Buzdan Kalpler - Kitap kapağı

Buzdan Kalpler

Kali Gagnon

Altıncı Bölüm

KATE

Tyler benim takımımda oynuyordu. Koskoca şehirde gelmiş, yeni başına geçtiğim takımın oyuncusu olmuştu. İçeri girer girmez yüzüne yayılan şaşkınlık dolu ifade gözümden kaçmamıştı.

Oyuncularla konuşurken bir şey belli etmemeye çalıştım. Daha ilk karşılaşmamızda zayıf bir imaj vermek istemiyordum. Özellikle de içlerinde oturan bir erkek yüzünden...

Amcalarımla birlikte maçı izlerken sonunda yeni oyuncumuz hakkında sorular sordum. Tyler’ın diğer oyuncularla birlikte hazırlandığını görmeden önce konferans salonuna odaklanmam gerekiyordu.

“Kate,” dedi John Amca. “Az önce Tyler Carlson hakkında konuştuk zaten. Dinlemedin mi?” diye sordu.

Önemli bir şey değilmiş gibi omuz silktim. “Kafam çok dağınık. Tekrar edebilir misiniz?”

Tyler Carlson kelimenin tam anlamıyla yirmi üç yaşında bir yıldızdı. Önceki iki yıl üst üste All-Star takımına seçilmişti.

Serbest oyuncu statüsündeydi. Önceki takımının teklifini reddetmesi üzerine Blades onu transfer etmişti. Daha fazla para teklif ederek onu kadromuza katmayı başarmıştık.

Kariyeri görünüşünü açıklıyordu. Hokey oyuncuları acınası, zayıf adamlar değildi. Seksi, çoğunlukla dövmeli ve yapılı adamlar olurlardı.

Hokey, kavgaya izin veren en büyük sporlardan birisiydi. Öyle ki, NFL ya da NBA’de böyle kavgalar göremezdiniz.

Lig yönetimi kavgaya bazı sınırlamalar getirmiş olsa da oyuncular eldivenlerini çıkarırsa yumrukların havada uçuşması işten değildi.

Bu, maçla ilgili en sevdiğim şeylerden biriydi ve bence izlemeyi daha keyifli hale getiriyordu. Kavgadan sonra oyuncular genellikle yüzlerinde kocaman gülümsemelerle ceza sahasına kayarlardı.

Maçı yukarıdan izliyor, takımımın attığı üç golün her biri için heyecanla tezahürat yapıyordum. İki golü Tyler atmıştı. Dürüst olmak gerekirse her golünde biraz daha yüksek sesle tezahürat yapmış olabilirim.

Takımımın kusursuz oyununu hayranlıkla izledim. Yine de Julian’ın üzerinde çalışmaları gereken bir şeyler bulacağını biliyordum. İşte bu yüzden ligdeki en iyi koçtu.

Oynarken Tyler’ın birkaç kez başını kaldırdığını görsem de kesinlikle bana bakmıyordu. Sadece cama bakıyor, diskin konumuna göre pozisyon alıyordu.

Tıpkı hokey oyuncularının yaptığı gibi görkemli bir şekilde kaymaya devam etti. Bu adamların buz üzerindeki hareketleri beni daima büyülemişti.

Ne yazık ki benden küçük olmasını kafaya takmıştım. Daha önce hiç benden küçük biriyle birlikte olmamıştım.

Yine de Tyler’la ortak bir noktamız vardı. İkimiz de ciddi bir ilişki istemiyorduk. O genç bir yıldız, ben ise çok meşgul bir iş kadınıydım.

Amcalarım ve kuzenim maçtan sonra soyunma odasına çekildiler. Ben ise otoparkta beklemeyi tercih ettim. Başkalarının önünde Tyler’la konuşamazdım.

Birlikte geçirdiğimiz geceyi kimse bilmemeliydi. İçten içe bunun bir daha asla olmayacağına dair kendime söz verdim.

Tyler ile diğer birkaç oyuncu arka otoparka girdiğinde John Amca’nın benim için gönderdiği arabaya yaslanıyordum.

Bir süredir onları beklesem de bu sürenin çoğu arabanın içinde geçmişti. Kasım ayının sert havası pek de hoş değildi.

Paris’teyken hokey dünyasına yeterince ilgi göstermediğim için kendime kızdım. Tüm NHL maçlarını izlemeliydim. Sadece çok fazla boş zamanım yoktu.

İzlemiş olsaydım, Tyler Carlson’ı barda gördüğüm anda kim olduğunu tam olarak bilirdim. Arkadaşlarımın sporlar arası hiç yoktu. Oysa bir takım sahibi olarak bunu fark etmeliydim.

Maçı izlerken John Amca bana Tyler hakkında önceki birkaç sezonda çıkan bazı haberleri gösterdi. Aslında bayağı ünlü bir oyuncuydu.

Partici biri olsa da bu yönünü henüz görmemiştim. Ayrıca kadınlar arasında da çok popüler olduğunu fark ettim ama bunu duyduğuma şaşırmadım. Gayet yakışıklı bir çocuktu.

Yanında duran oyuncularla biraz sohbet ettikten sonra özel olarak konuşmak istedim. “Sizinle konuşmak harikaydı çocuklar,” dedim.

“İzin verirseniz, yeni oyuncumuz Bay Carlson’la konuşmak istiyorum.”

Birbirleriyle vedalaştıktan sonra kendi araçlarına binmeden önce Tyler’ı dürttüler. Yüzünde herhangi bir duygusu ibaresi yoktu. O da bu durumdan benim kadar rahatsız olmuş olmalıydı.

Sonunda aramızdaki o tuhaf sessizliği bozdu.

“Hokey takımımın sahibi olduğunu neden söylemedin?” diye sordu Tyler.

Konuşmadan önce kollarımı göğsümde kavuşturdum. “Lanet olası NHL’de oynadığını neden söylemedin?” diye sordum, aynı sert tavırla.

İkimiz de hatalı olduğumuzu biliyorduk. İkimiz de hayatlarımız hakkında hiçbir şey anlatmamıştık. Aslında birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmiyorduk.

Peki neden ikimiz de sadece iş amaçlı yeni ilişkimizden dolayı bu kadar kızgın ve rahatsızdık? Sonuçta birlikte sadece bir gece geçirmiştik, başka bir şey değil. Değil mi?

“Takım sahibi olarak kim olduğumu biliyor olmalıydın,” dedi Tyler, daha kısık bir sesle. “Bunu nasıl gözden kaçırdın bilmiyorum.”

Öfkem tekrar kabardı. Oyuncularımdan biriyle yatmıştım. Bu yetmezmiş gibi orada durup birbirimize öfkeyle bakarken şehvetle doluyordum. Neyim var benim? Babamın yerini doldurmaya geldim, yüz karası olmaya değil.

“İşte burada yanılıyorsun,” dedim. “Birkaç gün önce Fransa’dan döndüm. Son birkaç yıldır orada babamın işlerine bakıyordum.”

“Görünüşe göre, sen takımla anlaştıktan sonra dönmüşüm.” Konuşurken gözlerimi ondan ayırmadım. Sonunda doğru söylediğimi anladığında yüzündeki ifade yumuşadı.

“Fransa’da oyuncularla ilgili haberleri takip edecek vaktim yoktu. Açıkçası kim olduğun hakkında hiçbir fikrim yoktu.”

“Özür dilerim,” dedi. “Sanırım kariyerimi mahvedebilecek kişiye bağırmamalıyım.” Başını dik tutmaya çalışsa da üzüldüğünü görebiliyordum.

“Bu birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmediğimizi gösteriyor,” diye yanıtladım. “Bana ya da bir başkasına ne söylersen söyle ya da ne yaparsan yap, kariyerini asla mahvetmem.”

Elini siyah saçlarında gezdirirken bir süre sessiz kaldı. “Aramızda başka bir şey olmayacak,” dedi, hüzünlü bir edayla.

Haklı olduğunu bilsem de bu durum canımı sıkıyordu. Ne yazık ki ondan farklı düşünmüyordum.

Soyunma odasında duş aldığını fark ettim. Islak saçlarının yanı sıra üzerinde sadece eşofman ve tişört vardı.

Bu soğuk havada daha kalın giyinmesi gerekirdi. Öyle ki, kısa kollu tişörtü sayesinde kollarını saran dövmeleri görebiliyordum.

“Kate,” dedi. “Baban için üzgünüm.”

Başımla onayladıktan sonra arabaya binmek için arkamı döndüm. Şoföre el sallarken nereye gidebileceğimi düşündüm. Burada daha fazla kalamazdım.

Bir şekilde Tyler’ı hayatımdan çıkarmalıydım, ki onu sürekli göreceğimi düşünürsek bu epey zor olacaktı.

Diğer erkeklerin beni Tyler’ın uyandırdığı gibi uyandırması, yatak odasında hissettirdiği gibi hissettirmesi zordu. Yine de vermem gereken kararlar, yönetmem gereken bir takım vardı.

Sonunda şoföre beni Piper’ın dairesine götürmesini söyledim. O ne yapacağını bilirdi. Aceleyle çaldığım kapısını açarken yüzümdeki ifadeden kötü olduğum anlamış olmalıydı.

“Sorun ne Kate?” diye sordu endişeyle.

Banyosundan gelen sesleri duyunca kaşlarımı kaldırdım. “Ne?” diye fısıldadı gülümseyerek.

Ancak o zaman üzerinde büyük bir tişört ve iç çamaşırı olduğunu fark ettim. Onu baştan aşağı şöyle bir süzdüm.

Banyonun kolu hafifçe döndü. Kafamı çevirip Tyler’ın bardan arkadaşı Ben’i görünce nefesim kesilir gibi oldu. Gerçekten de yakışıklıydı. Sarı saçları, biçimli sakalı ve kaslı bir vücudu vardı.

“Ah!” dedi şaşırarak. “Bakın burada kim varmış.”

Eski püskü koltuğuna yaslanıp kafamı arkaya yasladım. Sırada ne var? Piper’ın dairesinden ayrılmayı düşünsem de bunun mantıksız olduğunu biliyordum. Derin bir nefes alıp kafamı dinlemeye çalıştım.

“Dün gece Tyler’ı gördün mü?” diye sordu Piper.

Birinin telefonu çalmaya başlayınca hepimiz telefonlarımıza baktık. Ben’in gözleri parladı. “İti an çomağı hazırla.”

Kimden bahsettiğini biliyordum. Piper’ın küçük balkonuna doğru yürüdükten sonra kapıyı arkasından kapatıp telefona cevap verdi.

Hava çoktan kararmaya başlamıştı. Tyler’la konuşurken Ben’in yüz ifadesini göremediğim için şükrediyordum.

Piper küçük balkondaki iri adamı izlerken kıkırdadı.

“Muhtemelen uzun zamandır yaptığım en iyi seksti,” dedi. “Ah, Trina’yı saymazsak tabii. O da az değildi.” Tepki vermeyince kaşlarını kaldırarak, “Sana ne oldu şimdi?” diye sordu.

“Buna inanamayacaksın,” diye söze girsem de Ben içeri adım atar atmaz duraksadım. Telefonu kulağından birkaç santimetre uzakta tutuyordu. Hattın diğer ucundaki Tyler’ın bağırdığını duyunca yüzümü buruşturdum.

“Pekâlâ,” dedi Ben. “Birazdan orada olurum. Hem bira falan da getireceğim.” Sonunda telefonu kapatırken bana bakıp sırıttı.

Piper, ikimize de şöyle bir bakıp, “Biri bana neler döndüğünü söylesin,” dedi.

Gözlerimi devirerek başımı tekrar kanepeye yasladım. Ben ise yanımıza gelip öteki koltuğa oturdu. Neden pişkin pişkin sırıttığını bir türlü anlamamıştım.

“Bu uzun zamandır duyduğum en trajikomik şey,” dedi.

Piper suçlayıcı bir tavırla bana baktı. Sonunda gözlerini devirerek aniden ayağa kalktı. Bir süre sonra elinde koyu bir sıvıyla dolu üç bardakla döndü. Bir yudum aldıktan sonra viski olduğunu anladım.

“Dökülün,” dedi, içkisini yudumlarken.

“Arkadaşı giderse neden olmasın,” diye mırıldandım, içkimden bir yudum daha alırken.

“Ha!” Ben öne doğru eğilince göz göze geldik. “Az önce neler olduğunu öğrendim. Sürekli bağırıp durdu. Onu oldukça zor bir duruma sokmuşsun.”

İçkimi dökmemeye dikkat ederek ayağa fırladım. “Ben mi soktum?” diye bağırdım. “Ciddi misin sen?”

“İkimiz de başta kariyerlerimizden bahsetmedik. O da hatalı.” Ben’e bağırmanın hiçbir şeyi çözmeyeceğini bildiğim için tekrar yerime oturdum.

“Siz ikiniz ne halttan bahsediyorsunuz?”

Ben’in varlığını göz ardı ederek doğrudan Piper’a baktım. Belli ki benim yerime arkadaşının tarafını tutacaktı, tıpkı Piper’ın benim tarafımı tutacağı gibi.

“Bildiğiniz gibi dün gece Tyler’ı görmeye gittim.”

Piper’ın kara gözleri bir an parladı. “Evet, senin için ayarladığım randevuya.”

“Aynen öyle. Oraya yemek yeme niyetiyle gitmedim. Tek seferlik hızlı bir şey olması gerekiyordu. Oysa bütün bir gece öylece akıp gitti. Gerisini anlarsınız.”

“Sonra mutlaka tekrar görüşeceğimiz bahanesiyle oradan ayrıldım.” Sözlerime devam etmeden önce içkimden bir yudum daha aldım.

“Uzun lafın kısası, maçtan önce oyuncularımla tanışırken onun da takımdan olduğunu öğrendim.”

Piper kahkahalara boğulurken, Ben de ona katıldı. Gözlerimi devirip iç çektim. Tencere kapak misali olmuşlardı. Gülme partilerine katılmaktan kendimi alamadığım iki pislik...

“Ben de size katılmak isterdim ama düşünmem gereken bir kariyerim var.”

Ben arkadaşına destek çıkarak, “Biri patronuyla yattığını öğrenirse herkes torpille takıma girdiğini düşünecek,” dedi. “O yüzden Tyler da ipin ucunda, sadece sen değil.”

“Evet, farkındayım.”

Küçük yaramazlığımız ortaya çıkarsa ikimizin de mahvolması işten değildi. Dürüst olmak gerekirse kaybedecek çok şeyimiz vardı.

Ben gitmek için ayağa kalktı. “Ne denir bilmiyorum,” dedi. “Yine de bir şekilde çözmeniz gerek.”

Piper ona kapıya kadar eşlik ederken başımla onayladım. İri kollarıyla onu kucakladıktan sonra kafasını bana çevirdi.

“İster inan ister inanma, sizi destekliyorum,” dedi, gözleri parlayarak. “Tyler’ın hayatında senin gibi birisine ihtiyacı var.” Ardından Piper’ın dairesinden çıkarak beni kafası karışmış bir halde bıraktı.

Piper’la, bu yeni sevgilisi hakkında konuşurken dondurma yemeyi de ihmal etmedik. Onu tanıyorsam, böyle erkeklere bayılırdı.

Tam ona göre biriydi. Öyle ki, tekrar buluşmak istiyorlardı. Şanslı kız.

“Şimdiden çıkmaya mı başladınız?” diye sordum.

Omuz silkti. “Hayır. Tek eşlilikten pek hoşlanmıyorum.”

Ağzıma bir kaşık daha dondurma attım. “Öyledir tabii. Yine de bundan Ben’e de bahsetsen iyi olur.”

Piper gözlerini devirdi. Verdiğim tavsiyeleri dinlemiyor gibiydi. O her zaman flört dünyasındaki yerini korumuştu, ben ise tam tersiydim. Şüphesiz ilişkiler hakkında benden çok daha fazla şey biliyordu.

“Tyler konusunda ne yapacaksın?” diye sordu, kaşığını yalayarak.

“Bilmiyorum,” dedim. “Genelde çıktığım erkeklerden çok farklı ve sekste... Bunu nasıl derim bilmiyorum.” Başımı onun kucağına koyarken dondurmayı dökmemeye dikkat ettim.

“Bayağı uyumluyuz aslında, Pipe.”

Bana bakıp sırıttı. “Değdi mi yani?”

“Kesinlikle.”

“Dürüst ol,” diye söze girdi. “Tekrar olsa yapar mıydın?”

Dudağımı ısırarak bir an düşündüm. “Kesinlikle.”

“O zaman yap.”

Bunun üzerine birlikte kahkaha attık. En iyi arkadaşım yanımda olduğu için bir kez daha mutlu oldum. Onun kanepesine kıvrıldıktan sonra klişe bir aşk filmi açtık.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok