
Harley’nin Ateşi
Harley Anderson tam bir baş belası: göz kalemi, tehditkâr adımları ve kural tanımazlığıyla kaosun vücut bulmuş hali. Ama özgürlüğü elinden alınınca soluğu yıllardır görmediği annesinin yanında alıyor. Asıl bomba mı? Aynı evi paylaşacağı kişi: somurtkan, aşırı disiplinli ve fazlasıyla yakışıklı üvey ağabeyi Chase Davenport. Harley’nin umursamazlığına tahammülü olmayan Chase’le aralarındaki gerilim, ebeveynleri balayına çıkınca doruğa ulaşıyor. Evin sessizliği, aralarındaki kıvılcımı daha da harlıyor. Harley, Chase’in soğuk duvarlarının arkasındaki karanlık dünyaya adım attığında, oyunun çok daha tehlikeli bir hal alacağını bilmiyor. Kuralları yıkan bir aşk kapıda… ve bu sefer kimse kaçamıyor.
1. Bölüm
HARLEY
Alarmın kulak tırmalayan sesiyle uyandım. Başım zonkluyordu. Saati kaptığım gibi duvara fırlattım, sonra inleyerek yeniden yatağa gömüldüm.
Tekrar uykuya dalmaya çalıştım ama biri kapıyı hafifçe tıklattı.
“Harley, canım. Kalktın mı?” Kapının aralığından tanıdık bir ses sızdı.
Yavaşça doğrulmaya çalışırken bu hareket baş ağrımı daha da azdırmıştı. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak kapıda duran kadına baktım.
“Ne işin var burada Madison?” diye homurdandım yorgun bir sesle.
“Annene böyle mi konuşuyorsun?” Odaya girip etrafa saçılmış kirli kıyafetlerin, boş bira şişelerinin ve izmaritlerin üzerinden geçerken yüzünü buruşturdu. “Epeydir görüşmüyoruz.”
Alay edercesine güldüm. Ona anne demeyi çoktan bırakmıştım. Bu sıfatı hak edecek hiçbir şey yapmamıştı.
“Öyle mi? Fark etmemişim.” Başımı ovuşturarak ağrıyı dindirmeye çalıştım. “Burada ne işin var? Yeni kocanı da soyup bitirdin mi? Yoksa sonunda aklı başına geldi de para avcısı bir kadınla evlenmek üzere olduğunu mu fark etti?”
Sözlerim yüzüne tokat gibi çarparken gözlerini kaçırdı. Ama alınıp kırılması umurumda değildi. Onun gözündeki değerimi bana çok önceden göstermişti.
“Harley, lütfen. Kavga etmeye gelmedim,” dedi sesi titreyerek. “Büyükannen aradı. Tek başına yaşamanı dert ediyor, bu yüzden seni eve, Los Angeles'a götürmeye geldim. Gelecek hafta evleniyorum ve... Yeniden bir aile olalım istiyorum.”
Acı bir kahkaha attım. “Ben burada gayet mutluyum, sağ ol. Dördüncü kocana benden selamlar. Tebrikler.”
Yüzü düşerken iç geçirdi. “Artık burada kalamazsın Harley. Bu şekilde yaşayamazsın.”
“Nedenmiş o?”
“Reşit değilsin. Tek başına yaşayamazsın. Ayrıca, büyükannen artık bakım evinde tam zamanlı kalıyor. Evi satmaya karar vermiş.”
Başımı iki yana salladım ama anında buna pişman oldum.
“Büyükannem evi satmaz,” diye inledim, avuç içlerimi gözlerime bastırdım. “Benimle konuşmadan böyle bir şey yapmaz. Hem artık on sekiz oldum. Doğum günüm birkaç ay önceydi, umurunda olmasa da.”
Madison yatağımın kenarına ilişti.
“Canım, buraya gelmeden önce bakım evine uğradım. Büyükannen iyileşmeyeceğini biliyor ve sana yük olmak istemiyor. Bu yüzden seni Kaliforniya'ya, eve götürmemi istedi. Evin alıcı bile hazır tatlım.”
Hızla üzerimdeki yorganı çekip üzerimi örtmeye çalıştım ama yorganı çekeyim derken yanımda çıplak yatan erkek arkadaşım Dave'in üzerini açmıştım. Madison çığlık attı, hızla ayağa kalkıp gözlerini kapatırken Dave irkilerek doğruldu. Gözlerini kırpıştırarak etrafa bakarken el yordamıyla çarşafı yoklayıp üzerini örtmeye çalışıyordu.
“Lanet olsun!” diye homurdandı. “Saat kaç?”
“Sen de kimsin? Neden kızımın odasında çırılçıplaksın?” diye bağırdı Madison, sonra bana döndü. “Harley Marie Anderson! Yatağında neden çıplak bir erkek var?”
Gözlerimi devirdim. “Sence neden Madison? Uyan artık. O eski günler geride kaldı. Benim patronum değilsin. Sana hiçbir şey açıklamak zorunda değilim. Zaten birazdan gidecek.”
Manikürlü parmağını Dave’e doğru sallayıp ona sert bir bakış attı. “Kızımdan uzak dur. Harley senin gibi serseri çocukların hayatını mahvetmesine ihtiyacı yok.”
“Lanet olası hayatım hakkındaki kararları ben veririm Madison,” diye patladıktan sonra Dave'e pantolonunu fırlattım. “Kimse beni istemediğim bir şeyi yapmaya zorlayamaz, buna sen de dahilsin. Bu benim hayatım. Benim. Senin değil. Hayatıma karışma hakkını çok uzun zaman önce kaybettin.”
Madison’ın yüzü düştü, sanki bana en sevdiği Valentino çantasına çizik atmışım gibi baktı.
“Bu sen değilsin Harley. Sen iyi bir kızsın, başarılı bir öğrencisin. Üniversiteye gidip gökbilimci olmak istiyordun. Şimdi şu hâline bak.” Hayal kırıklığına uğramış gibi başını salladıktan sonra iç çekti. “Zavallı baban mezarında ters dönmüştür.”
Boğazım düğümlendi. Babamdan söz etmesi bile içimde bir şeyleri parçaladı. Öyle ki, o an etrafımdaki her şeyi kırıp uyuşuna kadar içmek istedim.
“Sakın,” diye tısladım. “Babamın adını bile ağzına alma. Umurunda bile değildi.”
Dudakları titredi ama hâlâ karşımda dikiliyordu.
“Çık D,” dedim ceketini ona fırlatarak. “Sonra görüşürüz..”
Bir dakikadan kısa bir sürede Dave ayağa fırlayıp kapıdan çıkmıştı.
“Harley, canım,” dedi Madison sonunda yalnız kaldığımızda. Sesi çatlamıştı. “Beni affetmeyecek misin? Hata yaptığımı biliyorum. Asla gitmemeliyim. İnan bana, o zaman doğru olanı yaptığımı düşünmüştüm. Lütfen, yeniden başlayamaz mıyız?”
“Neden? Gitmek benim için yaptığın en iyi şeydi,” diye mırıldandım. “Ne seni hayatımda istemiyorum ne de sana ihtiyacım var Madison.”
“Bunu duyduğuma üzüldüm,” dedi burnunu çekerek, yanaklarından süzülen bir damla yaşı sildi. “Ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyor. Ev satıldı. Benimle Kaliforniya'ya geleceksin.”
“Büyükannem bu evi satmaz,” dedim başımı sallayarak. Hâlâ buna inanmıyordum. “Yapamaz. Burası benim. Babam burayı ve göl evini bana bıraktı. Yirmi beş yaşıma geldiğimde ikisini de alacağım.”
“Büyükannen bütün bunları senin iyiliğin için yapıyor Harley,” dedi sevecen bir sesle. “Artık sana bakamayacağını biliyor. İyi bir geleceğin olmasını istiyor canım. Evin satışından gelen paranın tamamı senin adına açılan bir fona aktarılacak. Ben de sen reşit olana kadar o fonun yasal vasisiyim.”
“Bunu sen yaptın,” diye hırladım. “Onu kandırdın, böylece her zaman istediğin şeyi, hayatımın kontrolünü elde edebilecektin. Ama buna izin vermeyeceğim. Ne yapıp edip bana ait olanı geri alacağım. Asla seninle yaşamayacağım! Senden nefret ediyorum!”
Aramızda dakikalar süren gergin bir sessizlik oldu. Sonunda boğazını temizledi. “Benimle yaşamak istemediğini biliyorum, bu yüzden sana bir anlaşma teklif edeceğim.”
“Ne?” dedim alaycı bir tonda.
“Benimle Kaliforniya'ya gel ve okulu bitir. Oradaki okulun müdürüyle konuştum bile. Diplomanı alabilmen için seni okula kabul ettiler. Mezun olduktan sonra fondaki tüm yetkiyi sana devredeceğim. Göl evinin tapusunu da vereceğim.”
Kalbim hızlandı. “Peki ya şartın ne?”
“Mezun olduktan sonra üniversiteye gideceksin. Baban da bunu isterdi. Bu yüzden her şeyi sana devretmeden önce kendi seçtiğin bir üniversiteye gitmeni istiyorum. Ne dersin?”
Yüzümü ovuşturdum.
Sinirle iç çektim. “Tamam. Kabul ediyorum ama bu aramızdaki hiçbir şeyi değiştirmeyecek.”
“Endişelenme, öyle bir düşüncem yok,” dedi Madison memnun bir gülümsemeyle. “Şimdi, eşyalarını toplamana yardım edeyim? Sonra gidip büyükannene veda ederiz, iyi günündeyse tabii…”
“Dur bir dakika!” dedim sözünü keserek. “Acele etmeyeceğim. Buradaki işlerimi hallettikten sonra kendi başıma geleceğim. Senin yardımına ihtiyacım yok.”
Madison büyükannemi ve ev bildiğim bu yeri geride bırakmanın benim için ne kadar zor olacağını anlayamazdı.
Ben burada, New Jersey'deki Chester Morris County’de doğup büyümüştüm. Yaz tatillerinde New York'taki göl evi dışında başka hiçbir yere gitmemiştim.
Ayrıca Dave'le konuşup her şeyi bitirmem gerekiyordu. Aramızdaki şey ciddi değildi belki ama ona değer veriyordum. Bir süreliğine de olsa bana berbat hayatımı unutturan tek şeydi. Her şey bir yana, en azından bir vedayı hak ediyordu.
Madison’ın gözlerinden buna karşı çıkmak istediğini görebiliyordum ama derin bir iç çekip zorla gülümsedi.
“Tamam, peki. Sana uçak bileti için para bırakacağım,” dedi kapıya yönelirken. “Bir hafta sonra evleniyorum. Orada olman benim için çok şey ifade ederdi.”
“Diğer ikisini kaçırdım zaten,” dedim umursamazca. Yüzündeki incinmiş ifadeyi görmezden geldim. “Eminim bu da bensiz gayet güzel olacaktır.”
Dudaklarını birbirine bastırdı, üzgün bir şekilde başını sallayarak arkasını döndü. Merdivenlerden inen ayak seslerini duydum, ardından ön kapının kapanma sesi evin içinde yankılandı.
Yatağın kenarına oturup başımı ellerimin arasına aldım.




































