Centilmen - Kitap kapağı

Centilmen

Laila Black

Şeytana İyi Geceler Dile

ROSE

Yutkunarak ayağa kalktım. “Açıklayabilirim.”

“Açıklayabileceğine eminim,” dedi yaklaşarak, baş döndürücü kokusu etrafımı sarıyordu.

“Tüm kitaplarındaki başrol kadınlar seksten daha fazlasını istiyor,” diyerek masamın kenarını kavrarken tepemde yükseldi. “Ama ya sadece seks istiyorsa?”

Sesi bir oktav alçalmıştı.

Ne?

“Pardon, anlayamadım?”

“Basitçe söylemek gerekirse istediğim bir kadın var.” Gözleri benimkileri delip geçiyordu. “Ama o beni istemiyor.” Gözlerinin benimkileri arama şekli kendimi açık bir kitap gibi hissettiriyordu, sanki tenimin her santimini okuyabiliyordu.

Sanki içimi görebiliyordu.

Konuyu saptırmaktan korktuğum için kendimi koltuğuma bıraktım. “İstediğiniz kadınının seksten daha fazlasını istediğini mi düşünüyorsunuz? Yani bu sizi istediği anlamına mı geliyor?” Bunu soru sorar gibi söylemiştim, sinirlerim aklımı karıştırıyordu.

“Evet. Sanırım bu beni istediği anlamına geliyor.” Gözleri tekrar benimkilere kaydı.

Daha önce emin olmasam da şu anda emindim.

Biliyordu.

“Bu konuşmayı hiç yapmadık, anlaştık mı?”

“A-anlaştık,” dedim titreyerek.

Gittikten sonra hâlâ titriyordum.

Kızarmış bir yüz ve titreyen ellerle masamdan telefonumu aldım. Avucumun içindeki telefon aniden ağırlaşmıştı. Daniel’dan bir mesaj…

Bir dahaki buluşmamızda görüşürüz. Yarın akşam 7’de.

***

Ertesi gün gelip çattı.

Yatağımda oturmuş, kucağımdaki kıyafetlere bakıyordum. Omuzlarım çökmüş bir hâlde kıyafetleri tekrar dolabıma yerleştirdim.

Saat, düşüncelerimle birlikte durmaksızın ilerliyor, parmaklarım gergin bir karmaşa içinde düğümleniyordu.

Ve sonra telefon çaldı. Akşam 7’de.

Olduğum yerde durdum, suçluluk duygusu içimde genişliyordu. Sanki bir işaretmiş gibi telefonum yanıp söndü. Daniel’ın adı, yaptığım şeyi hatırlatırcasına ekranıma kazınmıştı.

Dehşet neredeyse boğucuydu, avına aç bir piton gibi boğazımı sarmıştı.

Telefonu elime alarak aramayı kapattım ve sim kartımı telefondan çıkarıp yerine başka bir kart taktım.

Kendimi nefes almaya zorladım. Yapılması gereken buydu.

Korkakça ve bencilceydi ama adamla ilgili her şey beni ürpertiyordu. Gülümsemesi, sözleri ve aman tanrım, o vücudu…

Tehlikeli bir karışımdı, koca bir ağzı ve bana günahkârca şeyler yapan bir dili vardı.

Telefonuma tekrar bakarak yatağa uzandım ve kendimi rahatlatmak için yorganı üzerime çektim.

Uyuyamıyordum. Onun yerine Daniel’ın görüntüleri gözümün önünden geçiyor, içimde bir sıcaklık birikiyordu.

Hayal kırıklığı içinde oflayıp puflayarak başımı yastığa koydum ve bir top gibi kıvrıldım.

Onun kollarında, seks ve tutkunun hararetli karmaşasında olabilirdim. Bunun yerine şeytana iyi geceler öpücüğü vererek karanlığının beni ele geçirmesine izin verdim.

”Buraya gel,” diye homurdanarak bacaklarımı yatağın kenarına çekti.

Burnuyla kalçamın iç kısmında gezinip vajinamı okşarken nefes alış verişlerim hızlanıyordu.

Kalçalarımı salladım. “Daniel.”

Bacaklarımın arasından bana baktı ve vajinama bir öpücük kondurdu. Titrek bir inilti çıkardım, yoğun bakışları beni korkutuyordu.

Ve sonra, vajinama gömüldü.

Çabucak sabah olmuştu. Oturma odamdaki dırdırcı varlık kafamın içindeki çarpıntıyı daha da kötüleştiriyordu.

“Hadi Rosie, doğru dürüst bir kahvaltı yapmalısın,” diyerek annem elimdeki kahve fincanını aldı ve dolapları karıştırmak için beni kenara itti.

Kendimi yeniden küçük bir çocuk gibi hissediyordum, tıpkı bir yerime bir şey olduğunda annemin beni teselli ettiği zamanlardaki gibi.

Ama artık annem yaralanan dizimi ya da kolumu değil de kırılan kalbimi iyileştirmeye çalışıyordu.

“Rose, suratını asmayı bırakmalısın,” diye yarı dolu kahve fincanımla beni işaret etti. “Kalbini sen kendin kırdın hayatım.”

Haklı olduğunu biliyordum ama yine de alt dudağımı dudaklarımın arasına aldım.

“Neden seksi ve patronum olmayan bir erkek bulamıyorum?” Daniel’ın ateşli okşamalarının hatırası yanaklarımın kıpkırmızı olmasına neden olurken ağzımın içinden mırıldandım.

