Aşk Kaçamağı - Kitap kapağı

Aşk Kaçamağı

J.A. White

Bölüm 3

JUSTIN

Birkaç toptancıyla geç saatlere kadar süren toplantılarımı bitirdikten sonra kalkıp çantamı aldım ve spor salonuna doğru yola çıktım.

İşten sonra spor yapmayı seviyordum. Toplantılarla geçen zor bir günün ardından rahatlamaya yardımcı oluyordu. Bugün sadece biraz kardiyo çalışıp birkaç kilometre koşacaktım.

Bu gece Katie ile tanışma randevum vardı. Kafamı dağıtmaya çalışarak biraz daha hızlı koşmaya başladım. 5 km sınırına geldiğimdeyse koşu bandından indim. Saatime baktığımda saatin 7 olduğunu gördüm.

“Kahretsin. Hazırlanmalıyım,” dedim yüksek sesle.

Hızlı bir duş almak için giyinme odasına doğru ilerledim. En sevdiğim parfümümü sıkıp güzel bir gömlek ve pantolon giydim.

Toyota Camry'me binip arabamı çalıştırdım. Restorana yanaştığımdaysa arabamı park ettim. Arabadan inerken restoranın otoparkındaki arabalara bakmıştım.

“Vay canına, burası dolup taşıyor.”

İçeri girmek için bekleyen otuz kişi vardı. Buranın yemekleri harika olmalı.

Hostesin durduğu ön tarafa doğru ilerledim.

“MillerJim's Bar and Grill'e hoş geldiniz. Kaç kişisiniz?”

“Adım Justin. Katie Hanımla randevum vardı.”

“Pekâlâ. KD sizi barın sonunda bekliyor,” derken o yönü işaret etti.

Birkaç masanın arasından geçip bara ulaştım. Siyah elbiseli güzel bir kadın taburede bacak bacak üstüne atmış, bir kadeh şarap içiyordu. Ona doğru yürüdüm.

“Katie?”

“Justin?” dedi o da başını çevirerek.

“Evet, ben Justin. Tanıştığımıza çok memnun oldum,” dedim elimi uzatırken.

Elimi sıkıca kavradı. Normalde kendinden emin ve özgüvenli olmadıkça kimseden iyi bir tokalaşma göremezsiniz.

“Ben de Katie ve zayıf bir tokalaşmaya inanmıyorum. Bir insanın tokalaşmasından onun hakkında çok şey öğrenirsiniz.”

“Tanıştığımıza memnun oldum. Tokalaşma konusunda haklısın. Umarım ilk testi geçebilmişimdir,” dedim küçük bir kahkaha atarak.

“O zevk bana ait,” dedi gülümseyerek. Ardından beni hızlıca süzdü.

Kırk dokuz yaşında gibi görünmüyordu. Otuzlu yaşlarının sonunda ya da kırklı yaşlarının başında gibi görünüyordu.

Muhteşem bir kadındı. Giydiği elbise üzerine tam oturmuştu. Elbisenin sırtı açıktı, sütyen giymediği belli oluyordu. O kadar güzeldi ki gözlerimi ondan alamıyordum.

“Beni biraz mazur gör, şu anda çok gerginim. Uzun zamandır biriyle çıkmamıştım,” dedim ona.

“Bir şeyler içmek ister misin, belki biraz rahatlamana yardımcı olur?”

“Elbette.”

“Şarap?” diye sordu kadehini kaldırırken.

“Burada bira servisi var mı?” diye sordum.

Parmağını şıklatarak barmene üç parmağını gösterdikten sonra aşağıyı işaret etti. Barmen de başını salladı. Bu garip, ~dedim içimden. Çok geçmeden barmen birayı önüme koydu.

“İtiraf etmem gereken bir şey var. Aslında sana restoranın müdürü olduğumu söylemeyecektim.”

“Ayrıca bu randevu için çok gerginim. Ben de biriyle randevuya çıkmayalı epey zaman oldu,” dedi bardağının arkasına saklanarak.

“Kesinlikle anlıyorum,” dedim biramı kaldırırken.

“Şerefe,” dedi ikimiz de kadehlerimizi tokuştururken.

“Sana bir soru sorabilir miyim?” derken biramdan bir yudum aldım.

“Elbette.”

“Ön taraftaki kız sana KD dedi. Adının Katie olduğunu sanıyordum.”

“Adım Katie Dawn Shrives. Çalışanlarım bana kısaca KD der. Ama ikisi de benim için aynı.”

“Havalıymış. İlk duyduğumda biraz şaşırmıştım.”

“Pekâlâ. Arkadaşlık uygulaması soyadlarını açıklamıyor. Senin tam adın ne?” diye sordu.

“Justin T. Meadow.”

“Meadow mu? Yemek servisi Meadows gibi mi?” diye sordu.

“Evet, tıpkı onun gibi. Aslında Meadows Yemek Servisi'nin sahibiyim,” dediğimde ağzındaki şarabı püskürtecek gibi oldu. “Satıcınız kim?”

“Bobby. Bana şirket sahibinin Robert olduğunu söylemişti,” dedi.

“Robert benim babam. Geçen yıl emekli oldu ama henüz kimseye değişiklik yaptığımızı söylemedik.”

“Babam müşterilerin şirketi benim yönettiğimi öğrenince birkaç değişiklik yapacağımı düşünüp birçok müşterimizin ayrılacağını sanıyordu. Ama babamla aynı şeyi yaptığımı öğrendiklerinde bizimle kalmaya devam ettiler.”

“Bir şeyi değiştireceğimden değil, babamın işleri yürütme şeklini destekliyorum. Eğer işe yarıyorsa hiçbir şeyi düzeltmeye gerek yok. Bu yüzden o duyuruyu henüz yapmadık.”

“Tamam. Bunu tamamen anlıyorum. Sırrınızı saklayacağım. Gerçi mevcut sözleşmemizi yeniden müzakere etmemiz gerekebilir,” dedi göz kırparak muzip bir gülümsemeyle.

“Bana şantaj mı yapıyorsun?” dedim gülerek.

“Asla. Gördüğüm şey hoşuma gitti,” dedi.

“Neymiş o?” diye sordum sandalyemi yaklaştırırken.

“Aç mısın? Bir şeyler sipariş etmek ister misin?” diye sordu.

“Elbette, açlıktan ölüyorum,” dediğinde bir parmağını kaldırdı ve barmen bize iki mönü getirdi. “Ee, buranın yemekleri nasıl?”

“Fena değil.”

“Fena değil mi?”

“Şaka yapıyorum. Yemekler harika, şu kalabalığa bir bak,” dedi gülümseyerek.

Ekstra domuz pastırmalı ev yapımı burger sipariş ettim. Katie ise kocaman ama oldukça güzel görünen tavuklu Sezar salatası söylemişti.

Orada oturup saatlerce konuştuk. Konuşurken sol elim çıplak sırtına değiyordu.

Arada bir göğüs uçlarının elbisesinin altından belirginleştiğini görebiliyordum. Ben fark etmeden kollarıyla onları bastırmaya çalışsa da bunu fark etmiştim.

Restoranın neredeyse boş olduğunu fark ettiğimde neredeyse gece yarısı olmuştu. Ama gecenin bitmesini istemiyordum.

“Dinle, seninle sohbet etmek gerçekten hoşuma gitti. Bana gelip birkaç kadeh içmek ve sohbete devam ister misin? Benim hakkımda bilmediğin ama bilmen gerektiğini düşündüğüm şeyler var,” dedi Katie.

Bir süre sonra da ekledi. “İlk buluşmamızda sana evime gelmeni teklif ettiğime inanamıyorum,” dedi eliyle yüzünü kapatarak.

“Bunu çok isterim,” dedim.

Barmen hesabı aramıza koyduğunda hesaba uzandım ama Katie hesabı kaparak fişe “şirketten” yazdı.

“Ben öderdim,” dedim ona.

“Merak etme. Bir dahaki sefere ödemene izin vereceğim,” dedi gülümseyerek.

Ayağa kalkıp kapıdaki garson kızın yanına gitti. Bir dakika kadar konuştular. Garson kızın Katie'ye başparmağıyla onay verdiğini gördüm. Ardından Katie bara geri geldi.

“Hazır mısın?” diye sordu.

“Elbette hazırım.”

“Sen sürsen olur mu? Arabamı gece burada bırakacağım,” dedi bana.

Arabama doğru yürüdükten sonra onun için yolcu kapısını açtım. Ardından arabanın etrafından dolaşıp sürücü koltuğuna geçtim.

“Bu senin araban mı yoksa kiralık mı?” diye sordu Katie.

“Benim arabam. Normal bir araba da aynı işi görebilecekken ve daha uzun süre çalışabilecekken param olduğunu göstermeye ihtiyacım olduğunu sanmıyorum. Parayı çalışanlarıma vermeyi tercih ederim.”

“Ben olaya şöyle bakıyorum. Benim için çalışıyorsan, işinde iyiysen ve rakamlarının ötesinde satış yapıyorsan, sana hak ettiğin ödemeyi yaparım.”

“Çalışanlarımın hepsi her yıl 3-4 hafta ücretli tatil yapıyor ve yıl sonunda ikramiye alıyorlar. Ben çalışanlarıma her şeyi veririm,” dedim emniyet kemerimi takarken.

“Bobby düğün hediyesi olarak onları bir haftalığına Virgin Adaları'na göndereceğini söyledi. Seninle çalışmak isteyebilirim,” dedi Katie gülerek. Ardından emniyet kemerini taktı.

Bana nerede yaşadığını söyledikten sonra evine doğru yola çıktım. Ona yandan baktığımda arabayı sürerken beni izlediğini görebiliyordum. Doğru yöne gidip gitmediğimi görmek için yola bakmıyordu.

Ona baktığımda elbisesinin oldukça yukarıya çıktığını gördüm. Bacakları tamamen açılmıştı. Neredeyse külotu görünecekti.

On dakika sonra evine vardık. Arabamı garaj yoluna park edip indikten sonra diğer tarafa yürüyüp kapısını açtım.

Bacaklarını sallayıp arabadan indi ve önümde yürürken elbisesini indirdi.

“Beni takip et,” dedi kalçalarını sallayarak uzaklaşırken. Onu merdivenlerden yukarı kadar takip ettim. Çantasından bir anahtar çıkarıp kapının kilidini açtıktan sonra içeriye girdi. “Dağınıklığımın kusuruna bakma,” dedi kıkırdayarak.

Etrafıma baktım, her yer düzenli ve temizdi.

“Burada yaşadığımdan daha çok restoranda yaşıyorum. O yüzden evim hiç kirlenmez.” Mutfağa doğru yürüdü. “Biram yok ama viski koleksiyonum var,” diye seslendi omzunun üzerinden.

“En sevdiğin neyse ondan olsun ama benimki buzlu olsun.”

Gülümseyerek iki kadeh aldıktan sonra dönüp buzluktan bir kalıp buz çıkardı. Kalıbı tezgâhın köşesinde büktüğünde buz küpleri dışarı fırladı.

“Evet, o kadar yaşlıyım,” dedi gülümseyerek. Her bardağa üç küp buz koyduktan sonra iki bardak da dolana kadar viskileri doldurdu.

“Kahretsin, gidemeyeyim diye beni sarhoş etmeye mi çalışıyorsun?” diye sordum.

“Evet,” dedi gülümseyerek. Bana bir bardak uzattıktan sonra kendi bardağını eline aldı. Bardakları tokuşturduk. “Şerefe,” dedi göz kırparak.

“Vay canına, bu çok yumuşak,” dedim içkimden bir yudum aldıktan sonra.

“Bu Jim Beam, tek fıçı, 95 derece. En iyi müşterilerinden biri olduğum için bir Noel'de içki satıcılarımdan birinden almıştım.”

“Güzelmiş,” dedim.

“Gelip oturma odasında bana katılmak ister misin?” diye sorduğunda başımı sallayıp bardağımı elime aldım. Katie de arkasını dönerek önümde yürümeye başladı.

“Kahretsin, elbisenin içinde harika görünüyor.”

“Pardon?” dedi, şeytani bir gülümsemeyle bana dönerek.

“Kahretsin. Bunu yüksek sesle mi söyledim?”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok