Jamie, küçük bir kasabada dövme sanatçısı kılığına girmiş uluslararası bir deha ve profesyonel bir hırsızdır. Rogue ise yerel bir motosiklet kulübünün belalı lideri ve baştan çıkarıcılığın vücut bulmuş hâlidir. Aralarındaki çekim ani ve ateşli başlar.
Neyse ki bu ikilinin ortak bir noktası vardır; ikisi de romantik ilişkilere tövbe etmiştir. Ama Jamie, Rogue’un kızı Angel için hayatını tehlikeye attığında Rogue onu geçici bir heves olarak görmeye devam edebilecek mi? Yoksa Jamie’nin sırları ve karanlık anıları onları ayıracak mı?
Birinci Kitap: Sessizliğin Ruhları
JAMIE
Tavandaki havalandırma deliğinden, öldürmek için geldiğimiz insanların kaynaşmasını izliyordum. Sayıları henüz yirmi bir olduğu için gelmesini beklediğimiz üç kişi daha vardı.
Açık artırmadaki köleleri satın almak için gelecek toplamda yirmi dört kişi vardı.
Satış için müzayede alanına nakledilmekte olan düzinelerce masum genci düşündükçe beynime kan sıçrıyordu. Onları tanımıyordum ama içimde kopan şiddetli fırtınalara rağmen kontrolümü elimde tutmaya çalışmanın nasıl bir şey olduğunu biliyordum.
Onları tanımıyordum ama bu gece onları pazarlanmaktan kurtarmak için elimden geleni yapacaktım.
İki insan müsveddesi daha yüksek korumalı müzayede alanına yönlendirilirken telsizime, “Yirmi üç oldu,” diye fısıldadım.
Kardeşim duygusuz sesiyle, “Kızları taşıyan kamyon az önce geldi. Zamanımız daralıyor,” diye cevap verdi. Cain, kurbanlar binaya nakledilmeden önce harekete geçmek istiyordu. Birazdan kan gövdeyi götüreceği için masumlara zarar verme endişesi olmadan aksiyona geçmesi daha kolay olurdu.
Ama henüz hepsi gelmemişti, bu yüzden harekete geçersek hedeflerden biri büyük ihtimalle kaçacaktı.
“Anlaşıldı. Pozisyon alıyorum, Bravo,” diye cevap verip dirseklerimin üzerinde sürünerek havalandırmada sessizce ilerledim. Odaya indikten sonra doğruca ana salonun aydınlatma bölümündeki gözcü yerime giderek orada beni bekleyen Barrett MRAD keskin nişancı tüfeğimin başına geçip dürbünüyle salonu inceledim.
“Bravo hazır. Etraf temiz,” diyerek yerimi aldığımı ve telefonumu kullanıp Cain’in yangın merdiveninden girişinin kilidini uzaktan açtığımı belirttim.
İyi bir nişancı olduğum için bu görev çocuk oyuncağıydı ama asıl amacım destek sağlamaktı.
Kardeşim, bu sadist heriflerin kontrollerini ellerinden alırken ve hayatlarına son verirken gözlerinin içine bakmak istiyordu. Bu gece sadece benim için değil onun için de kişisel bir anlam taşıyordu ve sevgili ikizimin hiçbirinin gözünün yaşına bakmayacağını biliyordum.
Solomon böyle bir işi karşılıksız yaptığımızı bilseydi mezarında ters dönerdi.
Ailemizin ölüm emrini verdikten sonra bizi yanına alıp büyüten o kötü adamı düşündüğüm için kendime içten içe kızdım. Zamanı değildi. Solomon’ı bir kenara bırakıp elimdeki işe odaklandım.
Dürbünümden, yangın merdiveninin kapısının açılmasıyla kardeşimin salona girdiğini gördüm. Kimsenin yaklaşan kıyımdan kaçamaması için tüm kilitleri yeniden devreye soktum. Sonra kardeşimin hiç tereddüt etmeden hedefleri sırayla indirmesini izledim.
Birinin boğazını kesti. Diğerinin gözüne yıldızını fırlattı. Bir diğerinin sol dalağına yavaş ve kaçınılmaz bir ölüme yol açacak kusursuz bir tekme savurdu. Salondakiler içinde bulundukları tehlikenin farkına bile varamadan yedi kişi yere serilmişti.
Alıcıların hepsi salona geçmeden önce aranmış olsa da gözlerimi ellerinden ayırmıyor, gizli bir silahı var mı diye kontrol ediyordum. Biri botundan küçük bir yirmi ikilik çıkarınca kardeşime nişan almasına fırsat vermeden onu kolunun üst kısmından vurdum.
Kardeşime nişan almaya çalışan iri yarı bir adamın dizine bir kurşun daha sıktım. Omurgasız heriflerin çoğu tehlikeyi sezdiği anda kilitli kapılara koşuşturmaya başlamıştı.
Lanet olası korkaklar.
Cain onların karşılık veremeyeceğini anladığında ağırdan almaya başladı. Yükselen çığlıklar havaya sinen korkuyu daha da güçlendiriyordu. Kardeşimi korumak için onu dikkatle izlemeye devam etsem de çok geçmeden acı çığlıklar dinerken salonda sadece Cain’in hızlı nefes alışverişleri duyuldu.
Tüfeğimin parçalarını ayırıp topladıktan sonra kamera görüntülerini indirip temizledim. Sadece altı ay öncesine ait, aynı simaların birçoğunun yer aldığı açık artırma görüntülerini kanıt olarak bıraktım. Ardından, maktullerin ölüm saatini saptırmak için oda sıcaklığını değiştirdim.
Cain’i buluşma noktasında göremeyip hemen telefonumu kontrol ettiğimde onu salonda, maktullerden birinin önünde diz çökmüş durduğunu gördüm.
Salona korku dolu ve hızlı adımlarla birkaç dakika içinde döndüm.
Vücudunu tarayıp arbede sırasında gözümden kaçırmış olabileceğim bir yara arasam da boşunaydı. Cain kan revan içinde kalmış, beyaz saçları kırmızının ve pembenin tonlarına boyanmıştı.
“Cain?”
Cevap vermek yerine başını kaldırdığında gözlerinde gördüğüm ifade beni derinden sarstı. Cain yirmi üç kişiyi vahşice öldürdüğü için vicdan azabı çekiyormuş gibi görünmüyordu.
Aksine keyifliydi.
Gözlerinde, ruhunu besleyen coşkunun ışıltıları âdeta orman yangını gibi parlıyordu.
O anda uçurumun ucunda olduğumuzu anladım. Solomon kardeşimi küçüklüğünden itibaren kişisel suikastçısı olarak eğitmişti. Cain öldürmeye alışıktı. Ama bunu her zaman bir iş olarak görmüştü.
Şimdiyse öldürmek onun için daha çok bir uyuşturucuya dönüşmüş gibiydi.
Kardeşimin kanla kaplı olmasına rağmen memnun görünen yüzünde bizi bekleyen korkunç bir gelecek gördüm. Onun kan tutkusuna teslim olduğu ve bir suikastçıdan seri katile dönüştüğü geleceği. Bizi Cain’le yalnızca ölüm ayırabileceği için benim de onunla sürüklendiğim geleceği.
Ama buna izin veremezdim.
Geri dönme zamanımız gelmişti.