Beşik Hırsızı - Kitap kapağı

Beşik Hırsızı

Ellery Whaley

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Özet

New York’ta bir parkta altı yaşındaki bir kızın cesedi bulununca cinayet masası dedektifi Lauren Ryder ikinci bir çocuk daha ölmeden, aklını ya da hayatını kaybetmek pahasına bile olsa, katili yakalamaya ant içer...

Yaş Sınırlaması: 18+

Fazla göster

30 Bölüm

Başlangıç

PhillipsLauren
Phillipskalktın mı?
Ryderhayır
Rydersaat neredeyse sabah beş
PhillipsHale aradı, bir ceset bulmuşlar
Rydernerede?
PhillipsDewitt Clinton Parkı’nda
PhillipsLauren
Ryder...
PhillipsBir çocuk

Yaklaşık 24 saat önce

LAUREN RYDER

BİP

Çalar saatten gelen tek bir tiz sesin ardından Lauren Ryder elini yorganın altından uzattı ve alarmı kapattı. Saat tam altıydı ve alarmın erteleme düğmesine yıllardır dokunulmamıştı.

Bugün de farklı değildi.

Yatak ucundaki pufta duran spor kıyafetlerini üstüne geçirdi. Sonra da dişlerini fırçalayıp sarı saçlarını taramak için doğruca banyoya gitti.

Bir gece önceden zamanlayıcıya ayarladığı makinedeki kahve çoktan demliğe akmaya başlamıştı.

Telefonunu çıkarıp yapılacaklar listesini açmadan önce kendine bir fincan kahve koydu ve içine tatlandırıcı ekledi.

Önünde bekleyen günün her anı doluydu.

Uyan

"Tik." Kendi kendine gülümsedi. Listeye sırf yanına tik koyabilmek için yapılacağı kesin olan şeyleri eklemeyi severdi.

Spor yap.

Phillips'ten bilgi al.

Teğmen Hale ile izleme yap konu: Bollinger davası

Emma'nın d.günü partisi için hediye(ler) al ve öğle yemeği.

Günün diğer yarısındaki işlere göz atacak zamanı yoktu. Bir an önce işe koyulmazsa sporu kısa kesmek zorunda kalacaktı. Kahvesinin geri kalanını termosa boşalttı ve küçük dairesinin ön kapısına doğru ilerledi.

Arkadaşları ve ailesiyle çekildiği fotoğraflarla dolu duvarın önünden geçti.

Fotoğraflarda en çok babasının, kardeşi Liam’ın ve Lauren’ın dünyadaki en sevdiği kişi olan "neredeyse altı yaşındaki!" yeğeni Emma’nın yüzleri vardı.

Yarın Emma’nın doğum günüydü ve Lauren yeğeninin mumları üflemesini izlemek için sabırsızlanıyordu.

Kapının eşiğinde durup gün içinde lazım olacak her şeyi alıp almadığını kontrol etti:

Telefon, anahtar, cüzdan.

Tamam, tamam, tamam.

Ve evden asla onlarsız çıkamayacağı diğer iki şey:

Rozet ve silah.

Tamam ve tamam.

Koridora çıktı ve kapı arkasından kapandı.

Henüz yirmi yedi yaşında olan Lauren üç yıldır New York Şehri Polis Teşkilatı’nda cinayet masası dedektifi olarak çalışıyordu.

Teşkilatın tarihinde dedektifliğe terfi etmiş en genç kişiydi. Yıl bazındaki tecrübe eksikliğini iç disipliniyle telafi etmişti. Herkesten geç çıkar ve herkesten çok çalışırdı.

Ve bu tam da sevdiği şeydi.

STEVE PHILLIPS

Son bir buçuk yıldır Lauren’ın ortağı olarak çalışan Dedektif Steven Phillips Lauren'ın polis teşkilatının spor salonunda asılı duran kum torbasının canına okumasını izliyordu.

"Bugün hangi zavallıyı patakladığını hayal ediyorsun?" diye sordu antrenör Dan.

Dan normalde saha polisleriyle çalışırdı ama Lauren dedektif olduktan sonra bile dövüş yeteneklerini korumak ve formda kalmak istiyordu.

Steve buna hayrandı ama bazen onları kötü gösteriyor diye dalga geçerdi.

"Dünkü beni hayal ediyorum," dedi Lauren. "Eğer bugün ondan daha güçlüysem doğru yoldayım demektir."

Tipik Lauren.

Spor salonunda geçirdiği vakitler Lauren için her şey demekti.

Vakaların stresini atmasının ve art arda içtiği kahvelerin hızlandırdığı kalp atışlarını düzenlemesinin tek yoluydu.

Phillips teşkilattaki diğer polislerin stresle başa çıkmak için farklı bağımlılıklar edindiğini biliyordu.

Alkol, sigara, uyuşturucu ve daha bir sürü şey. Ama Lauren bir duble içkiyi bile zor içerdi.

Çalışması biten Lauren Phillips'e başıyla işaret etti. "Beni kapıda bekler misin?"

Phillips sırıttı. "Tabii ki de."

Lauren birkaç dakika sonra merdivenlerdeydi.

Telefonu çaldı ve çantasından çıkarıp inmeye devam etti.

Ekrana bakıp başını kaldırdı ve "Liam" dedi.

Gözlerini devirdi ve telefona cevap verdi: "Sana beni iş günlerinde aramamanı söylemiştim. Dikkat dağıtıcı oluyor."

Spor salonundan ofislerine yürürlerken Phillips Lauren ve kardeşi arasındaki tatlı atışmayı dinledi.

"Orada olacağım," dedi Lauren ve kısa bir duraklamadan sonra tekrarladı, "Orada olacağım dedim ya! Sabırsızlanıyorum. Hadi iyi günler sana."

Telefonu kapatınca suratını ekşitti.

"Amma kafa ütülüyor bu Liam," dedi.

"Nereye çağırıyor? Mahkeme mi?" diye sordu Phillips. Liam üç eyaletli bölgedeki en iyi avukatlardan biriydi.

"Hayır, Emma'nın doğum gününe."

" Aa! Unutmuşum," diye güldü Phillips. "'~Neredeyse~ ~altı yaşındaki' Emma gerçekten de altı yaşına giriyor."~

Phillips ikisinin de üniformalı polis olduğu zamanlardan yakın arkadaşıydı. Liam kadar aileden sayılırdı. Emma'yla bile tanışmıştı.

Lauren masasına geçince "Artık işe başlamaya hazır mısın?" diye sordu Phillips.

"Bir dakika geciktim ama Liam'ın hatası. Evet, nedir haberler?"

LAUREN RYDER

Lauren meraklı gözlerle Phillips'e baktı.

"Bollinger hüküm giydi," diye başladı Phillips.

"Ve?" Lauren devamını duymak için sabırsızlanıyordu.

Kenny Bollinger. 22 yaşında. Sarhoş halde araba kullanırken iki yayaya çarpıp öldürdü ve olay yerinden kaçtı.

Onu yakaladıklarında hiç pişmanlık belirtisi göstermedi. Lanet olası sabıka fotoğrafı çekilirken bile gülerek poz verdi.

Ama şimdi pişman olacak.

"Dört yıl aldı. Belki iki yıl sonra şartlı tahliye edilme ihtimali var," dedi Phillips.

"O kadarcık mı?"

"Şaşırdın mı? Porsche'si olan bir baban olunca böyle oluyor."

Bu hiç adil değil.

"Hernandez denen çocuk aynı şey için on beş yıl aldı," dedi Lauren yumruklarını sıkarak.

"Tanrı Amerika'yı korusun," diyerek iç çekti Phillips.

Lauren derin bir nefes aldı ve aldığı haberlerin etkisinden kurtulmaya çalıştı. Adamı yakalayınca işin ona düşen kısmı sona ermişti. Yapabileceği başka bir şey yoktu.

Ama bana bıraksalar 32. yaş gününü hapiste kutluyor olurdu.

İç çekip devam etti. "Kagan'dan hâlâ bir iz yok, değil mi?"

Robert Kagan. 33 yaşında. Karısı, Kagan’ın kemeriyle boğularak öldürülmüş olarak bulundu.

"Hayır," dedi Phillips.

"Empire City Casino'dan gözümüzü ayırmayalım," dedi Lauren. "Metresi hiçbir şeyin onu oradan uzak tutamayacağını söyledi. Kumar bağımlılığını hafife almamak lazım."

"Her zaman gittiği yere gitme riskini göze alır mı sence?"

"Karısının cesedinin yanına "Oops, üzgünüm" yazılı not bırakan dahiden bahsetmiyor muyuz?"

Phillips güldü. "O notu hâlâ çerçeveletip duvara asmak istiyorum."

"O bir kanıt, Phillips," dedi Lauren. Kanunları çiğneme konusunda şaka yapılmasını bile sevmiyordu.

"Tamam, tamam. Sen Hale'le buluşurken ben de Empire City'ye gideceğim. Umarım onunla bensiz başa çıkmayı başarabilirsin, " diye sırıttı Phillips.

"Hadi ne duruyorsun yaylan bir an önce. Ya da yaylanma, sen bilirsin," dedi Lauren.

Lauren, Phillips çıktıktan bir iki dakika sonra Hale'in kapısına gitti.

Kapıyı kendine özgü çift vuruşuyla çaldıktan sonra Hale’in "İçeri gir, Ryder," diyen sesini duydu.

Teğmen Oliver Hale sandalyesine yaslanmış oturuyordu. "Bollinger'ı duydum," dedi karşısına oturmasını işaret ederek. "Şımarık orospu çocuğu."

"Aynen, öyle," dedi Lauren.

"Phillips nerede?"

"Kagan davası üzerinde çalışıyor. Ben de burada kalıp giderek büyüyen dosya yığınıma bir göz atmaya karar verdim."

"Olur," diye cevap verdi Hale kır saçlarını sıvazlayarak ama Lauren’ın dediklerine pek kulak vermiyor gibi görünüyordu. Aklı başka yerdeydi.

"Hey, Hale. Her şey yolunda mı?"

Hale başını iki yana salladı. "Dün gece altı yaşında bir kız yatağından kaçırılmış. Isabelle Mackintosh. Eve zorla girildiğini gösteren bir iz yok. Az önce ailesi haber verdi."

"Ve ailenin bununla bir ilgisi olmadığına emin misin?"

Hale Lauren’a ters ters baktı. "Ağlamaları bittiğinde soracağımdan emin olabilirsin."

Sırf üzgün gibi davranıyorlar diye şüphelileri alttan almak iyi bir fikir değil.

Lauren bu fikri kendine saklayıp "Benim araştırmamı...” dedi ama sözü yarım kaldı.

"Sen kendi işine bak, Ryder. Şu an itibariyle elimizde sadece kayıp bir çocuk var. Bütün cadde ve sokaklara bakacağız. Umalım da vaka hiç senin masana düşmesin."

"Evet, efendim," dedi Lauren.

"Şimdi işinin başına dön, lütfen."

Lauren tam çıkarken tekrar teğmene döndü. "Onu ziyarete gittiğinizi duydum…," dedi, sesi giderek azaldı.

Hale başını salladı. Yüzü biraz yumuşamıştı.

"Nasıldı?"

Sandalyesinde kıpırdandı. "Değişiklik yok. Ama onu görmek güzeldi. Sen de görmelisin. Yani hazır olduğunda."

"Evet. Tabii ki. Teşekkür ederim," dedi Lauren ve Hale’le göz teması kurmamaya çalışarak odadan çıktı.

Ofisine dönüp evraklarla uğraşmaya başladı ama işe dalıp gittiği sırada bile aklında Liam'ın arka bahçesindeki salıncakta gülen yeğeninin görüntüsü vardı.

Emma gecenin bir yarısı ortadan kaybolsa hissedeceği acıyı hayal bile edemiyordu.

Düşüncesi bile korkunçtu.

Lauren derin bir nefes aldı ve önündeki dosyaya odaklandı.

Ve dünyayı Emma için daha güvenli bir yer haline getirme arzusuyla olabildiğince çok çalıştı. Madalyalar ve övgüler de güzeldi ama asıl önemli olan şey buydu.

***

Öğle tatilinde, boş gözlerle oyuncak mağazasındaki raflara bakıyordu. Her yer süslü kutulara konmuş son moda oyuncaklarla doluydu.

Farz et ki altı yaşındasın. Sana ne alınmasını isterdin?

Ama Lauren altı yaşındayken bile oyuncaklarla ilgilenmezdi.Hep yapboz isterdi, yani çözebileceği bir şey.

Belki Emma da bir yapbozu olsun ister.

Lauren üstünde Emma'nın en sevdiği süper kahramanların yer aldığı yüz parçalık bir yapboz seçti.

Birlikte yaparız.

Bu düşünceye gülümseyerek kasaya gitti.

Tam o sırada telefonu titredi. Ve sonra iki kez daha.

PhillipsEmpire City'ye kim geldi tahmin et
Phillipsişinde baya iyisin
Phillipsmerkezde buluşalım

Lauren gülümsedi ve tezgaha hızlıca yirmi dolar bırakıp dükkandan çıktı.

***

Polis merkezine dönünce onu Naomi Davis'in gülen yüzü karşıladı. Davis yirmi bir yaşında, hevesli, ve ela gözlerini cinayet masasına dikmiş taze bir polisti.

Lauren onu kanatları altına almıştı.

"Tebrikler dedektif!" diye bağırdı esmer polis. "Phillips onu sorgu odasına alır almaz suçunu itiraf etti. Harika değil mi?"

"Tüh, bütün eğlenceyi kaçırdım mı?" diye sordu Lauren. Şüpheliyi sorgulama fırsatını kaçırdığı için gerçekten hayal kırıklığına uğramıştı. "Artık başka bir sefere."

Birkaç dakika sonra Hale onu tebrik etmek için sırtını sıvazladı ancak takdir edilmek Lauren’ın umurunda bile değildi.

Umursadığı tek şey ve o gece bu kadar kolay uyumasının tek sebebi adaletin yerini bulmuş olmasıydı.

***

DIT

DIT

Lauren Ryder elini yorganın altından çıkardı ve cep telefonuna çarptı. Kısa bir süre afalladıktan sonra yatağından doğruldu.

Saat sabahın beşiydi.

İyi bir şey olmadığı kesin.

Ve iyi bir şey değildi.

Dewitt Clinton Oyun Alanı’nda bir ceset bulunmuştu. Bir çocuğun cesedi.

Lauren ürperdi. Genelde böyle bildirimlerden etkilenmezdi ama bu olayda doğru olmayan bir şeyler vardı. Onu rahatsız eden bir şeyler.

Nedenini bilmiyordu ama bunun sadece bir başlangıç olduğunu düşünüyordu.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok