
Bu Masal Benim
Sevdiği adamın çocuğunu taşıyan Holly, onunla evlenip bir yuva kurarak her şeye sahip olacağını düşünür. Collin onun hayallerini süsleyen adamdır. Ama düğün gününde açığa çıkan bazı sırlar Holly’nin dünyasını başına yıkar. Hayatının en mutlu gününü yaşamayı beklerken Collin’in duygularına dair gerçeği öğrendiğinde kendini bir kâbusun içinde bulur. Artık Holly, seçtiği hayatla yüzleşmek ve bir başına nasıl ilerleyeceğini bulmak zorundadır. Köklü değişimlerin ardından, hakiki mutluluğu bulmak için bir yolculuğa çıkar.
1. Bölüm
HOLLY
Müziğin başlamasıyla kız kardeşim Haven koridordan kilisenin ön tarafına yürümeye başladı. Buketi çiçeklerin saplarını her an kıracakmış gibi sımsıkı kavramıştı.
Artık yüzünü göremesem de gözlerinde ölümcül bir ifade olduğuna emindim.
Ön sırada oturan annem başını öne eğmiş, gözlerinden akan yaşları siliyordu.
Düğün kalabalığı annemin küçük kızının mutluluğu için ağladığını düşünüyor olmalıydı. Keşke öyle olsaydı.
Babam duygularını kontrol etme konusunda çok daha iyiydi. O da kız kardeşim gibi öfkeliydi ama onunla bu bitmek bilmeyen koridorda yürürken beni ayakta tutmaya çabalıyordu.
Bugün hayatımın en mutlu günü olmalıydı. İşler nasıl bu noktaya gelmişti?
ON DAKİKA ÖNCE
“Dediğim gibi adamım, onu kazara hamile bırakmasaydım ondan çoktan ayrılmıştım. Bu düğünü sırf aile baskısı yüzünden yapıyorum,” dedi Collin, kilisenin arka tarafındaki birine.
Aslında orada olmamam gerekiyordu. Gelinle damadın nikah öncesi birbirini görmemesi gerektiği söylenirdi.
Bunun uğursuzluk getireceği rivayet edilirdi. Galiba haklılardı.
Collin benimle evlenmek istemiyordu.
Duyduklarıma inanamıyordum. Sadece birkaç dakika önce heyecandan yerinde duramayan neşeli bir gelindim. Evleneceğim adamı görmek için gelin odasından gizlice sıvışmıştım.
Collin’in kardeşi Tommy’yle yaptığı konuşmaya kulak misafiri olacağımı tahmin etmemiştim.
“Onu sevdiğini sanıyordum,” dedi Tommy.
“Onu seviyorum ama ona âşık olduğumu sanmıyorum. Daha birkaç yıldır birlikteyiz,” dedi Collin öksürür gibi gülerek.
Sırtımı duvara yaslamış, elimle ağzımı kapatarak hıçkırıklarımı tutmaya çalışıyordum.
Sadece birkaç yıl mı? Birini sevip sevmediğini anlaması ne kadar uzun sürebilirdi?
İlişkimiz başladıktan üç ay sonra Collin’i sevdiğimi anlamıştım. Şimdi yirmi beş yaşında, hayatımı ona adamaya hazırdım. İki yıllık ilişkimizin ardından hâlâ beni sevip sevmediğini anlayamamış mıydı?
Bana her fırsatta beni sevdiğini söylüyordu ve ona inanmamak için hiçbir nedenim yoktu.
Collin ilişkimiz boyunca bana karşı her zaman dürüst ve açık sözlü olmuştu. Bir şeyin gidişatından hoşlanmadığı takdirde hemen benimle konuşurdu.
Her şeyi birbirimizle paylaşırdık ya da en azından ben öyle sanıyordum.
“O zaman ne yapacaksın? Onu sevmiyorsan ve evlenmek istemiyorsan bunu sürdürebileceğini sanmıyorum,” dedi Tommy.
“Ne yapayım? Ha? Bana bundan nasıl kurtulacağımı söyle, yapayım. Annemle babam onunla evlenmezsem beni mirastan menedeceklerini söylediler!”
“Ona resmen tapıyorlar ve şimdi onlara bir torun vereceği için hayatının geri kalanında hiçbir derdi olmayacak!” diye çıkıştı Collin.
“Yani bunu para için mi yaptığını söylüyorsun?” diye sordu Tommy şaşkınlıkla. Aynı zamanda sesindeki öfkeyi de duyabiliyordum.
Collin’in verdiği uzun este kalbim bin parçaya bölündü. Tereddüt etmesi bile bana almam gereken cevabı vermişti.
Ağzından çıkacak hiçbir şeyin hislerimi değiştiremeyeceğini bildiğim için oradan uzaklaştım.
Collin’le duygularımızın karşılıklı olmadığını artık biliyordum.
Ama neden bana hazır olmadığını söylemediğini anlayamıyordum.
Yürekli olup bana gerçek hislerini daha önce söyleseydi böyle bir yıkımdan kaçınabilirdik.
Koridorda uyuşmuş bir hâlde ilerlerken elimi karnıma götürdüm. Daha üç aylık olduğu için karnım henüz şişmemişti.
Ama her gün karnımda olduğunu ve kontrolün onda olduğunu bana hatırlatıyordu.
Collin’in söylediklerinden sonra onunla evlenemezdim ama bekâr bir anne olma ihtimalimi de hiç düşünmemiştim.
Ailelerimizin bana yardım edeceğinden emindim ama hiç kimsenin bebeğimi bir çıkar uğruna doğuracağımı düşünmesini istemiyordum.
Collin’in ailesi varlıklı olsa da maddiyatla ilgili kimseyi küçük görmezlerdi.
Benim işçi sınıfı ailem ise orta hâlliydi. Hayatlarını idame ettirecek kadar kazanıyorlardı ve cömertlerdi.
Evlilik dışı hamile kaldığımı öğrendiklerinde pek memnun olmasalar da bu fikri zamanla kabullenmeye başlamışlardı.
Ama tüm bunların büyük bir hatadan ibaret olduğunu söylediğimde nasıl bir tepki vereceklerdi?
Köşeyi dönüp soyunma odasına ilerlerken kız kardeşim Haven’a çarptım. Yüzüme baktığı anda iyi olmadığımı anladı.
Elimi tutup beni konukların beklediği tören odasından uzaklaştırdı.
“Ne oldu?” diye sordu endişe dolu gözlerle. “Sakın bana yalan söylemeye kalkma.”
Bu zamana kadar Haven’a hiçbir yalanımı yutturamamıştım. Benden beş yaş büyüktü ve yalan söylediğimi gözlerimden anlardı.
Haven hem en yakın arkadaşım hem kız kardeşim hem de koruyucumdu.
Hayatımda olduğu için şanslıydım. Cabbar biriydi ve bugün ona her zamankinden daha fazla ihtiyacım vardı.
“Bu nikahı kıyamam,” dedim, şöminenin yanındaki küçük koltuğa otururken. “Benden nefret eden biriyle nasıl evlenebilirim? Sence bebeğimi benden alır mı?” Bu ihtimali düşünmem kalbimi sıkıştırmaya yetti.
“Seninle evlenmek istemiyorsa büyük ihtimalle bebeği de istemiyordur. Ben annemle babamı çağırmaya gidiyorum,” dedi Haven.
Haven gittikten sonra odada öylece oturup bunun başıma geleceğini daha öncesinde görebilir miydim diye sorgulamaya başladım.
Ama hiçbir yere varamadım.
En başında evlenmek isteyen Collin idi. Ben ilişkimizin gidişatından memnundum ama o ısrarcı olmuştu. Artık nedenini biliyordum.
Evliliği o değil, ailesi istemişti.
Ama bunun için onları suçlayamazdım.
Ailesi bana karşı her zaman nazikti ve günün sonunda kötülüğümüzü istememişlerdi. Collin’in onlara evliliğe hazır olmadığını söylediğini sanmıyordum.
“Holly, canım!” diye haykırdı annem, koşup beni kollarının arasına alırken.
Gözyaşları Collin’le evlenmeyeceğim için değil, benim içindi. Annemle babam hiçbir zaman Collin’e karşı negatif bir tutum sergilememiş olsa da onun tam anlamıyla içlerine sinmediğini biliyordum.
“O küçük piç kurusuyla konuştun mu?” diye sordu babam.
“Hayır, sadece kardeşiyle konuşmalarını duydum. Onunla ilgili söylediklerinde haklıymışsın. Bekâr bir anne olacağım için bana kızgın mısın?” diye sordum, alacağım cevaptan korkarak.
“Tanrı aşkına, elbette hayır! Seni seviyoruz ve koşullar ne olursa olsun seni sevmeye devam edeceğiz,” dedi babam, yanıma gelip annemle bana aynı anda sarılırken.
“Şimdi ne yapacağız? Konukların büyük kısmı burada ve törenin başlamasını bekliyorlar,” dedi Haven.
Bir kilise dolusu insanın karşısında Collin’i benzetmemi istediğini gözlerinden okuyabiliyordum. Benim de bir yanım bunu istiyordu.
Ama benim daha parlak bir fikrim vardı.
“Bunu yapmak zorunda değilsin canım,” dedi annem, ben koridorda hayatımı adamayı düşündüğüm adama bakarken.
“Bunu biz de halledebiliriz. Daha fazla stres olmanı istemiyorum. Sonuçta hamilesin.” Annem kaşlarını çatarak elini yanağıma koydu.
Her şeyim olduğunu düşündüğüm kişi tarafından sevilmediğimi bilmek garip bir duyguydu.
Ama öte yandan, ailem bana ihtiyaç duyduğum sevgiyi vermeye hazırdı. Ve Collin’in aksine, onların fikrini değiştirmeyeceğinden emindim.
O anda içimde küçük bir savaş patlak verdi.
Hem perişan hâldeydim hem de mutluydum. Arkamda ailem olduğu ve bu iş gereğinden fazla uzamadığı için mutluydum.
Yakın zamanda tüm bunların gerçekliğinin beni vuracağını ve darmadağın olacağımı biliyordum. Delirebilirdim bile. Collin’e körkütük âşık olduğum için ayrılacağımız düşüncesi aklımın ucundan bile geçmemişti.
Collin’in beni, benim onu sevdiğim kadar sevdiği yanılgısıyla yaşamıştım. Artık dünyam ondan ibaret değildi. O geçmişimde kalacaktı.
“Hayır, bununla yüzleşmeliyim,” dedim. Bugün güçlü olmalıydım. Bu güç, bundan sonra ne yapacağıma karar vermek için bana yardım edecek tek şey olacaktı.
Koridorun sonuna ulaştığımızda durup Collin’e baktım. Hayatının en mutlu anıymış gibi sırıtıyordu. Nasıl olmuştu da onun bu kadar iyi rol yapabildiğini görememiştim?
“Hanımefendinin nikâh şahidi kim olacak?” diye sordu nikâh memuru.
Babam tüm soğukkanlılığıyla öylece dikiliyor, rengini belli etmiyordu.
Saniyeler geçerken nikâh memuruyla Collin’in tedirginliğini fark ettim. Önce bana sonra babama bakıyorlardı.
Bense gözlerimi Collin’den ayırmıyordum. Onun bilinmezlik içinde acı çektiğini izlemek istiyordum. Her şeyin elinden kayıp gittiğini anladığında yüzünün alacağı ifadeyi görmek istiyordum.
“Kimse nikâh şahidim olmayacak,” dedim. “Çünkü bu nikâh kıyılmayacak.”







































