Çarpık Zihinler - Kitap kapağı

Çarpık Zihinler

Cassandra Rock

Bölüm 3

Elaina

Zorla evleneceğim düğün gelecek haftaydı. Buraya geldiğimden beri ağlayarak uykuya dalıyordum ve ağlamak biraz olsun bana kendimi iyi hissettirmiyordu.

İnsanlar bu düğüne istekli olduğundan değil, bu ittifakın bir an önce herkes tarafından imzalanmasını istedikleri için burada üç günleri olduğundan düğün planları aceleye getirilmişti.

Tek bir şey bile seçmemiştim. Her kız kendi düğününün hayalini kurar. Elbise, mekan, müzik ve en önemlisi... Evlendikleri kişi.

Bu düğünle ilgili hiçbir şey benim seçimim değildi. Ben sadece emirlere uyuyordum.

Vadim’in yanında çalışan hizmetçiler odama birkaç elbise getirmişti ve denediğim her elbiseden nefret etmiştim.

Korkunç değillerdi ama kendimi bir gelinliğin içinde görmek daha gerçekçi hissettirebilirdi ve açıkçası henüz bu gerçekle yüzleşmeye de hazır değildim.

"Yalnız kalmaya ihtiyacım var," dedim kadınlara, başlarını sallayarak beni elbiselerle baş başa bıraktılar.

Aynanın önünde kendime baktım. Vücudumu saran, uzun, askısız bir elbise giyiyordum. Usulca iç çektim. Muhteşem görünüyordu. Ama böyle bir elbise giymemeliydim.

Bu şekilde olmamalıydı. Aşık olmam ve hayallerimin erkeğiyle evlenmem gerekiyordu. Düğünümü annemle planlamalı ve her şey mükemmel olmalıydı.

Başımı sallayarak gözlerimi sıkıca kapattım. Ya Vadim yalan söylüyorsa? Annemin iyi olduğunu nereden bileceğim? ~

Hızla yataktan kalktım ve koridorda koşmaya başladım. Vadim'in tam olarak nerede olacağını biliyordum.

Her zaman iş için ofisine çekilirdi ve bariz bir şekilde, bu da onun için bir iş meselesiydi.

Gözümden yaşlar süzülürken kapıyı öfkeyle yumruklamaya başladım. Burnumu çekene kadar ne kadar duygulandığımı fark etmemiştim bile.

Vadim'in, "вступаты," dediğini duydum ama ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Belki de ofisine geldiğim için kızmıştı.

Çeviri: İçeri gel. ~

O an ne yapacağımı bilemeyerek öylece kapıda durdum ve birkaç saniye sonra kapı hızla açıldı. Vadim silahını tam alnıma doğrultmuş, önümde duruyordu.

Geri sıçrayıp duvara doğru çarptım. Ellerimle yüzümü kapatmıştım. "Özür dilerim! Özür dilerim!"

"Иисус Христос, дорогая. Sana içeri gir dediğimi duymadın mı?" dedi sesini yükselterek, silahını indirmeden önce.

Çeviri: Tanrım, canım. ~

"Rusça bilmiyorum," diye kekeledim ellerimi yavaşça yüzümden çekip ona bakmadan önce.

Sinirli görünüyordu, tek kaşını kaldırırken kollarını göğsünde kavuşturdu. "Neye ihtiyacın var Elaina?"

Eve gitmekten başka mı? ~

"Ben..." Yere bakmadan önce bir an durakladım. "Annemin düğüne gelmesini istiyorum."

Eğer beni bu pisliğe zorluyorsa en azından düğünümde tanıdığım birinin yanımda olmasına izin vermesi gerekiyordu.

Düğünde sırtıma bir silah dayanmışken annemin yanımda olması beni biraz olsun rahatlatabilirdi.

Vadim, yanıt olarak başını hayır anlamında sallayarak derin bir nefes aldı. "Bu işler böyle yürümez canım. Annenin on sekiz yılı vardı. Anlaşmamız bu şekildeydi."

"Fiona'nın işime karışmasına izin vermek gibi bir niyetim yok."

"Sadece düğün için," diye yalvardım.

"Bu konuda neden söz hakkın olduğunu düşündüğünden emin değilim. Zamanımız kısıtlı ve yapacak işlerim var. Git ve hazırlan," dedi ofis kapısını suratıma kapatmadan önce.

Elbette söz hakkım yoktu çünkü on sekizime bastığım gün esir alınmıştım. Bu düğün benim için yapılmıyordu. Bu sadece Ruslar ve İtalyanların aralarında bağ kurması için yapılan bir düğündü.

Odaya geri döndüğümde hizmetçiler daha da fazla elbiseyle beni bekliyorlardı. Kuruyan gözyaşlarımı çabucak sildim.

"Bayan Vasiliev…"

Başımı sallayarak devam etmesini engelledim. "Adım Duval. Elaina Duval."

Kafası karışmış ve duruma nasıl yaklaşacağından emin değilmiş gibi görünüyordu ama sadece başını salladı. "Ah... Ah, şey... Bayan Elaina, size bir paket geldi."

Hizmetçi bana gerçek ~soyadımla hitap edememişti. Buradaki herkes Vadim'in büyüsü altındaydı.

Ben hariç herkes. Ama eninde sonunda ben de öyle olmak zorunda kalacaktım aksi takdirde başım belaya girerdi. Bu kadınlar gibi herkes gözlerinde büyük bir korkuyla Vadim’in etrafında dolaşıyordu.

"Bir paket mi?" diye sordum.

Başını evet anlamında salladı. "Evet. Sanırım Bay Acerbi'den."

Bay Acerbi, Valentino olan. Hizmetçi bana küçük bir kutu uzattı. İçinde ne olduğunu merak ediyordum.

Ama içinde her ne varsa kesinlikle onu istemiyordum. Kanlı parasıyla satın aldığı bir şey olduğuna emindim.

"Şey... Teşekkür ederim," dedim kutuyu saniyeler içinde açıp içindeki zarif yüzüğe bakarken. Benim hiçbir şekilde alamayacağım çok pahalı bir yüzüğe benziyordu.

"Aman Tanrım, ne güzel bir nişan yüzüğü," dedi omzumun üzerinden bakan hizmetçi coşkuyla.

Ama benim midem bulanıyordu. Her şey çok gerçekçi bir hal almaya başlamıştı. Üç gün öncesine kadar dört gözle beklediğim çok şey vardı, üniversiteye gitmek, aşık olmak… Ama şimdi, gelecekte ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Şu an dört gözle beklediğim hiçbir şey yoktu. Zorla bir yabancıyla evlenmek dışında, hayatımın geri kalanında başka hiçbir şey olmayacaktı.

***

Büyük evin merdivenlerinden aşağıya indim. Büyük olmasına rağmen ev oldukça boş görünüyordu. Evde sadece hizmetçiler ve Vadim'in yanı sıra birkaç adamı vardı.

Burada bulunduğum birkaç gün içinde herkesin bir silah taşıdığını fark etmiştim ama neyse ki onları kullandıklarını hiç görmemiştim ve hiçbir zaman da görmek istemiyordum.

Bu tür şeyleri sadece kitaplarda okumuş ya da filmlerde görmüştüm.

Gözlerim dış kapının koluna odaklandı. Normal bir evdeki kapı gibi değildi. Bu kapıdan çıkıp gidemezdim. Dışarıya çıkmak için içeriden kapıyı açmak için bir anahtara ihtiyacım vardı.

Ayrıca tüm pencerelerin kilitlendiğini de öğrenmiştim.

"Şimdiden bir kaçış yolu mu arıyorsun?" Arkamdan hafif bir kıkırdama sesi duydum ama bu yabancı bir sesti, Rusça değildi.

Valentino'nun ellerini cebine sokmuş arkamda dikildiğini ve üç gece önceki aynı karanlık bakışla bana baktığını gördüm. Söylemesi bile korkutucuydu.

Neden burada olduğu ve birkaç gün içinde evlenmek zorunda olduğum adamın nasıl biri olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Kalın, koyu kaşlarını kaldırarak sol elime baktı. "Yüzüğünü aldın mı?"

"Ben... Şey, evet. Aldım." Başımı yavaşça salladım ve parmaklarımı tuttum. ve Gözleri dışında başka bir yere odaklanmıştım. "Parmağıma tam olmadı."

Bu bir yalandı. Yüzüğü takmadım çünkü bir yabancının yüzüğünü takmaya hazır değildim. Suç dünyasındaki bir adama kendimi adamaya hazır değildim.

O yüzüğü parmağıma takar takmaz tüm bunları kabul ediyor olacaktım ve şu anda bunu kabul etmekten çok uzaktım.

"Yüzük numaran altı," dedi, bu bir soru değildi. Bana sormadı. Bilinen bir gerçeği ifade etti. Yüzük numaramı ve bana verdiği yüzüğün parmağıma olacağını biliyordu.

Ona yalan söylediğimi biliyordu. ~

Öne doğru ilerleyerek bana yaklaştı. "Yalanı sevmem Elaina. Ve benim karım olduğunda, buna kesinlikle müsamaha göstermeyeceğim."

"Belki de şimdiden doğruyu söylemeye alışmalısın, böylece daha sonra bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalmazsın, değil mi?"

Tek yapabildim başımı sallamak oldu. Benimle bir insan gibi değil de itaatkar bir köpekmişim gibi konuşuyordu.

Valentino'yu dinlemezsem bunun sonuçları ne olurdu? Bunu merak etsem de asla öğrenmek istemiyordum.

"Kaç yaşındasın?" diye sordum aniden.

Genç görünüyordu ama çocuksu bir genç değildi. Kelimenin tam anlamıyla bir adamdı.

"Yirmi dört," dedi bana ama karşılığında bir soru sormadı.

"Benim kaç yaşımda olduğumu sormayacak mısın?" diye sordum.

"On sekiz yaşındasın," diye cevapladı. "Birkaç gün önce on sekiz yaşına girdin. Sana hiçbir şey sormama gerek yok çünkü senin hakkında her şeyi biliyorum Elaina Vasiliev."

"Annen Fiona Duval. Ohio'da Elaina Duval olarak büyüdün. En iyi arkadaşın Kira Gures ve Duval's Cakes'te çalışıyordun."

"Yüzük numaran altı, ayak numaran 37 ve kan grubun A pozitif."

Midem bulanmaya başlamıştı. Hakkımdaki her şeyi biliyor gibiydi, en önemli ve anlamsız şeyleri bile, kan grubuma kadar her şeyi. Lanet kan grubumu bile!

Bunları nereden biliyordu ki? ~

Hiçbir özgürlüğüm ya da kişisel alanım yoktu. Buranın bir parçası olmak ve Vadim Vasiliev ile akraba olmak sevdiğim herkesi tehlikeye atmıştı.

Valentino son derece karanlık bir kişiliğe sahip biri gibi görünüyordu ve evlenmeye zorlandığım kişinin o olduğunu bilmek beni dehşete düşürüyordu.

Onunla geçireceğim hayatın bir peri masalı gibi olmayacağından emindim.

Bir bildirim sesi duydum. Valentino telefonuna baktı. Telefonu cebine geri koymadan önce bir an kaşlarını çatmıştı.

Dikkatini tekrar bana çevirdiğinde öncekiyle aynı kaba ses bir tonuyla, "Seni bir daha gördüğümde, yüzüğün parmağında olmasını bekliyorum," dedi.

Sonrasında Valentino bana arkasını döndü ve odadan çıktı. Vadim'le görüşmek için burada olduğunu düşündüm.

Şu anda boş olan oturma odasına girmeden önce Valentiono’nun tamamen gözden kaybolmasını bekliyordum. Gözlerim beni buradan kurtulabilecek bir şey bulma umuduyla hızla odayı taradı ama umduğum şeyi bulamadım.

Sabit hat yoktu. Burada herkes cep telefonu kullanıyor gibiydi.

Tamamen kapana kısılmıştım.

***

Aynı gece yatağımda otururken Valentino'nun takmamı ısrar ettiği yüzüğe bakıyordum.

Ne bu zorunlu nişanı ve mide bulandırıcı evliliği ne de bu nişan yüzüğünü istemiyordum ve Valentino’nun da istediğinden emin değildim.

Yüzük büyüleyiciydi ama her türlü yanlışı temsil ediyordu. Ne zaman parmağıma baksam yaşamak zorunda kaldığım ve benden alınan hayatı hatırlayacaktım.

Yüzüğü kutudan çıkarıp üzerindeki göz alıcı elmasları inceledim. Yüzüğe son baktığımda kutusundan çıkarmaya tenezzül bile etmemiştim.

Onu parmağıma takarken gözlerimi kapattım ve iç çektim. Haklıydı. Yüzük parmağıma tam olmuştu.

Tabii ki de haklı olurdu. Adam benim hakkımda her şeyi biliyordu. Bense onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum.

Parmağımda parıldayan yüzüğe bakmak için gözlerimi açtım. Sonun başlangıcıydı ve ben farkına bile varamadan yanında bir alyans olacaktı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok