Kaderin Laneti - Kitap kapağı

Kaderin Laneti

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Özet

McKenzie Lancaster, genç yaşta bir kurt sürüsü tarafından kurtarılmış bir cadıdır. Sürüsü, karşısına çıkan her cadıyı öldürmeye kararlı bir kurt tarafından saldırıya uğrayınca başı belaya girer. Kieran Gallagher, namıdiğer Çılgın Alfa, cadılardan ölümüne nefret etmektedir, ancak Kieran’ın başına hiç beklemediği bir şey gelir. Eşi bir cadıdır.

Yaş Sınırı: +18

Fazla göster

43 Bölüm

Bölüm 1

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 2

Bölüm 3

Bölüm 3

Bölüm 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

Kitap 1: Kaderin Laneti

Senin için geliyor.

Akıldan çıkmayan bu sözler McKenzie’yi boğuyor, izlendiğini hissederken resmen çıldırıyordu.

Bir yerde uyuyup başka bir yerde ortaya çıkmak ürkütücüydü.

Yine cadı önsezisine hapsolmuştu. Gecenin bir yarısı ürkütücü bir rüya ormanında dolaşırken tehlikeli ve durgun havayı içine çekmemeye çalışıyordu.

Uzaktan bir kurt uludu. Bu acı ve yalnızlık dolu bir ulumaydı. McKenzie o içe işleyen ulumayı ruhunun derinliklerinde hissederek ürperdi.

Hava serindi. Oldukça gerçekçi görünen rüya âleminde en azından üzerinde kıyafetleri olduğu için tanrılara sessizce teşekkür etti.

Bir keresinde oraya kıyafetsiz gelmişti. Bu çok utanç vericiydi. Gerçi panikle üzerini örtecek bir şey ararken etrafta buna tanık olacak başka kimse yoktu.

Rüya âleminde bir başınaydı.

Çam ağaçlarının arasından görünen dolunay etrafı zar zor aydınlatıyordu. Şiddetli bir rüzgâr eserken yine titredi.

Arkasında bir dal kırıldı ama arkasını döndüğünde orada hiçbir şey yoktu. Ses, avlandığı hissini daha da ürkütücü hâle getiriyordu.

Ormanı sis kaplarken yakınlarda bir yerlerde bir baykuş öttü, ancak tekrar bir kurdun ulumasıyla baykuş sustu.

Kenzie ne zaman önsezi dünyasına geçişi kolaylaştırmak için bir iksir yapsa kendini rüya âleminde bulurdu.

Oraya gideceğini bilmek onu mental olarak orada karşılaşacağı şeylere hazırlardı çünkü bu tür önsezileri genellikle son derece ürpertici bulurdu.

Bazı cadıların herhangi bir iksire ihtiyaç duymadan oraya gidebileceğinden emindi ama kendisi öyle değildi. Neyse ki Kenzie bunu dert etmiyordu. Bu yer onu ürpertiyordu, etraf çok garip kokuyordu.

Aydınlık cadı olmasına rağmen, Kenzie zanaatını çok az kullanıyordu. Zaten genel olarak çok güçlü olmadığı için de yaptığı büyüler pek işe yaramıyordu.

Birkaç kez kendi başına büyü yapmayı denemişti ama pek başarılı olamamıştı. Bazen bir ~şeyleri yakmayı başarıyordu ama bunun dışında zayıftı. Güçsüzdü.~

Bu da yardım almadan bu boyuta gelmeyi çok tuhaf hâle getiriyordu.

Oraya vardığında önsezilerini neyin tetiklediğini bilmiyordu, bu yüzden genellikle bir şey olana kadar karanlıkta dolaşıyordu.

En azından biraz daha iyi görebilmesi için etrafta yanan bir fener ya da işaret olamaz mıydı?

Belki de deneyimli cadıların rüyada bunları etkinleştirmek için yapabilecekleri bir büyü vardı ama büyük olasılıkla Kenzie bunu asla bilemeyecekti.

Bu konu hakkında daha fazla bilgi almak için cadılardan yardım isteyebilirdi ama Kenzie kurtlar tarafından büyütülmüştü.

Endişeyle alt dudağını ısırdı.

İksir yardımı olmadan bir önsezinin içine çekildiyse, onu bir felaket bekliyor olmalıydı.

Bu her neyse, belki de Kenzie’nin hayatına biraz renk katardı. Kim bilir, belki de monoton geçen hayatında gizli kapaklı şeyler olurdu.

Kenzie her ne kadar içinde bulunduğu ortamdan rahatsız olsa da, farklı bir şeylerin olma ihtimali onu heyecanlandırıyordu.

Dünyasını sarsacak bir şeyin, hayatına değer ve belki de anlam katacak bir şeyin olma ihtimali. Berbat bir hayatı olduğundan değil ama kendisi için hayal ettiği şey tam olarak bu değildi.

Bu yüzden bir köşede pusuya yatan tehlikeden korkması gerekirken, Kenzie içine dolan heyecana karşı koymadı.

Belki de ihtiyacı olan şey biraz entrikaydı.

Kenzie, doğaüstü bir toplulukta büyümesine rağmen Diğerleri arasında bile tuhaf olduğunu biliyordu ama bunu gerçekten umursamıyordu.

Diğerlerinin gözünde kendisiyle ilgili pek çok şeyin sıradan olduğu düşünüldüğünde, eksantrik ve biraz farklı olmak eğlenceliydi.

Sürü arkadaşı ve aynı zamanda en iyi arkadaşı Sam onu “eğlenceli, tuhaf” ve aşırı dobra biri olarak tanımlardı ama Kenzie dürüst olmakta bir yanlışlık görmüyordu. Neden hayatını olduğundan farklı biri gibi geçirmek istesin ki?

Bir uluma daha duydu. Bu seferki öncekinden daha yakındı.

Başını çeviren Kenzie tekrar arkasına, karanlık ormanın derinlerine baktı.

Orada, neredeyse görüş alanının dışında, ona bakan bir çift parlak mavi göz vardı.

Normalde, bildiği ormanda bir kurt adam görse korkmazdı ama bu kurtta hem farklı hem de tanıdık bir şeyler vardı. Tatsız ama ilgi çekici bir şey…

Kenzie onu ezelden beri tanıyormuş ~gibi hissediyordu.~

Kurdun aurası da bir garipti. Koyu grimsi kürkünde belli belirsiz kırmızı ve mavi geçişler vardı.

Özüne tehdit ve nefret sinmişti ama aynı zamanda Kenzie’nin tam olarak adını koyamadığı bir his uyandırıyordu. Sanki onu koruyor gibiydi?

Erkek olan bu kurt kesinlikle Kenzie’nin sürüsündeki kurtlara benzemiyordu, bundan emindi. O zaman onu nereden tanıyordu?

Onu daha önce, çocukken görmüş olması mümkün değildi. Çocukken onu görmüş olsa bile bundan iyi bir şey çıkmayacağını bilirdi.

Ki etrafına bakılırsa bu oldukça mantıklıydı.

Önündeki kurt Kenzie’ye doğru koşup devasa pençeleriyle onu yere indirdiğinde, Kenzie boğuk bir hırıltıyla düşüncelerinden sıyrıldı.

Sırtını sert toprağa çarparken nefesi kesilmişti, kurt tepesindeydi.

Neler olduğunu göremiyordu ama tam önünde duran ağzı ve beyaz bir parıltıyı seçebiliyordu. Keskin dişler boğazını sıyırmadan önce omzunda sıcak bir nefes hissetti.

Büyük siyah kurt Kenzie’nin üzerindeydi. Kenzie hiç kıpırdamadan kurdun devasa çenesine bakıyordu. Kurt da bu sırada, hele bir kıpırda der gibi, tehditkâr bir şekilde hırlayıp karnını Kenzie’ye bastırmıştı.

Kenzie paniğe kapılırken birden kurdu üzerinden itti.

Ancak bu aptalca bir hareketti. Kurt tekrar hırlayarak dişlerini Kenzie’nin omzuna geçirdi. Kenzie haykırırken kurdun kürküne yapıştı. Sanki böyle bir yaratığın boğazını parçalamasını engelleyebilecekmiş gibi kurdun kürkünü çekiştiriyordu.

Cadı olsun ya da olmasın, Kenzie gerçek dünyada olduğu kadar rüya âleminde de güçsüzdü. Hiç değilse onu durduracak kadar, bir şeyler yapabilecek kadar güçlü olsaydı.

Rüyada olanlar gerçek olamazdı. Bu sadece bir çeşit imgelemdi. Bu yüzden tepesinde dikilen kurt onu öldüremezdi, değil mi?

Muhtemelen. Ama Kenzie yine de tam olarak bunu bilmiyordu.

Derin bir nefes alan Kenzie, hızla çarpan kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Ardından başını hafifçe yana çevirdi. Sanki bu hareketiyle tepesindeki kurt onu bırakacaktı!

Belki de tehlikeyle dans etme arzusu büyük bir hataydı.

Kurdu ürkütmemek için alçak sesle, “Lütfen bırak,” diye mırıldandı. Dalgın bir şekilde üzerinde duran hayvanın yan tarafını okşarken kurdun yumuşak tüylerine hayran kalmıştı.

Kurt homurdanarak Kenzie’nin eline doğru yaslanırken Kenzie’nin bedeni gevşedi.

Bu kadar korkutucu bir şey nasıl olur da onu olması gerekenden daha az dehşete düşürürdü? Ayrıca neden onu sevmesine izin veriyordu ki?

Kurt yavaşça dişlerini geri çekerken Kenzie’yi sakinleştirmek istercesine derisini yaladı.

Gitmene izin vermeyeceğim... ~Şehvet dolu bir ses Kenzie’nin zihninde yankılandı. Boğuk ses kesinlikle erkeksiydi. Seste hafif bir tizlik vardı ama Kenzie aksanı çıkaramıyordu. İrlandalı mıydı?~

Birden titredi ama bunun soğuktan olmadığının farkındaydı.

Bir sesten nasıl etkilenebilirdi ki? Ve bu ses bir kurda aitti! Ama nasıl? Kurtlar sadece sürüleriyle ya da eşleriyle doğrudan konuşabilirdi.

Bu kurt kesinlikle onun sürüsünde değildi. Kenzie bir kurtla, özellikle de bu kadar korkutucu bir kurtla çiftleştiğini hayal bile edemiyordu.

Bu eşleşmeden sağ çıkmasına imkân yoktu.

“Anlamıyorum. Bunu ben istemedim. Neden burada olduğumu bilmiyorum.”

Kenzie rüyada kendi kendine mırıldandı. Az sonra bu rüyadan uyanıp kendini yatağında bulacaktı ve başına geleceklerden kurtulacaktı.

Belki kurda bakmazsa kurt kaybolurdu. O ağız sulandıran sesi de beraberinde götürürdü. Bu kesinlikle Kenzie’nin işine gelirdi.

Bunu ben de istemezdim cadı. Senin türün, er ya da geç dünyadan temizlemek istediğim aşağılık bir topluluk.

Sanki başından aşağıya soğuk bir kova su dökülmüş gibi, Kenzie olduğu yerde dondu kaldı.

Onun türünden mi?

Cadı olmasından mı bahsediyordu?

Ciddi olamazdı... Bu kurt... Baş döndüren bir korku içini sararken Kenzie irkildi.

“Sen…” Cümlesini tamamlayamadan etrafındaki görüntüler karardı, sanki zihni önündeki vahim durumu daha fazla görmesine izin vermiyordu.

Kenzie hızla yatakta doğruldu. Bir elini ağrıyan boynuna götürürken nefes nefese kalmıştı. Kurt sanki onu gerçekten ısırmıştı.

Parmaklarını pürüzsüz teninde gezdirdi. Titreyen ellerini görmezden gelerek tuttuğu nefesini bıraktı.

Kenzie, beş yaşındayken ait olduğu cadılar meclisi katledilince yakındaki bir kurt adam sürüsü tarafından evlat edinilmişti.

Saldırı gerçekleştiğinde Kenzie’nin anne ve babası uzun süredir hayatında değildi, bu yüzden evlat edinilmeden önceki hayatına dair pek bir anısı yoktu.

Yıllar boyunca, katledilen cadılar meclisinin kara büyüyle uğraştığına dair dedikodular duymuştu. Kenzie bunu iğrenç buluyordu, sırf bu yüzden katledilmişlerdi.

Kenzie öyle bir mecliste büyüdüğünü hayal edemiyordu. Düşüncesi korkunç olsa da, çocukken Yağmur Fırtınası Sürüsü tarafından kurtarılıp evlat edinildiği için içten içe mutluydu.

Hatta ona sorarsanız, oldukça şanslıydı.

Kenzie, cadılar meclisini ortadan kaldıran kişilerin bir alfa ve onun kurt sürüsü olduğunu da duymuştu. Alfanın gaddar ve düpedüz acımasız biri olduğu söyleniyordu. Bazı nedenlerden ötürü cadılardan nefret ediyordu.

Rüyasındaki kurdun kendi türüne aşağılık dediğini ve yok edilmeleri gerektiğini söylediğini hatırlayınca Kenzie ellerini yumruk yaparak altındaki çarşafı kavradı.

Elbette gördüğü rüyanın o alfayla ~bir ilgisi yoktu.~

Kenzie, eski meclisini öldüren alfa Kieran Gallagher hakkında pek bir şey bilmiyordu, sadece spor olsun diye cadıları katlettiğini biliyordu. İşte Kenzie’nin türünden o kadar nefret ediyordu.

Kieran Gallagher yedi yüz yaşından fazlaydı. Diğer ABD sürüleri arasında “Çılgın Alfa” olarak anılıyordu. Acaba biri ona doğrudan bu şekilde hitap edecek kadar cesur olabilir miydi?

Kenzie, bir keresinde kendisini evlat edinen ailenin bir konuşmasına kulak misafiri olmuştu. Yine şekil değiştirenlerin öcüsüyle ilgili başka bir masal duymaktan ve Yağmur Fırtınası’na ilk geldiğindeki gibi içine kapanmaktan korkuyordu.

Doug ve Judy, güvenilir bir kaynaktan Kieran'ın türünün en güçlüsü ve en kudretlisi olduğuna dair bir bilgi almışlardı.

Alfa görevini ihmal etmesinin tek sebebi Amerika'yı demir yumrukla yönetmektense karanlık büyücüleri öldürmeye odaklanmış olmasıydı.

Bu nedenle, Çılgın Alfa Amerikan kurt heyetinin başına geçmek için ikinci sıradaydı, öldürücü faaliyetleri onu alfa olmaktan alıkoymuyordu.

Çoğu kurt soykırım yapıp yapmadığınızı umursamıyordu. Sadece aralarındaki en güçlü kişi olup olmadığınızı önemsiyorlardı. Kieran da fazlasıyla güçlüydü.

Normal bir rüya mı görmüştü? Bunun gizemli bir rüya olmasına imkân yoktu.

Bu, hakkında korkunç hikâyeler duyduğu psikopat bir kurda benzeyen, hiç tanımadığı bir kurtla ilgili tuhaf, şehvetli ve korkunç bir rüya olmalıydı.

Ellerinin içine doğru inledi.

Bu gerçek değil, ~diyeyalan söyledi kendine. ~Sadece kötü bir rüyaydı.

Yine de Kenzie bu olayı alfasına rapor edecekti. Bu rüyayı görmesine sebep olacak herhangi bir büyü yapmamıştı, rüya kesinlikle onu uyarmak için gönderilmişti.

Komodinine uzanarak telefonunu eline aldı ve mesajlarını kontrol etmek için telefonun kilidini açtı.

Saat sabahın üçünü geçiyordu. Bu saatler, yapılan büyünün en etkili olduğuna inanılan saatlerdi. Kanal yoluyla bu rüyayı görmüş olabilirdi. Kendine yapabileceği tek açıklama buydu.

Güneş doğmadan hemen önce cadıların ve bazı Diğerlerinin algıları en zirvede olurdu. Bu Kenzie’nin içini rahatlatmamıştı ama yine de yeni bir güne hazırdı.

Daha fazla uyuyamayan Kenzie yataktan fırladı ve hızlıca üzerine siyah bir kot pantolon ve gri bir kapüşonlu geçirdi. Kışın soğuğundan korunmak için de ayaklarına kalın, cırtlak pembe bir çorap giydi.

Sürü evinde yaşamak, kendi katındaki birkaç kurtla aynı banyoyu paylaşması anlamına geliyordu. Düzgün bir şekilde giyindiğinde ilk gittiği yer de orasıydı.

Genelde kurtlar çıplaklığı umursamazdı ama Kenzie’nin her anlamda bir cadı olduğu düşünülürse, bedenini yeryüzüyle paylaşıyordu, birlikte yaşadığı, hepsi bekâr ve kaynaşmaya fazlasıyla hazır olan meraklı sürü arkadaşlarıyla değil.

Eşler ayrı evlerde yaşıyordu.

Arkadaşlarının bunu pek önemsediği söylenemezdi ama adil olsun diye, Kenzie sürü arkadaşlarını çıplak görmemek için elinden geleni yapıyordu. Arkadaşları onu asla çıplak bir şekilde göremezdi.

Şekil değiştirenlere göre biraz namuslu sayılırdı ama Kenzie’nin umurunda değildi. Bir gün dönümü sırasında tanrıça Hecate ile iletişim kurmadığı sürece hiçbir yerde çırılçıplak dolaşmayacaktı.

Ya da ateşli ve tutkulu bir seks yapmadığı sürece… Ki bu evde öyle bir şey mümkün değildi.

Salon çoğunlukla karanlıktı, sadece prizlere takılı birkaç gece lambası yürüdüğü parke zemini aydınlatıyordu, bu da kurtların aralarındaki genç cadıya bir nezaket göstergesiydi.

Kurtların her ortamda, hatta geceleri bile mükemmele yakın bir görüşü vardı ama onun yoktu. Kenzie’nin beş para etmez güçleri ve normal görüşü vardı, ki bu gerçekten büyük bir sıkıntıydı.

Açık kapıdan banyoya geçen Kenzie, lavaboya doğru ilerlemeden önce gözlerini kısarak ışığın düğmesini çevirdi.

Yüzünü durularken soğuk su ona iyi gelmişti. Sisteminde dolaşan şokla kendine gelip deneyimlediği garip rüyayla yüzleşme cesaretini bulmayı umuyordu.

Her ne kadar bunu ertelemek istese de, gördüğü rüyadan onlara bahsetmek için ailesini ve alfayı bulması gerekiyordu.

Bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarını bilmek isteyeceklerdir, özellikle de bu tehlike Kieran Gallagher ise.

Aklına rüyasında gördüğü kurt gelince Kenzie’nin yüzü kızardı.

Rüyasındaki kurt gerçekten o olabilir miydi? Eğer gördüğü kurt oysa, çenesini öldürücü bir darbeyle Kenzie’nin boğazına geçirmesi mantıklı olurdu.

Kenzie şaşkınlıkla kaşlarını çatarak rüyasını, alfanın onun üzerinde olduğu anı düşündü.

Kurt formunda olsun ya da olmasın, Kenzie onun vücudunu tuhaf bir şekilde rahatlatıcı bulmuştu. Bu da onu alfanın kötü şöhretinden daha fazla korkutuyordu. Boğazına öldürücü bir darbe indirmeye hazır dişleri bile onu korkutmamıştı.

Ve o ses…

Başını sallayan Kenzie aynadaki yansımasına baktı. Tezgâhın üzerinde duran tarağını aldı ve uzun, siyah buklelerini taradı.

Kâkülleri dışında fazla bakım gerektirmeyen kalın ve düz saçları olduğu için minnettardı.

Son birkaç haftada kilo vermişti. Sebepsiz yere kendini sürekli huzursuz hissediyordu.

Belki de bütün bunların bir nedeni vardır. Eğer önsezin doğruysa yani.

Kenzie bu düşünceyi kafasından attı. Buna inanmak istemiyordu. Aynaya dönüp kendini izlemeye devam ederken artık üzerine tam oturmayan kıyafetlerine bakarak yüzünü buruşturdu.

Vücudu hâlâ kıvrımlıydı ama kapüşonu normalden biraz daha bol duruyordu, kalçalarını alıştığı gibi sıkmıyordu.

Kendini daha iyi hissettiğinde verdiği kiloların bir kısmını geri almayı umuyordu. Vücudunu seviyordu.

İç çekerek boynundaki saçları geriye itti ve rüyasındaki kurdun boynunda bir delik açıp açmadığını kontrol etti.

Diş izleri yavaşça gözlerinin önünde kaybolurken Kenzie boynuna bakakaldı.

Ağzı açık kalmıştı, sanki az önce gördüğü şeyi tekrar görebilecekmiş gibi yüzünü iyice aynaya bastırdı.

Birden dışarıdan gelen bir uluma sesi duydu. Ardından birden fazla uluma ve hırlama sesi birbirine karıştı. Sesler bütün arazide yankılanırken âdeta gök deliniyordu.

Kenzie irkilerek burnunu aynaya çarptığında acı içinde geri çekildi.

Gürültüyle birlikte yerin sarsıldığını hissettiğine yemin edebilirdi ama büyük olasılıkla bu sadece kulaklarında hızla atan nabzıydı.

Uzaktan gelen bir çan sesi geceyi delip geçerek ulumaları bastırdı.

Bunun tek bir anlamı vardı.

Sürüsü bir saldırıyla karşı karşıyaydı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok