Aşkın Büyüsü: Final - Kitap kapağı

Aşkın Büyüsü: Final

Danielle Jaggan

Bölüm 5

SKYLER

Korkunç figürler gözlerimin önünde dalgalandı. Herhangi bir net özellik görebileceğim kadar uzun süre hareketsiz kalmadılar. Tek anlayabildiğim hayalet olduklarıydı. Yüzleri yarı saydamdı ve gözlerinin olması gereken yerde karanlık delikler vardı.

"Olabilir mi?" diye fısıldadı içlerinden biri. Sesi kollarımın ürpermesine neden oldu.

Hayalet grubu önce birbirlerine sonra da bana baktı. Bana doğru yaklaşmaya başladıklarında tüylerimin diken diken olduğunu hissettim.

Hava soğuyunca titredim, olduğum yerde donup kalmıştım. Hareket etmekten ya da ses çıkarmaktan korkuyordum.

Gördüklerime inanamıyordum. Ya Ares aşağıya inip onları görürse? Bana kızıp beni cadılarla iletişim kurmakla suçlar mıydı?

"Aradığımız o mu?" diye sordu bir figür âdeta tıslayarak, sesi yumuşaktı.

Ben neydim ki? Soruyu sormak istiyordum ama ağzımı hareket ettiremiyordum. Hepsi dönüp tekrar bana bakarken içimi bir korku kapladı.

Onlar bana yaklaştıkça oda daha da aydınlanıyordu. Çılgına dönmüş bir hâlde arkama baktım ama mutfak hâlâ yoktu. Yerinde sadece katı bir duvar vardı. İçlerinden geçmek istemediğim sürece kaçabileceğim hiçbir yer yoktu.

Bu düşünce beni paniğe sürükledi. Bunu yapmam mümkün değildi. Ya onlara dokunarak ben de bir şekilde hayalete dönüşürsem?

Bu aptalca bir soru değildi. Bir hayalete dokunursam ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Ayrıca bunlar Primrose'un hayaletinden ya da beni tecavüze uğramaktan kurtaran ormandaki kadından farklı görünüyordu (tabii rüya görmediysem).

Gözlerindeki derin karanlık delikler onları daha korkutucu, daha tehlikeli gösteriyordu.

En azından diğer iki hayaletin yüzü vardı. Bu figürler bana zarar vermek için mi buradaydı? Ruhumu çalmaya mı gelmişlerdi?

Ortadaki hayalet "Aradığımız o," diye ilan edince tüylerim diken diken oldu. Yüzümün renginin solduğunu hissedebiliyordum. Gözlerimin önünde parlak noktalar dans ediyordu.

Bedenim aniden güçsüzleşti, sanki bacaklarım beni taşıyamayacak gibiydi.

Sonunda, "Ne demek istiyorsun?" demeyi başardım. "Benden ne istiyorsunuz?"

Grubun lideri olduğunu tahmin ettiğim ortadaki hayalet diğerlerinin önünde süzüldü. "Zamanı gelince her şey ortaya çıkacak," dedi.

Daha fazla dayanamadım. Bacaklarım tutmadı ve yere yığıldım. Işık daha parlak hâle gelirken ve hayaletler bana yaklaşırken gözlerimi yumup ellerimle yüzümü kapattım.

Gözlerimi tekrar açtığımda mahkemedeki odama geri dönmüştüm. Nefesim boğazımda düğümlenerek doğrulup etrafıma bakındım.

Kahretsin, yine mi rüya görmüştüm? Her şey o kadar bulanıklaşmıştı ki rüyayla gerçeği ayırt etmekte zorlanmaya başlamıştım.

Gerçekten bir kurt bana saldırmış mıydı yoksa bu bir rüya mıydı? Peki ya Ares'le pikniğe gitmem? Ya da gördüğüm cadılar?

Yumruklarımla gözlerimi ovuşturarak beynimi olan biten her şeyi anlamlandırmaya zorlamaya çalıştım. Dışarıdan sesler geldiğini fark etmem bir dakika sürdü.

Cyrus'un sesini hemen tanıdım. Frederick'le konuştuğunu anlamam biraz daha zaman aldı. Hayır, konuşmuyorlardı, tartışıyorlardı.

İlgimi çekmişti, bu yüzden yatakta doğrularak kapıya baktım.

"Sanki dün gece adamlarından biri ona tecavüz etmeye çalışmamış gibi burada durup aptal numarası yapmaya nasıl cüret edersin?" Bu Cyrus'un sesiydi.

Kaşlarım havaya kalktı. Demek ki doğruydu. Gerçekten yaşanmıştı. Cyrus'un odama geldiğini ve ona neler olduğunu anlattığımı hatırladım. Şimdi Frederick'le bu konuda yüzleşiyordu.

Keskin bir nefes aldım. Eğer saldırı gerçekse beni kurtaran hayalet kadın da gerçekti.

"Beni ilgilendiren bir konu değil," dedi Frederick. Gözlerimin soylu kurdu durduğu yerde yakmasını dileyerek kapalı kapıya kaşlarımı çattım. "Onunla konuşmam gerekiyor. Hemen şimdi."

Bunu duyunca kalbim bir an için durdu.

Benimle ne hakkında konuşmak istiyor olabilirdi ki? Dün benden nefret ettiğini, beni mahkemede istemediğini ve bir köle olmam gerektiğini açıkça belirtmişti. Bir alfayla eşleşmemden rahatsız olmuştu.

"Yok öyle bir dünya," diye tersledi Cyrus. "Alfa Ares bunu öğrensin de gör. Yüzünü tanınmaz hâle getirecek."

Koridorda aniden sessizlik olunca duymak için boynumu uzattım. Alçak sesle mırıldandıkları için gerisini duyamadım. Ardından sesler kaybolmaya başladı.

Kapımdan uzaklaşan ayak seslerini duyduğumda adamların gittiğini anladım.

Rahatlayarak yatağımda arkama yaslandım ve ne yapacağımı düşünmeye başladım. Hayaletleri hem gerçek hayatta hem de rüyalarımda gördüğüm gerçeğini kabullenmem gerekiyor.

Nedenini bilmiyorum ve benden ne istedikleri hakkında hiçbir fikrim yok ama artık yaşananlar gerçek değilmiş gibi davranamam.

Asıl soru şuydu: Bu konuda ne yapacaktım? Bu konuda ne yapabilirdim? Konuşacak kimsem de yoktu. Bir tek Scarlette’le konuşabilirdim ama o da burada değil, sürü evindeydi.

Tırnağımı çiğneyerek yorganı kenara itip yataktan çıktım. Tam banyoya gitmek üzereydim ki bir ses duydum.

Donup kaldım, arkamı dönersem başka bir hayalet göreceğimden korkuyordum ama deve kuşu gibi orada öylece durup kafamı kuma gömemeyeceğimi de biliyordum.

Yavaşça sese doğru döndüm. Kapı kolunun yavaşça döndüğünü görünce gözlerim büyüdü. Dün gece Cyrus gittikten sonra kapıyı kilitlemeyi unutmuştum!

Korku boğazımı tırmalıyordu. Kim odama gizlice girmeye çalışıyordu? Bana tecavüz etmeye çalışan adam mı? Frederick mi? Yoksa başka bir sevimsiz ziyaretçi mi?

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok