Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Darius'un İnadı: Rus Ruleti

Darius'un İnadı: Rus Ruleti

2. Bölüm

Penny

On dakika sonra Club Espresso Kafe’nin kapısından içeri girdim. Matthew ile Cece köşede oturmuş sohbet ediyordu. Cece sütlü kahvesini yudumlarken Matthew küçük bir kaşıkla kahvesini karıştırıyordu.

Ben etrafa bakınırken Cece yaklaşık yirmi saniye sonra beni fark edip kollarını iki yana açarak bana koştu. Uzun süredir görüşmemişiz gibi bana sıkıca sarıldı. Ben de onun sarılışına karşılık verirken Matthew’un bana oturduğu yerden sırıttığını gördüm. Onların sırıttığını görünce merakım daha da arttı.

Herhangi bir tehdit var mı diye kontrol etmek için telaşla etrafı taradıktan sonra derin bir nefes verdim. Bu bir alışkanlıktan ziyade bir içgüdüydü. Ama burası ödevleri hakkında konuşan ya da ödev yapan öğrencilerle doluydu. Ortalıkta kurt adam, lycan ya da başka bir yaratık yoktu. Artık Matthew’un telaşlı mesajına hiçbir kılıf bulamıyordum. Ne tehlikedelerdi ne de iki gün önce onları gördüğümden farklılardı.

Son dört yıldır Matthew ve Cece’yle büyümüştüm. Eşim olduğunu düşündüğüm insanla aramda yakın bir dostluk oluşmuştu. Nefes kesici seksilikteki lycan savaşçımdan başka hiçbir erkeğe herhangi bir his beslemiyordum. Matthew ile kız arkadaşı benim için çok değerliydi. İkisi de hayatımın büyük bir parçasıydı.

Arkadaşlarım hâlâ asıl doğamdan habersiz olsa da bu onlar için en iyisiydi. Benim dünyam insanlar için tehlikeliydi ve onların güvende olmasını istiyordum.

Masaya oturduğumuzda Cece, “Mezuniyetini tebrik ederim,” derken ben de Matthew’un yanağına bir öpücük kondurdun.

Matthew, “Evet, kurtulmana az kaldı, Penny,” diyerek bana dikdörtgen bir kutu uzattı. “Bu hediye bizden. Umarım beğenirsin.”

Gözlerim şaşkınlıktan fal taşı gibi açılırken kaşlarımı havaya kaldırdım. Onlardan hediye beklemiyordum. Titreyen parmaklarımla kutuyu açtığımda üzerinde sonsuzluk işareti bulunan ince gümüş bir bileklikle karşılaştım.

Dolan gözlerimi kırpıştırarak, “Muhteşem,” dedim. Hediyeleri beni hakikaten etkilemişti.

Matthew bilekliği takmama yardım ederken Cece heyecanla ellerini çırparak, “Bak, sana bayılacak demiştim,” dedi.

Mutlulukla sırıtarak, “Teşekkür ederim,” dedim. O sırada garson kız bana sütlü kahvemi getirdi. Matthew ben gelmeden önce sipariş vermiş olmalıydı. Artık beni çok iyi tanıyordu.

Cece bir anlığına Matthew’a bakarak, “Sana söylemek istediğimiz bir şey daha var,” diye lafa girdi. Matthew ona usulca gülümserken nazikçe elini tuttu. “Hayatlarımızla ilgili büyük bir değişim adımı atmak üzereyiz ve senin de bunun bir parçası olmanı istiyoruz.”

“Nasıl bir değişim?” Onlara dikkatle bakarken tek kaşımı kaldırdım. İkisi de oldukça mutlu görünüyordu. Cece yerinde duramıyordu ve Matthew heyecanını saklama konusunda berbattı.

Cece heyecanla, “Hamileyim!” diye açıkladı.

Ağzım açık kaldı. Bir anlığına ne diyeceğimi bilemedim. Saf bir şaşkınlıkla onlara baktıktan sonra mutlulukla ciyakladım.

Kafedeki herkes dönüp bana baktı. İnsanlar bana deliymişim gibi baksa da umurumda değildi. Ayağa fırlayıp Cece’ye nefesini kesecek kadar sıkı sarıldım.

Ona canını yakacak kadar sıkı sarılırken, “Tebrikler,” dedim. Ama sevincimin tarifi yoktu. “Senin adına çok sevindim.”

Cece boğuk sesiyle, “Teşekkür ederim,” dediğinde ona fazla sıkı sarıldığımı fark ettim. Heyecandan kontrolümü kaybetmiş olmalıydım.

“Seni de tebrik ederim, Matthew.” Onu da ayağa kaldırıp kocaman sarıldım. “Harika bir haber.”

Cece derin bir nefes vererek, “Biz de çok mutluyuz,” dedi. Mutluluktan gözlerinin içi parlıyordu. Matthew’u da bu kadar mutlu görmek çok güzeldi. Arkadaşlarımı hayatlarının yeni bir aşamasına geçtiğine şahitlik etmek harikaydı.

Matthew karısına göz kırparak, “Sana sormak istediğimiz bir şey var,” diye araya girdi. Cece hevesle başını sallayıp kolunu uzatarak elimi tuttu. Başka bir sürpriz açıklayacaklarını düşünerek bakışlarımı ikisinin arasında gezdirdim.

Lycanımın sevinçle ulumasına aldırmadan temkinli bir ifadeyle, “Tamam,” dedim. Juno da dostlarımız adına mutluydu. Tanışmamış olsalar da onları ailemizin bir parçası olarak görüyordu.

Matthew parlayan gözleriyle, “Çocuğumuzun vaftiz annesi olur musun?” diye sordu.

Nutkum tutuldu. Onlara şaşkınlıkla bakarken beynim soruya cevap vermeyi reddetti.

“Penny?” Cece elimi nazikçe sıkınca ani şaşkınlığımdan kurtuldum.

“Ben… Sanırım… Belki…” diye kekeledim. Hayatımda hiç kimse bana böyle büyük bir teklifle gelmemişti. Son dört yılda aramızdan su sızmamış olsa da bu kadarını beklemiyordum.

Ben lafı ağzımda gevelerken Cece elimi avuçlarının arasına aldı.

“Bunu istediğin kadar düşünebilirsin,” dese de ben vereceğim cevabı biliyordum.

“Olurum!” Yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı. “Sadece bir anlığına ne diyeceğimi bilemedim. Çocuğunuzun vaftiz annesi olmak benim için onurdur.”

Matthew rahat bir nefes alarak, “Teşekkür ederiz,” dedi. Sanırım tereddüt ederek onları korkutmuştum.

Sonraki bir saati bebekler, isimler ve alışveriş için en iyi yerler hakkında konuşarak geçirdik. Cece’ye bana ne zaman ihtiyacı olursa ona eşlik edeceğime söz verdim. Ya da Matthew işten zaman bulamadığı durumlarda. Kendini öğrencilerine adamış olsa da onun için ailesi her şeyden önce gelirdi.

Kafeden çıkıp yakın zamanda buluşmak için sözleştikten sonra dağıldık. Onlar adına neşeli ve mutluluk doluydum. Bu müthiş haberi eşimle paylaşmak için sabırsızlanıyordum.

Eve gittiğimde Darius yatak odamızdaki koltukta oturuyordu. Onu görünce bir iç çektim. Tişört giymemişti. Geniş omuzları ve sert göğüs kasları ortadaydı. Dağınık sarı saçları göz göze geldiğimizde aşkla parlayan mavi gözlerine dökülmüştü.

Sırt çantamı masanın yanına koyup kucağına oturarak onun baş döndürücü kokusunu içime çektim. O telefonla konuşurken kokusuna odaklanınca tahrik oldum. Rusça konuştuğu için pek bir şey anlayamasam da işle ilgili bir konuşma olduğunu biliyordum.

Komutan Rykov, Prens Caspian’ın güvenlik ekibinden sorumluydu. Her şeyin kusursuz olmasını ve adamlarının aldığı nefesi bile rapor etmesini istiyordu. Aksi takdirde tatmin olmazdı.

Telefon görüşmesini bitirip telefonu masaya koyarak, “Günün nasıldı, Malyshka?” diye sordu. Beni kollarıyla sarıp burnunu boynumun kıvrımına gömerek derin nefesler aldı.

“Sürprizlerle dolu,” diye cevap verdim gülümseyerek. “Cece hamile! İnanabiliyor musun? Ve benden bebeklerinin vaftiz annesi olmamı istediler!”

Darius parlayan gözleriyle kocaman gülümserken yüzümü ellerinin arasına aldı.

“Onlar ve senin adına çok mutlu oldum, Malyshka,” diye fısıldayıp sözlerini şefkatli bir öpücükle mühürledi. “O bebek dünyanın en mutlu bebeği olacak.”

Sözlerine kıkırdayıp ona sarılarak dudaklarına uzunca yapıştım. Nefes nefese kaldığımızda birbirimizden ayrılıp sevgi dolu gözlerle bakıştık.

Derin düşüncelere dalmış gibi görünen Darius sırtımı okşarken ben de düşüncelere daldım. Tombul, açık mavi gözlü ve sarışın sevimli bir erkek ya da kız çocuğuna sahip olmanın hayali bile yüreğimi kabartmaya yetti.

Darius’la çocuğumuzu hayal ederken göğsümde beliren yabancı his oldukça yoğundu. Sahiplenici ve güvenlik takıntılı Darius bir çocuk istiyor mu bilmiyordum. Nihayetinde ailesiyle ilişkisi ortadaydı. Eğer travması çok derinse çocuk sahibi olmak istemeyebilirdi.

Anneliği tadamama ihtimalini düşününce kalbim tekledi. Bilinçaltımda hep kahkaha, neşe ve mutluluk dolu bir evde çocuk büyütmek istemiştim. Ama Darius da bunu istiyor muydu?

Ona hemen sorabilirdim ama cevabından korkuyordum. Sert bir cevapla umutlarımın yıkılmasını istemiyordum. Bunun yerine duygularımı şimdilik kendime saklamalıydım.

Kaşlarımı oynatarak neşeyle, “Antrenman için vaktin var mı?” diye sordum.

“Senin için her zaman vaktim var, Malyshka.”

Darius belime sarılarak zahmetsizce ayağa kalktı. Beni bir öpücükle yere indirdikten sonra ikimiz de spor kıyafetlerimizi giyindik.

Spor odası boştu. Arkadaşlarımız henüz dönmediği için burası bize aitti. Kaslarımı esnetip başlayabilmemiz için Darius’un ısınmasının bitmesini bekledim.

Başta bana yumuşak davrandı. Öğrenmem için bazı yeni hareketler gösterdi. Ben hareketlerde mükemmelleşene kadar pratik yapmaya devam ettik.

Harika bir öğretmen olsa da aynı zamanda dikkat dağıtıcıydı. Tişörtünü ne zaman çıkarsa odağım dağılıyordu. Sağlam kasları, şekilli gövdesi ve devasa pazıları büyüleyiciydi. Onları ellememek için kendime zar zor hâkim oluyordum.

Darius’a tek bakışımla hormonlarım harekete geçiyor ve konsantrasyonum bozuluyordu. Beni birden hareketsiz hâle getirince zayıf tutuşundan kurtulma çabalarıma kıkırdadı.

“Kollarıma daha fazla dikkat etmelisin, Malyshka,” diye öğüt verince gözlerimi devirdim. Gözüm enfes kollarından başka bir şey görmüyordu. Tam da bu yüzden beni yakalayabilmişti.

Dokunuşunun üzerimdeki etkisinden habersiz, “Daha sağlam bir duruş için merkezini güçlendirmelisin,” diye devam etti. Ya da ne yaptığını gayet iyi biliyor ve bana eziyet etmekten keyif alıyordu.

“Bacaklarını kullan,” dediğinde onu dinleyip ayağına bastım. Kahkahayla karışık homurdanarak bana sarıldı.

“Kötü bir fikir, Malyshka,” diye uyardı.

“Öyle mi?” diye meydan okuyarak tekrar ayağına basmaya çalışsam da başaramadım.

Darius beni yere serdi. Vücudunun ağırlığını üzerime verdi. Güçlü lycan savaşçısı eşime karşı hiç şansım olmadığını bilsem de onunla dövüşmeye bayılıyordum.

Continue to the next chapter of Darius'un İnadı: Rus Ruleti

Discover Galatea

BaşıboşDağyarı SürüsüReed'in Seks AkademisiYıldızlararası Esaret 2: TutulmaEşimin Tutsağıyım: Sonsuz İhtiras

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi