Kehanet: Bir Alfa Kral ve Luna Hikâyesi - Kitap kapağı

Kehanet: Bir Alfa Kral ve Luna Hikâyesi

Daphne Anders

Bölüm 2

ANNA

Kendimi hızla odadan dışarıya attım.

On yıldır açmadığım bir odanın kapısına ulaşıp yavaşça kapıyı araladım. Burası annemin çalışma odasıydı. Annem son nefesine kadar sürümüzün şifacısı olarak görev yapmıştı.

Eski ahşap masasının çekmecesini karıştırırken gözüme altın bir nesne ilişti. Bunu ölümünden yaklaşık bir hafta önce bana vermişti. Saf altından bir yüzüktü. İnsanın âdeta gözünü alıyordu. Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.

Üzerine aya bakan iki kurt resmedilmişti.

Annemin bana bu yüzüğü verdiği gün daha dün gibi aklımdaydı. O anlar zihnimin derinlerine acı bir şekilde kök salmıştı, zaman geçse de solmayacaklardı. O anları hatırladığım için mutluydum ama bir yandan da unutmaya çalışıyordum. Bu yüzden yüzüğü çekmeceye kaldırmıştım.

Ama yüzükle ilgili önemli bir şey vardı. Babamın sözleri zihnimde yankılandı, ardından annemin sözleri de. Eş, yüzük, kehanet kelimeleri başım dönene kadar tekrar tekrar kulaklarımda çınladı.

Derken odada yumuşacık bir kadın sesi duyuldu, sanki yanı başımdaydı ama aynı zamanda çok uzaklardan geliyordu. Kime ait olduğunu çıkaramıyordum.

Pencerelerden dışarıya bakarak zihnimi toparlamaya ve sese kulak vermeye çalıştım. Ama etraftan çıt çıkmıyordu.

Hah, garip. Belki de koridorda ya da yan odaların birinde gezinen dişi bir sürü üyesidir?

Annem öldüğünde on üç yaşımdaydım. Anthony ise henüz on altısındaydı. Annemin bazen geleceği gördüğü olurdu.

Hatta annem Anthony’nin eşinin Alman olacağını söylediği için Anthony Avrupa’da bir eşleşme balosuna katılmıştı.

Bana hep hikâyeler anlatırdı. Sekiz çocuğum olacağını ve bir sarayda yaşayacağımı söylerdi. Ayrıca mutlu olacağımı ama birçok zorlukla karşılaşacağımı da söylerdi. Dilden dile dolaşan ve unutulmuş bir kehanetin gerçekleşmesini de sağlayacakmışım.

Bütün bunları masal anlatır gibi, bir prenses olacakmışım gibi anlatırdı. Ama o zamanlar hiçbiri gerçek olacakmış gibi gelmiyordu. Özellikle de şimdi Alfa Victor’la bir hayat geçirebileceğimi düşününce bu neredeyse imkânsızdı.

Kapı hafifçe tıklatıldığında Anthony başını içeriye uzattı. “Seni burada bulacağımı tahmin etmiştim. En zor kararlarımdan önce ben de annemle konuşmaya gelirim,” dedi hafifçe gülümseyerek. Elini kumral saçlarında gezdirdi.

“Bize anlattığı şeyleri düşünüyordum. Acaba haklı mıydı yoksa sadece hikâye anlatmayı mı seviyordu,” dedim gülümseyerek. Gözlerim yaşlarla dolmuştu.

“Ah, Anna.” Yanağımdan süzülen minik bir gözyaşını sildi. “Annem, Charlotte konusunda haklı çıktı. Eşimin Alman olacağını söylemişti.”

“Bana bir kehanetin kilit taşı olacağımı söylerdi ama bu Victor’la gerçekleşemez, değil mi?” Yüzümden bir damla gözyaşı daha süzülürken güldüm.

“Senin neler başarabileceğinden asla şüphe etmem Anna. Hiç etmedim. Keşke başka bir çıkar yol olsaydı... Biliyorsun,” dedi iç geçirerek.

“Ama neden... Neden tek çözüm Victor? Bana nasıl bir hayat yaşatacağını biliyorsun,” derken ellerimle yüzümü kapattım.

“Alfa Victor kendine fazla güveniyor. Baloda senin eşini bulamayacağını düşünüyor. Öte yandan ben ve Charlotte eşini bulacağına inanıyoruz. Bu yüzden bu anlaşmayı yaptık,” diye açıkladı.

“Bu resmen kumar oynamak. Eşimi bulamazsam Victor’un oyuncağı olabilirim,” dedim kaşlarımı çatarak.

“Sana kötü davranır ya da sana saygısızlık ederse onu perişan ederim!” derken Anthony yumruğunu cam masaya indirdi.

“Sen ve hangi ordu?” dedim gülerek.

Anthony her konuda güçlüydü. Harika bir alfa olacaktı. Gerekirse Victor’u alt edebilirdi ama kan dökülmesini önlemenin bir yolu varsa... Bu düşünceyi çabucak kafamdan attım.

“Az kalsın unutuyordum. Bir ay içinde başka bir sürüyle birleşiyoruz,” dedi Anthony kapı pervazına yaslanarak. “Orman Sürüsü’nden yaklaşık otuz kurt yakında aramıza katılacak. Küçük ama güçlüler. Ayrıca, biriyle eşleşirsen Victor sözünden dönmeyecek. O hâlâ bir alfa ve uymak zorunda olduğu kurallar var. Alfa krallar bozulan bir anlaşmaya göz yummazlar. İş birliği yapmayı reddederse iki krallık tarafından cezalandırılır.”

“Umarım haklısındır.” İçimde küçük bir umut filizlenmişti. “O zamana kadar bir prenses gibi davranmam gerekiyor. Charlotte bana yardım edebilir mi? Bilirsin, balo için hazırlık işleri falan?” Ona yalvaran gözlerle baktım.

“Tabii ki, seve seve yardım eder,” dedi. Bana kısacık sarıldıktan sonra beni yalnızlığımla baş başa bırakarak odadan çıktı.

***

Duşta uzun süre kalıp gözyaşı döktükten sonra sonunda aşağıya indim. Alfa meclisi ve Alfa Victor ana yemek odasında sohbet edip kadeh tokuşturuyorlardı.

İçeriye girer girmez Victor’un bakışlarının üzerimde olduğunu hissettim. Bakışları çekingen, kibar ya da centilmence olmaktan uzaktı.

Gözlerimi devirerek babamın betası Charlie’ye doğru yürümeye devam ettim.

“Merhaba Anna!” dedi bana bir içki uzatarak.

Sonunda, diye geçirdim içimden. Bu geceyi daha katlanılabilir hâle getirmek için bir şeye ihtiyacım vardı.

Tek başıma harika vakit geçiriyordum ki birinin bana yaklaştığını hissettim. Çabucak havayı kokladığımda bunun Alfa Victor olduğunu anladım, güçlü kokusuna heyecan karışmıştı. Kokusu biraz çekiciydi, nedenini tam olarak anlayamıyordum.

Bütün benliğimle bana yakınlığından tiksinsem de, kurdum başka türlü düşünüyordu. Küçük sürtük. Bir an sonra ikimiz de onu sevmediğimiz konusunda hemfikir olduk. Ancak o garip his devam ediyordu.

Yürüyüş tarzı her şeyi ele veriyordu. Kendinden çok emindi. Duygularımı veya isteklerimi umursamıyordu.

“Anna, canım,” dedi kendinden emin bir şekilde.

Elimi tutmak için uzandı ama ona elimi uzatmadım.

Fark etmemiş gibi davranıp devam etti. Parmaklarını kolumda gezdirdiğinde kolumu hızla geri çektim.

“Bundan hoşlanmıyorum,” dedim sesimi sakin tutmaya çalışarak. Kaşlarımı çatarak ona bakıyordum.

Kulağıma, “Ne kadar da mücadeleci bir ruhun var,” diye fısıldarken dibime girmişti.

“Ah, bu konuda hiçbir fikrin yok,” diye yapıştırdım cevabı. “Sen de o baloya gitsen ya? Belki sen de eşini bulursun ve yakamı bırakırsın.”

Düzgün bir adam gibi görünseydi onunla bir hayat düşünebilirdim.

Ama öyle değildi. İçinde kurnaz ve ikiyüzlü olduğunu haykıran bir şey vardı.

“Ben otuz beş yaşımdayım Anna,” derken içkisini yudumladı. “Eşimi bulamayacağıma karar verdim. Sana karşı garip bir bağ hissediyorum, bir çekim. Bunun bana karşı çıkmandan mı yoksa güzel olduğundan mı kaynaklandığına karar veremiyorum,” derken yanağıma dokunmaya yeltendi.

Elinden kaçıp geri çekildim. “Eh, baloda gerçek eşimi bulduğumda o çekim için yas tutacaksın. Gözüne kestirdiğin kadınların yeni listesini yap ve beni o listeden sil!” dedikten sonra gülerek ondan uzaklaştım.

Ben kapıya doğru yürürken ela gözlerinde öfke belirmişti. Ama garip olan bir şey vardı ki, ben de küçük bir bağ hissediyordum. Kesinlikle eşleşme bağı değildi. Başka bir şey olmalıydı. Ailevi bağ gibi bir şey? Daha önce buna benzer bir şey hissetmemiştim.

***

Sonraki hafta göz açıp kapayıncaya kadar geçti.

Charlotte beni alışverişe götürmüş, yüzümde farklı makyajlar denemişti. Bana bol bol cesaret vermiş, şansım yaver gider de baloda eşimi bulursam diye eşyalarımın çoğunu toplamama yardım etmişti.

“İyi olacaksın,” dedi Charlotte. Sevgi dolu gözleri umut doluydu.

Keşke ben de onun gibi düşünebilseydim. “Bilmiyorum... Üzerimde çok baskı var Charlotte.”

“Ben eşimi bir eşleşme balosunda buldum, sen de bulabilirsin Anna. Bu hayatta tuhaf şeyler oluyor,” dedi hafifçe gülümseyerek.

“Haklısın. En azından bir şans olabileceğine inanmalıyım.”

Charlotte beni sıcacık kollarına çekti ve bana sımsıkı sarıldı.

Umudumu kaybetmemeliydim. Charlotte haklıydı. Geriye kalan tek şey buydu, umut.

Alfa Victor da bu sırada bana kur yapmaya devam ediyordu. En az üç kez çiçek göndermişti. Sonunda bir türün işe yaraması için her türden çiçeği denemişti ama en sevdiğim çiçek diye bir şey yoktu.

Çiçekleri umursamıyordum.

Nedense her zaman maun ve çam kokusunu sevmişimdir. Ormanda koşmayı ve bu kokuların etrafımda olmasını severdim. Bu kokular beni rahatlatırdı.

Victor iki üç günde bir ziyarete gelip benimle görüşmeye çalışıyordu. Dediğine göre beni “tanımaya” çalışıyordu. Her seferinde bir bağdan bahsediyordu ama bunun eşleşme bağı olmadığından emindim.

Şu anda oturma odasında oturmuş, ona katlanıyordum. Birbirimize ne kadar uygun olduğumuz hakkında konuşurken gözlerimi devirdim. Beni süzerken bunu gizlemeye bile çalışmıyordu.

“Yapman gereken en doğru şey benimle olmak.”

Ona ters ters bakarken yerimde kıpırdandım. “Yapmam gereken en doğru şey gerçek eşimi bulmak olacak. Eşleşme bağı sayesinde baloda onu bulacağım.”

Yüzünü sinsi bir sırıtış kapladı. O kadar kendini beğenmişti ki, bu beni boğuyordu.

“Aramızdaki bu bağa bakarak, balodan sonra benimle eve geleceğini düşünüyorum,” dedi ve eğilip parmaklarını kolumda gezdirmeye çalıştı. “Çok güzel bir gece olacak. Hatta biraz yaramazlık yapmana bile izin vereceğim.”

Kolumu çekerek ona öfkeyle baktım. “Seninle hiçbir yere gelmeyeceğim. Eşimi bulduğumda yüzündeki hayal kırıklığını görmeyi dört gözle bekliyorum.”

Güçlükle yutkundum. Keşke bu sözlerime ben de inansaydım...

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok