Daha Önce Tanıştık Mı?  - Kitap kapağı

Daha Önce Tanıştık Mı?

Wendy Gamelkoorn

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Özet

Yedi yıl önce, Alex ve Edward bir hastane odasında unutulmaz bir bağ kurdular. Şimdi, kader onları yeniden bir araya getiriyor, ancak bu sefer bahis daha yüksek, duygular daha derin ve koşullar daha şaşırtıcı. Alex, özverili bir hemşire ve anne olarak rolünü dengelerken, kendini bir zamanlar sırlarını paylaştığı ve onu canlı bir şekilde hatırlayan adamla yüz yüze bulur. Hiç sönmemiş bir kıvılcımı yeniden alevlendirebilecekler mi? Yoksa geçen yıllar onları ayrı mı tutacak?

Fazla göster

19 Bölüm

Bölüm 1

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 2

Bölüm 3

Bölüm 3

Bölüm 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

YEDİ YIL ÖNCE

ALEX

Nöbet tuttuğum bölüme gitmek için uzun koridorda asansöre doğru ilerliyordum. İstemsizce başımı yağmur damlalarıyla kaplı pencerelere çevirdim. Koridora gün ışığı girmesini istiyordum ama saat çoktan 22.30 olmuştu. Dışarıdaki karanlık içimdeki duygulara ayna tutuyordu sanki.

Yarın gece nöbetinden hemen sonra onkoloğumla randevum vardı. Bir yılı aşkın süredir diken üstündeydim. Doktorum göğsümdeki tümörü tamamen çıkardığına emin olsa da ben yanılmasından korkuyordum. Elimden bir tek, yeni bir kanserli hücre bulmamasını dilemek geliyordu.

Neyse ki asansör boştu da hemen başımdaki eşarbı düzelttim. Saçlarım yeniden uzamaya başlamıştı ama hâlâ diken diken duran küçük saçlarla ve ilaçlardan şişmiş yüzümle barışamamıştım.

Parlak metal duvarda kendimi gördüğümde iç geçirdim. Hiçbir zaman afet gibi bir kadın değildim ama şimdi ciddi anlamda çirkin olduğumu düşünüyordum. Tedaviden dolayı yüzüm şişti ve ne kadar makyaj yaparsam yapayım gözaltı torbalarımı ya da cildimin solgunluğunu kapatamıyordum.

Çın.

Asansör sonunda benim katımda durdu. Kapılar yavaşça açıldığında asansörden indim. İlk başta etraftan çıt çıkmıyordu ama sonra uzaktan iş arkadaşlarımın seslerini duydum, muhtemelen yapacaklarını toparlayıp son kez çay molası veriyorlardı.

Hemşire odasına doğru yürürken burnuma tuhaf bir koku çalındı. Hastane kokularına alışkındım ama bu koku çok tanıdık olduğu için sinirim tepeme çıktı. Böyle bir şeye nasıl cüret ederler?

Kokunun geldiği odaya doğru hızla yürüdüm ve kapıyı öyle sert ittim ki gürültüyle duvara çarptı.

Pencere kenarında sigara tüttüren iriyarı adam, şaşkınlıkla bana bakıyordu.

Birinin hastane kurallarını hiçe saymasına şok olmuştum zaten ama görünüşü de afallamama neden oldu. Pencerenin orada oturan adam uzun boylu ve cüsseliydi. Açık mavi gözleri ve yer yer beyazlamış dağınık, kumral saçları ona sert bir hava veriyordu. Biraz uzun beyaz sakalı ise motorcu imajını tamamlıyordu.

“Bir sorun mu var?” diye sordu derin bir sesle. Kafasının karıştığı yüzünden belliydi, beni tepeden tırnağa süzüyordu.

Sesi beni kendime getirdi.

“Dalga mı geçiyorsun sen be? Hangi aklı başında insan hastanede sigara içer?” diye çıkıştım.

Adamın benden çok daha uzun olduğunun farkındaydım ama umurumda değildi. Yanına gidip sigarayı elinden kaptım ve lavaboda söndürdüm.

Ardından öfkeli bi ifadeyle ona dönerek, “Burada bir daha o zıkkımı içersen güvenliği çağırıp seni dışarı attırırım. Anlaşıldı mı?” dedim.

Adamın yüzündeki şaşkınlık yerini öfkeye bıraktı.

Yavaşça ayağa kalktığında kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Herif ayı gibiydi! Ama geri adım atmadan dik dik bakmaya devam ettim.

İriyarı ve dövmeli olabilirdi ama bu kuralları çiğneyebileceği anlamına gelmiyordu, özellikle de bu katta. Burada farklı evrelerde kanseri olan insanlar vardı, bazıları belki de son günlerini yaşıyordu. O yüzden ne kadar iri olduğu umurumda değildi, herkes gibi kurallara uymak zorundaydı.

“Sen kendini ne sanıyorsun? Ben senin alışık olduğun o uysal hastalara benzemem!” diye bağırdı. Yüksek sesi beni korkutmadı, aksine daha çok sinirlenmeme neden oldu. “Canım sigara içmek isterse içerim! Zaten şimdiki hâlimden daha beter olacak değilim. Bir daha sigaramı elimden almaya kalkarsan…”

İşte şimdi gerçekten kan beynime sıçramıştı.

Ona iyice yaklaşarak, “Yoksa ne olur?” diye sordum alçak, öfkeli bir sesle.

Başını eğdiğinde neredeyse burun buruna geldik. “Kadınsın diye bir şey yapmayacağımı sanma hanımefendi. Vücudunun sana ihanet etmesinin nasıl bir şey olduğu hakkında zerre kadar fikrin yok. Sen burada beyaz önlüğünle caka satıp anlıyormuş gibi yapıyor ve bizim için ne kadar üzüldüğünü söyleyip duruyorsun. Ama hiçbir fikrin yok hanımefendi. Bu lanet hastalığın nasıl bir şey olduğu hakkında hiçbir halt bilmiyorsun!” diye bağırdı öfkeyle. Vahşi gözlerinde bir nebze de olsa korku vardı.

Hem korkudan hem de öfkeden titreyen elimi başıma götürüp eşarbımı çıkardım.

Yeni yeni uzayan saçlarımı görünce gözleri fal taşı gibi açıldı ve bir adım geri çekildi.

“Bir dahaki sefere böyle saçma sapan bir varsayım yapmadan önce iki kere düşünün.” Gözlerim doldu ve dev adamı kenara itip kapıya doğru yürüdüm.

Son kez dönüp adama baktım. “Söylediğimde ciddiydim. Bu hastanede bir daha sigara içersen seni dışarı attırırım.” Bir hışım dışarı çıktığımda neredeyse odanın köşesinde duran iş arkadaşlarım Chantal ve Kim’e çarpıyordum.

Bir şey söylemek istedim ama boğazım düğümlenmişti. Hızla soyunma odasına yürürken yanaklarımdan bir damla yaş süzüldü. Of! Neden bu kadar duygusalım ya?

Çantamı dolabıma koyarken arkamdan kapının açıldığını duydum.

“İyi misin?” Chantal peşimden gelmişti ama iyi niyetli olduğunu bilsem de konuşmak istemiyordum. Bu yüzden yüzüne bakmadan çantamı karıştırıyormuş gibi yaptım.

“Evet, iyiyim. Sadece o pisliğin yasak olduğunu bile bile sigara içmesine sinirlendim. Kuralların kendilerine işlemediğini sanan insanlara tahammülüm yok.” Aşağı baktığımda ellerimin hâlâ titrediğini gördüm. Bir an için Chantal’ın varlığını unuttum resmen. Sonra birden omzumda bir el hissettim.

“Yarın sonuçlarını alacaksın, değil mi?” diye sordu, omzumu nazikçe sıkarak.

Ve bu sözlerle birlikte gözlerimden yaşlar boşandı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok