Gölgelerde - Kitap kapağı

Gölgelerde

Kelsie Tate

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Özet

Josie, reşit olduğundan beri gerçek eşini bulmayı bekleyen genç bir kızdır. Ancak tehlike kapısını çaldığında geçmişini ardında bırakıp yeni bir başlangıç yapma umuduyla kaçmaya karar verir. Kara Ay Sürüsü'nün güçlü alfası Enzo, Josie'yle tanıştığında uzun süren eş arayışının nihayet sona erdiğine inanır. Ancak sürüsünü tehdit eden garip ve tedirgin edici olaylar baş göstermeye başlayınca Josie'nin gelişi gerçekten kaderin bir oyunu mu, yoksa bundan daha fazlası mı diye sorgulamaya başlar. Gölgeler yaklaşmaktadır, hayatlar ve kalpler söz konusu olduğunda güven kolayca sarsılabilir.

Fazla göster

18 Bölüm

Bölüm 1

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 2

Bölüm 3

Bölüm 3

Bölüm 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

Josie şaşkınlıktan donakaldı.

Gözlerini ona dikmiş, yerinden kımıldayamıyordu.

Adam bir adım öne çıktı, karanlık gözleri arzuyla doluydu.

Onu arzuluyordu.

Josie omzunu tutarak yere yığıldı. Ne olduğunu idrak etmeye çalışıyordu.

Omzundan sızan kan, kahverengi saçlarına bulaşmış, elbisesini kirletmişti.

Yaranın üzerine sıkıca bastırdı. Kolundan damlayan kan yerde küçük noktacıklar bırakıyordu. Var gücüyle ondan uzaklaşmaya çalıştı.

Birden zihnindeki sis dağıldı. Elini çektiğinde omzundaki büyük ısırık izi ortaya çıktı, neredeyse iyileşmişti.

Onun işareti gün gibi ortadaydı.

Josie dehşet içinde ize baktı çünkü ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Bir süre sonra korkusu yerini öfkeye bıraktı.

Gözleri doldu, öfkesi kontrolü ele geçirmeye başlamıştı.

Kurdu serbest kalmaya çalışırken yaşlı gözleri nefretle karardı. Öfkeden titrerken ona ters ters baktı.

“Ne yaptın sen?” diye haykırdı.

ALTI HAFTA ÖNCE

Josie neşeyle sürü evinden çıktı.

Birkaç gün içinde abisi batıdaki bir sürüye yaptığı ziyaretten dönecek ve onu geziye çıkaracaktı. Josie’nin eşini bulmaya çalışıyorlardı.

Birileriyle randevuya çıkmışlığı vardı ama hiçbiri kısa vadeli ilişkiden öteye geçecek kadar ciddi değildi. Bir kurdun eşini bulması bambaşka bir deneyimdi. Eşinin bir yerlerde onu beklediğini biliyordu, sadece onu bulması gerekiyordu.

İnşaat alanına doğru yürürken uzun, kahverengi kıvırcık saçları arkasında dalgalanıyor, eflatun gözleri güneşte parlıyordu.

“Merhaba millet!”

“Josie!” diye bağırdı adamların hepsi. Babası yeni ev inşaatlarından sorumlu olduğu için hepsi Josie’yi küçüklüğünden beri tanıyordu.

“Nasıl gidiyor?” diye sordu el sallayarak, inşaat aletlerinin ve tahta yığınlarının arasından dikkatlice geçerken.

“Selam baba,” dedi, hafifçe babasının omzuna vurarak.

“Merhaba tatlım, annen ne dedi?” diye sordu babası Blaine. Üzerinde iş gömleği, başında da baret vardı.

“Akşam yedideki sürü toplantısına yetiştiğin sürece sorun olmadığını söyledi,” diye cevap verdi Josie, başını sallayarak.

“Tüh ya… Sürü toplantısını unutmuşum,” diye mırıldandı Blaine. “Tamam.”

Josie eşyalarını bırakırken, “Evet, unuttuğunu tahmin etti zaten,” diye güldü. “Malzeme raporlarını getirdim. Bu da yeni tahmini teslim tarihi.”

Blaine kâğıtları elinden alarak, “Sen olmasan ne yapardım?” diye gülümsedi.

“Ah, muhtemelen inşaatı yetiştiremez ve malzemesiz kalırdın,” diye göz kırptıktan sonra aceleyle oradan uzaklaştı. Arkasını dönüp, “Yedide görüşürüz!” diye seslendiğinde babası sızlandı.

Josie sessizce eve doğru yürürken yanından geçen sürü üyelerine el sallıyordu.

Sürü arazisinin çoğunu kaplayan ormana bakıp derin bir nefes aldı, temiz havayı içine çekti.

“Koşsam iyi olur aslında,” diye mırıldandı kendi kendine. Kurdu da aynı fikirdeydi.

Bileğindeki saate baktı, kendi kendine saati mırıldandıktan sonra eve doğru yürümeye devam etti. Ormanın beklemesi gerekecekti.

Dış kapıdan girerken, “Merhaba!” diye seslendi.

“Buradayım!”

Josie eve girip mutfağa gitti.

“Selam anne,” dedi ve tezgâha yaslanarak annesinin hazırladığı salatayı karıştırmasını izledi. “Babam kesinlikle yetişeceğini söyledi.”

“Hı hı,” diye mırıldandı annesi Mia, kocasının hiçbir yere asla zamanında gelmediğini bilerek.

“Ben şimdi üstümü değiştirip gideceğim. Yardıma ihtiyaçları var mı diye bakayım,” dedi Josie ve koridorun öbür ucundaki yatak odasına doğru ilerledi.

Eski tişörtünü, açık pembe güzel bir üstle değiştirdi ve kahverengi kıvırcık saçlarını eliyle düzeltti.

Aynaya bakıp omuz silkerek, “Sadece bir sürü toplantısı…” diye mırıldandı. Artık eşini bulmak istiyordu. Aynada eflatun gözlerine baktı.

“Reşit olalı dört yıl oldu,” diye fısıldadı. “Annemle babam, annem yirmi bir yaşına bastığı gün birbirlerini bulmuşlar. Aptal erkeklerle çıkmaktan ve birinin eşim olmasını umut etmekten bıktım.”

Son birkaç ayda arkadaşlarının onu tanıştırdığı bulunmaz hint kumaşı erkek listesini düşündü.

Aralarında bebek gibi davranan ana kuzusu Evan vardı.

Sonra, bütün randevu boyunca onu yatağa atmaya çalışan Parker.

Aklına Liam gelince omuz silkti. Aslında iyi çocuktu ama o kadar sıkıcıydı ki neredeyse yemekte uyuyakalacaktı.

Arkadaşlarının iyi niyetli olduğunu biliyordu. Hepsi eşlerini bulmuştu ve artık Josie’nin de bulmasını istiyorlardı. Josie’nin de eşini bulmak için can attığına hiç şüphe yoktu.

Merdivenlerden çıkıp sürü evine girdi, Alfa ve Luna’yı görünce gülümsedi.

“Merhaba Josie,” dedi Alfa George sırıtarak. Kocaman göbeği kemerinin üzerinden sarkıyor, güldüğünde titriyordu.

“Merhaba Alfa, merhaba Luna,” diye karşılık verdi gülümseyerek. “Yardıma ihtiyacınız var mı diye sormaya geldim.”

“Çok düşüncelisin,” dedi Luna Sophie kibarca, elini Josie’nin omzuna koyarak. “Törende yer almana çok sevindik. Lucas çok mutlu oldu.”

Josie, en iyi arkadaşı ve sürünün gelecekteki alfasını düşünerek omuz silkti ve gülümsedi. Lucas eşini bulduğundan beri pek görüşmemişlerdi.

“Evet, ben de öyle. Julia inanılmaz biri. Onlar adına çok seviniyorum.”

“Evet, gerçekten öyle. Sen de eşini bulduğunda onunla tanışmayı çok isteriz!” dedi Luna tatlı tatlı. “Senden Lucas ve Julia’yı bulmanı rica etsem?”

“Ah tabii, hemen.”

Josie topuklarının üzerinde dönüp koridora çıktı, sonra üst kattaki odalarına doğru ilerledi.

Kapıya vardığında içeriden gelen kıkırdamaları duyunca gözlerini devirdi. Kapıyı tıklatıp bekledi, bir erkeğin hızlı adımlarla yaklaştığını duydu.

Kapı aralanırken geri çekildi.

Lucas başını uzatarak, “Ah, selam Josie,” dedi kocaman bir gülümsemeyle. Biraz nefes nefeseydi.

“Annen seni arıyor, acele etsen iyi olur,” diye mırıldandı Josie, Lucas’ın çıplak ve terli göğsüne bakmamaya çalışarak.

“Ah be,” dedi Lucas ağzının içinden. “Hazırlıklara yardım edeceğimi söylemiştim…”

“Öyleymiş,” diye kestirip attı Josie.

“Bir dakika,” dedi hızlıca ve kapıyı kapattı.

Josie arkasını dönüp uzun koridordan geri yürümeye başladı. Tam merdivenlerin başına geldiğinde Lucas ona yetişti.

“Çok mu kızgın?” diye sordu.

“Aslında hiç kızgın görünmüyordu. Muhtemelen eşiyle ilk tanıştığı zamanları hatırladığı için senin üzerine fazla gitmiyor.”

“Evet,” dedi Lucas gülerek. Başını kaşıyarak, “Julia muhteşem biri,” diye ekledi.

“Senin adına çok mutluyum kanka,” diye gülümsedi Josie ama Lucas kaşlarını çatarak endişeli bir ifade takıntı. Onu çok iyi tanıyordu.

“Merak etme. Eşini bulmak için bolca zamanın var,” dedi.

Josie omuz silkerek, “Öyle sanırım,” diye karşılık verdi. Biraz utanmıştı çünkü onun kendisi için üzülmesini istemiyordu.

“Julia’nın kuzeni ziyarete geldi. Belki seni toplantıdan sonraki partide onunla tanıştırırım.”

“Yok, ben almayayım,” dedi Josie alaycı bir tavırla. “Daha fazla tanıştırma faslına katlanabileceğimi sanmıyorum. Sürekli herkesin eşi olmayan tuhaf akrabalarıyla tanıştırılıyorum.”

“Hayır,” dedi Lucas, kendini savunurcasına ellerini kaldırarak. “Çocuğu sana ayarladığım yok, sadece bir tanış. Baktın eşin değil, o zaman unut gitsin.”

Josie gözlerini kısarak Lucas’ın teklifini değerlendirdi. Sonunda, “İyi madem,” dedi.

Lucas kocaman sırıtarak, “Harika,” dedi.

***

O akşam partide Josie, Lucas ve Julia’nın ona doğru geldiğini görünce oturduğu yerden sırıttı.

“Parti yakıyor,” dedi ikisine de sarılarak. “İkinizi de tebrik ederim.”

“Teşekkürler,” diye karşılık verdi Julia gülümseyerek.

“Ah Josie. Şey…” diye lafa girdi Lucas, garip tavırlarla yana çekilerek. Josie başını kaldırınca birinin onlara yaklaştığını gördü. “Seni Julia’nın kuzeni, Gideon Black’le tanıştırayım.”

Josie elini uzatan siyah saçlı, uzun boylu adama baktı. Sıcak kahverengi gözlerine bakarak nazikçe elini sıktı. Arkadaşça gülümsemesinin küçük bir sırıtışa dönüşmesinden yakışıklı olduğunun farkında olduğu belliydi.

“Tanıştığımıza memnun oldum.”

Sesi bile yakışıklıydı.

“Selam,” dedi Josie, aniden çok utanarak.

“Oturabilir miyim?” diye sordu Gideon, yanındaki koltuğu işaret ederek.

Lucas’a kızgın bir bakış atarak, “Evet, tabii ki,” diye cevap verdi. Lucas uzaklaşırken Josie’ye öpücük atar gibi mimikler yapıyordu.

“Ben Josie Grayson,” diye kendini tanıttı, tekrar Gideon Black’in kahverengi gözlerine bakarak. Umarım Lucas’ın yaptıklarını görmemiştir, diye düşündü. “Uzun zamandır mı buradasın?” diye sordu çekingen bir tavırla.

Grayson başını iki yana sallayarak, “Hayır,” diye cevap verdi. “Bugün geldim.”

Gideon yakışıklı olmasına yakışıklıydı ama kurdu tepki vermemişti. Sıradan bir yabancıyla tanışmak gibiydi. Tekrar umudunu yitirmeye başlamıştı.

“Julia’nın kuzenisin demek,” dedi Josie.

“Evet. Eşimi bulma umuduyla civardaki farklı sürüleri ziyaret ediyordum. Hazır gelmişken hem Julia’yı görmek hem de Lucas’la tanışmak istedim.”

Josie, partideki yüksek sesli konuşmaların arasında onu duymaya çalışırken zorla gülümsemeye çalıştı. Aynı zamanda birden üzüldüğü için de dikkati dağılmıştı.

“Lucas benim en iyi arkadaşım,” dedi Josie. “Julia’yla harika bir çift oldular.”

Sonunda Gideon omuz silkerek, “Belli ki biz eş değiliz,” dedi.

“Evet, öyle görünüyor,” diye cevap verdi Josie, ne kadar hayal kırıklığına uğradığını gizlemeye çalışarak.

“Uzun zamandır mı bekliyorsun?” diye sordu Gideon.

“Bazı kurtlar kadar uzun değil aslında ama öyle gibi geliyor. Dört yıl oldu,” diye itiraf etti. Hâlâ kendini, dört yılın o kadar da uzun bir zaman olmadığına ikna etmeye çalışıyordu.

Gideon’ın onu yargılayacağından endişeleniyordu.

Gideon başını sallayarak, “Vay be. Ben altı yıldır bekliyorum,” dedi.

“Altı yıl mı?” diye sordu Josie. Sesindeki şaşkınlığı gizleyemedi. “Pardon, yani…”

“Yok, sorun değil,” diye karşılık verdi Gideon, arkasına yaslanarak. “Baya uzun bir süre olduğunun farkındayım.”

“Peki kafayı yemiyor musun?” diye sordu Josie.

“Şöyle ki,” diye başladı gülümseyerek, “çok fazla takmamaya karar verdim.”

Bunun üzerine Josie Gideon’a gülümsedi, eşi olmadığı için biraz üzülmüştü çünkü iyi birine benziyordu. Onun da hayal kırıklığını gizlemeye çalışıp çalışmadığını merak etti.

“Ne kadar kalacaksın?” diye sordu Josie.

“Çok uzun değil,” diye yanıtladı Gideon omuz silkerek. “Ama bir süredir dolaştığım için yorulmaya başladım. Belki biraz kalıp dinlenirim.”

“Bence de öyle yap,” dedi Josie gülümseyerek. “Ara vermek her zaman iyidir.”

Josie gecenin devamını onunla keyifle sohbet ederek geçirdi. Gideon zeki ve yakışıklıydı, tam da onun tipiydi, bu da eşi olmadığı gerçeğini daha da acı verici kılıyordu.

Gecenin sonunda Josie gülümseyerek yerinden kalktı. “Seninle tanıştığıma çok memnun oldum. Görüşürüz.”

“Belki… Yarın bana sürüyü gezdirirsin,” diye önerdi Gideon, Josie’nin tereddüt etmesine neden olarak. “Julia’ya sorardım ama o yeni eşiyle biraz meşgul. Rahatsızlık vermek istemiyorum,” diye ekledi.

“Şey…” Josie durup teklifini düşündü. Ne zararı olur ki? Hoş ve yakışıklı biriydi, hem sonu gelmeyen randevulardan ve hayal kırıklıklarından sonra biraz kafasını dağıtmış olurdu. Sonunda, “Olabilir,” dedi.

“Harika!” diye kocaman sırıttı Gideon ve el sallayarak, “İyi geceler!” dedi.

“İyi geceler,” diye cevap verdi Josie.

Dışarı çıkarken kendi kendine gülümsemeden edemedi. İlk kez bir randevuda bu kadar iyi vakit geçirmişti.

Gideon eşi değildi ama kısa bir süreliğine de olsa yeni bir arkadaşı olduğu için heyecanlıydı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok