Xavier Gibi Biri - Kitap kapağı

Xavier Gibi Biri

Ava Star

Bölüm 3

MELODY

“Selam, tatlım. Paketleme nasıl gidiyor?” Kafamı önümdeki koliden kaldırınca annemin kapıda durup beni izlediğini gördüm.

Derin bir iç çekince içeri girip arkamdaki yatağın ucuna oturdu. Yorgunlukla başımı kucağına koydum.

Saçlarımı nazikçe okşarken, “Sizi çok özleyeceğim,” diye fısıldadım.

Yarın Boston'a gitmek için yola çıkacaktım ve derslerim de iki gün içinde başlayacaktı.

Annem, “Biz de seni özleyeceğiz, tatlım,” dedi alnımdan öperek.

Anlayışla başımı salladım. Ailemden uzak kalmayı hiç sevmiyordum. Annemden, babamdan, New York'ta yaşayan avukat kız kardeşimden.

Kız kardeşi dışında iki ağabeyim vardı: Nick ile Jake. Her ikisi de lanet olası sinir bozucu ve pisliklerdi. Onların yüzünden yıllar boyunca kimse benimle çıkmak istememişti. Ailenin en küçüğü olduğum için aşırı korumacılardı.

Ama artık çocuk değildim.

Yirmi yaşındaydım ve kendime gayet iyi bakabiliyordum. İki yıldır birlikte olduğum erkek arkadaşımdan ayrılalı bir hafta olmuştu.

Doğum gününde ona sürpriz yapmak için yanına gittiğimde onu beni aldatırken suçüstü yakalamıştım. Uzun mesafe ilişkilerin hiçbir zaman işe yaramadığını biliyordum ama ona güvenmiştim.

Düşme şansları olmadan önce gözlerimdeki yaşları sildim.

Eşyalarımı topladıktan sonra, annem akşam yemeği hazırlığına geri döndü. Telefonuma mesaj geldi, en iyi arkadaşım Dan'den bir kısa mesaj.

DanSelam Mel, seni özledim, ne zaman geliyorsun?

Kahkaha attım.

MelBen de seni özledim Dan, yarın sabah geliyorum.

Cevabı neredeyse anında geldi.

DanBu arada Matt sürekli seni soruyor

Kalbim duracak gibi hissettim. Matt her zaman aşık olduğum ve bekaretimi alan çocuktu.

Hemen cevap yazdım.

MelNeden soruyor ki?
DanNedenini söylemedi ama belki de ayrılığınızı duyup şansını denemek istemiştir

Gözlerimi devirdim. Ayrılığım herkesin dilindeydi.

Tanrı aşkına, Reed Handel'dan ayrılalı bir hafta olmuştu.

Ve son derece seksi bir yabancıyla ilk kez tek gecelik bir ilişkimi yaşayalı da bir hafta olmuştu. Hayatımın en muhteşem gecesi. Onu bir daha görüp göremeyeceğimi bilmiyordum ama Tanrı bunu ne kadar istediğimi biliyordu.

O gece kulübe girdiğimde onu görmüştüm. Gerçeği söylemek gerekirse, anında ona ilgi duymuştum ama daha o gece sevgilimden ayrılmıştım.

Beni şaşırtarak birkaç saat sonra yanıma gelerek bana içki ısmarlamıştı. Seksi dansımız ve akıllara durgunluk veren bir öpücükten sonra acayip azmıştım.

Ona teslim olmuştum: Beni ayartmasına, dokunmasına, öpmesine, dilini bedenimde hissetmeye, içimi doldurmasına, beni tam hissettirmesine, bana dünyayı sarsan bir orgazm yaşatmasına.

En son seks yapalı çok uzun zaman olmuştu.

Xavier içimde daha önce hiç hissetmediğim, Reed'leyken bile hissetmediğim, bir tür derin, karanlık, ilkel arzuyu ateşlemişti.

Yaşadığımız gece aklıma gelince ıslanmaya başladığımı hissedip bacaklarımı birbirine bastırdım.

Normalde iyi bir kızdım ve yaşamım boyunca da öyle olmuştum ta ki o geceye kadar. Onun için, tek bir gece için, yeniden kötü bir kız olmaya razıydım.

Elimi iç çamaşırımın içine sokarak parmağımla ıslak klitorisimi okşamaya başladım. Daha ilk dokunuşta dudaklarımdan derin bir inleme döküldü.

Bana dokunduğunu, parmaklarının ıslanan kıvrımlarımdan kaydığını, dilinin kıvranan klitorisim üzerinde gezindiğini ve sert penisinin sıkı küçük deliğime bastırdığını hayal ettim.

Klitorisimle oynamaya devam ettim; onu sert bir şekilde ovuşturdum. Benim elim yerine onun eliymiş gibi davrandım.

Parmaklarını, ağzını, penisini içimde istedim. Ağzının onu emdiğini hayal ederek klitorisimi sıktım.

Sırtım gerilirken parmaklarımdan birini vajinamın içine kaydırdım. Gelmeye o kadar yakındım ki! Parmağını ıslak vajinama sokup çıkardığını hayal ettim.

