Talihsiz Dostlar - Kitap kapağı

Talihsiz Dostlar

GothGrrl

Üçüncü Bölüm

Georgina

İleri Seviye Kalkülüs sınıfında oturmuş, yanındaki çocukla şakalaşıp gülüşen AJ’in kafasını izliyordum.

Eğer sadece bakarak insanları öldürmek mümkün olsaydı, o mükemmel siyah saçlı kafası daha dönemin ilk saniyesinde gözlerimden saçılan nefret yüzünden patlardı.

Bu kibirli herif, buradaki en gözde oyun kurucuydu, bu gerçeği kimsenin unutmasına izin vermiyordu. Sözde arkadaşım olanların hepsi, AJ’in etrafında olmaya bayılıyordu. Açıkçası onu bu kadar çekici kılan şeyin ne olduğunu hiç anlayamıyordum.

Çamur rengi kahverengi gözleri ve hafif kalkık bir burnu vardı. Dudaklarıysa bir erkekte pek hoş durmayan biçimde dolgundu.

Uzun boyluydu ve belli ki futbol antrenmanları sayesinde iyi bir vücut yapmıştı, ancak fit vücudu kişiliğindeki eksikleri kapatmaya yetmiyordu. Bütün söylentiler, onun tam “becer ve terk et” tarzı bir çocuk olduğuna işaret ediyordu.

Araba hoparlörlerinden sürekli yüksek sesle çaldığı cinsiyetçi rap müzik yüzünden ondan iyice nefret etmiştim.

Bütün İleri Seviye Kalkülüs derslerini birlikte almamızın yanı sıra ~sınavlardan~ benden daha iyi notlar alması, ona olan nefretimi ikiye katlıyordu.

Bu lisedeki ilk haftam korkunçtu. Uyum sağlamak için elimden geleni yapmıştım. Buraya gelene kadar sadece kot pantolon ve şort giyerken artık etek, elbise falan giymeye başlamıştım.

Artık daha dar ve canlı renklerde üstler seçiyordum. Okula gözlükle gelmemek için lens alma konusunda babama yalvarmıştım. Makyaj yapıp topuklu ayakkabı giymeye de başlamıştım.

Arkadaş olduğum kızların hepsi amigoydu, o yüzden ben de takıma katılmıştım. Onlarla aynı tarzda pop müzik dinlemeye başlamıştım.

Ama onlarla kurduğum ilişkiler yüzeyseldi. Hiçbirini evime davet etmemiştim. Zaten onlar da beni davet etmemişti. Annemin öldüğünü hiçbirine söylememiştim.

Onlara, aslında müzik zevklerinden iğrendiğimi ve One Direction'ın dağılmasını hiç de umursamadığımı hiç söylememiştim.

Kızlardan hiçbiri ileri seviye sınıflarda ders alacak kadar zeki olmadıkları için yalnız başıma, mutlu mutlu en arka sırada oturuyordum. Genelde kulaklığımın tekini takıp müzik dinlerdim.

Öğretmenin tahtaya yeni soru yazmasını beklerken mükemmel manikürlü pembe tırnaklarımı ders kitabımın üstünde tıkırdatıyordum.

AJ arkasını dönüp elimi iterek, “Şunu yapmasan olmaz mı?” dedi. Elimi itince parmaklarım tahta sıraya çarptı, kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.

Başımı sahte bir endişeyle eğip, “Ay çok özür dilerim, AJ. Canını mı sıktım?” dedim.

“Evet, konsantre olmaya çalışıyorum ve parmaklarının tıkırtısı dikkatimi dağıtıyor. Bence senin de bu dersten daha iyi notlar almak için dersleri ekstra dikkatli dinlemen lazım.”

Kıs kıs gülerek önüne döndü, başını hafifçe sallayıp gözüne giren saçları çekmeye çalıştı.

Homurtuya benzer bir ses çıkarıp tırnaklarımı tekrar tıkırdatmaya başladım. Bu sefer iki elimi de sıranın üzerinde tıkırdattığım için daha çok ses çıkıyordu.

AJ'in omuzlarının sertleştiğini fark ettim, çıkardığım her tıkırtı sesiyle birlikte iyice geriliyordu.

Sırıtıp bu sefer de ayakkabımın tekiyle sandalyesinin metal ayağına vurmaya başladım.

Ensesinin kızarmaya başladığını görebiliyordum, bu yüzden ayaklarımı sandalyesinin iki ayağına da vurmaya başladım. Her vuruşta şiddeti artırıyordum.

Sandalyesini aniden geri iterek sırama çarptı. O böyle yapınca kitabım büyük bir gürültüyle yere düşmüştü.

“Bay McGabe ile Bayan Evans! İkiniz de cezalısınız!”

Anında isyan ederek, “Ama efendim, o yaptı!” diye haykırdım.

O da aynı anda, “Ama efendim, o yaptı!” diye çıkıştı.

“Umurumda değil. İkiniz de dikkat dağıtıyorsunuz, o yüzden ikiniz de okuldan sonra cezalısınız.”

AJ’in sessizce, “Allah’ın cezası kaltak,” diye söylendiğini duyunca sandalyesini olabildiğince sert tekmeledim. Penisinin olduğu yere isabet etmeyi umdum. Umduğum gibi de oldu, yerinden zıpladı.

***

Baş amigo Macy'ye mesaj atıp, aldığım geri zekâlı ceza yüzünden okuldan sonraki antrenmana geç kalacağımı haber verdim.

Daha ilk gün o pislik yüzünden ceza aldığıma inanamıyordum.

Tabii sınıfa girdiğimde o çoktan gelmişti. Bana doğru sırıtıyordu, ben de masasının önünden geçerken bilerek tökezleyip masasına çarptım, özenle yerleştirilmiş notları yere döküldü.

Etrafa saçılan notları toplamak için yerinden fırlayıp, “Ne sakar şeysin ya!” diye kükredi.

Kıkırdayıp, “Ayy! Ne kadar da sakarım,” diyerek notların üstüne basıp sınıfın arkasına yol aldım.

AJ elinde notlarıyla yerine otururken, “Tam bir sürtüksün,” dedi tükürür gibi.

“Sen de tam bir or...”

Ceza gözetmeni öğretmen, tam da o sırada içeriye girmişti. Cümlemi duyunca gözlerini dikip bana bakmaya başladı. Çenemi kapadım, yanaklarımın yanmaya başladığını hissedebiliyordum.

Kötü davranışlarımız hakkındaki isyan eylemini okuyup yaptıklarımızın ileride bizi nasıl etkileyeceğine dair vaaz verdikten sonra zamanımı iyi değerlendirmek için çıkarıp o günkü ödevleri yapmaya başlamıştım.

Çantamdaki telefonumun titrediğini fark ettim, Jake mesaj atmıştı.

JakeSelam George. Babamla gelecek hafta kesin geliyoruz.
GeorginaTanrım! Acayip eğleneceğizzzzz.
GeorginaBaban seni bizim okula kaydettirebildi mi?
JakeEvetttt!
GeorginaYaşasıııııınnn!

Arkama yaslandım, yüzüme yayılan sırıtmaya engel olamıyordum. Sonunda en yakın arkadaşım hep yanımda olacaktı! Ayrıca kesin futbol takımına girerdi, bu da sürekli birlikte takılacağımız anlamına geliyordu.

Ön taraftaki hareket dikkatimi çekti. Başımı kaldırıp bakınca AJ’in de telefonunu cebinden çıkardığını gördüm. Gelen mesajı okuyup sırıtarak hızlıca cevap yazdı.

Birileri futbol antrenmanından sonra takılmaya çağırmıştır kesin.

Sonsuz gibi gelen bir saatin ardından cezam bitmişti, çantamı omzuma takıp amigoluk antrenmanına yetişmek üzere aceleyle kalkıp kapıya yönelmiştim ki sert bir şeye çarptım.

Başımı kaldırıp, “O ne yaa...” diyordum ki AJ’in geçişi engelleyecek şekilde kapıda dikildiğini gördüm. “Çekilsene ayı!” diye çıkıştım.

Yanından geçmeye çalışırken sırt çantamı tutup beni geriye çekince, ayağımdaki on santimlik aptal topuklu ayakkabı yüzünden dengem bozuldu.

Ben kıçımın üstüne oturunca eğlendiği her hâlinden belli olan bir ifadeyle yüzüme baktıktan sonra kapıdan çıkıp gitti.

Saçımı hızlıca yukarıdan bağlamaya çalışarak sahaya doğru koşarken sinirim hâlâ geçmemişti.

Kaşlarımı çattığımı, yüzümün kızardığını gören Katy, “Ne oldu da böyle sinirlendin?” diye sordu.

Kaslarımı esnetmeye başlarken, “Tahmin et bakalım,” diye homurdandım.

“AJ” mi? diye kıkırdadı. Gözleri takımdaki diğer oyuncularla birlikte sahanın ortasında durmuş hararetli konuşan AJ’e takıldı. “Ne yaptı yine?”

“Onun yüzünden hiç suçum yokken ceza aldım. Üstüne üstlük sınıftan çıkmaya çalışırken beni yere düşürdü.”

Bacaklarımı tam açıp oturarak sağ ayağımın üstüne doğru eğildim. Kaslarımı bu şekilde esnetmek hoşuma gidiyordu.

Katy, kafasında çeşitli fanteziler kurarak alt dudağını ısırırken, “Beni yere atsa hiç sorun etmezdim. Yeter ki üzerimde olsun,” dedi iç çekerek.

Öğürüyormuş gibi yaptım.

“AJ’i nasıl yakışıklı bulmuyorsun hiç anlamıyorum. Çocuk yürüyen seks gibi bir şey.”

Ruhsuz bir şekilde, “Harika (!) kişiliği mükemmel vücudunu gölgede bırakıyor sanırım,” diye cevapladım.

Söylediklerime dudak büküp saçlarını şöyle bir savurarak takıma dönerken, “Aman neyse Gina,” dedi.

Antrenman bittikten sonra Katy, Macy ve Robyn'le birlikte arabama doğru yürümeye başladık. Bu yılın ilk partisi cuma günü PJ’in evinde olacaktı, hararetli hararetli onu tartışıyorlardı.

Beni partiye gitme konusunda ikna etmeye çalışmayı bırakmışlardı çünkü AJ’in de gideceğini biliyordum. Onunla aynı partiye katılmaktansa ölmeyi tercih ederdim.

Şoför olacağım için içmediğim partilerde, AJ ve arkadaşlarının alt sınıf insanlara nasıl yüklenip kızları nasıl avlamaya çalıştığını bol bol gözlemlemiştim.

PJ’in evinde AJ’e özel bir seks odası bile vardı. Eğer bir kız onunla o odaya girerse ertesi gün herkes kızı “kolay lokma” ilan ederdi. İğrenç…

Macy baş amigo olduğu için, futbol takımıyla takılmayı görev edinmişti. Üstelik bütün amigo kızları da bu yönde teşvik ediyordu. Bu daha da iğrençti.

Mavi VW Beetle’ımın kilidini açtım, kızlar arabaya doluştu. Arabayı çalıştırınca hoparlörlerden Tom Waits’in hırıltılı sesi yükseldi. Sabah okula varınca CD’yi değiştirmediğime pişman olmuştum.

Macy yüzünü buruşturarak, “Iyy! Bu yaşlı adam müziği de ne böyle Gina?” dedi. Uzanıp CD’yi çıkararak Taylor Swift CD’si taktı.

“Ah pardon… Arabayı babam almıştı da, o bırakmış,” diye cevap verdim. Arkadaşlarım yalanımı yutmuş olacak ki kendi aralarında sohbet etmeye devam ettiler.

Kızların hepsini evlerine bıraktıktan sonra hemen Tom Waits açıp şarkıya eşlik ederek eve doğru yol aldım. Tom Waits, babamın en sevdiği şarkıcı olduğu için onu dinlemek bana hep güven verirdi.

Ayrıca mükemmel biriydi. Melankolik melodilere eşlik eden anlamlı sözler… Eve vardığımda modum yükselmişti, Jake’in gelişini dört gözle bekliyordum.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok