurtarmak için onunla yatmış olması değildi. Tayla’nın sırra kadem basmış olmasıydı.
Dominic boş odadan çıkıp mutfak tezgâhında yanıma oturdu. Her gece dışarı çıkıp Tayla’dan herhangi bir iz arasa da çabaları boşunaydı.
Dominic esnemesini bastırarak, “Sanırım bilgi almak için Jess’le konuşmayı denemeliyim,” diye önerdi.
“Hayden bunu çoktan denedi, kız onunla konuşmayı reddetti.”
“Belki onu konuşturabilirim?”
Başımı iki yana salladım. İşkence yapmakla derdim yoktu ama çok gerekli olmadıkça kadınlara zarar vermekten kaçınırdım.
Hayden odasından çıkıp silahını kot pantolonunun arkasına sokarken giriş kapısına yöneldi.
“Nereye gidiyorsun?” diye sordum.
“Dışarı!” diye cevap verdi.
“Nereye?”
Durup bana soğuk bir ifadeyle baktı. “Sen benim babam değilsin, bu yüzden sana açıklama yapmak zorunda değilim!”
Giriş kapısını arkasından çarpınca irkilerek yüzümü buruşturdum.
Kahretsin! Hayden kendini kaybediyordu.24
Dominic, “Sence toparlayabilecek mi?” diye sordu.
Toparlayabileceği umuduyla başımı onaylarcasına salladım.
“Şu anda benden nefret ettiğini biliyorum ama Tayla’yı geri getireceğime söz veriyorum,” dedi bakışlarını yere indirerek.
“Senden nefret etseydim şimdiye ölmüş olurdun,” diye karşılık verdim.
Ayağa kalkıp son zamanlarda kaldığı odaya yöneldi. “Onu aramaya dışarı çıkıyorum,” dedi.
Verandaya çıktığımda güneşli güzel bir gün olduğunu fark ettim. Ama hiçbir değeri yoktu. Tek istediğim onu geri almaktı.
Neredeydi? Neden gitmişti? Korkmuş muydu? Yoksa ona zarar vereceğimizi mi düşünmüştü?
Onu geri getirip konuşmalıydım. Ona kızgın olmadığımızı ona anlatmalıydım.
Sahili gözlerimle taradığımda güneşli havayı değerlendiren birkaç kişi fark ettim. Daha ileride, Jess’in kaldığı kuzeninin evini gördüm.
Jess’in bir şeyler bildiğine emindim. Tayla’yı hiç sormadığına göre nerede olduğuyla ilgili bir şeyler biliyor olmalıydı. Sıkı dostların her zaman birbirinden haberi olurdu.
O noktaya odaklanarak tırabzanlara yaslanıp parmaklarımı ahşap yüzeyde tıkırdattım. Jess, Hayden’la konuşmayı reddetmiş, hatta bir daha evine gelirse polis çağırmakla tehdit etmişti.
Jess’in benim karanlık yüzümle tanışma vakti gelmiş olabilir miydi? Biraz gözdağı ve tehdide nasıl tepki vereceğini artık görmem gerekiyordu.
Sevdiğim kızı bulmanın anahtarı ondaysa, o anahtarı gidip alacaktım. Aramızda çirkinleşebilen tek kişi Hayden değildi!
Gökyüzüne bakınca akşama kadar beklemeye karar verdim.
Gider borusuna tırmanıp arka cebimden çakımı çıkararak pencereyi açtım. Parmaklarımı pencerenin altından geçirip pencereyi yukarı ittikten sonra odanın içine atladım.
Tayla’nın eski odası! Kuzeni Logan’la burada yaşarken burası onun odasıydı.
Çakımı tekrar cebime koyup yatağa yaklaşarak parmaklarımı başını koyduğu yastığın üzerinde gezdirdim. Yastığı yüzüme yaklaştırarak onun güzel kokusunu içime çekerken gözlerimi kapattım.
Onu gerçekten özlemiştim. İçimde bir sızı hissederken gözyaşlarımı bastırmaya çalıştım. Bir kadın için ağlamak huyum değildi.
Ama Tayla farklıydı. Yastık kılıfını çıkarıp katladıktan sonra kapüşonlumun cebine koydum.
Odaya şöyle bir baktığımda birkaç hafta önce yanımıza taşınırken her şeyini yanına aldığını fark ettim. O gün hayatımın en güzel günüydü!
Her zaman bizimleydi. Ve her zaman da olması gereken yer burasıydı.
Kapıyı temkinle açıp koridorda parmak uçlarımda ilerledim. Banyonun önünden geçtikten sonra başka bir kapıya rastladım.
Kapıyı sessizce açıp içeri baktım. Tahmin ettiğim gibi Jess çift kişilik yatağında mışıl mışıl uyuyordu.
Odaya girip kapıyı kilitledikten sonra silahımı çıkardım. Onu uyandıracak kadar şiddetli bir hareketle yatağın kenarına oturdum.
Jess irkilerek uyanınca karanlık odada gözlerini kısarak baktı. “Logan?” diye seslendi.
Sert bir fısıltıyla, Yanlış tahmin!” diye cevap verdim.
“Walker? Odamda ne işin var?”
Silahımı kaldırıp ucundaki susturucuyu işaret ettim. “Bunun ne olduğunu biliyor musun?” diye sordum.
Gözleri korkuyla büyürken başını iki yana sallayıp yorganı çenesine kadar çekti. “Susturucu. Silahın sesini bastırıyor,” diye açıkladım.
“Beni vurmayacaksın, değil mi, Walker?” diye sordu titreyen sesiyle.
Silahımı kaldırıp başının yan tarafından duvara sıkınca sıçradı. “Yok artık!” diye bağırdı.
“Iskaladım,” diye hırladım.
“Bunu neden yapıyorsun?” diye sordu hıçkırıklarının arasında.
Tekrar nişan aldığımda nefes alışverişi düzensizleşti. “Genelde ıskalamam ama bu aralar pek iyi değilim. Belki de hayatımda çok önemli bir eksik olduğu içindir.”
Gözyaşları akarken yatağın içinde bir top gibi kıvrıldı. Duvara bir el daha ateş ettiğimde paniklemeye başladı.
“Beni vurma, lütfen!” diye yalvardı.
“O nerede? Bildiğini biliyorum,” diye tısladım.
Gözlerini kaçırarak, “Bilmiyorum,” diye yalan söyledi.
Silahımı kaldırarak, “Bana yalan söyleme!” diye bağırdım.
“Onu annesine götürdüm ama hâlâ orada mı bilmiyorum!”
Silahımı indirerek gülümsedim. “O kadar da zor değilmiş, değil mi?”
Ben yataktan kalkarken alt dudağı titriyordu. “Ona zarar vermeyeceksin, değil mi?” diye sordu zar zor duyulan sesiyle.
“Ona neden zarar vereyim?” diye sordum.
“Olanlar yüzünden çok korkuyor,” diye cevapladı.
“Biliyorum. Onu korkacak bir şey olmadığına ikna etmeyi ve geri getirmeyi planlıyorum.”
Tam kapının kilidini açıp çıkacakken Jess, “Neden onu kendi hâline bırakmıyorsun?” diye fısıldadı.
“Çünkü o bize ait,” diye cevap verdim.
“Birinin öylece sahiplenemezsin!” diye karşı çıktı.
“İzle ve gör!”
Odasından çıkıp kapıyı arkamdan kapattım. Başka bir kapının açılmasıyla Logan’ın üzerime ışık tuttuğunu gördüm.
Elimdeki silahı görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Kılını kıpırdatmadı.
Sırıtarak merdivenlerden indikten sonra giriş kapısını açıp gecenin karanlığına dışarı çıktım. Kapıyı arkamdan kapatıp eve doğru yürümeye başladım.
Tayla Vinehall'da, annesinin evindeydi. Telefonumu çıkarıp Dominic’i aradım.
İkinci çalışta telefonu açtı. “Sana işim düştü,” dedim.
“Elbette. Ne oldu?”
“Tayla’nın annesinin evini gözetleyip Tayla’ya göz kulak olmanı istiyorum. Orada olduğundan emin olduktan sonra beni ara, konuşmak için oraya geleceğim,” diye talimat verdim.
“Onu bir iki gün izlememi ve sonra seni aramamı mı istiyorsun?”
“Sadece orada olduğunu teyit et, onca yolu boşuna tepmeyeyim. Onu geri getirmeyi planlıyorum.”
“Nereye gideceğim?”
“Vinewood. Goodman soyadına bak.”
Eve ulaştığımda telefonu kapatıp içeri girdim. Mutfakta Hayden’ı elindeki kanı lavaboda temizlerken buldum.