Yatakta kıvranarak sessiz inlemeler eşliğinde boşaldım.

Kendime geldiğimde bacaklarım hâlâ titriyordu. Nefes nefese kalmıştım ve başımı zar zor kaldırabiliyordum.

Onu düşünmeyi bırakmalıydım çünkü onu bir daha görmenin veya onunla karşılaşmanın imkânı yoktu.

Bir hafta olmuştu ama hâlâ aklımdaydı. Gece ıslak rüyalarımda bile aklımdan çıkmıyordu.

***

Babam, mezuniyetten sonra ne yapmak istediğimi düşünüp düşünmediğimi sorduğunda hep birlikte akşam yemeği yiyorduk.

“Aslında, evet. Gençliğimden beri aşk kitapları yazmak istediğimi biliyorsun. Bu hayalimin peşinden gitmek istiyorum.”

Nick gülerek, “Peki ya gerçek aşk hayatın, küçük kardeşim?” diye sordu.

Aklım hiç zorlanmadan, adını bilmeme rağmen seksi yabancı demeyi sevdiğim o yakışıklı adama gitti.

Onu düşüncelerimden uzak tutmak için kafamı zihinsel olarak salladım. Aşk söz konusu olduğunda pek şanslı olmadığımı biliyordum.

“Birine ihtiyacım yok; çalışmalarıma odaklanmak istiyorum,” dedim çenemi dik tutarak. Bir şey söylerse cevabını alacağını da bilmesine istiyordum.

“Haklısın, kardeşim. Sevgiye ihtiyacın yok; sevgi sadece acı verir ve insanın kalbini kırar. Sen sadece çalışmaya odaklanmalısın,” dedi Jake beni kendine çekip sarılmaya çalışarak.

Herkes sessizliğe büründü. Kız arkadaşından ayrıldığında kalbinin ne kadar kırıldığını hepimiz biliyorduk. Kız Jake’i zengin bir adam için terk etmişti.

Fakir değildik ama milyoner ya da milyarder de değildik.

Annem ve babam Portland Üniversitesi'nde profesördü. Nick yatırım danışmanı olarak çalışıyor, Jake de kendi kafesini işletiyordu. Kız kardeşim de New York'ta büyük bir firmada avukatlık yapıyordu.

Romantik bir yazar olmak istiyordum. Kendi kitaplarımı yayınlamak istiyordum.

Umutsuz bir romantiktim ama gerçek hayatta birine aşık olmak söz konusu olduğunda çok çekingendim. Kardeşimin başına gelenlerden sonra çok daha dikkatli davranıyordum.

Babam uzun, garip bir sessizliği bozarak, “Yarın için hazır mısın?” diye sordu.

“Evet.”

“Herhangi birimizin seni götürmesini ister misin?”

“Kendi başıma gidebilirim, baba. Artık küçük bir kız değilim,” diye sızlandım.

Bana hep küçük bir kız gibi davranıyorlardı, artık bir yetişkin olsam bile.

“Sen bizim küçük bebeğimizsin, tatlım,” dedi annem somurttuğumu görünce. Nick ellerinin arkasından kıs kıs gülüyordu.

***

Huzurlu bir gece uykusundan sonra sabah tazelenmiş bir enerjiyle uyandım. Aileme veda ederek arabama atlayıp yola koyuldum. Arkadaşlarımla tekrar bir araya gelmek için can atıyordum.

***

Arabamı yurt binamın dışına park ederek derin bir nefes aldım. Telefonumu çıkarıp Dan'in adına tıkladım. “Ben geldim!”

“Hemen geliyorum, bebeğim.”

Dan'in gelmesini beklerken arkamdan birinin bana seslendiğini duydum. “Melody.”

Arkamı döndüğümde Matt'in bana doğru koştuğunu gördüm.

“Merhaba,” dedi nefes nefese. Antrenmanından çıkmış gibi görünüyordu.

Lanet olsun, terliyken ne kadar da seksi görünüyor. Ayrıca forması ve omuz pedleriyleyken…

~

Utangaç bir sesle, “Merhaba,” diye cevap verdim.

Matt sessizliği bozana kadar birkaç saniye garip bir şekilde öylece durduk.

“Nasılsın? Yani şey, ayrılıktan sonra,” diye sordu gergin bir şekilde.

Omuz silkerek, “İyiyim, zaten ona aşık olmuş değildim,” dedim.

Matt, “Sevindim,” dedi nefesinin altında.

Sırıtarak, “Sevindin mi?” diye sordum. Heyecanı bulaşıcıydı, gülümsemekten kendimi alıkoyamadım.

Derin bir nefes alarak, “Senden çok hoşlanıyorum. Her zaman hoşlandım ama bilirsin, sen onunla birlikteydin,” diyerek birkaç dakika durup, “Benimle çıkar mısın?” diye sordu sonunda.

Parmaklarını koyu kahverengi saçlarının arasından geçirerek utangaç bakışlarıyla gözlerime baktı. Gülüşü her geçen saniye daha da parlaklaşıyor gibiydi. Ergenken ona aşıktım ama şimdi hiçbir şey hissetmiyordum.

Ben on, o da on bir yaşından beri birbirimizi tanıyorduk.

Önceden ona karşı hislerim vardı ama şimdi aynı şeyi hissetmiyordum. Bana o kadar yakın duruyordu ki nefes aldığını duyabiliyordum.

Neden?

~

Benim sorunum ne???

~

Ben hemen cevap vermeyince, “Şimdi cevap vermek zorunda değilsin, yorgun olduğunu biliyorum; kendine biraz zaman ayır. Ayrılığın üzerinden çok zaman geçmediğini biliyorum, hazır olduğunda cevap verirsin,” dedi.

“Tamam,” diye fısıldadım.

Eğilerek yanağıma uzun bir öpücük kondurdu. “Bana bir şans ver, Mel. Sana söz veriyorum asla pişman olmayacaksın,” diye fısıldadı. Nefesi yüzüme o kadar yakındı ki rahatsız olmaya başlamıştım.

Geriye bir adım atarak umut verici bir gözle bana baktı.

“Yakında görüşürüz,” diyerek göz kırpıp biraz önce antrenman yaptığı futbol sahasına geri döndü. NFL tarafından seçilmişti ve bu yılın sonunda okuldan ayrılacaktı.

Dan arkamdan sessizce yaklaşıp belimden tutarak beni havaya kaldırıp birkaç tur kendi etrafında döndürdü.

Sonunda durduğunda, “Seni özledim, bebeğim,” diyerek boynuma atlayıp bir sağa bir sola sallayarak sıkıca sarıldı.

Ben de ona sıkıca sarılarak, “Ben de seni özledim,” diye fısıldadım ve başımı boynuna yasladım.

Dan bir seksen yedi boyundaydı ve kaslı bir yapısı vardı. Geniş omuzları ve seksi karın kasları kızların aklını başından alıyordu. Hele ki kirli sarı saçları ve mavi gözleri, tüm okul onun peşindeydi.

Kızlar onu her gördüklerinde ağızlarının suyu akıyordu ama Dan onlarla ilgilenmiyordu. Bir elli yedi olmama rağmen, onun yanında kendimi hâlâ küçük hissediyordum.

Gülerek geri çekildim.

“Deminki şey de neydi?” dedi başını futbol sahasına doğru çevirerek.

“Benimle çıkmak istiyormuş.”

Dan alaycı bir tonla, “Sana söylemiştim,” dedi.

“Ne cevap verdin?” diye sordu ben sessiz kalınca.

“Hemen cevap vermeyince kendime zaman ayırmamı ve hazır olduğumda ona cevap vermemi söyledi.”

“Sen kafayı mı yedin? Matt sana çıkma teklif ediyor ve sen sessiz kalıyorsun! Çocuğun üzerine atlarsın diye düşünmüştüm.”

“Ben de öyle düşünürdüm,” diye mırıldandım nefesimin altından. Omzumun üzerinden Matt'e baktım; bana gülümseyip göz kırptı.

Dan’le birlikte kolilerimi alıp yurduma doğru yürüdük.

Odaya girdiğimde Mia ile Sandy, erkek arkadaşlarıyla oturuyorlardı. Beni görünce sarılmak için koşarak yanıma geldiler.

Onlara New York'a gittiğimde neler olduğunu anlatmıştım. Tabii seksi yabancı dışındaki her şeyi. O sadece benimdi.

Dan, kocaman bir gülümsemeyle “Matt, Mel’e çıkma teklif etti,” dedi.

Sandy ile Mia bir ağızdan, şok içinde, “Ne?” diye çığlık attılar.

Mia'nın erkek arkadaşı Jacob, “Geç bile kaldı,” dedi gözlerini devirerek.

Sandy'nin erkek arkadaşı Rick, “Aynen öyle,” diyerek Jacob’ı onayladı.

Merak içinde Jacob’a, “Ne demek istiyorsun?” diye sordum.

“Aşık olan sadece sen değildin. Matt birinci sınıftan beri senden hoşlanıyordu hatta belki de ondan önce bile hoşlanmaya başlamış olabilir,” dedi Jacob gözlerinin içi parlayarak.

“Bunu o mu söyledi?”

“Hayır ama senin ona bakmadığında her zaman onun sana baktığını biliyoruz. Ayrıca Reed'in seni aldattığını duyduğunda çok öfkelendi.”

Mia ellerini çırparak, “Ne zaman dışarı çıkıyorsunuz?” diye sordu.

Mideme sanki bir bıçak saplandı, ne cevap vereceğimi bilemedim.

Dan yardımıma koşarak, “Kutlamak yapmaya ne dersin? Sonuçta, bu bizim son yılımız; neden bu yılı unutulmaz kılmıyorsunuz?” dedi.

Sandy ile Mia, “Aynen öyle! Her günü, her saniyeyi unutulmaz kılalım,” diyerek birbirlerine sarıldılar.

Başımı sallayarak gülümsedim. Bazen Sandy ile Mia’nın aynı beyne sahip olduklarını düşünürdüm; her zaman aynı anda aynı şeyi söylerlerdi.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok