M. Syrah
ALISON
Duştan yeni çıkmış, üstüme bir spor sütyeni ile eşofman altı geçirip nemli saçlarımı arkadan toplamıştım ki odamın kapısı çalındı. Bu saatte acil bir şey çıkmadığını umarak derin bir iç çektim. Sürünün sınırında tuttuğum gece nöbetini yeni bitirdiğim için daha fazla sorunla uğraşmak istemiyordum. Haydut sorunu beni yeterince yormuştu.
Yatak odamdan, “Gel!” diye seslendim. O uzun devriyeden sonra beni rahatsız etmeye cesaret eden her kimse, duş sonrası rutinimi izlemek zorunda kalacaktı.
Birkaç saniye sonra, kardeşim gibi gördüğüm can dostum Elijah, siyah saçlarını sıvazlayarak içeri girdi. O ışıl ışıl mavi gözlerine fazlasıyla aşinaydım. Annesinin gözleriyle aynı renkteydi ve bir göl gibi sakin, mavi derinliklerine bakmak beni anında sakinleştirdi.
Kapıya yaslanarak, “Antrenmandan sonra tekrar kan ter içinde kalacaksan neden nöbetten sonra duş alıyorsun anlamıyorum,” dedi.
Yırtık bir kot pantolon ve kaslarını belli eden beyaz bir atlet giymişti. Heyecanlı görünüyordu ama normaldi. Bu gece Kanlı Ay’ın ilk gecesiydi; doğurganlığımızın zirvede olduğu, kurtlarımızın çiftleşmeye can attığı zamandı.
“Biliyorsun, sınırda o kadar saat devriye gezdikten sonra kafamı toplamam gerekiyor,” diye cevap verdim. “Ya duş alacaktım ya da viskiyle kafayı çekecektim. Antrenman yapacağımız için ilkinin daha mantıklı olduğunu düşündüm.”
“Tom bana bölgede yeni haydut izleri bulduklarını söyledi.”
Arkadaşımı duymazdan gelmeye çalıştım ama buna izin vermeyeceğini biliyordum.
“Nasıl olduğunu görmek istedim,” dedi. “Konuşmak isteyip istemediğini merak ettim.”
“Biliyor musun?” dedim, iç çekerek. “Eşinle aynı vardiyada olmaktan gına geldi.”
Tam bir şey diyecekti ki devam ettim:
“Evet, sınırı geçen başka haydutlar olmuş. Bunu biliyorsun, kendi nöbetlerinde gördün. Bu yüzden nöbet tutuyoruz. Nereden geçtiklerini tespit etmek ve elimizden geldiğince çok haydudu durdurmak için.”
“Ama…”
“Ve bu yüzden antrenman yapıyoruz. Formda kalmak için ki onları bulduğumuzda kolayca alt edebilelim.”
“Biliyorum ama…”
“Ayrıca,” dedim, üstüne basa basa. “Bu nöbet çok zordu. Güneydoğu sınırında yeni izler bulundu. Onları kıl payı kaçırdık sanırım ama bulacağız. Gözcüler onları aramaya çıktı.”
Elijah yine bir şey diyecek gibi olsa da onu tek bir bakışımla susturdum. “Konuyu değiştirmeyeceksen duymak istemiyorum.”
“Peki,” diye somurttu. “Bu gece hakkında ne düşünüyorsun?”
Dişlerimi sıkarak kollarımı kavuşturdum. “Ne olmuş bu geceye?”
“Ne planladığını biliyorum. Bu gece Kanlı Ay var ve bunu iyice düşünüp düşünmediğinden emin olmak istiyorum.”
Gidip ayakkabılarımı giydim. “Son Kanlı Ay’dan beri başka bir şey düşünmedim, Elijah. Ne yaptığımı biliyorum.”
Gerçek eşimi on yıl önce kaybetmiştim ve artık önüme bakmaya hazırdım. Alfa ile ilerlemek istiyordum.
Elijah yanıma gelip önümde diz çökerek gözlerime baktı. “Sean da eşini kaybedeli beş yıl oldu ve o zamandan beri, Kanlı Ay zamanında tüm dişilerden uzak durdu. Sana da hayır deme ihtimaline hazırlıklı olmalısın.”
Ben dik dik bakarken o, sadece gülümsedi. “Hâlâ gençsin, daha yirmi sekiz yaşındasın. Yeni bir eş seçmek için önüne başka fırsatlar çıkacak. Hatta birlikte seçebiliriz.”
Onu iterek, “Hain,” dedim. “Reddedileceğimi düşünüyorsun, değil mi?”
“Canım... O, alfa. Tamam, sen de güçlüsün, tam da benim sevdiğim gibi, ama... Üzülmeni istemiyorum. Annem de üzülmeni istemezdi.”
Annesini elleri belinde; seçilmiş bir eş peşinde koşmamın saçma olduğunu, ikinci gerçek eşimi beklemem gerektiğini söylerken hayal edebiliyordum.
Onu sadece en yakın arkadaşımın annesi olduğu için değil, aynı zamanda anne babamı kaybettikten sonra beni büyüttüğü için de seviyordum. O olmasaydı ergenlik yıllarımı çok zor atlatırdım. Ancak Alfa’nın peşinden gitmenin doğru olduğunu düşünmekten de kendimi alamıyordum.
Sinirli bir biçimde, “Tamam,” derken bile arkadaşımın söylediklerinde haklı olduğunu biliyordum. “Başarısız olursam bir sonraki eşimi sen seçebilirsin.”
“Ne?” dedi, şaşkınlıkla.
“Beni herkesten daha iyi tanıyorsun, Elijah. Çocukluğumuzdan beri yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor. Sean’dan başkasını istemiyorum ve başarılı olmayı planlıyorum,” dedim, gülümseyerek. “Ama olur da bunu yapamazsam seçilmiş eşimi seçmene izin vereceğim.”
“Canım... Bunu yapamam. Eş seçmek büyük bir karar ve senin mutlu olmanı istiyorum. Yoksa başaracağından o kadar mı eminsin?” diye sordu.
“Tabii ki başaracağım. Bekle ve gör,” dedim, küçük bir gülümsemeyle.
“Peki. Sabah mendil ve dondurma getiririm. Tom da benimle gelir.”
Peter ile eş olduğumuzu fark ettiğimiz zaman, Elijah ile Tom da eş olduklarını öğrenmişlerdi. Sürünün eş cinsel bir çifte nasıl tepki vereceğinden endişelenerek birlikte olmayı erteleyip sonra boşuna endişelendiklerini anlamışlardı. Sürü, Alfa’nın onayıyla onları kabul etmişti.
Peter, eş olduğumuzu fark ettikten kısa bir süre sonra bir haydut saldırısında öldüğünde Elijah Tom yerine benimle eş olmayı teklif etmişti ama ben reddetmiştim. Mutluluğu, gerçek eşini bulmuşken bunu elinden alamazdım.
Şimdi, on yıl sonra, artık önüme bakma zamanıydı. Bu yüzden Kanlı Ay’da kendimi alfamıza sunacaktım. Benim de Sean’ın yalnızlığı sona ermeliydi ve bunun tek yolu buydu.
Alfamız, gerçek eşi öldükten sonra, Kanlı Ay zamanlarında genelde yalnız kalırdı. Böyle dönemlerde yapılacak en zor şeydi bu çünkü duyularımız çok daha güçlü olurdu. Hayvansal içgüdülerimizin, kurtlarımızın kontrolü ele aldığı zamandı ve onlar sadece bir şey istiyordu. Eş bulmak...
Peter’ı kaybettikten sonraki ilk yıl, Kanlı Ay’ın etkilerini hissedemeyecek kadar üzgündüm. O yıl kurdumu neredeyse hiç hissetmedim. Ancak geçen yıllarda, çiftleşme dürtüm giderek güçlendi. Şimdiye kadar kurdumu kontrol edebilmiş olsam da artık onu daha fazla tutamayacağımı biliyordum.
Üstelik o, Alfa Sean’ı istiyordu.
Diğer dişilerin de Kanlı Ay sırasında onun dikkatini çekmeye çalıştığını biliyordum ama hiçbiri bunu başaramamıştı. Fakat kurdum bizim farklı olduğumuzu biliyordu. Sean bana diğer dişilere hırladığı gibi hırlamıyordu. Hatta, bazen benim arkadaşlığımı arıyordu.
Peter’ı kaybettikten sonra kurdumu yeniden bulmama yardım eden de oydu. İşte o zaman ona karşı duygular beslemeye başlamıştım fakat onun zaten bir eşi vardı. Onu lunası ile görmek içimi ne kadar sızlatsa da normal davranmaya, duygularımı belli etmemeye çalışmıştım.
Artık her şey değişecekti. Luna Brittany’nin haydutlar tarafından öldürülmesinin üzerinden beş yıl geçmişti ve kurdum daha fazla beklemek istemiyordu.
Erkekler dâhil, en güçlü savaşçılardan biriydim. Alfa için de sürü için de önemliydim, savaşçılar arasında çok saygı görüyordum. Beni reddetmesi saçma olurdu. Bunu biliyordum, kurdum da biliyordu.
Bana karşı en ufak bir ilgisi olup olmadığını bilmem gerekiyordu ve o, beni bizzat yüzüme karşı reddedene kadar durmayacaktım.
“Kurdun bu konuda ne düşünüyor?” diye sordu Elijah.
“Sonuna kadar destekliyor. Peter’ın ölümünü zor atlattı ama Alfa Sean’ın iyi bir eş olacağına yürekten inanıyor,” diye cevapladım.
Kurdumu ikna etmem zor olmamıştı zaten. Onun yanındayken sürekli “O, çok güçlü bir erkek. Onunla çiftleşip onun yavrularını doğurmak istiyorum,” demesi yeterince şey anlatıyordu. Kafasında tek bir fikir vardı ama onu zaten bu yüzden seviyordum.
“İyi. Yani, hemfikirsiniz?”
“Kesinlikle.”
“Bunun üzüntünü atlatmana yardımcı olacağına inanıyor musun gerçekten?”
Sorusu, Peter’sız geçen on yıla rağmen içimi sızlattı. İnsan eşini kaybedince kalbi sökülüp alınmış gibi hissediyordu.
Yine de şanslıydım. Peter, benden alındığında daha eş bağını bile tamamlayamamış çiçeği burnunda bir çifttik. Haydutlar onu, biz tam olarak bir çift olmadan önce öldürmüşlerdi.
Sean’ın eşini kaybettiğinde hissettiği acıyı hayal bile edemiyordum. Benimkinden katbekat daha kötü olmalıydı.
“Evet,” diye cevapladım. “Benim için ondan daha iyisi yok. En çok ihtiyacım olduğunda yardım etti bana. Beni gerçekten anladığını hissediyorum ve ben de ona aynı şekilde destek olmak istiyorum. Kederimle baş etmeme yardım ettiği için ona teşekkür etmek istiyorum ve bunu yapmanın en iyi yolu onu sevmek değil mi?”
“Evet, o da seni biraz seviyor gibi ama... Emin misin? Luna öldükten sonra seçilmiş bir eş almamasının bir nedeni vardır belki, ha?”
Elijah’nın haklı olduğunu biliyordum. Alfalar eşlerini kaybettiklerinde genelde hemen yeni bir eş seçerlerdi ama Sean seçmemişti. Her ne kadar garip bir durum olsa da bunun onunla ilgisi olmadığından emindim. İkimiz de haydutlar yüzünden eşlerimizi kaybetmiştik. Sean’ın böyle bir kaybı atlatabilmesi bile ne kadar güçlü biri olduğunu gösteriyordu.
“Ne dersen de fikrim değişmeyecek,” diye cevap verdim Elijah’ya. “Bu gece bunu yapıyorum.”
Elijah, doğruyu söylediğimi bilerek kafa sallayıp kapıya yöneldi. “O zaman ben artık gideyim. Bir saat sonraki antrenmandan önce kocamla biraz vakit geçirmek istiyorum.”
Gülümseyerek, “Tom’a selam söyle,” dedim.
“Söylerim.”
En yakın arkadaşımın dairemden çıkışını izlerken az önce konuştuklarımızı düşündüm.
Sean’ın beni reddedebileceğini biliyordum ama kararımı vermiştim. Beni seçilmiş eşi olarak kabul etmesi için elimden geleni yapacaktım. Ona karşı çok güçlü duygular hissediyordum. Önüme bakabilmem için önce ondan bir cevap almam gerekiyordu. Beni ya kabul edecekti ya reddedecekti.
Kurtların gerçek eşlerini kaybettikten sonra başka birine karşı duygular beslemesi nadir bir durum olsa da onunla aramızda bir şeyler olduğunu biliyordum.
Şimdiye kadar şans yanımda olmamıştı belki ama o şansı sonunda yakalayacak ve kendi mutlu sonumu kendim yazacaktım.