Annem homurdandı. “Bir erkeğe ihtiyacın yok.” Çaprazladığım kollarımı açarak bana bir tabak tost uzattı. “Erkekler zaten bir bok değil. Unutma ki sen ve ben baban olmadan da iyi geçiniyorduk.”

Küfrüne içtenlikle kıkırdadım ve başımı omzuna yasladım. “Bazı erkekler harikadır. Görünüşleri, zekâları ve…”

“Ve isimleri de Daniel’dır.”

Annem arkasına yaslanarak yüzümü ellerinin arasına aldı. Gözlerinin etrafındaki hafif kırışıklıkları hafızama kaydettim. Sadece üzgün olduğunda ya da güldüğünde ortaya çıkıyorlardı, uğursuz ya da romantik bir gecedeki dolunay gibi.

Ve bugün uğursuz bir gündü. Annem üzgündü. Benim yüzümden.

“Tamam, bu kadar dert yeter,” diyerek kaşlarımı imalı bir şekilde oynattım ve onu arkamdan oturma odasına çektim. “Bugünün özel olayı neydi?”

Far görmüş tavşan gibiydi, kanepenin kenarına tünemişti ve dudaklarında alaycı bir gülümseme dans ediyordu. “Ne demek istiyorsun?”

Elimi annemin elinin üzerine koyarak iki gençmişiz gibi kıkırdadım. “Her gün beni ziyarete gelmiyorsun ve bu sefer seni ikna etmek zorunda da kalmadım.”

Karşımdaki kadın her zaman böyle değildi. Bir ortamdaki en neşeli insandı, etrafına her zaman mutluluk saçardı.

Ama güzel şeyler çok uzun sürmez.

Annem için de öyle olmuştu.

Evden çıkmayı bırakmıştı. Yıllarca sadece mutfağı ve yatak odası arasında mekik dokumuştu.

Ve sonra o adam gelmişti.

“Şey, sana Paula’nın kütüphanesindeki adamla görüştüğümü söylemiştim ya?”

Başımı alaycı bir şekilde sallayarak ona gülümsedim. “Ne olmuş ona?”

Ellerine baktıktan sonra dikkatle gözlerini tekrar benimkilere dikti. “Seninle tanışmak istiyor.”

Anlamazlıktan geldim. “Benimle mi?” Dramatik bir şekilde elimi göğsüme bastırarak devam ettim. “Doğrusunu söylemek gerekirse gururum okşandı.”

“Ah, hadi ama, Rosie! Ne demek istediğimi biliyorsun.”

Kıkırdayarak sıkıca anneme sarıldım.

“Anne, sadece şaka yapıyorum,” dedim göz kırparak. “Zamanı ve saati söylemen yeterli.”

“Duygularını pek iyi saklayamıyorsun sevgilim,” diyerek başını salladı. Sesi alçalmış, duygularımı sakladığım maskemi düşürmüştü.

Dudaklarımı büzdüm. “Ben iyiyim.”

“Buna eminim. Daniel’ı tekrar işte görene kadar.” Birden nefesim kesildi. Henüz anneme fular fantezimden bahsetmemiştim.

Yine de, Daniel’le yüzleşemeyeceğimi biliyordum. Fular olsun ya da olmasın.

Omuz silkerek arka cebimden telefonumu çıkardım. “Bunun için bir çözümüm var.”

Melinda’nın kurnaz sesi telefonda yankılanıyordu. Sırf heyecan olsun diye onu hoparlöre aldım.

“Kimsiniz?” diye havladı.

“Melinda, nasılsın?” dedim tatlı bir şekilde. Sözlerimdeki zehri saklamaya çalışıyordum.

“Rosalie? Ne istiyorsun?” Annem Melinda’nın sesini duyunca bir kaşını kaldırmıştı. Bu görüntü içimde kahkahaların yükselmesine neden oldu.

“Bu kadar komik olan ne?”

“Yok bir şey. Sadece kontratım hakkında konuşmak için aramıştım.”

“Neden bunun için beni arıyorsun ki? Bugün ofise geleceksin zaten. O zaman konuşuruz.”

“Bu konuda…”

“Ah, çıkar ağzındaki şu baklayı Rosalie.” Bana Rosalie demesi sinirlerimi bozuyordu. Dişlerimi sıktım.

Kendimi tutarak cevap verdim. “Mesele şu ki, sözleşmemin eski saatlerime döndürülmesini istiyorum. Tamamen evden çalışmak istiyorum.”

“Bu çocuk oyuncağı değil. Sözleşmen kelimenin tam anlamıyla az önce değiştirildi.”

Keskin bir nefes aldım “Bu işi hallet yoksa sen ve Bay Thomson yarın kendinizi işsiz bulursunuz.”

Melinda’nın nefesi kesilmişti. Telefonda oluşan sessizliği omuzlarıma ağır bir yük bindirdi.

“Ne? Sen ve güvenlik görevlimiz hakkında bir şey bilmediğimi mi sandın?” dedim.

“Rosalie, ben… Ben halledeceğim.”

Kendimi tam bir pislik gibi hissediyordum. Şantaj kesinlikle benim uzmanlık alanım değildi, özellikle de bir iş arkadaşımla yattığımdan beri.

Daha da kötüsü, patronla yatmıştım.

Derin bir iç geçirdim ve kendimi tekrar annemin kollarına gömmek için ona döndüm.

Beni kucaklayarak elini sırtımda gezdirdi. “Zamanla daha iyi olacak.”

Bundan şüpheliydim.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok