Kaderin İzleri - Kitap kapağı

Kaderin İzleri

Kelsie Tate

4: 4. Bölüm

SUMMER

Summer, ritmik öten makinelerin sesine ve sürü kliniğine benzer bir odanın parlak floresan ışıklarına uyandı.

Odaklanabilmek için gözlerini kırpıştırarak etrafa bakınırken olanları hatırladığı anda panikledi.

Hızla doğrulup kolundaki damar yolunu sökerek elini diğerine attı. Damarlarında akan adrenalinin etkisiyle kalbi göğüs kafesini zorluyordu.

Todd onu bulmuştu. Yine yakalanmıştı.

Nefesinin altından telaşla mırıldanarak ikinci serumun bandını kolundan çıkarmaya uğraştı.

Kapı açılır açılmaz korkudan donup kaldı.

“Günaydın, hanım…”

Gözleri korkudan faltaşı gibi açılmış Summer, “Hayır! Olamaz! Beni alamaz! Alamaz!” diye bağırdı.

Tekrar koluna yapıştırılmış serum bandıyla cebelleşmeye başladı.

Doktor onu zapt etmek için öne atılırken, “Hayır, gidemezsiniz. Lütfen, durun, siz…” diye itiraz etti.

“Anlamıyorsun. Beni alamaz. Ona geri dönemem.”

“Lütfen hanımefendi, sorun yok. Siz sadece…”

Summer tüm bunların kötü bir rüyadan ibaret olması için içten içe dua ederek doktorun elinden kurtulmaya çalışırken, “Hayır!” diye bağırdı.

Doktorun ona enjekte ettiği ilaç etkisini gösterdiğinde hızla gevşerken, zihninin bir kez daha karanlığa teslim olmasıyla bayıldı.

Hem bedeni hem de zihni yaşadıklarının ağırlığından sıyrılarak iyileşmeye çalışırken, Summer sonraki iki günü yarı baygın yarı uyanık hâlde geçirdi.

***

Summer uyanıp gözlerini yeniden odanın aydınlığına alıştırmaya çalıştı.

Etrafına bakınırken yatağa bağlı olduğunu fark edince panik içinde debelenmeye başladı.

Doktor köşedeki taburesinden kalkarken, “Lütfen hanımefendi,” diye rica etti. “Lütfen debelenmeyin. Tehlikede değilsiniz. Bu bağlar sizin güvenliğiniz için.”

“Ona geri dönmeyeceğim! Alfa’ya hiçbir yere gitmeyeceğimi söyle!” Summer yatağın bağlarından kurtulmak için cebelleşmeye devam etti.

“Freya,” diye bağırdı içinden, “Freya, yardım et bana!”

Yanıt alamayınca gözleri dolmaya başladı. Freya ona yardım edemeyecekti. Sonsuza dek burada, onunla birlikte kalmaya mahkûm olmuştu.

“Adınız nedir?”

Doktorun sorusu üzerine Freya şaşkınlıkla duraksadı. Ona ters ters baktı. “Adımı biliyorsun.”

“Üzgünüm ama gerçekten bilmiyorum,” diye nazikçe cevap verdi doktor.

Odanın etrafını incelerken nerede olduğunu bilmediğini anlayınca zihnindeki korku bulutu dağıldı. Doktora baktığında onu da tanımadığını fark etti.

“Ben… Ben neredeyim?”

Doktor taburesini ona yaklaştırarak merhametle gülümsedi. “Kanlı Ay Sürüsündesiniz.”

“Kanlı Ay… Daha önce hiç duymadım.”

“Eh, ama buradasınız. Benim adım Dr. Tate, ya siz?”

Doktor ona gülümsüyordu. Summer ona temkinle baktı. “Ben de Summer.”

“Summer.” Onu sakinleştirmeye çalışırken sesi kısık ve yatıştırıcıydı. “Bize birkaç gün önce getirildin. Sınırımızı ihlal ettiğini hatırlıyor musun?”

Summer başını iki yana sallayarak, “Hayır… Ben…” dedi.

Doktor, “Bize getirildiğinde durumun ağırdı,” diye araya girdi. “Susuz kalmıştın, açlıktan ölmek üzereydin, vücudun bitap düşmüştü, kir içindeydin.”

Summer, “Tamam, anladım,” diye mırıldandı. “Hatırlıyorum.” Odanın etrafına bakındıktan sonra tekrar doktora döndü. “Bunları çıkarabilir misin?”

“Çıkarırsam, bir daha kaçmaya kalkışmayacağına söz verir misin?”

Summer sessizce başıyla onayladı.

Doktor bağları çözünce Summer bileklerini ovuşturdu. “Teşekkür ederim.”

“Ne demek.” Doktor güven veren bir ifadeyle elini omzuna koydu.

İçgüdüsel olarak bu dokunuşun canını yakacağından endişelendiği için temas karşısında irkildi.

Dr. Tate elini çektikten sonra notlarını eline aldı. “Seni taburcu etmeden önce gücünün yerine geldiğini görmek istiyorum. Anlaştık mı?”

Summer sakince, “Anlaştık,” diye cevap verirken onun odadan çıkışını izledi.

Yatak başlığına yaslanıp tavana bakarken iç çekti.

“Başardık.” Gülümsedi.

Freya küstahça, Ben sana dememiş miydim? diye cevap verdi.

Summer, “Demek buradasın. Ben de ne zaman teşrif edeceğini merak ediyordum,” diye takılınca kurdu homurdanarak tepki verdi.

***

Aynı günün akşamı, odasının kapısının açılmasıyla cüsseli bir adam görüş açısına girince ürperdi.

Uzun boylu ve kaslı adamın boynunda onu daha da korkutucu kılan kocaman bir yara izi vardı.

Adam içeri girip ona bakarken arkasından Dr. Tate’in gelmesiyle Summer’ın korkusu azaldı.

“Summer, bu Alfa Gage. Sakıncası yoksa sana birkaç sorusu var.”

Alfa’nın karanlık gözleri onu delip geçerken Summer çekinerek ona baktı.

Alfa derin ama bir o kadar da içten sesiyle, “Nereden geldin?” diye sordu.

“Ben…” derken duraksadı, çünkü söylerse onu geri göndereceğinden korkuyordu. “Doğu bölgesinden geldim.”

Aldığı cevabın hoşuna gitmediği açıkça anlaşılan Alfa, “Doğu…” diye mırıldandı. “Peki burada ne işin var?”

Kendini sakinleştirmeye çalışırken parmaklarıyla oynayan Summer göz temasını kesti.

“Buraya gelme niyetinde değildim. Kaçıyordum ve…”

“Neden kaçıyordun?”

Summer alınarak ona baktı. “Eğer ima ettiğin buysa, sürgün edilmedim.”

Alfa homurdanarak bir adım öne çıktı. “Öyleyse neden?”

“Ben…” Summer güveninin aniden kırıldığını hissederek geri çekildi. “Evimden kaçıyordum.”

Alfa, “Yanlış bir şey yaptığın için mi?” diye üsteledi.

Yaşananların sorumluluğunu yüklenmek istemediğinden, “Ben yanlış hiçbir şey yapmadım!” diye çıkıştı. “Sürüm yokluğumu fark etmeyecek bile.”

Alfa başını yana eğerek boynundaki iyileşmiş yaraya baktı. “İşaretlisin. Eşin nerede?”

Summer, “Eşim mi?” diye endişeyle tekrar etti. “O… Gitti.”

Alfa usulca, “Anlıyorum,” dedi.

Eşinin öldüğünü düşündüğünü bilse de Alfa’yı düzeltmeye niyeti yoktu.

Zaten bizim için ölü sayılmaz mı? ~Freya soğuk bir tonda yorum yaptı.

Alfa, “Yani ne sürün ne de eşin var ve bize tamamen tesadüfen rastladın, öyle mi?” diye sordu, belli ki hikâyesine hâlâ ikna olmuş değildi.

Summer nazikçe, “Evet, Alfa,” diye cevap verdi.

“Bana sorun çıkaracak mısın?” diye sordu.

“Hayır, Alfa.”

Alfa gözlerini ona dikerek, “Güzel,” dedi. “Dilersen burada kalabilirsin, elbette deneme süresi şartı ile.”

Gage odadan çıkarken doktor da peşinden gidip kapıyı arkalarından kapattı.

GAGE

Dr. Tate’e dönerek, “Durumu nasıl?” diye sordu.

“Çok daha iyi görünüyor. Buraya ne hâlde getirildiğini hatırlatmama gerek yok,” diye cevap verdi.

Gage mırıldanarak başını salladı.

“Alfa,” dedi doktor usulca, “gözünü ilk açtığında histerik bir hâlde olduğunu söylemeliyim. Gözü dönmüş gibiydi, ‘onun’ kendisini almasına izin vermeyeceğini ve geri dönmeyeceğini haykırıyordu. Gözden kaçırdığımız bir şeyler olduğunu düşünüyorum.”

Gage başını sallayıp doktorun omzunu sıvazlayarak ona teşekkür ettikten sonra yanından uzaklaştı.

Ofisine geçip sandalyesine oturduğunda aklına Summer’ın getirildiği ilk an geldi.

Summer sınırda belirdiğinde hemen alarma geçmişti. Tam onlara ulaştığı anda Summer yere yığılmıştı.

Bütün muhafızları ne yapacağını bilemez hâlde öylece duruyordu. Sınırda bir haydut bayıldığında nasıl tepki verecekleri konusunda eğitilmemişlerdi.

Gage öne atılarak Summer’ı hızla kollarına almıştı.

Summer zar zor duyulan sesiyle, “Bana yardım et,” diye fısıldamıştı. “Geri dönemem…”

Gage, onun nereden geldiğinden ya da ona ne olduğundan emin değildi.

Onu kucağına alıp yüzüne baktığında, muhtemelen uzunca bir zamandır ormanda koştuğu için kir içinde kaldığını ve her yerinin morluk içinde olduğunu görmüştü.

Ama kokusu, yağmur sonrası toprağın mis kokusu gibi çok güzeldi.

Boynundaki yara… Bunun ne anlama geldiğini biliyordu.

Eşini terk ettiği anlamına geliyordu. Bu, işaretlenip çiftleşmesi ve işareti kendi başına çıkarmayı seçmesi demekti.

Yeni gelen gizemli kadına temkinli yaklaşan kurdu Dane, Bu gelecekte başımıza iş açabilir, ~diye mırıldandı.

Kapısının çalmasıyla düşüncelerinden koparak bulunduğu ana döndü. Gizemli kızla ilgili düşüncelerini bir kenara bıraktı.

“Gel.”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok