Alfa'nın Çağrısı: Final - Kitap kapağı

Alfa'nın Çağrısı: Final

Bianca Alejandra

Şok Edici Bir Vahiy

CASPIAN

Diana ile Arthur bütün geceyi Arthur'un odasında geçirdiler. Sebastian ile Lyla kendi odalarında uyudular. Adele ile ben de otel odasının oturma odasındaki çekyatta dinlendik. Lyla’nın sürekli odasından çıkıp kulağını Arthur'un kapısına dayadığı düşünülürse pek rahat değildi.

Dağa tırmanmak için ertesi sabah erkenden yola çıktık. Arthur önden gidiyordu, Lyla'nın bulduğu kitap cebindeydi.

Adele, Lyla ve ben grubun sonunda ilerliyorduk.

Adele kısık bir sesle Lyla'ya, "Dün gece neden bu kadar huzursuzdun?" diye sordu.

Saldırıya uğrama ihtimalimize karşı gözümü kulağımı dört açıp hemen arkalarından yürüyordum.

"Arthur'a güvenmiyorum. İlk tanıştığımızda önüne gelenle flört ediyordu. Birileriyle yatıp kadınları hamile bıraktığını da söylemişti," diye cevap verdi Lyla. Ses tonundaki öfkeyle küçümseme açıkça hissediliyordu.

Biraz daha yaklaştım. "Hâlâ seni taciz ediyor mu?"

Lyla başını salladı. "Öyle olsaydı burada olmazdık. Ay Tanrıçası için endişeleniyorum."

"Diana," diye düzeltti Adele onu.

"Diana," diye tekrarladı Lyla. "O oldukça genç. Mercer tarafından yıllarca kilit altında tutuldu. Yaşadığı tek cinsel deneyim Achilles ile oldu. Onu bile anladığından emin değilim. Arthur gibi bir adam ondan kolayca faydalanabilir."

Onun yanından geçip Arthur'a yeni bir gözle baktım. Şimdiye kadar onu daha çok Sebastian gibi ciddi, görevine bağlı biri olarak düşünmüştüm. Belli ki hikâyede sandığımdan daha fazlası vardı.

"Dün gece pek uyuyamadım, hiçbir şey duymadım," deyip araya girdim.

Lyla derin bir iç çekti. "Ben de öyle... Konuşuyor gibiydiler ama ondan cinsel olarak faydalanmıyor olsa bile, bu ondan başka şekillerde faydalanmadığı anlamına gelmez."

Lyla ile Adele'in huzur içinde konuşmalarına devam etmelerine izin vermek adına geri çekildim.

Hava aydınlık ve nemliydi, yürüyüş için mükemmel bir sabahtı. İçimden Adele'in elinden tutup ormana koşabilmeyi, kıyafetlerimizi çıkarabileceğimiz özel bir yer bulabilmeyi diledim.

Onu evimizde bulduğumuzdan beri Adele ile kendimize ayıracak bir an bile bulamamıştık. Eğer yakında gizlice kaçmanın bir yolunu bulamazsak, patlayabilirdim.

Gerçi kaçacak vaktimiz de yoktu.

Grubun ön tarafına, "Ne arıyorduk?" diye seslendim.

Arthur yürümeyi bıraktı, kızgın bir ifadeyle arkasına baktı. "İlk Ay Tanrıçası'nın asası."

Dişlerimi sıktım. "Bunu biliyorum ama bizi asaya götürecek ne arıyoruz?"

"Bir mağara," diye yanıtladı Arthur.

"Herhangi bir mağara mı? Belirli bir mağara mı?" sorularımda ısrarcıydım. Arthur bu patikaya gelirken bize pek bilgi vermemişti. "Yardım etmemizi istiyorsan, biraz daha bilgi vermen gerekecek."

Arthur gözlerini kapattı.

Cevap veren Diana oldu. "Asa yüzyıllar önce Kutsal Şehir'den alınıp saklandı. Eğer kitap doğruysa, bir mağaradan çok bir maden arıyoruz demektir. Sadece asayı saklamak amacıyla dağın içine kazılmış bir yer."

"Doğru," diye mırıldandım.

Tekrar yürümeye başladık.

Ama ben daha bitirmemiştim. Burada olan her şeyin önemini anlamış olsam da Arthur için neden bu kadar önemli olduğunu ya da Diana'nın onu bulma konusunda neden bu kadar ısrarcı olduğunu anlamamıştım.

Lyla Ay Koruyucusu iken arkadaş oldukları için Lyla'yı aradığını düşünmüştüm.

Oysa Diana Arthur'la daha çok ilgileniyordu. Lyla’dan Arthur hakkında öğrendiğim yeni bilgileri de hesaba katınca, bu durum beni endişelendiriyordu.

LYLA

Caspian, "Asayı neden arıyoruz?" diye sordu.

Diana duyulabilir bir kızgınlıkla ofladı. "Asayı elinde tutan kişi yeni Ay Tanrıçası olduğunu iddia edebilecek. Kutsal Şehir'i olduğu gibi değil de olması gerektiği gibi restore edebilmek adına asaya ihtiyacımız var."

Bu konuda geçmişte onun hakkında edindiğim gözlemlerimden çok daha kendinden emin görünüyordu.

Onun sığ, boş bir kız olduğunu düşünüyordum ama şimdi bunun bir rol olup olmadığını merak etmeye başlamıştım. Belki de o hallerinin Mercer'ın elinin altında olmasıyla ilgisi vardı.

Her hâlükârda, Arthur'a bu kadar yakın yürümesi hoşuma gitmiyordu. İlginç, eğlenceli bir adam olabilirdi ama Diana gibi saf birinin yanında ona güvenemezdim.

Diana kayalık patikada tökezlediğinde Arthur onu yakaladı. Diana'yı desteklemek için kolunu beline doladı.

Hayır.

Bunun daha fazla devam etmesine izin vermeyecektim.

Arkadaşımı itip Arthur ile Diana'ya yetişmek için hızlandım. Arthur'u omzumla kenara itip Diana'yı ondan uzaklaştırdım.

"Ondan uzak dur," diye bağırdım.

Diana garip bir ses çıkardı.

Arthur tam bir şaşkınlık içinde bana baktı.

Adele ile Caspian olası bir kavgayı ayırmaya hazırlanır gibi yaklaştılar.

Sebastian yanıma geldi. Pençelerini çıkarmış bir halde, amcasına bakıyordu. Arthur bana karşı henüz herhangi bir düşmanlık göstermemiş olsa dahi, eşim yanımda savaşmaya hazırdı.

Arthur'un Mercer'ın fanatiklerine karşı nasıl savaştığını hatırlayınca bir an için minnet duydum. Normalde elbette dövüş becerilerime güvenirdim ama o kadar büyük bir kurda karşı savaşmak, son derece zor bir görev olurdu.

Tabii eğer şanslıysam zor olurdu. Aksi halde işim bitebilirdi de.

Bunu kendime hatırlatıp ses tonumu yumuşatmaya çalıştım. "Dünyanın işleyişi hakkında cahil bırakıldı Arthur. Baştan çıkarmayı aklından bile geçirme."

Arthur, "Baştan çıkarmak mı?" derken yüzü tiksintiyle buruştu. "Sanki onu baştan çıkarıyorum!"

Diana içini çekti. "Sana söylemiştim."

Bana hiçbir şey söylemediği için itiraz etmek üzere ağzımı açtım.

Ama Diana Arthur'a dönüp, "Lyla çok zeki. Ona söylemesek de nasıl olsa çözmenin bir yolunu bulur."

Arthur’u bırakıp Diana’ya döndüm. "Neyi çözmenin?"

Arthur şakaklarını ovuşturup hırladı ama ardından Diana'ya el sallayıp devam etmesini söyledi.

Diana dudağını çiğnedi. Bu haliyle daha da genç görünüyordu. "O benim babam."

SEBASTIAN

Lyla'nın bedeninde hissettiğim tüm düşmanlık yok oldu. Gözleri irileşti, kaşları yukarı kalkıp perçemlerinin arasında kayboldu.

"Baban mı?" diye tekrarladım.

Diana başını salladı.

"Yani benim de kuzenimsin," dedim.

Bir kez daha başını salladı.

Lyla burnunu kırıştırıp nefesini dışarı verdi. "Tamam. Yani onu baştan çıkarman konusunda endişelenmeme gerek yok. Devam edelim."

İlerlemeye başladı ama Diana bileğini yakaladı.

"Lyla, bekle," diye mızmızlandı Diana bir çocuk gibi. "Neden bu kadar kızgınsın?"

"Kızgın değilim. Sadece şu anda bunun için vaktimiz yok," dedi Lyla.

Hemen Lyla'nın yanına döndüm. Olanlar başımı döndürse de Lyla haklıydı. Eski Ay Tanrıçası'nın kuzenim olmasıyla ilgili tüm bu kafa karışıklığını, dahası beraberinde getirdiği soruları bir kenara bırakmak alınabilecek en doğru karar olacaktı.

"Yola devam etmeliyiz. Şansımız varsa, Mercer peşimizden daha fazla insan göndermeden önce mağarayla asayı bulabiliriz."

Ancak şansımız yaver gitmedi.

Daha konuşmamı bitirmeden saldırıya uğradık.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok