Aşk-ı Mafya - Kitap kapağı

Aşk-ı Mafya

Goldy Lomotey

Bölüm 6: Aptalca Duygular

Ona bakarak, “Teşekkür ederim,” diye fısıldadım.

Kaşlarını çatıp dönüp bana bakarak, “Ne için?” diye sordu.

Akşam yemeğinden kalkıp Gio’nun odasına geçmiştik, o yatağında otururken ben de masasının başındaydım.

Hafifçe gülümseyerek, “Benimle ilgilendiğin için. Uzun zamandır kimse benim için böyle bir şey yapmamıştı,” dedim.

Bana dikkatle bakarak başını salladı. Oturduğu yerden bana dönerek, “Sorun değil. İstersen seni eve bırakabilirim,” dedi.

Dudağımı ısırarak teklifini düşündüm. Usulca, “Zaten rahatsızlık vermek istemem, o yüzden evet, lütfen,” dedim.

“Rahatsızlık verdiğin yok, ayrıca bugün olanlardan sonra bu gece burada kalmanı tercih ederim,” dediğinde afalladım.

O dolabına doğru yürürken, “O halde neden sordun?” diye sordum.

Bana tişörtleriyle eşofmanlarından birer tane uzatarak, “Sana seçenek sunmak istedim,” dedi.

Dudağımı ısırıp başımı salladıktan sonra banyoya girdim. Aynada kendime bakarken kıkırdadım. Kıyafetleri üzerime çuval gibi olmuştu.

Tişörtü dizlerime kadar değiyor, eşofmanınınsa belini kıvırmama rağmen belimden düşmeye devam ediyordu. Eşofman altını çıkarıp utangaç bir şekilde odaya geçtim.

Ben banyodan çıkarken beni izledi. Beni yavaşça tepeden tırnağa süzerken bir anlığına bacaklarımda duraksadıktan sonra gözlerime döndü.

“Eşofman altı çok büyük geldi,” diye mırıldanıp eşofman altını geri vermek için elimi uzattım.

Yavaşça başını sallayıp onu elimden alarak dolabına geri koydu. Dolabından çıkıp merakla bana baktı.

Gülümseyerek, “Orada öylece dikilecek misin?” diye sordu. Gördüğüm manzara karşısında nefesim kesilirken dudaklarını izlemekten kendimi alamadım.

“Daha sık gülümsemelisin,” diye fısıldadım. Yavaşça gözlerinin içine bakınca onun da gözlerimin derinliklerine baktığını gördüm.

Ensesini ovuşturarak, “Daha önce gülümsemek için bir nedenim olmamıştı,” diye itiraf etti.

Başımı onaylarcasına sallarken gözlerim tekrar dudaklarına kaydı. Ellerini nazikçe belime yerleştirip beni kendine çekerek bana doğru eğildi.

Onu iterek yatağa atmak istesem de hayat elbette hiçbir zaman bu kadar basit değildi. Dudaklarımızın mükemmel bir ahenk içinde buluşmasıyla zevkten titredim.

Ama aklıma birden Malibu Barbie gelince gözlerimi kocaman açarak ondan uzaklaştım.

Karşısında hızla oradan oraya yürümeye başlayıp nefesimin altından, “Kahretsin, kahretsin, kahretsin,” dedim.

“Ne?” diye sorarak beni durdurdu.

“Kız arkadaşın,” diye çıkıştım. Hem kıskanç göründüğüm hem de aptal gibi hissettiğim için kendi kendime inledim. Muhtemelen kız arkadaşı burada olmadığı için beni kullanıyordu.

Sıktığı dişlerinin arasından, “O benim kız arkadaşım değil,” dedi.

“O halde senin neyin? Çünkü beni randevuya çıkardığının ertesi günü onun dudaklarına yumuldun. Ya da o günkü bir randevu değildi, sadece kendi kendime gelin güvey olmamalıydım,” diye mırıldandım.

“Böyle mi düşünüyorsun?” diye yavaşça sordu.

Gözlerinin derinliklerine bakınca yalnızca iki duyguyla karşılaştım: öfke ve acı. Dudağımı tekrar ısırarak başımı öne eğdim.

Dudağımı kemirerek, “Ne düşüneceğimi bilmiyorum,” diye fısıldadım.

Alaycı bir tonda, “Her neyse,” dedi.

İç çekerek yatağa yürüyüp kendimi üzerine bıraktım.

Onun bir yastık kapıp kapıya yöneldiğini görünce, “Neden gidiyorsun?” diye sordum.

“Neden umurunda olsun?” diye karşılık verdi.

Dudağımı ısırarak parmaklarımla oynamaya başladım.

“Lütfen gitme,” diye mırıldandım. Bunun kulağa ne kadar acınası geldiğini fark edince yüzümü buruşturduğumda, yavaşça başımı kaldırıp kapının önünde dikildiğini gördüm.

“Peki,” diye homurdandı. Yastığı yere atınca kocaman gözlerle ona baktım.

Usulca, “Yatakta uyuyabileceğini biliyorsun,” dedim.

Yere uzanıp, “Yerde uyumayı tercih ederim,” dedi.

Ellerimi kucağımda birleştirerek, “Sanırım ben de benimle yatağında ~uyumanı tercih ederim,” dedim.

Neye misilleme yaptığımı anlayınca sırıtarak ayağa kalkıp, “O halde neden sordun?” diye sordu.

Sırıtarak omuzlarımı silkip, “Sana seçenek sunmak istedim,” diyerek ondan alıntı yaptım. Gülümseyerek başını iki yana sallayıp yanıma uzandı.

Gözlerini kapatarak, “İyi geceler, huysuz,” diye fısıldadı.

Gözlerini kastederek, “İyi geceler, buz bakışlı,” dedim.

Ne dediğimi anlayınca gülümsediğini gördüğümde, gözlerimi kapatıp yavaşça uykuya daldım.

***

“Ahh, şunlara bir bak.”

Klik sesi duymamla bir flaşın patladığını fark etsem de gözlerimi açmadım. Homurdanarak yastığıma sarıldım. Bir klik sesi daha duyunca gözlerimi yavaşça araladım.

Ben başımı Gio’nun göğsüne yaslarken, ayaklarımız birbirine dolanmış, o da kollarını belime sıkıca sarmıştı.

Yavaşça, “Gio,” dedim. Kapının önündeki ailesi cep telefonlarıyla kameralarını bize doğrultmuştu. Homurdanarak bana daha sıkı sarıldı.

Annesi neşeyle ciyaklayıp hemen bir fotoğraf daha çekti. Gio gözlerini fal taşı gibi açıp benden uzaklaşmaya çalıştığı anda, birbirimize dolandığımız için benimle birlikte yere yuvarlandı.

İnleyip ellerini belime yerleştirdi. Bir klik daha duyduktan sonra kapı kapandı.

Ayağa kalkmaya çalışarak, “Çok özür dilerim,” dedim. Onun üzerindeyken belimi daha da sıkı tuttu.

“Kıpırdama,” diye inledi. Başımı sallayıp yavaşça göğsüne yaslandım. Bir an gerilse de gevşemesi uzun sürmedi.

Başımı kaldırıp gözlerinin içine bakarak, “Teşekkür ederim,” dedim.

Gözlerini yavaşça açıp başını salladı.

Birbirimizin gözlerinin içine bakarken, dudaklarımız birbiriyle buluşana kadar eğildiğimizi fark etmemiştim. O öpüşmeyi bölmeden doğrulurken, parmaklarımı saçlarına geçirdim.

Bir klik sesi daha duyunca gerildim.

Annesi tekrar odadan çıkmadan önce, “İşte bu. Kahvaltı hazır,” dedi. Ondan uzaklaşıp öpüşmenin etkisiyle şişmiş dudağımı ısırdım.

Dudaklarımı yoklayarak, “Bunu yapmayı bırakmalıyız,” diye fısıldadım.

Bana dönerek, “Neden?” diye sordu.

“Çünkü senin kız arkadaşın var,” diye yakındım.

Yatağına yaslanıp şakayla karışık kıkırdadı. “Sana bin kere söyledim, o benim kız arkadaşım değil,” diye homurdanıp elini saçlarının arasından geçirdi.

“Özür dilerim,” diye fısıldadım.

“Her neyse. Banyoya senin için diş fırçası koydum,” deyip kıyafet dolabına yöneldi.

Dudağımı ısırarak banyosuna girdikten sonra dişlerimi fırçaladım. Ben çıkınca o banyoya geçip kapıyı arkasından kapattı.

