Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Lycan'ın Minik Cadısı

Lycan'ın Minik Cadısı

1. Bölüm

EMILY

GÜNÜMÜZ

Bugünün büyük gün olduğunu hissedebiliyordum. Havada farklı bir elektrik, bir heyecan çatırtısı ve bir beklenti hissi vardı.

Bu sabah sanki bir rüyadan uyanmıştım. Gözlerimi açtığımda geçen zamanın farkına varmıştım.

Ve bunu gelecek güzelliklerin bir işareti olarak görmeyi seçmiştim.

Zeke beni reddettikten sonra sürüde kalamamıştım. Orada olmak canımı yakıyordu.

İyileşmek için güvenli bir alana ihtiyacım vardı. Ve Üstat Büyücü Cheryl Teyzem, zamanı geldiğinde Üstat Büyücü olarak görevi devralmaya hazır olabilmem için onunla zaman geçirmemi, onun gözetimiyle güçlerimi eğitmemi ve geliştirmemi istemişti.

Bu kafamı dağıtmak için reddedemeyeceğim kadar iyi bir fırsattı.

Leylak Malikânesi’nde teyzem ve oğlu Theodore’la yaşamak ve eğitim almak tam da ihtiyacım olan şeydi. Böylece aklımı Zeke’ten uzaklaştırıp yeteneklerime odaklanabilecektim.

Beş yaşına basıp güçlerimin farkına vardığımda bu yalnızca beni değil, ailemi de etkilemişti. Annem, büyükannem ve büyükbabam ben büyüdükçe güçlerimi kontrol etmeme yardım etse de kısa bir sürede boynuz kulağı geçmişti.

Cheryl Teyze’nin beni vârisi olarak seçmesi ailemiz adına bir sürpriz olmasa da diğer doğaüstü varlıkların bu habere şok olduğu kesindi.

Cheryl Teyze’yle üç yıl yaşayıp onun çatısı altında çalıştıktan, büyü tarihi ve büyülerle ilgili kitaplarını okuduktan sonra doğru seçimi yaptığını anlamıştım. Büyümün daha güçlü ve daha odaklı olduğunu iliklerimde hissedebiliyordum.

Koca üç yıl boyunca sayamayacağım kadar çok~ meditasyon yapmıştım.

Cheryl Teyze dingin bir zihne sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmıştı. Duygulardaki karışıklığın güçlere de doğrudan yansıyacağını söylemişti. Bu yüzden meditasyon yoluyla hem güçlerimi hem de duygularımı kontrol altında tutuyordum.

Yine de bu “meditasyon seansları” sırasında sayısız kez uyuyakaldığımı itiraf etmeliydim.

Cheryl Teyze’nin görkemli merdivenleri, kristal avizeleri, mor döşemeyle kaplı duvarları ve gizli kapılardan sessizce odalara girip çıkan hizmetçileriyle Leylak Malikânesi’ne yerleştikten kısa bir süre sonra her şey fazla gelmeye başlamıştı.

Gelen ziyaretçilerin niyetini algılamak ve düşmanları dışarıda tutmak için yapılmış büyülü bariyerin benim geçişime izin vermesini sorgulamaya başlamıştım. Bunun aptalca olduğunu biliyordum ama herkes benim kadar şanslı değildi. Birçok kişi eşi tarafından reddedildiğinde evlatlıktan da reddedilirdi.

Ama sonra Theo bebeksi yakışıklılığıyla bana sarılıp beni kız kardeşi olarak gördüğünü ve gücüme tam potansiyelimle kavuşmamı istediğini söylemişti.

Bu beni anında cesaretlendirmemiş olsa da benim için bir başlangıçtı.

Ama bugün benimle ilgili değildi. Bugün Avcı Kabul Töreni günüydü. Doğaüstü topluluk liderlerinin ve kadimlerinin yeni Avcıları kabul ettikleri geceydi. Her ırktan lider yeni öğrencileri kutlamak için baloya katılırdı. Bu, öğrencilerin liderlerinin onayını aldığını gösterirdi.

Bir ay önce, Theo’nun önümüzdeki birkaç yılını insanlar ve doğaüstü dünyalar arasında uzun süredir korunan barışı muhafaza etmekle görevli seçkin bir azınlıktan biri olan Avcıların eğitimini alacağı için akademideki yurt odasına taşınmasına yardım etmiştim.

Bu eğitime kabul edilmesi kolay olmamıştı. Sadece değerlendirmeye alınmak için birçok yazılı ve fiziksel testi geçmesi gerekmişti.

Theo kabul mektubunu aldığında Leylak Malikânesi’nde bayram havası esmişti.

Akşam için hazırlanırken Theo’nun yurda taşındığı günü düşünüyordum. O günle ilgili aklımdan çıkaramadığım bir şey vardı.

Yurda adım attığım anda çok güzel bir duyguya kapılmıştım. Soğuk kış gecesinde sıcak çikolata içiyormuş gibi bir histi.

Beni sarmalayan, rahatlatıcı bir histi.

Theo’nun odasına doğru attığım her adımda daha da yoğunlaşmıştı. Sonra birden kaybolmuştu.

Bu hissi rüyalarımda görüyordum ama ona tam anlamıyla ulaşamıyordum.

Kendimi toplamak için başımı iki yana sallayıp aynada son bir kez kendime baktım. Derin yakalı yeşim rengi saten elbisem üzerime cuk oturmuştu. Pembe dudak parlatıcımı sürdükten sonra girişteki teyzemin yanına gittim.

Cheryl Teyze de zümrüt yeşili elbisesi ve boynundaki altın zincire astığı alyansıyla muhteşem görünüyordu.

Güç ve otorite saçan teyzem oğlunun artık bir avcı olmak üzere eğitim alacağından açıkça gurur duyuyordu.

Elimi sıkıca tutup bizi üniversiteye ışınladı.

Balo salonuna ulaştığımızda ayaklarım kendiliğinden sağa döndü. Koridora baksam da bir şey göremedim. Ama havadaki çikolatası beni kendine çekiyordu.

Tam bir adım atacakken Cheryl Teyze koluma dokunup dikkatimi çekerek balo salonunun diğer tarafını işaret etti.

Gözlerimle masaları taradığımda Theo’yla ailemi hemen gördüm. Hızla onlara koşarken parlak fayanslardan topuk sesleri yükseldi.

Annem beni görür görmez yerinden fırladı. Kollarını açıp bana koşarken, “Bebeğim!” diye seslendi.

“Anne!”

Kollarımı açıp ona kocaman sarıldım. Beni sıkıca kavradı. Onu görmeyeli bu kadar uzun zaman olmuşken geri çekilmek istemiyordum.

“Seni çok özledim anne,” diye fısıldadım.

“Ben de seni özledim canım,” diye cevap verdi.

Biri omzuma dokunana kadar öylece kaldık. Üvey babam Ian’ı görünce annemi bıraktım. Hemen onun boynuna atlayıp ona bir dakika boyunca sarıldım.

“Seni gördüğüme sevindim, Ian,” dedim gülümseyerek.

“Kızımı çalma, Ian,” diye bağırdı annem, beni tekrar kollarına çekerek.

Ian kıkırdayıp ellerini sahte bir teslimiyetle kaldırdı. “Pekâlâ aşkım.”

“Anne,” diye homurdandım, annem beni daha sıkı sararken. “Nefes alamıyorum.”

Annem beni gönülsüzce bıraktı. “Özür dilerim canım. Seni görmeyeli çok uzun zaman oldu. Sohbet edebilmek için sakin bir yere geçelim mi?”

Başımı onaylarcasına sallayıp annemle üst kata çıktım. Üst katta daha az insan olması bize istediğimiz sakinliği ve mahremiyeti sağlayacaktı.

Balkona çıktığımız anda muhteşem manzara karşısında nefesim kesildi. Çiçek bahçesi irili ufaklı peri ışıklarıyla aydınlatılmıştı. Çitlerin üzerindeki ışıklar yağmur damlalarına benziyordu.

Akşam serinliğinin tadını çıkararak derin bir nefes aldım.

“Ee, anlat bakalım,” diye lafa girdi annem yanıma durarak. “Nasılsın tatlım?”

“İyiyim anne,” dedim gülümseyerek. “Çok ilerleme kaydettim.”

“Gerçekten mi? Hepsini dinlemek istiyorum.”

Anneme her şeyi anlatmaya başladım. Eğitimimden Theo’nun yurda taşınmasına yardım etmeye kadar. Kısa bir esten sonra Theo’ya taşınmasında yardım ederken hissettiğim garip duyguyu ve o zamandan beri gördüğüm rüyaları anlattım.

Ve son zamanlardaki çikolataya düşkünlüğümden bahsettim. Kek, dondurma ve şekerleme gibi çikolata içeren her şeye deli olduğumu ve bir türlü doyamadığımı anlattım.

Annem kocaman bir gülümsemeyle ellerimi tuttu.

“İkinci şans eşini bulmuşsun tatlım.”

Anlamadığım için başımı salladım. “Neyimi?” diye sordum.

“İkinci şans eşini. Kurt adamlar ve lycanlardan başka ırkların ikinci şans eşini bulması nadir görülür ama belli ki sen kendininkini bulmuşsun. Çikolata tüm keyfi gıdaların kralıdır,” diye açıkladı. “Bu yüzden canın sürekli çikolata istiyor.”

Ellerimi sıktı. “Tıpkı annene çekmişsin.”

Kafam karıştı. İkinci şans eşi mi? ~Bunu ilk defa duyuyordum.

“Bekle,” dedim. “Tıpkı sana mı çekmişim?”

Güldü. “Ben Ian’ın ikinci şans eşiyim. İlk eşi çiftleşmelerinden kısa bir süre sonra vefat etmiş. Ian da acıdan kendini Avcılar Topluluğu’na adamış. Kalbinin bir daha asla dolmayacağını düşünerek hayatını bu davaya vermiş.”

“Sonra baban öldükten sonra seninle sürü bölgesine taşındığımızda Ian beni hissetmiş. Ve o zamanlar canı inanılmaz çikolata çekmiş. Ian’la tanıştığımız günü hatırlıyor musun?”

Başımı iki yana salladım. On yaşındaydım ve annem için önemli bir gün olduğunu biliyordum ama o güne dair hiçbir şey hatırlamıyordum.

“Sen çocuklarla oyun oynarken içimi garip bir his kapladı. Tam da olmam gereken yerdeymişim gibi bir sakinlik hissi. Kafamı kaldırdığımda Ian’ın parkın diğer ucundan bana baktığını gördüm. Gözlerimi ondan alamadım.”

“Kurt adam olduğu için onun ikinci şans eşi olduğumu hemen anladı. Ama benim bunun doğru olduğuna inanmam biraz daha zaman aldı.”

“Bunu bana neden daha önce söylemedin?” diye sordum.

Omuz silkti. “Küçüktün. Ve üzerinden epey zaman geçti. Ayrıca benim onun ilk eşi ya da ikinci şans eşi olmam önemli değildi, sadece onunla beraber olmamız önemliydi.”

Ellerimi bir daha sıktı. “Ve şimdi sen de ikinci şans eşini buldun.”

Suratım düştü. Kendimi ikinci şans eşime verirsem ne olacaktı? Zeke’in reddedişinde yaşadığım acıyı tekrar yaşamak istemiyordum. Bunu ikinci kez atlatabilir miyim bilmiyordum.

“Emily,” dedi annem, düşüncelerimi bölerek.

“Ya o da Zeke gibiyse?” diye mırıldandım. “Ya cadılardan nefret ediyorsa ve beni reddederse? Bu dayanılmaz bir acıydı. Bunu düşmanımın bile yaşamasını istemem. Yüreğim paramparça oldu. İyileşmem çok zaman aldı.”

Ellerimi çekip kollarımı göğsümde kavuşturdum. “Kalbimi nasıl bir daha başkasına açabilirim? Belki de kokumu maskelemek için bir büyü falan yapmalıyım.”

Öne eğilip yanağımdaki bir damla gözyaşını sildi. “Zeke’in seni kırdığını biliyorum. İyileşmek her zaman zaman alır. Ama bunun seni sevmekten alıkoymasına müsaade edemezsin. Yeni eşin seni her şeyinle kabul ederse bir şansı da hak ediyor demektir. Onu hemen kabul etmek zorunda değilsin ama ona bir şans vermekten zarar gelmez.”

“Aptalca olduğunu biliyorum ama Zeke’in gözlerine baktığımda onunla bir gelecek gördüğümü sanmıştım. Mutluluk. Evlilik. Çoluk çocuk… Onunla bunlara hazırdım. Ve onun da hazır olduğunu düşünüyordum. Ama şimdi… Onca kalp kırıklığından sonra…”

Daha fazla gözyaşı dökmemek için gözlerimin kenarlarını sildim. Makyajımla çok uğraşmıştım, bu yüzden Zeke yüzünden makyajımı mahvetmek istemiyordum.

Derin bir nefes aldım. Annem haklıydı. Yeniden sevmeye açık olmalıydım.

Başımı salladım. “Zeke’in yaptıklarından sonra ikinci şans eşimi sevebilecek miyim bilmiyorum ama ona bir şans vereceğim.” Sırıttım. “Adı üstünde ikinci şansım.”

Annem bana sarıldı. “Benim cesur kızım,” dedi gözyaşlarını tutamayarak.

Ben de ona sarıldım. “Makyajın bozulacak anne.”

“Sana değer.”

İç çektim. Annem beni rahatlatma konusunda her zaman iyiydi.

Birkaç dakika daha sarıldıktan sonra birlikte balo salonuna döndük. Masamıza ilerlerken aynı hisse tekrar kapıldım.

Bu sıcaklık… Burada mıydı?

Sızlandım. Canım yine çikolata çekiyordu.

“Sen geç, ben gidip yiyecek bir şeyler alacağım anne,” diyerek tatlı masasına yöneldim.

Çikolatalı pastayı görünce ağzım sulandı.

Hemen bir dilim ve bir çatal aldım. Hevesle dudaklarımı yalayarak dilimden bir parça kestim.

Çikolataya kavuşmak için ağzımı açtığım anda durduruldum.

Biri büyük eliyle elimi tutup çatalımı benden uzaklaştırdı.

Çatalı takip ettiğimde pastamın bir başkasının ağzında kaybolduğunu gördüm.

Dudaklarını çatalıma sararak pastamı yedi. Çatalı yavaşça ağzından çıkarıp dudaklarını yaladı.

“O benim pastamdı!” diye ciyakladım.

Böyle bir anda pastamın peşine düştüğüm için kendi kendime kızdım.

Pasta hırsızı bu çıkışıma kıkırdadı.

Bir saniye.

Etraf neden bu kadar sessizdi?
Göz ucuyla herkesin bana baktığını fark ettim. Neden bana bakıyorlardı?

Biri boğazını temizleyince bakışlarımı pasta hırsızına çevirdim.

Onu görebilmek için başımı çok yukarı kaldırmam gerekti. Boyu bir seksenden uzun olmalıydı. Yemyeşil gözleri, simsiyah saçları, pembe dudakları, kirli sakalı ve belirgin çene hattı. Gözlerine baktığım anda içlerinde kaybolduğumu hissettim.

Hareket edemedim. Tek istediğim bütün gün o gözlerin içine bakmaktı.

Ama o anın büyüsü kısa bir an içinde tek bir kelimeyle bozuldu.

“Sevgilim.”

Continue to the next chapter of Lycan'ın Minik Cadısı

Discover Galatea

DavetGizli KurtAnlaşmalı EvlilikCevherin ÖcüÜzerimizdeki Gözler

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi