İşaretli Eş - Kitap kapağı

İşaretli Eş

Gemma Rue

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Özet

Kadın: İki şeyden, aşktan ve kurtlardan, korkan bir insan.

Erkek: Alfaların da nazik olabileceğini kanıtlamaya kararlı bir kurt.

Kötü eşinden kaçan Maisie'nin tek istediği normal bir insan hayatı. Bunu elde etmek için her şeyi feda etmeye hazır... Yoksa öyle değil mi? İyi kalpli bir ikinci şans eşiyle tanıştığında, aşkın risk almaya değip değmeyeceğine karar vermesi gerekiyor. Maisie, sırlarından kaçıp sevmeyi yeniden öğrenebilecek mi?

Fazla göster

50 Bölüm

Kaçış

MAISIE

Yağmur ön cama şiddetle vuruyor, yolu görmemi zorlaştırıyordu. Şeritler arasındaki beyaz çizgiyi seçebilmek için gözlerimi kıstım.

Bu gerçekten de bir yol muydu? Öyle olmalıydı.

Öne eğilip dikkat kesildim. Yağmurun sesi kulakları sağır eder gibiydi. Silecekler var gücüyle çalışıyordu ama yine de önümü net olarak göremiyordum.

Belli belirsiz bir beyazlık gördüm. Yol çizgilerinden biri olmalıydı. Tam üzerindeydim. Şeridime dönmek için direksiyonu hızla çevirdim, lastikler kayarken tiz bir ses çıktı.

İçim içime sığmıyordu. Yavaşlamalıydım. Bu fırtına tehlikeliydi. Yoldan çıkabilirdim. Ama uzaktan gelen ulumayı duyduğum an gaz pedalına daha sert bastım.

Kurtlar bir araba kadar hızlı koşabilir miydi? Yağmur o kadar gürültülüydü ki başka hiçbir şey duyamıyordum.

Yeterince uzaklaşmış mıydım? Artık özgür müydüm?

Uzaklaştıkça kendimi daha kötü hissediyordum. Midem bulanıyor, nefes almakta zorlanıyordum. Geri dönersem acının hemen geçeceğini biliyordum. Ama yapamazdım. Asla geri dönemezdim.

Boynumdan keskin bir acı geçti. Direksiyonu bırakıp acıyan yere, boynumun sol tarafındaki kırmızı yaraya dokundum.

Bunu durdurmak için ne yapabilirdim? Dokunmak sanki acıyı daha dayanılmaz kılıyordu.

Yine de dayanmam lazımdı. Başka çarem yoktu.

Görüşüm bulanıklaşıyordu. Hâlâ ıslak bir yolda çok hızlı gittiğimi bilsem de artık neredeyse hiçbir şey göremiyordum. Direksiyon başında bayılmamayı umuyordum.

Beni kovalayanlarla arayı açmak adına gaz pedalına bir kez daha asıldım. Araba sola kaymaya başladı ama yol sağa devam ediyordu.

Direksiyonu çevirip yoldan çıkmamak için uğraştım ama biraz fazla sert müdahale etmiş olmalıydım. Araba takla atmaya başladı.

Kulakları sağır eden metal kırılma sesleri duyulmaya başladı. Hava yastığı göğsüme sertçe çarptığında nefesimi kesti. Dikkatimi bir an da olsa acıdan uzaklaştırmıştı.

En azından araba kazasıyla ölecektim, beni o öldüremeyecekti.

***

Gözlerimi açtım ama parlak ışıkla bir anda tekrar kapatmak zorunda kaldım. Kolumu yüzüme siper ettim. Oda gözlerimi alacak denli parlaktı.

Yavaşça gözlerimi tekrar açtım. Işık bembeyaz duvarlardan yansıyordu. Oda dezenfektan kokuyordu.

Neredeydim?

Beyazlar içindeki neşeli bir kadın, “Merhaba,” dedi. Elinde bir dosyayla yanıma yaklaştı. “Nihayet uyandın! Nasıl hissediyorsun?”

Cevap vermeye çalıştım ama boğazım yanıyor, midem bulanıyordu. Bu yüzden konuşmak zordu. Ayrıca başım da zonkluyordu.

Bunların hiçbirinin bana yardımı dokunmayacaktı. Bu yüzden, “İyiyim galiba. Neredeyim?” diyerek yalan söyledim.

“Tennessee Townsend'da, hastanedesin canım. Merak etme iyi olacaksın. Kazayı hatırlıyor musun?” Etrafımdaki aletleri ayarlar gibi görünürken kahverengi gözlerinde endişeyle bana bakıyordu.

Kaza mıydı? Bunların hepsi bir kâbus muydu? Kurtlar var mıydı? O da mı kâbusun bir parçasıydı?

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Yavaş yavaş hatırlamaya başladım. “Biraz,” dedim. “Bir fırtına vardı.”

“Güzel. Her şeyi hatırlamak biraz zaman alabilir. Adın ne canım? Arayabileceğimiz biri var mı?”

“Maisie. Şey, hayır, benim...” Ailem hakkında düşünürken sözüm yarım kaldı.

Onları bu işe bulaştıramazdım. Onları güvende tutmalıydım. Şimdilik ondan kaçmayı başarmış olsam bile, asla tedbiri elden bırakamazdım. Bir daha eve dönemezdim.

“Sorun değil. Sana iyi bakacağız. Artık bizim ailemizin bir parçasısın. Neyse, doktora ve diğerlerine uyandığını söyleyeceğim.” Elime nazikçe dokunup odadan çıktı. Her yer ne kadar da temizdi?

O gittikten sonra oda sessizleşti. Gerçekten bir araba kazası mı geçirdim? Son birkaç haftada başıma gelen tüm korkutucu, tuhaf şeylerden sonra, bir araba kazası kulağa oldukça sıradan geliyordu.

Şiddetli bir acıyla olanları hatırlayıp elimi boynuma götürdüm. Bandajlar ısırığı örtüyordu. Onun bıraktığı izi...

Annem, okul veya iş konusunda endişelendiğimde ne derdi? “Derin bir nefes al, sakin ol, Maisie.”

Derin bir nefes aldım, tuttum, sonra yavaşça bıraktım.

Acı devam ediyordu. Derken kafamda tuhaf bir his belirdi. Düşüncelerimde bir fısıltı gibiydi. Bu o ~olmalıydı. Nereye kaçtığımı öğrenmeye çalışıyordu. Peşimi bırakmayacaktı.~

Kalbim çarpmaya başladı. Zihnimi korumalı ve onu dışarı itmeliydim.

“Sakin ol, Maisie,” diye tekrar tekrar kendime telkinde bulundum.

Kapı açıldı, üç kişi küçük hastane odasına girdi.

Gri saçları olan yaşlıca bir kadın yatağımın yanındaki sandalyeye otururken, “Merhaba, Maisie. Ben Doktor Everett. Kendini nasıl hissediyorsun?” diye sordu.

Arkasındaki iki sessiz adama bakmamaya çalışarak başımı salladım. Beni izlediklerini bilmek tüylerimin ürpermesine neden oluyordu. Son derece iri ve güçlü görünüyorlardı. Fısıltıyla, “İyiyim,” diye cevap verdim.

Nabzımı kontrol ederken doktor, “Bunu duymak güzel. Büyük bir kazaydı. Bazı kırıkların ve kesiklerin var. Yaraların acıyor mu?” diye sordu.

Uyandığımdan beri ilk kez vücudumun durumunu düşündüm. Sol kolumda bir bandaj ve göğsümün etrafında sıkı bir başka bandaj vardı. Serbest kolumda ve elimde sıyrıklar vardı. Her yerim sızlıyordu.

“İyiyim. Çok fazla acımıyor,” diye yalan söyledim. Konuşurken sesimi sabit tutmaya çalışıyordum.

“Pekâlâ! Çok güçlü olmalısın, Maisie.” Doktor bir an duraksayıp başını kaldırdı, gözlerime baktı. “Başka yaralanmalar da gördük, daha eski olmalılar. Onlar hakkında bana bir şeyler anlatabilir misin?”

“Aslına bakarsanız anlatacak pek bir şey yok. Sadece sakar biriyim sanırım.” Konuşurken kimseye bakmamaya çalıştım.

Dr. Everett elimi nazikçe tuttu. “Söz konusu yaraları göz önünde bulundurursak dünyanın en sakar insanı olman gerekir.”

Yutkunup bekledim, sesimi çıkarmadım.

“Boynunda bir ısırık izi var,” dedi. “Bana bunun hakkında bir şeyler anlatabilir misin?”

Bir kurt adam tarafından ısırıldım, önemli değil, diye içimden geçirsem de bu yüksek sesle söylenecek bir şey değildi. İnandırıcı olmaya çalışarak başımı salladım. “Anlatacak bir şey yok. Sadece… Şey, bir köpek ısırdı. Daha önce...”

Kaşını kaldırıp bana baktı. Hikâyeme açıkça inanmıyordu.

“Bu garip. Gördüğüm herhangi bir köpek ısırığından çok daha büyük. Sanki bunu sana bir insan yapmış gibi. Üstelik oldukça büyük biri gibi görünüyor. Seni biri mi ısırdı, Maisie?”

Gülümsemeye çalışırken midemin bulanmaya başladığını hissedebiliyordum.

“İyiyim, gerçekten. Evde zaten bir doktora görünmüştüm. Her şey kontrol altında. Artık gidebilir miyim?”

Başını salladı. “Henüz gitmene izin veremem. Yaralarını izlememiz gerekiyor, bu yüzden birkaç gün daha burada kalman gerekecek. Arayabileceğimiz biri var mı? Belki güvende olduğunu bilmek isteyecek özel biri vardır.”

Çok korkuyordum, kalbim çarpıyordu. O nerede olduğumu bilmemeliydi. Aksi hâlde güvende olmazdım. Başımı tekrar sallarken makine daha hızlı bip sesi çıkarmaya başladı.

“Hayır! Aranacak kimse yok.”

Doktor bir şey söylemek üzereydi ama bir anda durdu. Gözlerini kısıp bir süre bana baktı ama birden daha fazla soru sormamaya karar vermiş olmalı ki, “Tamam, Maisie. Dinlenmeye çalış. Yakında seni tekrar kontrol etmeye geleceğim,” demekle yetindi.

Sessiz kalan iki adam da onun ardından odadan çıktı. Yalnız kalmıştım. Sadece boynumdaki acıyı ve onun zihnime girmeye çalıştığı hissini duyumsuyordum.

Kaçmaya çalışırken bu kadar ilerisini düşünmemiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kimseye başıma gelenleri anlatamazdım. Eve dönemezdim. Ondan ne kadar kaçabilirdim?

Ama o an için özgürdüm, bu da dünden daha iyi bir durum sayılırdı. Şimdilik bunu bilmek yeterli olmalıydı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok