Alfa ve Aurora - Kitap kapağı

Alfa ve Aurora

Delta Winters

Sorgulama

RORY

Alfa düz bir tonda "Adın ne?" diye sordu.

Bu adam bana "Ruh eşim," mi dedi? Belki de ben rüyamda görüyordum. Haydut bölgesinde geçirdiğim zamandan sonra sayıklıyor olmalıydım.

Ama ona doğru çekildiğimi hissediyordum, gözleri mavi kristaller gibiydi. Rüyalarımda aklımdan çıkmayan o gözler tam karşımdaydı.

Bu nasıl mümkün olabilirdi ki?

Rüyamda onun kurt formunu görmüştüm ve şimdi o haliyle burada tam karşımdaydı. O kesinlikle bir Alfa olmalıydı. Baskın enerjisi tüm odayı dolduruyor ve üzerimde hiçbir yabancının asla sahip olmaması gereken bir kontrol kuruyordu.

O bir Alfaydı, bu yüzden acaba Nick gibi, o da insanlardan nefret ediyor muydu? Beni de öldürecek mi?

"Rory," diye cevap verdim. O kristal mavisi gözleri ruhumu tamamen görebiliyormuş gibiydi. Sanki bir Alfa olarak, bu yeteneğe sahipmiş gibi bana bakmaya devam etti.

Her ne kadar bu fikri aklımdan geçirmek bana acı verse de, belki de aptalı oynayıp kurt adamları bilmiyormuşum gibi davranmalıydım. Belki o zaman gitmeme izin verir.

Gitmek istemiyordum. Onu bırakamazdım.

Ama neden?

Eğer o benim eşimse, hakkında çok şey duyduğum o eş bağına sahiptik. Eş bağı, eşleri bir araya getirip, aralarında birbirleri olmadan yaşayamayacakları hissini yaratan tarif edilemez bir bağlantıydı.

"Adın Rory mi?" diye soruyor sanki doğruyu söyleyip söylemediğimi kesinleştiriyormuş gibi.

"Peki, aslında adım Aurora. Ama insanlar bana Rory diyor," Tereddütlü bakışları üzerime kenetlenmişken, utangaç bir şekilde cevap verdim. "Neredeyim ben?"

Bu soru üzerine kaşlarını daha da çattı. Sanırım ne cevap vereceğini düşünüyordu. Kurtları bildiğimi bilmiyordu. Ya da emin değildi.

"Hastanedesin" diye cevap verdi başka bir adam.

Bu adamdan bana karşı sert bir iğrenme hissi geliyordu ve bu da ifadesindeki hayal kırıklığını açık bir şekilde ortaya koyuyordu. Sebebini tahmin edeyim, çünkü ben bir insandım.

Bu adam onun Beta'sı olmalı; Acımasız kişiliğinin katıksız gücü beni tedirgin etmişti.

Yanında duran başka bir adam ise gözlerinde hayal kırıklığıyla merakın karışımını taşıyordu. Eğer bir tahminde bulunmam gerekiyor olsaydı, bu bakışlarının nedeni benim insan olmamla alakalı derdim.

Daha sonra, Alfa Beta'sına bakarak, devam edebileceğini belirtircesine başını salladı.

"Neden ormandaydın?"

Görünüşe göre sorgulama ikinci komutaya geçmişti. Belki de Alfa beni bir sapık ya da özel dedektifmiş gibi ürkütücü bir şekilde izlemeye devam etmek istediği içindi.

Bu sorulara nasıl cevap vermeliydim? Yalan söylemeli miydim? Yalan söylemenin ne yardımı olabilirdi ki?

Alfa benim ruh eşimse, sanırım beni burada tutmaya devam edecekti. Alfa’nın öfkesi hakkında öğrendiklerime bakılırsa, ona yalan söylemek akılsızca olurdu.

Ama onlara eski sürümün adını ya da ölüp yeniden dirildiğimi söyleyemezdim. Annem bana bahşedilen bu gücü kimseyle paylaşmamamı söylemişti..

Bundan faydalanabilirlerdi ve yeniden dirilebilsem de ölmek çok korkunç bir şeydi.

Öldüğümde, içimdeki her şey emiliyormuş gibi hissediyorum. Boğazımı kestiklerinde boynumu ve gözlerimi acıdan tırmalamak istemiştim.

Ölmek kesinlikle tekrar yapacağım bir şey değildi.

"Sürümden sürüldüm. Beni öldürmeye çalıştılar" diyerek hafızamı biraz yoklayıp cevap verdim.

Aslında denemediler, direk öldürdüler. Hiçbir suçluluk duymadan.

"Sürü mü? Sen kurt değilsin ki" dedi Beta biraz sertçe.

"Annem sürünün Omega kurduydu. Beni ormanda buldu ve kendi çocuğu gibi büyüttü,” diye cevap verdim. Sorgulamasından etkilenmemiş gibi görünmeye çalışıyordum ama içten içe paniklemiştim.

Beta, beni tanımamasına rağmen benden hoşlanmıyormuş gibi görünüyordu.

"Ne zaman gidebilirim?" Alfa kafasını sinirle sallayarak yatağımın kenarına doğru yavaşça yaklaştı.

"Kurtları biliyorsan, eşleri de bilirsin. Sen de benim küçük eşimsin, Alfa’nın ruh eşi. Sen Aurora, hiçbir yere gitmiyorsun," diye hırlayarak yumruklarını sıkıp ani bir öfkeyle dışarı çıktı.

Beta ve Gamma da ona itaat edercesine, peşine takıldılar ve beni bu hastane odasında, odadaki üç güçlü kurt yüzünden daha önce fark edemediğim başka bir kadınla baş başa bıraktılar.

Kadının merakla dolu gözleri benimkileri yakaladı.

O da bir kurttu, biliyordum, ama bana düşmanca bakmıyordu hiç. Daha çok yargılıyormuş gibi bakıyordu. Gözlerini kısarak beni anlamaya çalışıyormuş gibiydi; “Bir insan,” diye düşünüyor olmalıydı şu an.

"Merhaba," diye biraz garip bir şekilde selam verdim. Ama zaten tüm bu durum başlı başına garipti. Bir Alfanın ruh eşim olduğunu iddia ettiği yepyeni bir yerdeyim.

Ve komik bir şekilde, onun etrafımdaki varlığını şimdiden özledim. Kadına odaklanırken, bunu aklımın en karanlık noktalarına doğru itmeye çalışıyordum.

"Merhaba," diyor yatağında otururken bana bakmaya devam ederek. "Everett'e aldırma güzelim. O... çok baskın bir Alfa. Sürüsüne çok önem veriyor."

"Everett,” diye mırıldandım ismini kendi kendime.

Alfa Everett. Onun adını söylemek ona olan özlemimi arttırıyordu, ve hasretle iç çekmemi sağlıyordu. Aptal eş bağı. Onu tanımıyordum bile, ama yine de onu her şeyden çok istiyordum.

Ve benim hâlâ teoride bir erkek arkadaşım vardı ama ölüp tekrar dirildikten, düzenbazlardan kaçtıktan, defalarca bayıldıktan ve bir Alfanın ruh eşi olduğumu öğrendikten sonra, bunu unutmuştum.

"Sen kimsin?"

"Benim adım Ophelia. Ben Everett'in teyzesiyim."

"Neden buradasın?" diye sordum merakla. Yaralı görünmüyordu.

"Ölüyorum. Bu bir kurt hastalığı. Kurdum ölüyor, böylece ben de ölüyorum."

Ölüyor mu? Ama... o bir kurttu. O ölemezdi. Everett'in de teyzesiydi. Alfa yıkılacaktı, yıkılacağını biliyordum. Öyle olacağını hissediyordum.

"Everett'in sahip olduğu tek şey benim, ama şimdi sen buradasın. Ona bakabilirsin. İlk başta sana şüpheyle yaklaşsam da seni bulduğu için mutluyum."

"Neden?"

"Sen bir insansın. Ve o da ülkedeki en güçlü ve en büyük sürünün Alfa'sı." Gözlerim onun sözleri üzerine şaşkınlıkla büyüdü ve bu muhtemelen yüzümden de okunuyordu.

Kanlı Gölge Sürüsünün Alfa'sı. Eğer o Alfa ise ve ben onun ruh eşiysem, bu onun Luna'sı olacağım anlamına geliyordu. Tabi eğer beni eş olarak kabul ederse bu gerçekleşecekti. İşte bu yüzden teyzesi Alfa’nın bana şüpheyle yaklaştığını düşünüyordu.

Sonuçta ben bir insandım ve zayıftım. Onun ise güçlü bir ruh eşine ve Luna'ya ihtiyacı vardı.

"Ama merak etmeyin. Sonradan düşününce ona da mantıklı gelecektir." Kadına küçük bir gülümsemeyle karşılık verip, bacaklarımı yavaşça yataktan çıkardım.

Yatağına doğru daha birkaç adım atmıştım ki kendi ayağıma takılıp yine yatağın üzerine düştüm.

Bana yer açıp, beni yukarı çekerken kıkırdadığını duyabiliyordum. "Seni kim öldürmeye çalıştı?"

"Alfa ve Luna'sı. İnsanlardan nefret ediyorlardı. Aileleri annemin beni sürüye almasına izin verdi ama şimdi onların çocukları devraldı ve çok geçmeden beni kovdular.

"Ama beni haydut topraklarına götürüp öldürmeye çalıştılar. Orada da düzenbazlar onları korkuttu. Muhtemelen onlar da düzenbazların beni her halükarda öldüreceğini düşünüp kaçtılar."

Bu tamamen olmasa da kısmen doğruydu. Düzenbazların vücudumu yiyeceğini düşünerek beni ormana bırakmışlardı. Hem böylece arkalarında hiçbir kanıt da olmayacaktı.

Ve zaten kanıt da yoktu. Yaram kaybolmuştu. Sanki boğazımı, suratlarındaki kendini beğenmiş gülümsemelerle kesmemiş gibiydiler.

"Bu korkunç bir şey. Yani sadece sen ve annen mi vardınız?" diye sordu.

"Evet, evet. Ve okuldaki arkadaşlarım."

"Okul mu?"

"Bir insan lisesine gidiyorum. Sürü okulundaki kurtlar bana zorbalık edip beni itip kakıyorlardı. Böylece annem beni eski Alfanın izniyle insanların olduğu bir liseye yerleştirdi.

"İnsanların yanında olmayı seviyorum, kendimi oraya ait hissediyorum," diye bir itirafta bulundum. Üzgün bir şekilde gülümseyerek karşılık verdi.

"Geri dönemeyeceksin. Everett'in ruh eşi olarak artık bir görevin var. Erkek arkadaşın var mıydı?"

"Evet," dedim. Belli belirsiz yüzünü buruşturdu ve iki elimi de kendi elleri arasına aldı.

"Everett muhtemelen bundan hoşlanmayacak, ama ona bu konuda yalan söylememelisin. Gergin biri olabilir, ama mantıklıdır. İnsanlara zarar vermemesi gerektiğini biliyor."

"İnsanlardan nefret ediyor mu?"

"Hayır, onlardan nefret etmiyor. Bir arada yaşama inanıyor. İnsanların türümüzü bilmemelerini seviyor, böylece onlardan uzakta özel hayatlar sürdürebiliriz. O senin eski süründekilere hiç benzemez.

"Belki de senin önceki Alfandan daha yaşlı olduğu içindir. Yirmi beş yaşında ve Alfa olarak iyi birkaç yıl geçirdi. Nasıl örnek bir Alfa olunacağını da ölmeden önce babasından, yani benim kardeşimden öğrendi."

"Özür dilerim."

"Üzülme Rory. Everett'e iyi bak. O benim oğlum gibi. Ailesini kaybetti ve şimdi beni de kaybedecek. Sadece çok uzun zaman oldu. Emin ellerde olduğunu bilmek istiyorum.

"İyi kalpli tatlı bir kız olduğunu söyleyebilirim. Henüz bilmiyor olabilir ama onun ihtiyacı olan şey sensin"

"Bunun doğru olduğundan emin değilim. O bir Alfa. Güçlü birine ihtiyacı var. Muhtemelen yaşayan en sakar insanım. Yatağımdan seninkine doğru birkaç adım yürürken ayağım takıldı.

"Bir keresinde okulumun koridorlarında büyük bir kavgaya sebep olmuştum. Yanlışlıkla bir kıza çarpıp onun erkek arkadaşının üzerine düşmesine neden oldum. O da başka birinin üstüne düşüp, karşısındakiyle yumruklaşmaya başladı.

"Sonra bütün erkekler koridorun o kısmında birbirleriyle kavgaya tutuştular."

İtirafıma kıkır kıkır güldü ama sonra kafasını bana katılmadığını belli edercesine iki yana salladı.

"İnan bana, tam da ihtiyacı olan şeysin."

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok