Hope
Karanlıktan kendimi bildim bileli korkardım.
Artık nispeten büyümüş olsam da hâlâ biraz korkuyordum.
Bu yüzden gecenin bir yarısı zifiri karanlıkta uyandığımda korktum. Anneme seslenmek istesem de dudaklarımı kıpırdatamadım.
İçim daralıyor, alnımdan terler akıyor ve kalbim daha hızlı akıyordu. Bir ses duyduğumda çarşafı sıkıca kavradım.
Etraf aşırı sessiz olduğundan bu ufak sesi duyabilmiştim.
Bu hafif bir tıkırtıydı.
Hareket edemediğimi hissedince kalp atışlarım daha da şiddetlendi. Yutkundum.
Anneme seslendim ama cevap gelmedi.
Odamdan çıkıp neler olduğuna bakmak istesem de bir ses beni durdurdu.
“Kımıldama.”
Korkudan donup kaldım. Odamda biri vardı. Sesi yüksek değil, neredeyse fısıltıydı ama bedenim onun emrine itaat etti.
Tüm duyularım tetikteydi. Battaniyemi hissederken bile korkuyordum.
Gözlerimin önündeki karanlık bulanıklaşmaya başladı. Karşımdaki sahne bir tabloymuş da yavaş yavaş sallanıyor gibiydi. Nefesimi tuttum.
Gözlerimi kırpıştırdığımda onları gökyüzünün beyaza çalan mavisine açtım. Berrak gökyüzünde uçan birkaç kuş gördüm.
Neler oluyor?
Ayağa kalktığımı hissederken yaprakların yeşilliğini fark ettim. Etrafıma bakındım. Ormanda gibiydim.
Ama etrafı inceledikçe burayı tanıdığımı daha çok hissettim.
YUVAM. ~Zihnimden bir ses gürledi. Telaşla etrafı kolaçan ettim.
Biraz önce ne oldu? Yine zihnimin içinden sesler mi duydum?
En azından bu seferki kendi sesimdi.
Vücudum birden kendi kendine hareket etmeye başladı. Bağırmak istesem de sesim çıkmadı.
Ne?
Zihnim başka birinin bedenine hapsolmuş gibi hissediyordum. Dünyayı başka birinin gözünden görüyormuşum gibiydi.
Neler olduğuna dair hiçbir fikrim olmadığından sadece bir köşede oturup ağlamak istiyordum.
Ama yapamıyordum.
Ne kadar çabalarsam çabalayayım, vücudumu kontrol edemiyordum.
Tanrım, lütfen bana neler olduğunu söyle.
İçimden dua ettim. Bu açmazdan kurtulmama yardım edebilecek biri varsa, o da muhtemelen Tanrı’ydı.
Uzaktan bir ses duyunca bedenim hemen durdu. Bu onun ~sesiydi.
“Bırak beni. Yalvarırım.”
Sesin kaynağına doğru ilerlemeye başladım.
Hayır, hayır. Dur. Lütfen yapma.
Bedenim yalvarışlarıma kulak asmıyordu. Ona doğru yürürken zihnim bana akıl oyunları mı oynuyordu yoksa tüm bunlar gerçek miydi hiçbir fikrim yoktu.
Tek bildiğim Silvic’in bir şekilde beni bu fantezi dünyasına kadar takip ettiğiydi.
Silvic’in sarışın bir kızla öpüştüğünü gördüm. Ama daha çok kız onu öpüşmeye zorluyormuş gibi duruyordu. Silvic’in gönülsüzlüğü çok açıktı.
O anda benden tiz bir ses çıktı. Ayaklarım geri gitti.
Tanrı aşkına, neler oluyor?
İkisi de bana doğru döndü. Silvic’in yüzünde önce şaşkınlık sonra da korku belirdi. Sarışın kız ise ukala bir tavırla sırıtıyordu.
“Canım, beni dinle. Ben…”
Hıçkırarak ağlarken, “Hayır, Silvic. Hayır,” dedim.
Bir tutam saç gözlerimin önüne düştüğünde, kıvırcık kahverengi saçlarım yerine saçlarımın düz platin sarısı olduğunu görünce şaşırdım.
Şokun etkisiyle etrafıma doğru düzgün odaklanamıyordum bile. Silvic bir şeyler söylese de ne dediğini duyamıyordum.
Kulaklarımda sürekli bir uğultu ve şakaklarımda deli gibi bir ağrı vardı.
Silvic bana doğru adım attığı anda, içinde bulunduğumuz dünyanın sarsılarak bulanıklaşmaya başladığını fark ettim. Herkesin ağzının hareket ettiğini görebiliyor olmama rağmen tek bir kelime bile duyamıyordum.
Kendimi odamın içinde bulduğum anda nefesim kesildi.
Rahatlamış halde etrafıma bakındım. Açık mavi duvarları görmek beni sakinleştirdi.
Duvar saatine bakınca, gecenin üç elli altısı olduğunu gördüm. İç çektim.
Gördüğüm her şey sadece bir rüyadan mı ibaretti?
Ama her şey çok gerçekçiydi. Asıl şaşırtıcı nokta, gördüğüm her ayrıntıyı hatırlıyor olmamdı.
Bilime göre rüyalarımızın yarısını unutmamız gerekmiyor muydu?
Başımı iki yana salladım.
Uzatma, Phoebe. Bu sadece bir rüyaydı. Konu kapanmıştır.
Kendimi telkin etmeye çalışsam da içimde atamadığım bir his vardı. Bir şeyler yapmam gerektiğini hissediyordum. Bir şeyler öğrenmek istiyordum. Huzursuz hissediyordum.
Parmaklarımın kaşındığını hissedince direkt telefonumu kapıp birkaç harf yazdım.
Chandra.
Gözlerimi kırpıştırarak ekrana baktım.
Az önce ne oldu öyle?
Beni bunu yazmaya itenin ne olduğunu merak ederken isme öylece bakmaya devam ettim. Artık kendimden şüphelenmeye başlamıştım.
Bu düşünceyle iç çektim.
Belki de bende bir sorun vardır. Cidden bir doktora görünsem iyi olacak.