Babasının ölümünden bir yıl sonra Laurie kendini çaresiz hisseder. En iyi arkadaşı Mace, New York'ta bir iş bulduğunda, Laurie'yi onunla taşınmaya ikna eder. Laurie her zaman yayıncılık sektöründe çalışmak istemiştir ve büyük şehire gelince rüyalarındaki işi aramaya karar verir. Bir partide tanıştığı seksi adamı iş görüşmesinde tekrar görür. Laurie onun için çalışmamaya kararlı olsa da seksi adam ama kibirli bir şekilde "Benim için çalışacaksın yavru kedi," demeyi sürdürür.
Yaş Sınırı: 18+
LAURIE
Babam hayatı boyunca defalarca kez bana “Hayatını yaşa Laurie,” demişti. O zamanlar tam olarak neyi kastettiğinin anlayamamıştım. O olmadan hayatıma nasıl devam edebilirdim? Nasıl yaşayabilirdim?
Her sabah aynı saatte uyan, hazırlan ve evden çık. Babadan yadigâr küçük kitapçıyı açıp müşterilerle ilgilen. Sonraki gün hepsini tekrarla. Bazılarınız için mükemmel bir yaşam gibi görünebilir ama benim için değildi.
Hayatımdan memnun değildim. Babamın ölümünün üstünden bir yıl geçmişti ve onunla birçok hayalim de yok olup gitmişti.
“Şu an olduğun kişiyle gurur duyuyorum Laurie. Genç bir kızdan güçlü ve hırslı bir kadına dönüştün. Kimsenin bu gücü elinden almasına izin verme. Hayat senin için daha yeni başlıyor.”
“Artık benim yüzümden kendinden ödün vermeni istemiyorum. Kitapçıyı satıp hayallerinin peşinden git. Burada kalmaya devam edersen mutsuz olacaksın.”
“Gitmene izin vermek benim için de zor olacak, ama hayatta attığın her adımda yanında olacağımı bil. Söz. Şimdi gel sana kocaman bir sarılayım. Seni sonsuza dek seveceğim Laurie, bunu asla unutma.”
Bunlar babamın uykusunda ölmeden önce söylediği son sözlerdi. Ölümünden sonra aylarca ağladım. Onsuz nasıl yaşayacağımı bilmiyordum.
Sanki artık kurmalı bir makinaymış gibiydim. Çoğu şeyi yapmış olmak için yapıyor, hiçbir şeyi istediğim ya da canım çektiği için yapmıyordum. Bundan şikâyet de etmiyordum, çünkü babam beni öyle yetiştirmemişti.
Güçlü ve bağımsız bir kadındım.
Dalgın bir şekilde kitapçının penceresinden dışarıyı izlerken içeriye birisinin girdiğini duydum, kim olduğunu görünce yüzümde bir gülümseme yayıldı.
“Merhaba Mace,” dedim sandalyemde oturmaya devam ederek.
“Selam, Laurie. Sen ne giyiyorsun öyle?” dedi gözlerini devirerek.
“Neden? Bir şey mi var? Taytım ve her zamanki kazağım. Neden bu kadar şaşırdın?” diye sordum kaşlarımı çatarak.
“Taytınla bir sorunum yok, hatta harika görünüyor diyebilirim. Poponu çok güzel göstermiş. Ama bu kazak, amcanın kazağını giymişsin gibi duruyor!”
“Sen tam bir çatlaksın, bunu biliyorsun, değil mi?” deyip güldüm.
“Bana bilmediğim bir şey söyle,” deyip kahkaha attı. “Sana iki tane haberim var; biri iyi biri kötü,” dedi heyecanlı gözlerle.
“Tamam, önce iyi haberi söyle bakalım.”
“Son birkaç haftadır birçok mülâkata girdiğimi biliyorsun; çok istediğim bir yerden cevap geldi,” dedi. Konuşmaya devam etmesi için başımı salladım.
“Bana teklifte bulundular,” dedi gözlerinin içi gülerek.
“Vay canına, bu harika bir haber! Tebrik ederim,” deyip sarılmak için hızlıca yerimden kalktım. “Kötü haber ne peki?” diye sordum merakla.
“Şirket, New York'ta yeni bir ofis açmış ve benim oradaki ofiste çalışmamı istiyorlar,” dedi gözlerini kaçırarak.
“Anladım ama gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum,” dedim ve bir an sessiz kaldım. New York çok uzaktı ama Mace hayallerine hiç olmadığı kadar yakındı. “Senin adına çok sevindim Mace ama seni çok özleyeceğim.”
“Ben de tam bu konu üstüne düşünüyordum ki aklıma bir şey geldi. Burada mutlu olmadığını biliyorum, Laurie. Neden sen de benimle gelmiyorsun? New York’ta birlikte yaşayabiliriz. Kendine orada bir iş bulursun.”
“Eminim orada kendi alanında çok iyi iş fırsatları yakalayabilirsin.”
“Bilmiyorum, Mace. Babam bu dükkân için çok emek harcadı. Ondan kalan son şeyi de bu şekilde bırakıp gitmek sence de biraz bencilce değil mi?”
“Hayır, Laurie. Bu şekilde düşünme lütfen. Sen benim tanıdığım en samimi, en içten ve en çalışkan kişisin. Kendini bu şekilde şartlandırman çok yanlış. Ben sadece senin mutlu olmanı istiyorum.”
“Babanla ilgilenirken resmen kendini unuttun. hâlâ bile ondan kalan eşyalarla kendini avutmaya çalışıyorsun. Bu durumda olduğunu baban görse eminim o da çok üzülürdü, haklı olduğumu sen de biliyorsun.”
“Ne yapacağımı bilmiyorum Macy. Onu çok özlüyorum,” dedim gözyaşlarımı daha fazla tutamayarak.
“Biliyorum tatlım, biliyorum, ama eminim eninde sonunda kendini daha iyi hissedeceksin. Benimle gel. En azından bir düşün,” dedi nazikçe.
“Tamam, düşüneceğim. En iyi arkadaşım olduğun için tekrar teşekkürler. Seni çok seviyorum,” dedim küçük bir gülümsemeyle. Ona bir kez daha sıkı sıkı sarıldım. Macy beni düşüncelerimle baş başa bırakarak dükkândan çıktı.
Şimdi ne yapmalıyım? Mace beni buraya bağlayan tek şey. Annem ben iki yaşındayken kalp krizi nedeniyle vefat etmiş. Babam beni tek başına büyüttü; o ve Mace, tüm hayatım boyunca sahip olduğum tek varlıklarımdı.
Macy ile okulda tanışmıştık. Beni gerçekten tanıyan ve olduğum gibi kabul eden tek kişiydi.
Uzun bacakları ve fit bir vücudu vardı. Uzun sarı saçlarıyla okulda etkilemediği erkek yoktu, ama Mace kesinlikle ilişki insanı değildi.
“Neden her hafta sonu başka bir erkekle birlikte olmak varken, kendimi tek bir adama bağlayayım ki?” demişti bir keresinde sırıtarak.
Ben ise neredeyse Macy’nin tam tersiydim. Hafta sonları partilemek yerine, küçük bir fırında çalışıp derslerime odaklanıyordum. Birkaç yıllık sıkı bir çalışmanın ardından üniversite diplomamı almayı başarmıştım.
Bir şeyler yazmayı, okumayı ve yabancı kelimeler öğrenmeyi hep çok sevmiştim. Gelecek vaat eden yeni yazarlar keşfetmeye bayılıyordum. Hatta okulda birkaç sınıf arkadaşıma da bu konuda yardımcı olmuştum.
İşte böyle biriydim. Her zaman insanların iyi yanlarını görmeye çalışırdım; her zaman elimden geldiğince onlara yardımcı olmak isterdim.
Öğretmenlerim bana bir yayınevinde çalışmam gerektiğini söylemişti, çünkü yeteneği erken fark ediyordum. Ayrıca çok yetenekli bir yazardım, ama kitabımı yazmak için henüz yeterli zamanım olmamıştı.
Belki bir gün tekrar deneyebilirdim ama şu an bir seçim yapmam gerekiyordu.
Hayatım için istediğim şey bu değildi. Kendi kariyerimi yaratmak için çok fazla emek vermiştim. Olmak istediğim kişi için çok çalışmak her zaman ilk hedefim olmuştu.
Macy haklıydı. Babam beni böyle mutsuz görse çok üzülürdü. Belki de babamın kitapçısı için, tıpkı benim ona yaptığım gibi ona bakacak birini bulmam gerekiyordu.
Belki o zaman hayatıma yeniden başlayabilirdim. Yirmi sekiz yaşındaydım ama çoğu zaman kendimi çok daha yaşlı hissediyordum.
Babamın nasihatini dinlemeliydim. Babam beni benden çok daha iyi tanıyordu. Korkuyordum ama cesaretimi toplayıp hayatıma devam etmeliydim.
Şimdi mutluluğumu düşünmenin zamanıydı.