
Aşk İçin Her Şey
Her şeyin yolunda olduğunu sanıyordu… ta ki bir öğle yemeği teslimatı kalbini paramparça edene kadar. Kocasını asistanıyla yakaladığı an dünyası başına yıkıldı. Ama bu enkazın içinde hiç beklemediği bir şeyi buldu: Kendisini asla böyle bir yerde görmediği birinin, kocasının kardeşinin kollarında teselli. Duygular kontrolden çıktı, sınırlar bulanıklaştı ve çok geçmeden asla olmaması gereken yerde kıvılcımlar parladı. Üç kardeşin tek bir kadının hikayesinde birbirine dolandığı bu karmaşada, geçmiş henüz peşini bırakmamıştı… arzular da öyle. Tüm bu kaosun içinde gerçek bir şey filizlenebilir mi, yoksa onu bekleyen ikinci bir kalp kırıklığı mı?
Birinci Bölüm
KELLY
Kelly, ikiz kardeşi ve en yakın dostlarıyla ortak işlettiği pastanenin ofisinde arkasına yaslanmış, duvara bakarak düşünüyordu. Yüreğine çöken o derin kederi iliklerine kadar hissederek iç geçirdi.
O sırada ofise giren Kate, “Ne oldu?” diye sorarak karşısına oturdu. Yüzündeki kaygı, ikizininki ile bire bir aynıydı.
“Dün yıl dönümümüzdü ama Mitch gelmedi,” diye usulca cevapladı Kelly. “İş için şehir dışına çıkması gerektiğini söylemişti ancak patronuna sorduğumda Mitch’in Atlanta’dan ayrılmasına gerek olmadığını söyledi.”
Kate öfkeyle, “Yani, yalan söylemiş!” derken kız kardeşini korumaya hazır şekilde kollarını kavuşturdu.
Otuz üç yıldır Kelly’nin koruyucusu, dert ortağı ve en yakın arkadaşı olmuştu. Onu korumak söz konusu olduğunda aklından geçeni söylemekten asla çekinmezdi. Şimdi hamile olduğu için, her zamankinden daha çok üstüne düşüyordu.
“Evet. Üstelik bunu çok sık yapıyor,” dedi Kelly, yavaşça başını sallayarak. “Artık ne yapacağımı şaşırdım.”
“Boşa gitsin.”
“Yapma, kardeşim,” dedi Kelly ikizine yumuşak, yalvaran bir bakışla bakarak. Tüm sorunlarına rağmen henüz Mitch’ten vazgeçmeye hazır değildi.
Kelly sonraki bir saat boyunca, bir yandan kasada çalışıp bir yandan Mitch ile nasıl konuşacağına kafa yorarken Matthew içeri girdi.
Nazikçe, “Merhaba, güzelim,” dedi.
Kelly başını kaldırıp gülümsedi. “Hoş geldin, Matt, nasılsın?”
“En sevdiğim baldızımı görmeye geldim.”
Kelly başını sallayarak gülümsedi. “Benjamin ile ikinize sürekli söylediğim gibi, ben zaten sizin tek baldızınızım.”
“Bu durumda en sevdiğimiz baldızımız oluyorsun,” diye cevapladı Matthew, gülerek.
Kelly boş bir bardak alırken, “Peki, ne alırsın?” diye sordu.
“Bir latte lütfen.”
“Hemen geliyor.”
Kapının üzerindeki zil çınladı.
Mitch, “Selam, canım. Selam, kardeşim!” diyerek içeri girerken Matthew’a başıyla selam verdi.
Kocasını gördüğüne şaşıran Kelly, “Hoş geldin. Hayırdır?” diye sordu. Yıl dönümü meselesini pastanede konuşmak istemediği için normal davranmaya çalışıyordu.
Mitch üzgün bir yüzle, “Bugün mesaiye kalacağımı söylemeye geldim,” diye cevap verdi.
Kelly hayal kırıklığına uğramış gibi iç çekti. “Ah, öyle mi, canım?”
Mitch yaklaştı, yumuşak bir sesle, “Özür dilerim aşkım,” dedi.
Kelly nezaketen gülümsedi. “Sorun değil. İdare ederim.”
Matthew merakla araya girdi: “Mesaiye kalacaksan buraya nasıl geldin?”
“Öğle arasında uğrayıp yüz yüze söyleyeyim dedim. Telefonda söylemek içime sinmedi,” diye açıkladı Mitch, eşine sevgiyle bakarak.
O da buna sevinerek, “Buraya kadar gelip söylediğin için teşekkür ederim, canım,” diye cevap verdi.
Mitch yanına gidip sarıldı, dudaklarına hafif bir öpücük kondururken, “Eve gelirken mesaj atarım, tamam mı?” dedi. “Sabah erken kalkacağını biliyorum o yüzden benim yüzünden uyanık kalma.”
Kelly, elini sıkarak, “Tamam, seni seviyorum,” diye fısıldadı.
Mitch onu son kez öptükten sonra, “Ben de seni seviyorum, bebeğim,” deyip çıktı.
Matthew ona hafifçe kaşlarını çatarak baktı ve lattesini alarak, “İşe dönmeliyim,” dedi. “Görüşürüz, Kelly.”
“Hoşça kal.”
Tam o sırada Tara ile Kate içeri girdi. Kelly, kardeşinin biraz hasta göründüğünü fark etti.
Kate gülümsemeye çalışarak cılız bir sesle, “Selam, kardeşim,” dedi.
“İyi görünmüyorsun,” dedi Kelly endişeyle.
Kate alnını ovuşturdu. “Sabah bulantıları beni perişan ediyor.”
“Eve gidip dinlen, kardeşim.”
Kate kararsız görünüyordu. “Emin misin?”
“Evet, eminiz. Senin yerine Mel’i çağırırım,” diye hızlıca araya girdi Tara.
Melanie tam zamanında içeri girerken, “Gerek yok, geldim bile,” dedi. Erkek arkadaşı David de yanındaydı ve o da Kate’e endişeyle bakıyordu.
Kelly iyice endişelenerek, “Ryan’ı arasanız iyi olur,” dedi. Kate araba kullanamayacak kadar hasta olduğundan kocasının onu alması gerekecekti.
Kate aniden yere yığılınca Kelly’nin yüreği ağzına geldi. Hemen kız kardeşine koştu.
David, Kate’i kucağına alıp dikkatle ofisteki koltuğa taşırken Kelly de çabucak Ryan’ı aradı. Hepsi sessiz bir endişe içinde beklediler.
Tara, Kate’in alnına soğuk, ıslak bir bez koyarken Ryan, “Kate!” diye bağırarak içeri koştu. Eşinin yanına çömelirken korkusu gözlerinden okunuyordu.
“Sabahları çok bulantısı olduğunu söylemişti. Ona eve gitmesini söylemiştim.”
“Kel, Kate bence bir süre çalışmaya ara vermeli. Dediğim gibi, ben daha sık burada çalışabilirim,” diye önerdi Melanie.
“Bence de iyi olur. Daha çok dinlenmesi gerekiyor.”
“Kate, bebeğim?” diye fısıldadı Ryan, eşinin yanağına dokunarak.
Kate gözlerini yavaşça aralayarak, “Ne oldu?” diye sordu.
Kelly elini sıktı. “Bayıldın, kardeşim.”
“Olamaz,” diye inledi Kate, tekrar gözlerini kapatarak.
Ryan endişeyle, “Doktora gitmeliyiz,” dedi.
Kate cılız bir sesle itiraz etti: “Ryan…”
Kelly, “Gidin, en azından içiniz rahat etsin,” diye nazikçe araya girdi.
Kate, “Tamam,” diye iç çekti.
Ryan onu dikkatle kaldırdıktan sonra, Kelly’yi endişeli bir hâlde bırakarak pastaneden çıktılar.
Melanie ile Tara kasaya bakarken Kelly günün geri kalanını hesap kitap işleriyle ilgilenerek geçirdi. Dükkânı kapatmadan bir saat önce Ryan’dan Kate’in iyi olduğunu ve evde dinlendiğini söyleyen bir mesaj aldı.
Sonunda pastaneyi kapattıklarında Mitch’i ofisinde bir yemekle şaşırtmaya karar verdi Kelly. İkisi de çok çalıştıkları için yıl dönümlerini unutmuştur belki diye düşündü. Biraz daha çaba gösterirse aralarındaki eski tutkuyu yeniden alevlendirebileceğine inanıyordu.
Makyajını tazeleyip biraz parfüm sürdükten sonra, Mitch’in en sevdiği yemeklerden alıp onun çalıştığı yere doğru yola koyuldu. Güvenlik görevlisi onu tanıdığından sorgusuz sualsiz içeri aldı. Kelly, Mitch’in ofisine yürürken içeriden garip sesler geldiğini fark etti.
Yüreği ağzında, kapıyı açıp da karşısındaki manzarayı gördüğünde başından aşağı kaynar sular döküldü. Kocası, masanın üstünde asistanıyla sevişiyordu.
Kelly öfkeden ve acıdan titreyen sesiyle, “Ne oluyor burada, Mitch?” diye bağırdı.
“Hayır, Kel! Yemin ederim…” Mitch, ne yapacağını şaşırmış hâlde geri çekilip apar topar üstünü örtmeye çalışırken asistanı da telaşla giyiniyordu.
Kelly, gözlerinde yaşlarla, yemek torbasını kocasının yüzüne fırlatarak, “İnanamıyorum! Sana yazıklar olsun!” diye tiz sesle haykırdı.
Mitch, “Bebeğim, lütfen,” diye yalvardı.
Kelly dönüp kapıdan dışarı koşmadan önce, “Bana öyle deme. Sakın bir daha bebeğim deme! Bitti! Her şey bitti!” diye bağırdı.
“Kelly!”
“Beni rahat bırak!”
Kelly, asansöre koşarken kalbi güm güm atıyordu. Zemin kata iner inmez asansörden fırladı.





































