Uyanış - Kitap kapağı

Uyanış

L.T. Marshall

Beklenmedik Olay: Bölüm 3

"Bu aramızdaki bağı koparmayacak. Hâlâ bağlı olacağız, hâlâ birbirimize bağlı olacağız. Bu bizi perişan edecek. Anlamıyor musun? Bu gece olanlar ikimiz için de her şeyi değiştirdi."

Colton'ın sesi sönük çıkıyordu. Carmen'le öpüştükleri anların görüntüsü gözümün önüne gelirken delice bir kıskançlık ansızın içimi delip geçti. Colton'ı haklı çıkaran bu görüntüyü hızla kafamdan uzaklaştırdım.

Bu çok saçmaydı, mantıksızdı. Carmen'le ilgili üzücü düşüncelerini bana yansıtmak istememişti bile.

"O zaman ne yapmamız gerekiyor? Çünkü tek duyduğum ya çaresizce buna boyun eğeceğiz ya da öleceğiz!"

Derinlerde bir yerlerde öfkem baş gösterirken cesaretim gün yüzüne çıkıyordu ama sesim sertleşirken hayal kırıklığım içime sızıyordu.

Duygularım alevlenirken içimde karıncalanan bir elektrik dalgası hissettim.

Colton bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Birden durup delicesine gözlerimin içine bakarken kaşlarını dramatik bir şekilde çattı ve o sevimli suratını bozdu.

"Kehribar rengi değiller," dedi rastgele bir şekilde.

Şaşkınlıkla ona baktım. Neyden bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Ne?" diye kekeledim Colton bana doğru ilerlerken.

"Gözlerin... İçindeki kurt yüzeye çıktığında gözlerin kehribar rengine dönmüyor. Kırmızı oluyorlar. Kimsenin gözleri kırmızı olmaz... Hepimizin gözleri sadece kehribar rengine dönüşür."

Bana doğru yaklaşıp elimi tuttu ve beni yakından incelemek için kendisine doğru çekti. "Göster bana," diye ısrar etti.

Hâlâ şaşkınlıkla ona bakıyordum. Konunun birden buraya sapması kafamı karıştırmıştı. Duygu durumum sürekli değişirken afallamıştım.

Bana söylediği şeyi nasıl yapacağımı bilsem yapardım ama daha bu gece ilk kez dönüşmüştüm. İçimdeki kurdu tekrar nasıl çağıracağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Boş bir suratla ona baktım. Göz rengimin önemi karşısında tamamen şaşkına dönmüş durumdaydım. "Bu neden önemli ki?"

Çözüme kavuşturmamız gereken daha önemli bir konu vardı ama buna rağmen şamanın da bana doğru hareket ettiğini hissettim.

Sessiz ihtiyarlardan biri de hırlayarak bana yaklaştı. Uzun boylu ve kaslıydı. Heybetli bir ihtiyardı, aralarına griler karışmış beyaz saçları vardı ama gözümü korkutma konusunda oldukça başarısızdı.

"Çünkü sen yarı beyazsın. Cole gözlerinde kırmızılık gördü. Bu önemli. Şimdi bize göster yoksa emir verip dönüşmeni sağlarım. İnan bana bundan zevk almazsın."

İhtiyarın sesinden nefret akıyordu. Bana yaklaşırken tutuşarak geri çekildim. Korkmuştum.

Colton üstü örtülü tehdide içgüdüsel olarak tepki verdiğinde kaos patlak verdi.

Göz açıp kapayıncaya kadar ihtiyarla benim aramda durdu. Kocaman gözleri parlarken vücudu genişlemeye başladı. Gergin bir şekilde ona dönüp hırlarken kabaca yaşlı adamı uyardı.

"O benim eşim! Ona dokunursan... Onu korumak için sakatlama ya da öldürme hakkımı kullanırım. Bu sürüdeki konumun umurumda değil!"

Ses tonu şeytani seviyelere çıkarken arkasına geçtim. Agresif bir şekilde dönüşmeye başladığında sırtındaki omurgaların dalgalandığını görebiliyordum.

Midem ağzıma geliyor, hâlsiz hissediyordum. Başka ne yapacağımı bilemiyordum. Korku beni olduğum yere çivilerken şaman duruma müdahale etmekte gecikmemişti.

"Gördünüz mü? Bağı geciktirdiğinizde böyle olur. İnkâr ettikçe dürtü kontrolden çıkar. Koruma ihtiyacı, birleşme ihtiyacı insanı delirtir."

"Colton, sakin ol. Sen söylemeden kimse eşine dokunmayacak. Gözlerine sonra bakacağız. Sakinleş ve bize geri dön."

Bir elini onun omzuna koyup Colton'ı nazikçe yanıma getirdi. Elimi kaldırıp Colton'ın elinin üzerine koyduktan sonra ikimizin de sırtını sıvazladı.

Aramızda oluşan anlık kıvılcım ve sıcaklıkla neredeyse on yıldır, ailemi en son canlı ve evde gördüğümden beri tatmadığım o tanıdık hissi tatmıştım. Kendimi güvende hissediyordum.

Colton'ın gözleri kahverengiye dönerken yavaşça nefes alıp verdi. Aramızdaki bağa huzur dolarken Colton da benim gibi hissediyor olmalıydı.

"Gördüğünüz gibi eşi onu sakinleştiriyor. Siz olmadan özel olarak konuşmamız gerek. Şuradaki odaya gidin."

Şaman hemen yan taraftaki bir kapıyı işaret ettiğinde Colton sıkıca elimi tuttu ve parmaklarını parmaklarıma geçirdi. Enerjisi içime yayılırken gerçekten de onu dönüşmekten alıkoymuş gibi hissettim.

Bunu açıklayamıyordum ama burada, onun elini tutarken, uzun zamandır ilk kez birine karşı bir sevgi bağı hissediyordum. Ailemin beni terk ettiği gün kaybettiğim o aidiyet duygusunu hissediyordum.

Bu sabaha kadar Colton’ı neredeyse hiç tanımıyordum ama burada, tam şu anda içgüdülerim gerekirse onun için ölebileceğimi söylüyordu. Bu durum uzadıkça ona yakın olma ihtiyacı da o kadar güçleniyordu.

Fiziksel olarak bir arada olmak, aramızdaki gerilim arttıkça her türlü içsel kıvılcıma ve cızırtıya neden oluyordu. Elimden tutup beni kendisiyle birlikte çekerken itaatkâr bir şekilde hareket ettim.

Bu delilikti. Bunun nasıl olduğunu anlamıyordum ama olan buydu. Colton artık benim bir parçamdı ve bu konuda yapacak hiçbir şeyim yoktu.

Ellerimiz iç içe geçmiş bir şekilde kapıya doğru ilerledik. Hemen peşinden onu takip ediyordum. Bu kadar uzun süre ona temas etmek ona sarılmak için duyduğum baş döndürücü ihtiyacı daha da artıyordu. Mantığım bana elini bırakmamı söylese de bunu yapamıyordum.

Karnımda ve kasıklarımda giderek artan ağrı rahatsız edici derecede yoğunlaşıyordu. Teninin benimkine ne kadar iyi geldiğinin fazlasıyla farkındaydım.

Ellerimiz birbirine kenetlenmişti. Sıcak ellerini hissetmek garip bir şekilde şehvetliydi.

Colton beni diğer odaya götürdü ve kapıyı arkamızdan kapattı. Hâlâ elimi tutuyordu, bana dönerken beni yanında tuttu.

Bir süre birbirine dolanmış parmaklarımıza baktı. Görünüşe göre o da kendine bırakmasını söylüyor ama yapamıyordu.

Kaskatı bir şekilde orada duruyorduk. Gerilim artarken aramızdaki çekim de artıyor, Colton bu kadar yakınımdayken nefes almakta zorlanıyordum.

Tüm ihtişamıyla tepemde dikiliyordu. Çok seksiydi, fazlasıyla yakışıklıydı.

Sesi bile beni deli gibi ürpertiyordu. Orada öylece durup sıcaklığını ve eşsiz kokusunu içime çekerken bacak aram ıslanıyordu.

Gözlerim sürekli yüzüne, ağzına, güzel gözlerine kayıyordu. Gözlerine dalarken ona yaklaştım. Eğilip onu ısırmakla ilgili çılgınca düşünceler beynimde dolaşırken dudağımı ısırdım.

Sakinleşip geri çekilmeliydim. Hormonlarım onun yakınlığıyla iyice hareketlenmişti, biraz nefes almam gerekti.

"Birkaç saat önce hiç tanımadığım birini nasıl bu kadar çok öpmek isteyebilirim ki? Benim bir kız arkadaşım var. Yani vardı. Kafam karmakarışık."

Perişan görünüyordu. İsteksizce beni bırakıp geri adım atmadan önce elimi biraz kuvvetli bir şekilde sıktı.

Suçluluk duygusu karnıma yumruk gibi inerken sakinleştim. Belki de o benim kadar tahrik olmamıştı.

"Bu... Delilik. Seni tanımıyorum. Nasıl..." dedi benden uzaklaşarak. Görünüşe göre içsel bir kargaşa yaşıyordu. İleri geri yürürken yanımdan iki kez geçti ve sonra tekrar bana döndü.

Ona sadece omuz silktim, ne diyeceğimi bilemiyordum. Cevapları bilseydim sanırım bu durumda olmazdık.

Libidom nihayet bana kendini tanıttığı için biraz kendimi kaybetmiş durumdaydım. Kasıklarımdaki bu şiddetli ateşi kontrol altına almak için mücadele ediyordum.

Elini sallayarak yanımdan geçip giderken kıçını incelemeyi bırakmam gerekiyordu. Kıçına bakmak beni kıvrandırıyordu, tedirgin oluyordum.

Ona saldırmama üç saniye kaldığını bir bakışıyla anlayabileceğinden o kadar emindim ki.

Ayaklarımı yere sürterek güçlükle yutkundum. Kasıklarımdaki giderek artan basıncı boşaltmak için ağır ağır soluyordum.

"Lütfen bana bunu senin de hissettiğini söyle. Bu sadece bana özgü bir şey değil?" Durup kaşlarını çattı. Dudaklarıma bakarken bakışları biraz puslu ve yoğun görünüyordu. Aramızdaki bağlantı yüzünden beni neredeyse elektrik çarpacaktı.

Üzerimdeki etkisi karşısında yüzüm kızarmıştı. Gözlerimi kaçırdım ve yere, masaya, bir duvara odaklanarak etrafımızdaki bu kocaman, boğucu odada bir nebze sakinleşmeye çalıştım.

Ona dokunmadan onu hissedebiliyordum, varlığı içime sızıyor, içimde her türlü özlemi ve hissi uyandırıyordu.

"Sanırım böyle olması gerekiyor. İstememiz gerekiyor, bilirsin işte... Eş meselesi." Bunu söylerken yüzüm kızarınca utanarak tekrar başka tarafa baktım.

Bu itiraftan rahatsızlık duymuştum. Colton beni öpmek istiyordu, telaşa kapılmıştım. Karıncalanan ellerimi o dolgun ve geniş göğsünde gezdirmek için can atıyordum...

Tanrım, dur. Beni öpmesini o kadar çok istiyordum ki neredeyse tadını alabiliyordum. Yani, ben de onu öpmek istiyordum.

Tüm o bağlanma olayından sonra tek istediğim buydu ama birbirimize bunları itiraf etmemiz gerektiğini düşünmüyordum, özellikle de bu ikimiz için de beklenmedik bir durumken.

Ciğerlerim daraldıkça nefes almakta zorlanıyordum. Nefesini hissedebilecek, onu yalayabilecek, onu elleyebilecek kadar ona yakınken kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyordu... Kendime gelmem gerekiyordu.

Üzerimden akan sıcaklıktan kurtulmak için tişörtümün yakasını çekiştirdim ve bu çılgın dürtüleri, Colton’ın çıplak görüntülerini kafamdan atmak için yüzümü yelpazeledim.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok