Summer yakışıklı bir iş adamı ile evlidir ve kocasının öfkesi hakkında başkalarının bilmediği bir şey bilir. Kardeşi Summer'ın neler yaşadığını öğrenince, MC'nin onu korumasını sağlar. Ancak Summer, MC'nin hayatının hiçbir şekilde bulaşmasını istemez... Ta ki "Şeytan" ile tanışana ve kötü bir çocuk gibi hiçbir şeyin kalbini attıramadığını anlayana kadar.
Yaş Sınırlaması: 18+
Bölüm 1
Tutulmayan SözlerBölüm 2
Bir Yaz Fırtınası 🌶️Bölüm 3
Şeytanın DönüşüBölüm 4
Ön SevişmeMükemmel adamla tanıştığını düşün. Başarılı ve yakışıklı. Seni yedirir içirir ve akıl almaz bir seks deneyimi yaşatır. Doğal olarak, ona aşık olursun.
Çabucak evlenirsiniz, sonra sana vurmaya başlar ve mükemmel erkeğinin başından beri bir maske taktığını fark edersin.
Bir süre sonra, bazen küçük mutlu bir anın sonsuz mutluluktan daha iyi olabileceğini keşfedersin. Bazen şatolar birer hapishane olabilir ve bazen parlak zırhlı şövalyeler atlara değil motosikletlere binerler.
Bu yolculuğa hazır mısın?
BİRKAÇ HAFTA ÖNCE...
Summer
Yeminler, yüzükler ve pahalı şeyler, bir evlilik böyle başlar. Birbirinizi sonsuza dek seveceğinize dair yeminlerle, bağlılığınızı simgeleyen yüzüklerle ve sonra, benim durumumda, bu sözler ve yeminler her bozulduğunda pahalı şeyler alınmaya başlanarak.
Tasarım topuklu ayakkabılar ve zarif mücevher parçalarından lüks tatillere; Hepsi beni her yaranın bir hediyeyle iyileşebileceğine inanmaya itti.
Dün geceye kadar.
Onu iyi günde de kötü günde de seveceğime söz verdim ve kötü hali sonsuza dek sürmüyordu.
Ya da en azından, kendime sürekli bunu söylüyordum çünkü daha iyi olması gerekiyordu. İyi günde de kötü günde de deme sebepleri de bu ama dün gece kocamın o çok iyi taktığı maske tamamen düştü ve buradan çıkmak zorunda olduğum kesinleşti. Daha fazla kalamazdım.
Kocamı seviyordum, ama birlikte bir geleceğimiz olma ihtimali artık gerçekçi bir ihtimal değildi.
Dolaba doğru koşarken, zıpladım, bavulun kayışını kavradım, aşağı çektim ve yerin ortasında açtım.
Çekmecelerden birini açtım, pasaportumu aldım ve sonra diğerinden bir tomar para aldım. Birbirlerinin üstüne öylece attım. Sonra, bavula bir mücevher çekmecesi boşalttım.
Geçen sene bu zamanlar balayımıza gidiyorduk ve bu adam olmadan bir hayat düşünemezdim... Yavaş yavaş, onu terk etme sebeplerim çoğalmaya başladı.
Zaman zaman olan sözlü taciz patlamaları veya küçük itiştirmelerle başlayan şey... buna evirilmişti.
Kocam bana vurmuştu. Suratıma yumruk atmıştı. İlk defa, geri dönüşü olmayan bu çizgiyi aşmıştı.
Alkolden dolayı olduğunu biliyordum. Canavar olan şey Elliot değil, onun hastalığıydı.
Ve hastalığıyla mücadele ediyordu, zaten o yüzden kalmıştım.
Onu tekrar aşık olduğum adama çevirebileceğime inanmaya devam ettim. Daha iyi olacağına. Bir iblisle mücadele ettiğini ve kalbinde saf kötülük olmadığını.
Öyle bir noktaya varıyorsunuz ki, kendinize şunu sormanız gerekiyor: Kalmak için bir nedenim var mı? İlk fiziksel şiddetten sonra, artık olmadığını biliyordum.
Elimden gelen her şeyi yaptım. Benim için kalan tek seçenek gitmekti.
Yarısı kalp kırıklığından, yarısı da yakalanma korkusundan gözlerimden yaşlar süzülse bile, toparlandım.
Bavulumun fermuarını kapattım, gardıroptan ve koridordan sürükledim ve merdivenlerden aşağı aceleyle koştum.
Anahtarlar. Anahtar. Anahtar. Anahtarlarımı nereye bıraktım?!
Neden onları tekrar anahtarlığa takmadım ki?
Garajımız tam bir arabalardan oluşma labirentti ve dışarı çıkabileceğim tek arabanın anahtarlarını kaybetmiştim.
Sonunda onları eskiz defterlerimden birinin üstünde buldum.
Çantamı aldım, garaja gittim ve arabanın kilidini açtım.
Sonra, bir araba garaj yolundan geçerken çakıl taşlarının saçılış ve çıtırtılı seslerini duydum.
Bavulum bagajın tam ortasında, öylece dondum kaldım.
Siktir.
Geri dönmüştü.
Evde ne işi vardı? Daha fazla zamanım var sanıyordum!
Sinirlerimi bozan, dizlerimi titreten korku beni yakaladı Garaj kapısı açıldığında ve onun şık spor arabasını benimkinin birkaç metre önünde gördüğümde dehşet dolu, dizlerimi titreten bir korku beni ele geçirdi.
Siktir. Şimdi istesem de kaçamazdım.
Arabasının motorunu durdurdu.
Arabadan inişini, gözlerinin açık olan bagajdan ve bavuldan bana doğru kayışını izlerken hızla yuttum.
Bu köşk adı verilen hapishanede yalnızca onun ve benim olduğumuzu biliyordum. Kimse çığlığımı duymayacaktı, kimse sızlanmamı duymayacaktı ve kimse bu gece yaptıklarımın sonuçlarını duymayacaktı.
"Bana söylemek istediğin bir şey mi var Summer?"
"Ben gidiyorum Elliot. Dün geceden sonra..." Durakladım. “Bitti.”
Aslında çok basitti. Sana vurursa, gidersin. İtme ve bağrışlardan anlamalıydım. Ama ona inanmak istemiştim. Peki ya şimdi ne oldu?
Hayır, dün geceki gibi başka bir geceyle daha yüzleşemezdim.
"Summer, lütfen bunu yapma. Zor birkaç ay olduğunu biliyorum. Özür dilerim, öyle davranmak istemedim. Bak, ne gerekiyorsa yapacağım. Şimdi AA'ya sponsor bulacağım." Telefonunu bile çıkardı.
Mideme bir sancı saplandı.
Bunun büyük bir hamle olduğunu biliyordum, özellikle de halk tarafından duyulursa.
"İçki içtiğimde ne olduğunu biliyorsun. İlk yılımızı kadeh kaldırarak kutlamak için bana bardağı veren sendin." Sözleri dürüstlük içindeydi ve içten içe yaptıklarını isteyerek yapmadığını, ona içkinin yaptırdığını biliyordum ya da en azından inanmayı umuyordum. O da haklıydı: Ona şampanya bardağını ben vermiştim.
"Hadi, Summer, sana ihtiyacım var, lütfen bunu atlatmama yardım et. Bununla birlikte yüzleşeceğiz ve sonra eskiden nasılsak öyle olabiliriz. Sen, ben, biz. Evliliğimizi rayına oturturuz. Seni sevdiğimi biliyorsun."
Benden özür diliyordu, yalvarıyordu, ve ben de kalmamı sağlayacak tek bir şart olduğunu biliyordum.
"Sadece yardım alırsan kalırım."
"Tamamdır." Hemen kabul etti. "Balayımızı hatırlıyor musun? İlk gecemizde, sen sangria yudumluyor ve grubun ahengine uymadan şarkı söylüyordun. Sahilde, yıldızların altında seviştik. Her detayı hatırlıyorum. Hayatımın en güzel gecesiydi çünkü sonunda senin bana ait olduğunu söyleyebiliyordum. O gece birlikte bir hayata başladığımız geceydi."
Gözlerini bana kilitledi. "Ertesi gün, o kalabalık pazardayken şu an taktığın kolyeye aşık olduğunu ve çok pahalı olduğunu düşündüğün için almak istemediğini hatırlıyor musun?"
Sesi pürüzsüz, kendinden emin ve saldırganlıktan uzaktı. İfadesi... Tamamıyla sakin olması beni afallattı. "Ve ben sana bir daha hiçbir şeye muhtaç olmayacağını söylemiştim? Çok mutluyduk Summer. Bizi o ana geri döndürmek için her şeyi yaparım."
Bana doğru gelişigüzel bir adım attı ve anlık bir tepki olarak bir adım geri çekildim.
Duygularım ağır bastı ve gözyaşlarımın gözlerimden akıp gitmesine engel olamadım.
Gözyaşlarım aramızdaki mesafeyi aşmasına neden oldu ve ben farkına bile varmadan nazikçe elimi tutmuştu.
Ürkmek, verdiğim ilk otomatik tepki oldu ve bu tepkinin onun suratında utanca sebep olduğunu gördüm.
Bileğimi olabilecek en tatlı şekilde bir öpücük kondurdu ve bu bir an için kararlarımı gölgelemeye yetti.
"Gel aşkım" dedi Elliot, bagajdan çantamı alarak. "Seni içeri götürelim."
Ve işte bu şekilde... Aylarca bana bağıran, beni itip kakan ve sonunda dün gece beni döven adama geri döndüm.
Çünkü o benim kocamdı.
Çünkü onu hala seviyordum.
Çünkü Elliot'un neye dönüşmek üzere olduğunu henüz bilmiyordum...