Kara Kurt - Kitap kapağı

Kara Kurt

H. Knight

Bölüm 5

ALTI YIL ÖNCE

ADDISON

Sonunda ağlamayı bıraktığımda güneş batmaya başlamıştı. Aklım hâlâ karmakarışıktı. Buna inanamıyordum, bu konuda konuşacak kimsem yoktu. Hayden’la yakındık ama o kadar da ~yakın değildik. Ayrıca Jaxon onun kardeşiydi. Benimse kimsem yoktu.

Yataktan kalktım ve aşağıya inmeden önce şık görünmek için elimden geleni yaptım. Braxton’ın oturma odasında adı Carver olan bir savaşçıyla futbol maçı izlediğini duydum ama onlardan kaçarak mutfağa girdim. Henüz biriyle yüzleşmeye hazır olduğumdan emin değildim.

Kendime bir sandviç yaptım ve sessizce sandviçi yemek için mutfak masasına oturdum. Neden en başta baloya gitmeyi kabul etmiştim ki? Neden Jaxon’ın beni götürmesine izin vermiştim? Bir yanım gidip Jaxon’la konuşmak istiyordu ama onun benimle konuşmak isteyeceğinden bile emin değildim. Beni ahırda çıplak bırakmıştı. Vedalaşmak yok... Hiçbir şey yok. İç çekip kendime çekidüzen verdikten sonra ayakkabılarımı giydim ve kendimi evden dışarıya attım.

Yürümem gerekiyordu. Yürümek her zaman iyi gelirdi. Amaçsızca sürü evine doğru yürüyordum. Onu kendi gözlerimle görmem gerekiyordu. Ben uyuduktan sonra ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Sekiz saat içinde birden ne değişmişti?

Sürü evine normalden daha çabuk ulaştım ya da en azından bana öyle gelmişti. Muhtemelen çok üzgün olduğum ve yol boyunca düşündüğüm içindi. Yol boyunca birkaç sürü üyesinin yanından geçmiştim ama kimse bana selam vermemişti... Her zamanki gibi. Aklım Jaxon’ın dün geceki sözlerine gitti. Benim farklı olduğumu düşünmüyordu, öyle söylemişti. Benim hakkımda ne düşündüğünü merak etmekten kendimi alamıyordum.

Beni kolayca ağına mı düşürmüştü? Bu muydu? Beni sadece becermek mi istemişti? O zaman neden kurt formundayken benimle yatmıştı? Neden bana karşı o kadar nazikti? Uyuduğum süre zarfında neler olduğunu bilmiyordum.

Sürü evine girip oturma odasına geçtim. Birkaç genç kurt içeride video oyunu oynuyordu. Savaşçılardan bazıları mutfakta Gama Jonas ile yemek yiyordu. Jaxon görünürde yoktu.

Neredeydi? Merdivenlerden üçüncü kata çıkmadan önce birinci katta Jaxon’ı aradım. Jaxon sürü evinde yaşıyordu. Çiftleştikten sonra, büyük olasılıkla kendi evine taşınacaktı. Evi sürü evinden yaklaşık iki kilometre uzaklıktaydı. Merdivenlerden çıkıp Jaxon’ın odasına doğru yürüdüm. Etrafta kimse yoktu ama sürüdekiler için görünmez olduğumdan yakalanmaktan korktuğum söylenemezdi.

Yatak odasının kapısını çalıp birkaç dakika bekledim. Karşı taraftan ses gelmeyince kapıyı açtım. Oda boştu, yatak toplanmıştı.

İçeriye girip yatağa oturdum. Beklemeyi düşündüm ama hâlâ ona ne söyleyeceğimden emin değildim. Yerde duran kapüşonluyu görünce onu alıp üzerime geçirdim. Kapüşonlusunun kaybolduğunu fark edeceğinden bile şüpheliydim. Fark ederse de etsin.

Birkaç dakika sonra yataktan kalktım ve kapıyı açık bırakarak odadan çıktım. Burada olduğumu bilmesini istiyordum. Alt kata inip sürü evinden çıktım. Yine kimse varlığımı fark etmemiş gibiydi.

Kapıdan çıktıktan sonra sıcak gözyaşlarının yanaklarımdan yuvarlanmaya başladığını hissettim. Bir şey mi yapmıştım? Benim yüzümden miydi? Yeterince iyi değil miydim? Ağlarken aklımdan hızla geçen bu düşünceleri durduramıyordum.

Ormanda koşmaya başladım. Koştum, koştum… Yorulup bacaklarım beni artık taşıyamaz hâle gelene kadar koştum. Ardından yaşlı bir meşe ağacının dibine yığıldım. Cenin pozisyonunda kıvrılıp ağladım. Çok geçmeden karanlığa teslim olmuştum. Sonunda uyandığımda evime dönmüştüm, oturma odasındaki kanepede uzanıyordum.

Braxton sandalyeden kalkıp yanıma koşarken, “Tanrıça, beni korkuttun,” dedi. Üzerime baktığımda hâlâ Jaxon’ın kapüşonlusunu giydiğimi fark ettim. Braxton’ın fark etmemesi, fark etse bile bir şey söylememesi için Tanrıça’ya dua ediyordum.

“Özür dilerim, dün gece yürüyüşe çıkmıştım. Uyuyakalmış olmalıyım,” dedim oturmaya çalışarak. Braxton kalkmama yardım edip birkaç dakika bana baktı.

Tedirgin olduğunu hissedebiliyordum. Sanki bana inanmakta zorlanıyor gibiydi. Ona daha önce hiç yalan söylememiştim ama daha önce yalan söyleyecek bir şeyim olmamıştı. Bu benim için bir ilkti. Bu kadar kolay yalan söyleyebilmeme şaşırmıştım.

“İyi misin?” diye sordu beni incelerken.

“Evet,” dedim başımı sallayarak. “Sadece yorgunum,” derken usulca gülümsedim.

Braxton sevgi dolu bir gülümsemeyle, “Yarın okulun son günü. Çarşamba günü de mezuniyetin var,” dedi.

İyi olmadığımı biliyordu ama üstelemedi.

“Ve sonra New York’a gidiyorum,” dedim.

“Bekleyip yazı burada geçirmek ister miydin?”

Bunu daha önce konuşmuştuk, yaz için kalabilirdim... Ama şu anda sadece gitmek istiyordum.

“Hayır, sanırım en iyisi New York’a erkenden gidip yerleşmek. Bir iş bulup Alfa Dale ile tanışmam gerekiyor,” dedim kendimden emin bir şekilde. En azından kendimden emin görünmek için elimden geleni yapıyordum.

“Tamam, ben de seninle geleceğim. Sen yerleşirken bir hafta seninle kalırım.”

Alnıma bir öpücük kondurup ayağa kalkmadan önce gülümsedi.

Braxton odadan çıkmadan önce, “Seni özleyeceğim,” dedi.

Duygularını belli etme konusunda hiç iyi değildi, o yüzden bir şey söylemedim. Birkaç dakika sonra yukarıya çıktım. Yine ağlayacağımı biliyordum. Bunu kesinlikle onun önünde yapmak istemiyordum.

Balo gecesi olanları ona anlatmamın hiçbir yolu yoktu. Kendini kaybederdi, öyle bir şey olmasını istemiyordum. Braxton, Jaxon’ın arkadaşlarından biriydi. Jaxon alfa olarak görevi devraldığında gama pozisyonunu almaya hazırlanıyordu. Tek umudum bana inanması ve daha fazla sorgulamamasıydı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok