Jen Cooper
Nikolai beni yemek salonundan geçirerek üzerinde köyümüzün sembolü bulunan odaya götürdü. Beni içeriye aldıktan sonra da kapıyı arkamızdan kapattı.
Odanın tam ortasındaki devasa, korkutucu yatağı görmezden gelmeye çalışarak odayı inceledim.
Yatağın dört direği vardı. Tomurcuk oynamalı bu direkleri sarmaşıklar kaplıyordu. Direklerin arasına perdeler asılmıştı. Perdelerin kumaşını daha önce hiçbir yerde görmemiştim. Süslü görünüyordu, köydeki dokumalara benzemiyordu.
Oda, tepeden yayılan ay ışığından dolayı yemin odasına hâkim olan aynı kırmızı renk tonuna sahipti. Camdan tavanlar ay ışığının içeriye girmesine izin veriyordu.
Duvarlar mum fenerleri dışında çıplaktı. Mumlar neredeyse sönmüştü.
“Mumlar bitmeden önce hepimizi sikmek zorunda mısın ya da bunun gibi aptalca bir şey mi var?” derken kıs kıs güldüm ama yüzümü ona döndüğümde eğlenmediğini gördüm.
Nikolai çok…
Devasa formu kapı çerçevesini kaplamıştı. Daha önce çekici görünen gergin kasları daha da belirgindi. Kollarındaki, karnındaki ve gövdesindeki kaslar kırmızı ay ışığında parlayan damarlarla dalgalanıyordu.
Boyunun uzadığından da emindim. Ya da belki ben küçülmüştüm? Emin değildim.
Kaslarına bakıp beklerken dilim damağım kurudu.
“Uzan,” diye emrettiğinde gözlerinin yeşili koyu bir kırmızıyla parlıyordu. Nikolai alfa modundaydı.
Dediğini yaparak yatağa uzandım. Üzerime tırmanırken önüne düşen siyah saçları nefesimi kesmişti. Elimi uzatıp saçlarını geriye ittiğimde gözlerini kapattı.
Bana doğru eğilip hırlamadan önce boynuma sokuldu. Kalçamı kendine doğru çektiğinde paniklemiştim. Eşofmanını aşağı çekip külotuma uzandı.
“Rahat dur,” diye hırladı ben kaçmaya çalışırken. Ayak bileğimden tutup beni kendisine doğru çekti.
Çok büyüktü, çok güçlüydü. Ne yapmam gerektiğini biliyordum ama acımasını istemiyordum. Acımaması için yapabileceği şeyler vardı.
“Kai, dur!” diye bağırdım ondan uzaklaşmaya çalışarak.
Hırlayarak kendini geriye doğru itti, ağır ağır nefes alırken titriyordu. İçindeki bir şeyle savaşıyordu. Denediği için minnettar olmalıydım. Bacaklarımı göğsüme doğru çekerek kollarımı bacaklarıma doladım.
Kai bana bakıyordu. Koyu kırmızı gözlerinin kenarları kalın siyahla çevriliydi.
“Bitirmem gerek Lorelai,” diye homurdandı ve tekrar bana doğru uzanırken başını salladı. Elini bana uzatırken tereddüt ediyordu.
Devam etmeden önce canavarını evcilleştirmeye çalışmasını izledim. Çekingen bir şekilde parmaklarımı ona uzattım. Ellerimi göğsünde gezdirdiğimde Nikolai bana sokularak beni tekrar yatağa itti.
“Yavaş ol,” diye uyardım onu.
Başını iki yana salladı. “Yapamam,” diye soludu. Sesi acı çekiyormuş gibi gergindi.
“Öp beni,” diye fısıldadım, ellerimi sırt kaslarında gezdirerek.
Boynumu, köprücük kemiğimi öperken beni ürpertmişti. Sıcaklık tenimde geziniyordu.
Yüzüme bakması için onu yukarıya çektim. “Burası,” dedim dudaklarımı işaret ederek.
Homurdanarak geri çekildi. “Bu kurallara aykırı,” derken yine sarsılmıştı.
Kaşlarımı kaldırdım. “Hangi kurallar?” Alfa sensin, kuralları değiştir,” diye çıkıştım. Bunu öpüşmeden yapacağımızı düşünmesine sinirlenmiştim.
Ellerini saçlarında gezdirdikten sonra bana döndü. Derin bir nefes aldım. Gözleri o kadar kırmızıydı ki kırmızı gözlerinin arkasında parlayan büyüleyici yeşil neredeyse tamamen kaybolmuştu.
“Siz insanlar asla anlamayacaksınız,” diye sinirlendikten sonra tekrar üzerime tırmandı.
Beni altına çekerek yatağa bastırdı. Tenime değen aleti çok sertti. Ondan başka her şeye odaklanmaya çalıştım ama içime gireceğini düşününce kalbim hızla çarpıyordu.
“Anlamama yardım et o zaman,” diye yalvardım nefes nefese.
Başını iki yana salladı.
“Hayır,” diye tısladı. Sabrı tükenmişti. Gözlerindeki yeşil de öyle.
“Köyüne karşı bir görevin, ödemen gereken bir borcun var. Ya bacaklarını açarsın ya da sürgüne gidersin.”
Kollarımı tutuyor olmasaydı ona tokat atabilirdim. Gözlerimi ona dikerek bacaklarımı açtım.
“Peki. İstediğin bu mu? Başka bir sıkıcı sikiş mi? Listene ekleyeceğin bir bakire daha mı? İçinde döllerini akıttığın başka bir amcık mı? İyi o zaman. Al bakalım,” dedim ama sesim buz gibiydi. İçindeki canavarın istediği gibi beni vahşice sahiplenmesi için ona meydan okuyordum.
Ben bir şeyler yapmasını beklerken ağırlığını üzerime verdi. Altında titriyordum. Beni gerçekten de öylece becerecekti. Ön sevişme yok, zevk almak yok. Elimden alacağı saflığım onun için hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi beni becerecekti.
Zaten bir kurt adam için bunun bir anlamı olmasını düşünmek aptalcaydı.
Elini kıçımın altına koyup beni aletine yaklaştırdı. Aletini kavradığında gözlerimi kapattım.
“Benimle oyna,” diye yalvardım.
Tereddüt ederek, “Ne?” diye nefes aldı.
“Ellerini üzerimde kullan. Tadıma bak. Bunu güzelleştir, beni senin için hazırla.”
Kaşlarını çatıp geri çekilirken yatağa oturdu.
“Yapmamı istediğin şeyi... Yapamam.” Ellerini yüzünde gezdirdi.
“Bu da mı kurallara aykırı?” diye homurdandığımda bana dönerek sırıttı. Gözlerindeki yeşilin bir kısmı geri gelmişti. Belki vazgeçip devam eder diye sırıtmamak için kendimi tuttum.
“Az önce arka arkaya dokuz kızı becerdim. Bir tanesi bile şikâyet etmedi. Bir tanesi bile daha fazlasını istemedi, bir tanesi bile görevinin ötesini düşünmedi.”
“Onları becermem için yalvarıp durdular. İçlerinde olduğu sürece kime ait olduğu umurlarında değilmiş gibi aletimi içlerine soktum. Hepsi yarını bekliyordu. Bu gece onlar için hiçbir şey ifade etmiyordu. Ama sen gelip her şeyi değiştirmek istiyorsun,” dediğinde omuz silktim.
Bunun beni zayıf gösterip göstermeyeceğini umursamadan, “O kadar acımasını istemiyorum,” diye itiraf ettim.
Dudağını seksi bir şekilde ısırdıktan sonra eğilip beni yanağımdan, ağzımın tam köşesinden öptü.
“Nazik olacağım,” diye söz verdiğinde dudaklarına karşı sertçe nefes aldım.
“Beni öpecek misin?” diye sorduğumda çenesini sıkarak başını iki yana salladı.
“Seni öpmeye iznim yok. Ya da seni becermekten başka bir şey yapmama…” dediğinde derin bir nefes aldım.
“Neden?” diye sordum. Gözyaşlarıma engel olmaya çalışıyordum.
“Çünkü böyle olması gerekiyor,” derken başını öne eğdi. Başını tekrar kaldırdığında sırıtışı gitmiş, dudakları aşağıya doğru kıvrılmıştı.
“Bak, bunu sana açıklayamam. İnsan olduğun için anlamanı da beklemiyorum ama kurt olarak yapmamız gereken şeyler var ve sana yemin ederim ki bu adak meselesi düşündüğün gibi bir şey değil. Bunun bir sebebi var. İyi bir sebep.”
“Ama bana bunun ne olduğunu söyleyemezsin öyle mi?”
Başını salladığında dudağımı çiğnedim. Birkaç kez nefes aldım. Bu işi bir an önce bitirmeliydim. Beni becermek zorundaydı. Bakire olarak kalamazdım, bu yüzden bu işi kendim halletmeliydim.
“Bir dakikaya ihtiyacım var, banyo şurası mı?” diye sordum.
Başıyla onayladı. “Evet, her kız arasında duş almak zorundayız,” dediğinde buna güldüm. Aslında bunu bilmek rahatlatıcıydı.
Yataktan kalkarak banyoya girdikten sonra derin nefesler alarak kapıya yaslandım. Ellerimi iki yana sallayıp aynaya baktım.
Yanaklarım kızarmıştı. Kocaman gözlerim ne olduğunu anlayamadığım bir şeyle doluydu. Sadece gözlerimi kapatacaktım o kadar. Bunu daha önce de yapmıştım.
Aynadan uzaklaşarak gözlerimi kapattım. Ellerimi ipek geceliğimde gezdirerek meme uçlarımı okşamaya başladım.
Düşünmeye değil, hissetmeye ihtiyacım vardı. Madem alfa bunu yapamıyordu, öyleyse benim kendimi hazırlamam gerekiyordu. Meme uçlarımı sıkıp zevk almaya çalışırken derin bir nefes aldım.
Diğer elimi geceliğimin altına kaydırdım. Parmaklarım külotumun altındaki kaygan kıvrımları ve içime zevk salan, vücudumu ısıtıp yükseklere tırmandıran et yumrularını buldu.
Kapının diğer tarafından bir hırıltı geldi. “Kokunu alabiliyorum,” diye tısladı Nikolai tehlikeli bir şekilde.
Nefesim kesilirken kilide doğru baktım. Nikolai kapıyı açarken kilide doğru atılınca kollarının arasına düşmüştüm.
Beni kucağına alarak yatağa fırlattı. Nefesim kesilmişti, kendimi tahrik etmiştim ama Nikolai daha önce yaptığı gibi içime girmeye çalışmak yerine dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı.
Dudakları çaresizce dudaklarımda gezinirken dilimi bulup dilimle dans etmeye başladı.
Elleri göğüslerimin üzerinde gezinirken kollarımı ona doladım. Avuçlarıyla memelerimi yoğuruyor, başparmaklarını meme uçlarıma bastırıyordu. Her dokunuşunda ona doğru eğiliyordum. Sıcaklık beni tüketirken ağzına karşı nefes nefese kalmıştım.
Bu tam da ondan istediğim şeydi. Haz, ateş, zevk beni acıdan korktuğum yerden alıp hiçbir şeyin önemli olmadığı yepyeni bir yere götürüyordu.
Tırnaklarımla vücudunu tırmalarken Nikolai kulağıma hırladı. Vücudu o kadar etkileyici bir şekilde yontulmuştu ki, açgözlü ellerim her bir karın kasın ana hatlarını çiziyordu. Hepsini hafızama kazımak istiyordum.
Bu gece sadece saflığımı kaybetmek istemiyordum, masumiyetimi de kaybetmek istiyordum. Tecrübesiz olduğum için gerçekte ne olacağı hakkında hiçbir fikri olmayan o parçamdan kurtulmak istiyordum. Nikolai içime girerken öylece yatmak istemiyordum.
Kesinlikle kontrolü kaybeden tek kişi ben olmak da istemiyordum. Böyle bir canavardan güç almanın nasıl bir his olduğunu tatmak istiyordum.
Bütün gücümle onu öperken dilindeki şarabın tadını çıkardım. Kalçamda gezinen parmaklarının verdiği his muazzamdı.
Nikolai’ın hırıltılı nefes alışlarıyla içimde zevk kıvılcımları çakıyordu. Ona karşı inlediğimde kalçalarını bana doğru bastırırken neredeyse vücuduyla beni eziyordu.
Parmaklarını geceliğimin altından kaydırarak dantel külotumun içinden kıçımı avuçladı. Ardından parmağını külotumun yan tarafına sokarak tek bir hamlede külotumu yırttı.
Pençesi tenimi sıyırdığında nefesimi tuttum. Acıması gerekirdi ama acımamıştı. Bunun yerine vücudum daha da ısındı.
“Dokun bana,” diye soludum. Vajinamdaki zonklamayı durdurması için bacaklarımın arasında bir şeye ihtiyaç duyuyordum.
Onu öyle arzuluyordum ki, onun da aynı şekilde beni arzulamaması acınası olurdu. Bu koca kurt, üzerimdeki kontrolünü kaybediyordu. Kış doğumlu, lanetli, basit bir insanın üzerindeki kontrolünü kaybediyordu.
Bu sarhoş ediciydi. Bu hisle birlikte elini tutup aşağıya, bacaklarımın arasındaki nemli bölgeye götürdüm.
“Buna izin yok.”
Dudaklarımı ısırdığında kanım dişlerine bulaştı. Ama kanın tadını memnuniyetle karşıladım. Kıvrımlarımı okşayan parmaklarının verdiği zevkle birlikte gelen hafif sızıyı bile hoş karşıladım.
Baştan çıkmıştı, teslim olmasını istiyordum. İzin verilip verilmemesi umurumda değildi.
Eğer ona vücudumu veriyorsam, kutsal bekâretimi bir simge ya da ödeme olarak ona veriyorsam, o zaman bunu ona sunduğum şekilde alabilirdi. Ya da hiç almayabilirdi.
Bunun pek hoş karşılanmayacağını tahmin ediyordum.
“Lütfen. Buna ihtiyacım var.”
Aşağılara inip üzerimdeki hırpalanmış gecelikten dışarıya fışkıran meme uçlarımı öperken hırlaması içimi titretmişti.
Ona doğru eğildiğimde meme ucumu ısırıp vajinama zevk dalgaları gönderdi. İhtiyacım olanı bana verirken bu duygunun etkisiyle nefes nefese kalmıştım.
Parmağının ucunu girişime doğru bastırdıktan sonra durakladı. Kalçalarımı ona doğru savurduğumda damarlı, dövmeli kolunu karnımın üzerine koyarak kalçalarımı yatağa bastırdı.
“Burada olanları kimseye anlatmayacaksın,” diye emretti.
Gözlerimi devirdim. Bana zaten bu konuda söz verdirmişti. Dirseklerimin üzerinde doğrulduktan sonra hâlâ kırmızı olan ısırık izini işaret ettim.
“Yemin ettim zaten unuttun mu?” diye soludum.
Sırıtarak ısırık izine doğru alçaldıktan sonra yavaşça izi yaladı. Birden ürperdim. Dişlerimin arasından nefes alırken tüylerim diken diken olmuştu. O şey ne kadar da hassastı öyle!
Nikolai tekrar izini yalarken nefesim kesildi. İçimdeki alevleri körüklerken ağzım açık kalmıştı.
“Ciddiyim insan. Dudaklarım…” derken kendini yukarıya doğru kaydırdı. Parmakları hâlâ girişimi okşuyordu. Hâlâ kırmızı ve yeşil arasında gidip gelen gözlerine baktım, sanki daha iyi olan yarısını kontrolde kalmaya zorluyordu. “…asla senin üzerinde değildi.”
Beni öptü. “Parmaklarım…” derken vajinamı okşuyor, zevk içimde sekiyordu. Çaresizce daha fazlası için yalvarıyordum. “…asla içinde olmadı.”
Parmağını içeriye kaydırdığında bu hissin etkisiyle sırtımı kamburlaştırarak haykırdım. Hareket etmesini istiyordum ama parmağını hâlâ içimde sabit tutuyordu. Yüzüme doğru eğilirken nefesi benimki kadar sertti. “Anlıyor musun?”
Parmağını kıvırıp vücudumdaki her kemiğe zevk kıvılcımı gönderirken inledim.
“Eğer o lanet parmağını hareket ettirmezsen bunu çatılardan haykıracağım,” diye tehdit ettim onu.
Gözlerini kısarken başparmağını zonklayan yumruma bastırdı. Çarşafa tutunurken yumruklarımı sıkmıştım.
“Seni uyarıyorum insan. Damlayan vajinanın bana yalvardığı şeyi sana vermeye iznim yok, bu yüzden o güzel çeneni kapalı tutamazsan durup seni diğerlerine yaptığım gibi beceririm,” diye uyardı Nikolai.
Durmasını istemiyordum, daha fazlasını istiyordum, her şeyi istiyordum. İçimde titreşen duygular söz konusu olduğunda açgözlüydüm, bu yüzden başımı salladım.
“Peki, dudaklarım mühürlü. Şimdi Tanrı aşkına, lütfen…”
Parmağını içime soktu. Meme ucumu ağzına alırken başparmağı klitorisime sürtündü. Kaba dili hassas meme ucumda gezinirken haykırıyordum.
Evet, bu kesinlikle bir sır olarak saklanmaya değerdi.