Yatağa yürüyünce benim için kıyafet bıraktığını gördüm. Yatağın üzerinde onun tişörtlerinden biriyle ona ait olamayacak bir kot pantolon duruyordu.

Üzerimdeki tişörtü çıkardığım anda banyonun kapısı açılınca donakaldım.

Dudağımı ısırarak yavaşça arkamı döndüğümde, beni yukarıdan aşağıya süzerken göğüslerimde bir süre duraksadıktan sonra gözlerime baktı. Titrek bir nefes alarak yavaşça yanıma geldi.

Dudaklarını yalayarak yavaşça, “Neden dantel giydin?” diye sordu.

Dilinin hareketlerini izleyerek, “Hoşuma gidiyor,” dedim. Tekrar gözlerine döndüğümde dudaklarıma odaklandığını gördüm.

Kendimi arzunun kollarına bırakınca inlerken, kollarımı boynuna sararak dudaklarına yapıştım. Öne doğru eğilip beni nazikçe yatağa yatırırken dudaklarımda gülümsediğini hissettim.

Elini yavaşça aşağı kaydırıp külotumun üzerinde durdu. Dudaklarımı yalayıp dilini ağzıma sokmayı istese de bunu reddettim. Huysuzlukla inleyince gülümsedim.

Külotumu yavaşça kenara kaydırıp bir parmağını içime soktu. Nefesimin kesilmesiyle dudaklarımı aralayınca, fırsattan istifade dilini dudaklarımın arasına daldırdı.

Parmağını yavaşça içime sokup çıkarmaya devam ettiği esnada klitorisimi nazikçe okşarken dudaklarında inledim.

Gio’nun annesinin kapının ardından, “Çocuklar, kahvaltınız soğuyacak,” diye seslendiğini duydum.

Biz birbirimizden uzaklaşırken Gio, “Geliyoruz,” diye bağırdı.

Kıyafetlerimi hızla üzerime geçirirken yüzümün yandığını hissettiğim için kızardığımı biliyordum. O odadan çıkınca ben de sessizce onu takip ettim.

Masaya oturup sakince yemeye başlarken gözlerimi tabağımdan ayırmadım. Yavaşça başımı kaldırdığımda herkesin bana baktığını gördüm.

Annesi endişeli bir bakışla, “Domates gibi kızarmışsın tatlım. İyi misin?” diye sordu.

Hemen başımı salladığımda Gio’nun kahkahasını tutmaya çalıştığını anlayınca dudağımı ısırdım.

“GIO!” diye bir çığlık duydum. Küçük bir kızın Giovanni’ye koşup onun kollarına atlamasını izledim. Hizmetçi tabaklarımızı götürürken ona sessizce teşekkür ettim.

Küçük kız, saçlarının kahverengi olması dışında Gio'nun birebir kopyası gibiydi. Bana gülümseyince ben de yavaşça el sallayarak karşılık verdim.

Kız kardeşi Gio’ya bakarak, “Bu kız arkadaşın mı? Çok güzelmiş,” dedi.

Dudağımı ısırarak başımı iki yana salladım. “Kız arkadaşı değilim. Ama teşekkür ederim. Sen de çok güzelsin,” dedim.

Gülümseyip Gio’nun onu yere bırakmasını bekledikten sonra bana koşup kucağıma oturdu. Gülümseyip başını nazikçe göğsüme yasladı.

Kollarımı ona sarıp başımı kaldırdığımda herkesin bana gülümsediğini gördüm.

Başka bir ses, “Gio,” diye seslendi. Sesin sahibinin Malibu Barbie’si olduğunu anlayınca donakaldım.

O an yerin yarılıp beni içine çekmesini ya da yok olmayı umarak kollarımdaki küçük kıza baktım.

Gio’nun, “Burada ne işin var?” diye sorduğunu duydum. Sesindeki öfkeyle gerginliği duyabiliyordum.

Bakışlarını üzerimde hissederken, “Esas onun burada ne işi var?” diye sordu.

Yavaşça başımı kaldırıp onun yüzüne baktığımda, Gio’nun kız kardeşi bana daha sıkı sarıldı. Gözlerimi Barbie’den ayırmadan sırtını yatıştırıcı bir şekilde okşadım.

Sakince, “Arabamı mahvettin,” dedim.

Sırıtarak kollarını göğsünün üzerinde kavuşturdu. Alaycı bir tavırla, “Yani?” diye sordu.

Bacağımı sinirle sallamaya başlayınca, Gio’nun kız kardeşi de zıplamaya başladı. Kıkırdayarak neşeli sesler çıkarmaya başladı.

Öfkemi dizginlemeye çalışarak sakince, “O arabayı nasıl aldığımı biliyor musun?” diye sordum.

Gio kız kardeşine uzansa da kız kardeşi ondan kaçarak kollarıma sokuldu.

Barbie tırnaklarına bakarak, “Erkek kardeşle ilgili bir şeydi sanırım ama yine de umurumda değil,” dedi.

Yavaşça ayağa kalkıp üzerine yürüdüm. Gözlerinde korku ifadesi belirdiğini ve ona vuracağımdan korkuyormuş gibi irkildiğini fark ettim.

Gio’nun kız kardeşi usulca, “Film izlemeye gidebilir miyiz?” diye sordu. Ona bakınca biraz sakinleştim.

“Yat kalk bu küçük kıza dua et, çünkü o olmasaydı…” deyip duraksayarak başımı iki yana salladım.

Barbie soğukkanlı davranmaya çalışarak, “Her neyse,” dese de gözlerindeki korku hâlâ okunuyordu.

Sırıtarak kulağına yaklaşıp, “Ve benim burada olmamla ilgili bir sorunun varsa, erkek arkadaşına dudaklarına ve ~ellerine mukayyet olması gerektiğini söylesen iyi edersin,” diye fısıldadım.

Tam uzaklaşacaktım ki Gio’ya bağırmaya başlayınca duraksadım.

Arkamı döndüğümde ailesiyle onun gururlu gözlerle bana baktığını görünce, ben de kendimle biraz gurur duyduğumu hissettiğimden gözlerimi Gio’dan ayırmadım.

Ona omuzlarımı silktikten sonra arkamı dönüp Gio’nun kız kardeşiyle oturma odasına gittim. O film seçerken ben de kale kurdum.

Aynı anda, “Hazır,” dedik. Kaleye tırmanırken kıkırdayıp filmi izlemeye başladık.

Aşağıya baktığımda Gio’nun kız kardeşinin başını kucağıma koyduğunu ve nefes alışverişi düzene girerken gözlerinin kapandığını gördüm.

Alnına usulca bir öpücük kondurup onu yana yatırdıktan sonra, başını hafifçe yastığa yerleştirip üzerine battaniye örttüm.

Tekrar yerime geçip Aslan Kral’ı izlemeye geri dönmüştüm ki Gio içeri girdi.

Kardeşine bakarak, “Kız kardeşimle ilgilendiğin için teşekkürler,” dedi.

Omuzlarımı silkip elimi saçlarımın arasında gezdirdim. Gözlerimi televizyondan ayırmadan, “Çok tatlı bir çocuk,” diye mırıldandım.

Gio elini nazikçe yanağıma koyup başımı kendine çevirdi. Gözlerimiz buluştuğunda gerginlikle dudağımı ısırdım.

Bana yaklaşarak, “Sen geri çekilmeden ya da başkası tarafından bölünmeden seni öpmeyi gerçekten çok istiyorum,” dedi.

Nefesim boğazımda düğümlenirken gözlerim dudaklarına kaymaya başladı.

Tam eğilirken geri çekilerek, “Yapamam,” dedim. Yüzünde beliren acı dolu ifadeden sonra sinirlendiğini fark ettim.

Öfkeyle, “Her neyse,” diye mırıldandı. Elimi uzatsam da elini geri çekip kaleden uzaklaşmak için arkasını döndü.

Yavaşça, “Nereye gidiyorsun?” diye sorduğumda duraksadı.

Dönüp soğuk gözlerle bana bakınca, bakışlarının yoğunluğuna dayanamayarak dudağımı ısırıp kucağıma baktım.

Gitmeden önce, “Neden umursayasın ki?” diye hırladı.

Birkaç saniye sonra kapının hışımla çarparak kapandığını duyduğumda sıçradım.

Kalbimin sıkıştığını hissederken Gio’nun kız kardeşinin inlediğini duyunca ona baktım ve yanaklarımdan sessiz gözyaşları süzülürken onu kendime çekerek sakince uyuttum.

Ben de uykuya daldığımı hissederken, “Aptal duygular,” diye mırıldandım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok