
Ruhların Dansı
Sasha Lovett uzun zamandır tek başına yaşamaktadır. Hayatının büyük bölümüde bir yetim ve haydut olmuştur. İnsan dünyasında iyi bir hayat kurmak için uğraşmıştır. Kendi halindeki basit hayatı, bir alfa tarafından yönetilen şirkette işe alındığında parçalanır. Bu alfa aynı zamanda onun eşidir ve bir haydutla eşleştiği için pek hoşnut değildir. Sasha sürülere ve kurtlara karşı duyduğu korku ve güvensizliğin üstesinden gelebilecek mi? İsteksiz eşinin kalbini kazanabilecek mi? Her ikisinin de geçmişindeki sırlar ortaya çıktığında, ilişkileri aşkla mı yoksa nefretle mi sonuçlanacak?
Yaş Sınırı: +18
Bölüm 1
SASHA
“Lovett Hanım, o kâğıtların şimdiye kadar burada olması gerekiyordu!”
“Hemen geliyorum!” diye bağırdım masamdan koşarak uzaklaşırken. Bu adam en iyi halindeyken bile çileden çıkarıcıydı. Kurdumun her gün onun boğazını parçalamaması için kendimi sıkı tutmam gerekiyordu.
Bettany Bey kısa boylu, şişman, daima yüksek sesle konuşan ve kendisinden başka herkese hiç saygı duymayan bir insandı.
“Tam zamanında...” Elimden kâğıtları alırken kaşlarını çattı.
İstifa etmek, bu pisliğe tacizlerinden bıktığımı ve onun bana benim ona olduğumdan daha fazla ihtiyacı olduğunu göstermek isterdim. Ama bu bir yalandı. Bu işe gerçekten ihtiyacım vardı.
Benimle ilgilenecek başka kimsem ya da gidecek başka yerim yoktu.
“Beklettiğim için özür dilerim Bettany Bey. Sizin için yapabileceğim başka bir şey var mı?”
“Hayır,” diye homurdanırken eliyle odasından çıkmamı işaret etti.
Masama oturup ellerimi uzun sarı saçlarımda gezdirmeden önce derin bir nefes aldım.
Doğrusu, şikayet etmemem gerektiğini biliyordum. Bu şimdiye kadar yaptığım en kötü iş bile değildi. Bir kaplıcada temizlikçi olarak çalışmak kesinlikle kötü işler listesinin başındaydı. İnsanlar çok iğrenç olabiliyordu.
Yine de her zaman başka bir iş arayışındaydım. Daha fazla istikrar ve güvenlik sağlayacak, belki de maaşıma zam yapacak bir iş bulsam hiç fena olmazdı.
Daha iyi bir daire alabilmeyi hayal ediyordum. Hatta yeni kıyafetler ve nefis yiyecekler gibi temel şeyler için bile daha iyi bir işe ihtiyacım vardı.
“Lovett Hanım!”
Gözlerimi devirerek masamdan kalktım. Bettany Bey’in ofisine doğru ilerledim. Zaman içinde mükemmelleştirdiğim sahte hizmet gülümsememi takındım. “Buyurun, Bettany Bey?”
“Yarın sabah dokuzda bir toplantım var. Konferans salonunu hazırlayacak ve her şeyin mükemmel olduğundan emin olacaksın. İşte ayrıntılar burada.”
Bettany Bey’den dosyayı aldım. “Evet efendim,” diyerek masama geri döndüm.
Sabah ilk iş olarak bir toplantı yapacağımı biliyordum. Odayı hazırlamak için normalden erken gelmem gerekiyordu. Bettany Bey fazla mesai için zar zor ödeme yapardı.
İşleri kendim için mümkün olduğunca kolaylaştırmaya karar verdim. Toplantı için gerekli tüm kağıtları ve kitapçıkları şimdi hazırladım. Yarın tek yapmam gereken kahveleri getirmek ve dosyaları masaya yerleştirmek olacaktı.
Birkaç saat sonra saate baktığımda saatin neredeyse beş olduğunu gördüm.
“Tanrıya şükür...” diye mırıldandım. Patronumun ofisinin kapısını çalmadan önce ceketimi ve çantamı aldım. “Bugün ihtiyacınız olan başka bir şey var mı Bettany Bey?”
“Hayır. Gidebilirsin.”
Ofisten çıkıp asansöre doğru ilerlemeden önce gülümseyerek, “İyi akşamlar efendim,” dedim.
Kapılar kapandığında rahat bir nefes verip parmaklıklara yaslandım. “Koşuya çıkmam gerek.”
Bir haydut olmak, koruma altındaki topraklarda koşma lüksüne sahip olmadığım anlamına geliyordu. En yakın eyalet parkına yarım saatlik bir yolculukla yetinmek ve kimsenin beni görmemesini ummak zorundaydım.
Bu aynı zamanda istediğim kadar sık koşuya gidemeyeceğim anlamına da geliyordu. Neyse ki spor salonuna gitmek gerginliğimi biraz olsun azaltıyordu. Aklımda koşuya gitme hayalleriyle daireme ulaştım. Çıkarken telefonumu kontrol ettim. Öncesinde üzerime rahat bir şeyler giydim.
Yeni mesaj yoktu. “Ne şanssızım...” diye mırıldandım. Yüzlerce başvurumdan birine birinin cevap gelmesini umuyordum. “Sanırım yarın gerçekten işe dönmek zorundayım.”
Eyalet parkına yarım saatlik bir yolculuk yaptıktan ve kıyafetlerimi çıkardım. İçimdeki özgürlüğü ve serbestliği hissederek şekil değiştirdim.
“Unutma... Çamur yok!”
Ormana doğru koşmaya başlamadan evvel Raya şakacı bir hırıltı çıkardı. Arabaya geri dönmeden önce saatlerce koştuk. Rastgele vahşi yaşamı kovaladık ve bir derede su sıçratıp oynadık.
Giyinip eve dönerken koşudan dolayı nefesim kesilmişti. Durup biraz soluklandım.
Koşudan arta kalanları ılık bir duşla vücudumdan attıktan sonra kendimi yatağa attım. Dudaklarımdan rahat ve derin bir iç çekiş çıktı. Koşmak beni hem uçuruyor hem de sakinleştiriyordu. Keşke daha sık gidebilseydim…




































